ORDU FINDIK BİTKİSİ TÜRK FINDIĞININ GELİŞİM DİĞER BİTKİLER


HAKKI  ALAY
















                                

                                     ORMAN GÜLÜ. 
                  Mor, Sarı, Beyaz renklerdeki Orman gülü   kırsal kesimi  süslemektedir.

                ORDU KIRSALINA HAS ORMAN GÜLÜ

Güzel kokulu ancak zehirli bitki .Kırsalı süsler. çeşitli renkleri vardır.
Bu çiçekten bal  "deli bal " olarak adlandırılır. Azı karar çoğu zarar bal. 



1965 LERDE ORDU

                        SOYA FASULYESİ VE SOYA YAĞ SANAYİ



                                    Ordu yağ sanayinin yükselişi 

      Ordu'da Cumhuriyetin ilk yıllarında pirinç tarımı yapılmaktaydı. Ancak sivrisinek istilası sıtma hastalığı yüzünden  Pirinç ekimi ve guatr yüzünden karapancar yasaklanınca Orduda Soya Fasulyesi üretimi teşvik edildi.  
      1975 li yıllara kadar  fındıkla beraber  mısır  soya  ekimi de yapılmaktaydı.  Bu yüzden Ordu Melet Irmağı ağzına Soya Yağ Tesisleri adında yağ fabrikası kuruldu. 1975  YILINDAN SONRA Soya üretimi azaldı ve yok oldu. Soya tesisleri  Bir ara fındıktan yağ üretmeye, daha sonraları Ayçiçeği yağı üretmeye başladı. 2000 li yıllarda özelleştirme furyasından nasibini alarak  Özelleşmiş ve Trakya dan gelen ayçiçeğini işlemektedir.



Serendide mısır

ORDU 
Aynı zamanda mısırın bol üretildiği ekmek ve hayvan yemi olarak kullandığı bir bitkidir.


                                    ORDU VE FINDIK

1914  lü yıllarda Ordu tarımı nüfusun gelişmesiylede  çeşitlilik kazanmış  haylide gelişmişti. Zira 1871 yılında Ordu Merkez olmak üzere ; Perşembe, Bolaman, Aybastı, Hapsimana, Ulubey  nahiyeleri olarak Ordu kazası olarak idari teşkilatlandırılan Ordu kasabası; 1883  Ordu Yangını zamanında 1000 Hane  ve 1914 yılında 2200 haneye ve 13000 i aşan nüfusa ulaşmıştı.

Bu yıllarda Orduda 4  çeşit Fasulye, Bolaman, Perşembe de Kendir elyafı ve tohumu, Kabadüz, Ulubeyde patates üretimi, Merkezde kendir  ve pirinç ekimi, Ebulhayır  ve çevresinde Fındık üretimi, Gölköy ve Aybastıda  Ceviz yetiştiriciliği yapılmaktaydı.

1917 Yıllarında Orduda sıtma hastalığı çok ve halkı bıktırmıştı. Halk yazları Çambaşına taşınıyordu. Devlet Akyazıda  sıtmaya sebep olan bataklıkları kurutmak için pirinç ekimini ve  guatr hastalığına sebep olan karalahana bitkisini yasakladı. Bataklıklar  sivrisinek yuvası olduğundan kurutulma çalışmaları  ve başka bitki ürünü yetiştirme teşvik edildi. Fındık üretimine açık destek verildi.

İlimiz  fındık üretiminde dünya birincisi olup en iyi fındıklar yine ilimizde yetişmektedir. Giresunun  üretttiği  ve Giresun yağlısı denilen fındık bir yana ilimizdeki  bilebildiğim 3 çeşit yağlı fındık  eşşiz tattadır.
Fındık içi ile dışı ile tüketilebilen ekonomik değeri olan ayrıcalıklı bir üründür. Gıda , sanayi, sektöründe ayrıcalığı vardır. Kabuğu önceleri yakacak olarak kullanıldığı  halde şimdi sanayinin  hammaddesidir.
Mahallemizde bir tarım alanıdır. Mahallemizde  1975 li yıllara kadar  fındık ve  mısır  soya  ekimi de yapılmaktaydı. Şimdi  sebzelerin  ve meyvelerin dışında sadece  fındık bahçeleri  vardır. Zamanla  mısır ve soya üretimi  bırakılmış fındık dikimi yapılmıştır.
Mahallemizde  her evin bir ayrıcalıklı sebze bahçesi vardı ki; bu bahçeye  avlu  yada çöplük denirdi. Bu çöplükte evin ihtiyacı olan  sebzeler  yetişirdi. Yine bu gün de  az da olsa bu evin küçük avluları bulunmaktadır.

FINDIK

Orduda fındık dikimi ve gelişimi 1898 yıllarında başlamıştır. Üretim 448 ton idi.

1902 yılında bu üretim 70000 kantara çıkmıştır.

1904 yılında 641000 kg

1913 yılında fındık 4 krş,25 santimdi. 1914 yılında 1 krş indi.

1890 yıllarda Avrupada elektrik vardı. Motorlar daha iyi çalışıyor, imalatlar daha kolay ve ucuzdu. Orduda elektrik yoktu. Ahmet Cemal Magden, Kahraman Sağra, Tahsin Bey Kardeşler, Ömer bey…. Gibi Fındık fabrikatörleri özel elektrik üretmek için aralarında girişimlerle elektrik şebekesini kurmuşlardır. Orduya Elektrik şebekesi gelinceye kadar kendi yağları ile kavrulmuşlardır.

Yurdumuza 1902 yılında gelen elektrik Ordumuza ancak 1930 yılında bir alman firmasının 32500 dolara 4 taksitle  ihale edilmesi sonucunda gelebilmiştir. Bu taksitlerin çoğunu belediye Başkanı Kalfazade Rıfat Bey kendi cebinden ödemiştir. Dolar 90 krş     0,90x32500 = 292500 Lira

1933 yılında 10.Yıl kutlamalarında Tüm ordu  Millet düzüne büyük bir direk ışıklı Bayrak asılarak ve şehrin her tarafı elden geldiğince süslenerek kutlandı.  Elektriğin gelmesi sosyal hayatı renklendirdi. 

1930 YILLARDA BAZI HEASPLAMALAR

 ipekleri ölçmede ENDAZE kullanılırdı (endaze 65,25 cm'dir).

Çarşı arşını 68 cm'dir.  Bina ve mimar arşını  75,8 CM

2 Kirah = 1 rubu        8 rubu= 1 Endaze   1 çarşı arşını= 8 rubu

Çarşı arşınına göre 68/8=1 rubu       1 rubu/ 2= 1 kirah       buradan  bir rubu 8,5 cm     bir kirah 4,25 cm      

Bina arşınına göre 1 rubu  75,8/8=9,475 cm

 

1 fersah = 3 mil         öyleyse 12 fersah bir menzil (berid) eder 12 mil =1 menzil
          1 mil = 2500 zirai      öyleyse   3 mil  = 7500 zirai eder      

1 KARA MİL= 1895 m   FERSAH  1895*3= 5685 M    MENZİL 5685*4= 22740 M

1 KANTAR      44  OKKA(KIYYE)     1,283*44 = 56,452 kg        

ÇEKİ  4 KANTAR     (44*4) = 1 7 6 OKKA        176*56,452  = 225,808 kg

TONİLATO    176*4 = (  7 34 )  = OKKA    734*1,283 = 941,722  KG       

1 batman = 6 okka(kıyye)     1,283*6 = 7,698 KG
1 okka(kıyye) = 400 dirhem   

1 DİRHEM :  1,283/400= 3,2 GR


1925 yılında Ordunun nüfusu 200.000 ve yüzölçümü 7184 km karedir. Nufus yoğnluğu % 30 ile İsatnbuldan sonra 2. Sırada geliyordu.

Halk sıtma ve Frengi hastalığı ile mücadele ediyordu. Kinin kıtlığı çekilirdi. 150 kantar kadar fındık;  7000 000 kıyye fasulye ihtiyaç ediliyordu. Ünyeden de bol miktarda prinç İsatnbul ve Marsilyaya taşınıyordu.

Üretilen ürünler  mavnalarla  Açıkta bekleyen  Gemilere, Gemilerle de başka ülkelere  ihraç ediliyordu.

 1 kantar 50 okka,  1 okka= 1260 gr.

Osamnlı zamanında 2 adet olan fındık fabrikası 1925 yılında 4 adet fabrikaya çıkmıştır.

Orduda  Rüştiye Okulları, yanında 1913 yılında ilk idadi okulu açılmıştır. Eğitim alanında epey yol alınmıştır.

Ordunu dış illere açılması hususunda 1927 yılında  Ordu Sivas karayolu açılmış,  Ordu-Samsun, Ordu Trabzon yolu açılması için önemli çalışmalara başlanmıştır.

1927 yılında Orduda Tekamül Gazetesi Mustafa Talat bey ve İsa Cordan tarafından çıkarılmıştır. 1926 yılında Hadimi Cumhuriyet Gazetesi haftalık olarak yayınlanıyordu. 1927 yılında Güzel ordu gazetesi Mehmet Bilal tarafından yayınlanıyordu.

İzmir iktisat Kongresinde alınan kara gereğince çalışmalar devam ederken Teşviki Sanayi Kanunu çıktı. Bu kanunla ekonomi hayli canlanmıştı. Sanayi gelişiyordu. Ticaretimiz artmıştı. 1930 dünya bunalımı 1929 yılında kendini gösterince Yurdumuzunda durumu bozuluyordu.  1929 Yılında  Orduda fındık yok denecek kadar az oldu. Kriz Orduyada dayanmıştı.  Fındık alivrecilerinden Trabzonlu tüccarlar FORST MAJÖR  ( Alivre fındık satışlarının iptali ) Bu durum Almanya sanayicileri ile  Tüccarların mahkemelere sürüklenmesine yol açtı. Bu Forst Majör ilanına Ordu ve Giresun  Ticaret Sanayi Odasına bağlı tüccarlar uymadı. Ama halkın geliri düştü, Borçlar ödenemedi. Faizli borçlr katlandı. İş Banaksı, Osmanlı Bankası, Ziraat Bankaları  ahlka kredi vermeye teşvik edildi. 1930 yılında Türkiye dış ticaret açığı 101 milyon liraydı.

Cumhuriyetle birlikte fındık üretimi teşvik edilmişti. Çalışmalar sonucunda  ORDU genelinde  Yıllara göre Fındık üretimi şöyleydi.

1923 yılında  5600 ton,    1924 yılında 8000 ton ,   1925 yılında 3800 ton,        1926 yılı 8300 ton,

1927 yılı 7000 ton,            1928 yılında 3200 ton,

1929 yılında 1296 ton

1930 yılı 6400 ton,             1931 yılında 4000 ton

Orduda sadece 1296 ton idi ki Köylünün kara yılı idi.

YURT GENELİNDE İSE : 

1927 yılı 54250 ton fındık  

1928 yılı 22667 ton fındık  

1929 yılı 6755 ton fındık    


Cumhuriyetten sonra Hükümet yurdun her tarafına müfettişler gönderiyor sorunlar hakkında  malumatlar alıyorlardı. Orduya gelen müfettişler bu konularda raporlar düzenliyorlardı. Bu raporlarda genellikle;

1-      Birinci başta sıtma ve Kinin ilaç temini

2-      Karadeniz Ordu- Samsun Yolu

3-      Yol olmadığından halkın yiyecek sorunu, Terme ve çarşambaya ulaşım gerekliydi.

4-      Liman olmadığından fındıkçıların sorunları

5-      Bazı nahiyelerin kazalara bağlanması

6-      Arazi dar ve nüfus yoğundu. Nüfus 1933 yılında 320 000 idi

7-      Okul ve hastane sorunu

8-      Elektrik kısıtlıydı. Kömür az geliyordu, gecikiyordu 

9-       Acil olarak Devletin Ordu – Samsun arası yolun yapılması gerekiyordu


1933 yılı 10. Yıl kutlamaları çok görkemli oldu. Ordu Halk evi ve öğretmen cemiyeti bayram törenlerini organiz etti.herkese 10. Yıl marşı kavratıldı. Millet düzüne dev bayrak direği dikilip süslendi. aVilayet Binası Belediye Binası ve şehrin  muhtelif yerlerine özel taklar yapıldı. Deniz araçları müthiş yarışmalar düzenlendi. Geceleri fener alayları düzenlendi

1939 yılının 25 Ağustosunda fındık bayramı yapıldı. Aynı bayram bir hafta kadar önce Giresunda yapılmıştı. Fındık şenliğinde Belçikaya ihraç fındık ürününü almaya gelen Erzurum adlı geminin personeli de bayrama katıldı. 80kg jüt çuvallardaki fındıklar gemiye yüklendi ihraç başlamıştı.




Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün Kuruluş Hikayesi

Fındık Karadeniz Bölgesinde  400.000 dolaylarındaki çiftçi ailesinin tek geçim kaynağıdır. Fındık tarımı yaklaşık
 540.000 hektar arazi üzerinde üretimi yapılmaktadır. Tabiiki bu kadar büyük alanda ve bu kadar büyük çiftçi ailesi
 tarafından  yapılan fındığın sorunları da çoktur. Bu sorunlara çözüm getirmek amacıyla kalkınma planlarımızdaki
 amaç, hedef ve ilkeler doğrultusunda belirlenen çözümler, öncelikler çerçevesinde araştırma çalışmaları gerekmekte ve 
yapılmaktadır.
         Fındık için ilk çalışmalar devlet öncülüğünde 1936 yılında Karadeniz Bölgesinde Giresun İlimizde başlatılmıştır. 
İlk etapta Ziraat Bakanlığına bağlı 152 dekar alanda Fındık İstasyonu adında kuruluş kurulmuştur.
         1952 yılından itibaren Kuruluş yıllarında Giresun ili ile sınırlı olan hizmet alanı “Bölge Fındık İstasyonu” adı,
        1955 yılında bünyesine Tavukçuluk ünitesini de alarak “Bahçe Kültürleri ve Küçük Evcil Hayvanlar İstasyonu” 
adını almıştır.
         1963 yılından itibaren arazi varlığı, laboratuar imkanları ve teknik eleman kadrosu genişletilerek projeye 
dayalı araştırma çalışmaları yapabilir duruma gelmiştir.
         1981 yılına kadar “Fındık Araştırma ve Ziraat Meslek Okulu” adı altında çalışmalarını sürdürmüştür. 
Ziraat Okulunun kapatılması ile Müessesenin adı“Fındık Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü” olarak yeniden 
değiştirilmiştir
         1982 yılında ise bünyesine yaprak ve toprak analiz laboratuarı dahil edilmiş ve o günden bu yana bölge 
üreticilerine gübre tavsiyelerinde bulunmaktadır.
         1987 yılında Bakanlığımızda yapılan reorganizasyon çalışmaları sonunda, Bakanlığa doğrudan bağlı konu 
Araştırma Enstitüsü olarak “Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü” adını almıştır.



  ​       2011 yılında yayınlanan 639 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ismi "Fındık Araştırma İstasyonu 
Müdürlüğü" olarak değişmiştir.



         2015 yılında ise "Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü​" ismini almış olup Enstitü, ülkemizde fındık
 konusunda araştırma yapan tek kuruluştur.
         Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü' ne bağlı olarak 
çalışmalarına bu isim altında devam etmektedir.
         Islah, Yetiştirme Tekniği ve Teknolojileri, Bitki Sağlığı, Tarım Ekonomisi, Gıda Teknolojileri, Toprak-Su 
Kaynakları Şubeleri olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
         Fındık için ülkesel bazda veri toplama ve değerlendirme, temel ve stratejik araştırmalar yapma, gen kaynaklarını 
toplama ve muhafaza etmek, laboratuar olanakları ölçüsünde üretici ve diğer kuruluşlara hizmet sunmak, literatür 
temin etmek, araştırma sonuçlarına dayalı olarak eğitim ve yayım yapmakla görevlidir.

                Giresunda fındığı araştırmak için kurulan “Fındık Araştırma Enstitüsünün araştırmalarına göre :









2001 / 3267  SAYILI BAKANLAR KURULU KARARI İLE FINDIK ÜRETİM ALANLARI


                                 GENEL BİLGİ :  
 Dünyada  ve Türkiyede Ordu İli  Fındık üretiminde 1. sıradadır. Tüm Karadeniz İllerinde az çok fındık üretilsede Ordu Toplam fındık üretiminde 1. sıradadır. İnce yağlı fındık çerez olarak tüketilir. Aynı fındığın bir büyük cinsi Giresun Yağlısı da vardır ki Giresunda fazla üretilir.
  Bal üretiminde de Ordu İlimiz  Muğladan sonra 2. sıradadır. ..

2019 YILI TARIM  MÜDÜRLÜĞÜNÜN KAYITLARINA GÖRE  ORDU DA TARIM ALANLARI TABLOSU

    


Türkiye ve dünya Fındık Üretimi  karşılaştırması







1970 YILI ORDU
ORDU LİSESİ SAĞDA HAMDULLAH SUPHİ ORTAOKULU



İlimizde 1975 yıllarından sonra  hele mahallemizde  1974--1975 kadastro çalışmaları yapıldıktan sonra , fındık yetiştirmeye başlandı. her yere , mısır tarlalarına fındık dikimi yapıldı.
Yine bu yıllara kadar  Boztepe  ismi üzerinde  boz bir toprak görünümündeydi. Boş bir araziydi. Bu boş Boztepe arazisi  , Boztepe etekleri  krizma edildi ve fındıklık bahçeleri haline getirildi.

İşte Ordu'dan Boztepe'ye bakıldığında  veya teleferiğe bindiğinizde şahit olduğunuz  yeşil Boztepe  1975--1976  lara kadar çıplak  bir araziydi.

İlimizin ve dolayıyla mahallemizin önemli tarm ürünü fındık hakkında  bilebildiğim ve dilimin döndüğü kadarıyla anlatabildiğim bilgiler vermek istiyorum.


                                                  FINDIĞIN TARİHÇESİ

                        

                     FINDIKTARIMI  VE  GELİŞİMİ





                Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün Kuruluş Hikayesi


Fındık Karadeniz Bölgesinde  400.000 dolaylarındaki çiftçi ailesinin tek geçim kaynağıdır. Fındık tarımı yaklaşık
 540.000 hektar arazi üzerinde üretimi yapılmaktadır. Tabiiki bu kadar büyük alanda ve bu kadar büyük çiftçi ailesi
 tarafından  yapılan fındığın sorunları da çoktur. Bu sorunlara çözüm getirmek amacıyla kalkınma planlarımızdaki
 amaç, hedef ve ilkeler doğrultusunda belirlenen çözümler, öncelikler çerçevesinde araştırma çalışmaları gerekmekte ve 
yapılmaktadır.
         Fındık için ilk çalışmalar devlet öncülüğünde 1936 yılında Karadeniz Bölgesinde Giresun İlimizde başlatılmıştır. 
İlk etapta Ziraat Bakanlığına bağlı 152 dekar alanda Fındık İstasyonu adında kuruluş kurulmuştur.


         1952 yılından itibaren Kuruluş yıllarında Giresun ili ile sınırlı olan hizmet alanı “Bölge Fındık İstasyonu” adı,


        1955 yılında bünyesine Tavukçuluk ünitesini de alarak “Bahçe Kültürleri ve Küçük Evcil Hayvanlar İstasyonu” 
adını almıştır.


         1963 yılından itibaren arazi varlığı, laboratuar imkanları ve teknik eleman kadrosu genişletilerek projeye 
dayalı araştırma çalışmaları yapabilir duruma gelmiştir.


         1981 yılına kadar “Fındık Araştırma ve Ziraat Meslek Okulu” adı altında çalışmalarını sürdürmüştür. 
Ziraat Okulunun kapatılması ile Müessesenin adı“Fındık Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü” olarak yeniden 
değiştirilmiştir


         1982 yılında ise bünyesine yaprak ve toprak analiz laboratuarı dahil edilmiş ve o günden bu yana bölge 
üreticilerine gübre tavsiyelerinde bulunmaktadır.


         1987 yılında Bakanlığımızda yapılan reorganizasyon çalışmaları sonunda, Bakanlığa doğrudan bağlı konu 
Araştırma Enstitüsü olarak “Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü” adını almıştır.


  ​       2011 yılında yayınlanan 639 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ismi "Fındık Araştırma İstasyonu 
Müdürlüğü" olarak değişmiştir.


         2015 yılında ise "Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü​" ismini almış olup Enstitü, ülkemizde fındık
 konusunda araştırma yapan tek kuruluştur.


         Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü' ne bağlı olarak 
çalışmalarına bu isim altında devam etmektedir.


         Islah, Yetiştirme Tekniği ve Teknolojileri, Bitki Sağlığı, Tarım Ekonomisi, Gıda Teknolojileri, Toprak-Su 
Kaynakları Şubeleri olarak çalışmalarını sürdürmektedir.


         Fındık için ülkesel bazda veri toplama ve değerlendirme, temel ve stratejik araştırmalar yapma, gen kaynaklarını 
toplama ve muhafaza etmek, laboratuar olanakları ölçüsünde üretici ve diğer kuruluşlara hizmet sunmak, literatür 
temin etmek, araştırma sonuçlarına dayalı olarak eğitim ve yayım yapmakla görevlidir.


                Giresunda fındığı araştırmak için kurulan “Fındık Araştırma Enstitüsünün araştırmalarına göre :









ORDU KADINLAR PAZARI
SÜT, YOĞURT  KARA PANCAR SATAN KADINLAR VE SEPETÇİLER  DEDİĞİMİZ  
YÜK TAŞIYICILAR.

Kadınların peştamalı ve atkıları  Milli giysilerdir. Meşhur yoğurt bakraçları Taşıyıcının
fındıktan 
örme  sırt sepeti.


            Plinus da  pontiğin Pontus kıyılarından geldiği içinde Fındığa “Pontus Cevizi “ adını 
vermişlerdir.

Fındık, Akdenize, Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine Doğu Karadenizden yayılmıştır. Şimdiye Kadar 
14 dilde 14 ayrı isimle adlandırılmıştır.

Fındığın Arapçası     : Bunduk,

Fındığın Farsçası      : Fonduk

Fındığın latincesi      : Nux

Fındığın Almancası  : Haselnuss

Fındığın Fransızcası : Nosiette

Fındığın İngilizcesi  : Hazelnut

Fındığın Rumcası     : Leptokarion

Fındığın Ermenicesi : Kalin

Fındığın Tatarcası    : Çitlevük

Fındığın Yunancası  : Funduki

Fındığın İtalyancası  : Nocciola

Fındığın İspanyocası : Avellana

Fındığın Portekizcesi : Avella

Fındığın Romencesi   : Aluna
Fındık sözcüğü, Antik Çağda Karadeniz’ in adı olan “Pont Exinus” tan türetilen “pontik”
 sözcüğünden meydana gelmiştir. Plinus da, Pontos kıyılarından getirildiği için, fındığa
 “Pontos cevizi” denildiğini kaydetmiştir. . Fındık sözcüğünün Farsçası “fonduk”, Arapçası 
“bunduk”, Latincesi “nux”, Almancası “haselnuss”, Fransızcası “noisette”, İngilizcesi “hazelnut”, 
ası “leptokarion”, Ermenicesi “kalin”, Tatarcası “çitlevük”, eski Yunancası “funduki”, İtalyancası 
“nocciola”, İspanyolcası “avellana”, Portekizcesi “avella”, Romencesi ise “aluna” dır.
Türkler Ortaasya’ da fındığa “kosık” ya da “kosuk” “çetlevük” sözünü  kullanmışlar ve Anadolu 
Türkleri fındığı Arap etkisi ile “bunduk” ve bundan değiştirerek “fındık” şeklinde adlandırmışlardır.
Arkeolojik kazılar MÖ 10000 li yıllarda fındığın mezolitik diyetlerin bir parçası olduğunu
 kanıtlamaktadır. Çin yazılı kaynaklarında M.Ö. 2838 yıllarında Çin’ de yetiştiriciliğinin 
yapıldığı ifade edilen fındığın Tanrı’ nın insanlara ihsan eylediği beş kutsal meyveden 
birisi olduğu bildirilmektedir.
Antik Çağ’ ın büyük tarihçisi Herodotos (MÖ 490-425), Herodot Tarihi olarak adlandırılan eserinde fındığın Karadeniz’ in doğusunda yetiştirildiğini yazarken, antik Çağ’ da fındığın yağının nasıl çıkarıldığını da tarif etmektedir.
Milattan önce 372-287 tarihleri arasında yaşamış olan Yunanlı filozof Theophrastos fındıktan şu şekilde bahsetmektedir: “Pontus cevizi-fındığın yabanilikten kurtarılıp ehlileştirilmesi için asıl kökten alınıp başka bir yere dikilmesi kafi gelir. Bu suretle kışa daha mütehammil olan fındık iki cins olup birisi yuvarlak yani tombul, diğeri ise uzunca sivridir. Fındık fidanı sulak yerlerde daha iyi yetişmektedir.”


Fındık önemli bir üründür. Nazlı  bir bitki olup yetiştirilmesi  zordur, emek ister.
 
Fındık Türkler arasında 3 devrede yayılmıştır.


1.Devrede Türkler Ortaasyada dır. Ortaasya da fındığa” kosik” yada “kosuk” denilmekteydi.

  
Fındık ağacının Uygurlar tarafından bilindiği ve hatta kutsal ağaçlardan sayıldığı da  bilinmektedir.
Türk kaynaklarında fındık ağacından söz edilen en eski eser Uygur Destanı’ nın İran rivayetidir:
 “Tuğla ve Selenga ırmaklarının birleştiği yerde bir kayın ve fındık ağacı arasında bulunan bir dağ
 kabardı ve yarıldı. İçinden beş çocuk çıktı.”
Büyük Türk Bilgini İbn-i Sina (930-1037) El Kanun Fi’t-Tıbb adlı eserinde çeşitli hastalıklarda 
kullanılan bir ilaç olarak fındıktan bahsetmektedir.

2.Devre Türklerin Batıda olduğu devredir. Buralarda da fındığa “Çitlevük” denilmekteydi.


3.Devrede Türkler Anadolu dadır. Türkler burada Araplardan etkilenerek bunduk ismini 
değiştirerek fındık demişlerdir
 13. yüzyılda yaşamış olan Ispartalı Seyrani  Karadeniz Bölgesine yaptığı ziyaret esnasında
 Giresun’ da bol miktarda fındık yetiştiğinden bahsetmektedir. Yine Evliya Çelebi Trabzon bölgesine 
 yaptığı  bir seyahatte “Dağlarında taşlarında cümle ormanları fındıklıktır” diye bahsetmektedir.
Türk fındıklarının, özellikle Avrupa ülkelerinde tanınması 18. yüzyılın ikinci yarısından sonradır. 
1782 yılında Rusya’ ya, 1792 yılında Romanya’ ya, 1875 yılında Belçika’ ya fındık dışsatımının
 başladığı bildirilmiştir.
1900 yıllarında fındığın tek üreticisi ve dışsatımcısı Türkiye’ dir.

Ordu’ da fındık ziraatinin başlangıcının ise geç bir dönemde olduğu bildirilmiştir. Ordu
 ilinde sıtma hastalığını önlemek için pirinç ekiminin yasaklanması ve fındık ziraatinin teşviki için 
yazılan yazı 9 Haziran 1894 tarihlidir.



ORDU’ da FINDIK TARIMI


Ordu, 1800 yılların sonunda, 1900 yılların başlarında bataklık  idi ve prinç tarımı yapılıyordu. 
Sıtma çok olduğu için insan yerleşim yeri olarak iç bölgeler ve yaylaları seçmişlerdi. Ordu yazın 
tamamen Çambaşına taşınıyordu. Sıtmanın önlenmesi için prinç yasaklandı. Bataklıklar
 kurutulmaya çalışıldı. Fındık Tarımında karar kılındı. Devletçe 9 Haziran 1894 tarihinde
 teşvik bildirimi yapıldı.


Orduda fındık ilk defa Alibey, Gülyalı, Mustafalı, Kestane ve  Sayacabaşı üretilmeye başlandı.
 Orduda sıtma  nedeniyle prinç tarlaları kaldırıldı. Fındık gelişmeye başladı.


İsa Cordan 1923 yılında ilk fındık kırma fabrikasını kurdu.
Cumhuriyet döneminde fındık konusu ciddiyetle ele alınmış, bu konuda muhtelif çalışmalar yapılmıştır.
 1925 yılında çıkarılan 407 sayılı yasa ile Rize de fındık yetiştiren iller arasına alınmıştır; yine 1925
 yılında çıkarılan 552 sayılı yasa ile Aşar Vergisi kaldırılmış, bunun yerine fındıktan % 8 vergi 
alınması şartı getirilmiştir.
1927 yılında çıkarılan 6207 sayılı hükümet kararnamesi ile fındık fidanlarının ihracatı yasaklanmıştır.
1930 yılında İş Limitet Şirketi kurulur, 1931 yılında fındık ticaretine başlar.
10 Ekim 1935’ te Ankara’ da Birinci Ulusal Fındık Kongresi toplanır. Bu kongrede fındığın 
yetiştirilmesinden satışına kadar, özellikle kalite ve standardizasyon konuları işlenmiş ve çeşitli 
raporlar halinde kongreye sunulmuştur. Fındık Nizamnamesi yürürlüğe konulmuştur.































1950YILLARDA Fındık ayıklama makinası yapıldıysa da  gelişemedi. 
Ancak; 1970 yılardan sonra gelişebildi.
















,








Fındık toplanır kurutulur, tırmıkla dövülür, Kapsulü  
ayrıldıktan  sonra  seçilirdi. Kurtulur çuvallanırdı.





























Fındık ayıklama makinası ( PATOZ )




Tüccarların aldığı fındıklar Mavnalarla  Denizde bekleyen yük gemilerine taşınır dış ülkelere ihraç 
edilirdi.


  

                                                           




Fındıkların gemilere taşınması

1936 yılında Giresun’ da Fındık İstasyonu kurulur.
Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım  1937 tarihinde TBMM’ ni açış konuşmasında; “Önümüzdeki 
yıl içinde, fındık başta olmak üzere diğer belli başlı ürünlerimizi de ilgilendiren birlikler
 kurulmalıdır.” direktifini verir.  28 Temmuz 1938 tarihinde Giresun’ da
Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (FİSKOBİRLİK) kurulmuştur.
İşlevini tamamlayan İş Limitet Şirketi 1939 yılında tasfiye edilir.
6 Kasım 1940 tarihinde merkezi Giresun’ da olmak üzere Karadeniz Bölgesi Fındık İhracatçılar 
Birliği kurulur.
Giresun’ da 7 Kasım 1957 tarihinde İkinci Ulusal Fındık Kongresi toplanmıştır. Bundan 47 yıl sonra, 
10-14 Ekim 2004 tarihinde yine Giresun’ da Üçüncü Milli Fındık Şurası toplanmıştır. Burada fındık
 konusu çeşitli yönleriyle tartışılmış ve şura sonunda alınan kararlar 29 maddelik bir bildiri ile 
kamuoyuna duyurulmuştur.
1965 yılında Fındık İstasyonu, Fındık Araştırma Enstitüsü adını almıştır.






        















FINDIK SAGRA HİKAYESİ  KAHRAMAN VE ÜNAL SAĞRA


Ağazade Kahraman Ağa : Ağa olmanın yanında  Orduda sevilen , zengin bir işadamı idi.
 Orduda  belediye başkanlığı da yapmıştı. Ağazade Kahraman Ağa’ nın oğlu Kahraman
 Sağrada bir o kadar saygılı, çalışkan, sevilen kimse idi. 1962 yılında Zaman Gazetesi 
adında gazete çıkardı. Gazete matbasının üst katında da bir sinema açmıştı. Sonrasında 
Gimanın  Ordu şubesini açmış Ordunun ihtiyacı olan emtiaları temin eder olmuştu.


Kahraman SAĞRA oğlu Ünal  Sağra’yı  Almanya’ya tahsile gönderir. Oğlu Ünal dan
  Almanyada fındığın nasıl işlendiğine dair bilgi edinmesini  ister.


1964 yılında Şarkiye Mahallesinde İlk entegre tesis açılır. Orduda artık fındık ambalaja
 girmeye başlamıştı. Artık Orduda iş sahası açılmış insanlar bir nebzede mutludur. 1970 li
 yıllarda fındık kavrulmaya başladı. Ünal Sağranın Almanya tahsilini bitirip Ordu’ ya 
gelmesi ile çikolata  yapımına geçilmişti. Almanyadan bürokratik engeller yüzünden 
getirilemeyen  makinelerin yerine Ordu ustalarının yaptığı örnek prototif makineleri 
sayesinde daha seri üretim yapılmaya devam etti. Nugatella, sarelle ürünleri ile aşama 
kaydetti. Sagra—Ordu  tanıtımları ile ingiltere’ye yıllarca ürünler gönderip Ordu adı tüm
 dünyaya duyurulmuş oluyordu. 1980 yılında 2000 i aşan çalışanı olmuştu. Şehre sığmayan
 Sagra tesisleri  Turnasuyu’na  taşındı. 1985 yılında 250 şubesi ile tüm Türkiye’ye yayıldı. 
Ne yazık ki  devlet desteği ile  fiskobirlik tarafından toplanan fındık  sagraya hammadde 
sıkıntısı yaratır. Fabrika piyasa şartlarıyla , rakip  şirketlerle  rekabet güçlüğüne düşer.
  1990 yılında  tesisler BAYINDIR HOLDİG’ e satılır.














Fındık fabrikasında işçiler genellikle kadınlardır.
Sonuçta Fındıkta katma değer sağra ile başlamış ve gelişmiştir.Fındık işleme tesisleri Tüm yurda dağılmış
 iş sahası açılmış, fındık değere binmiştir. Yine ilk yerli TV Boztepe  Ünal Sağra ve Atilla Şimşek 
tarafından kurulmuştur. 
1983 yılında “Fındık üretiminin planlanması ve dikim alanlarının sınırlandırılması” nı öngören
 16.6.1983 tarih ve 2844 sayılı yasa çıkarılır.
1974--1980 yılları arasında Ordu Belediyesi olanaklarıyla  "Altın fındık şenliği" adında  
festivaller düzenlendiyse de  çeşitli nedenlerden dolayı devam etmemiştir.
1996 yılından  FTG (Fındık Tanıtım Grubu kurulur, fındığın iç ve dış tüketimini artırmak için
 çeşitli çalışmalar yürütülür.

Fındık Tanıtım Grubu tarafından 2015 yılında   Amerika’da tanıtım çerçevesinde 
“Compertes chocolates” firması ile işbirliği yapıldı. “İstanbul “ adı altında Çikolata barı üretilip
 Amerikada satışa sunuldu.
Aynı firmaca “Fındıklı Nougat” üretilip satışına başlandı. Jonathan Graham 13—15 ocak 2015 te 
Türkiyeye gelip Fındık bahçelerini, fındık işleme tesislerini , gezip bilgilenmiştir 

  2015 YILI İTİBARİ İLE  DÜNYADA FINDIK ÜRETİMİ

  Dünyada fındık en çok Türkiye'de    ORDU    İlimizde  üretilmektedir.

  Ordu ili Tüm Dünya üretiminin  33 %   oranına sahiptir.

 ORDU     33   %    Giresun    17  %      Trabzon    10  %           Rize         10  %
  Samsun    13  %     Düzce        9  %

                                    ÖZET OLARAK TÜRKİYE  OLARAK FINDIK


Fındık adının Antik Çağda Pont Exinus kelimesinden üretilen  “pontik” kelimesinden üretildiği 
söylenir. O yıllarda Pont Exinus  kelimesi Karadenizin adı idi.
İbni Sina  El Kanun Fi’t-Tıbb adlı kitabında fındığın çeşitli hastalıkların tedavi ve 
önlenmesinde kullandığını anlatır.
Evliya Çelebi  Trabzon’da, Seyrani ise Giresun’da  fındık yetişmesinin çokluğundan bahseder.
Sultan Mahmut dış ticarette fındığa önem veren  icraatlarda bulundu. 1737 de Fransa’ya ilk
 Fındık ihracatını yapar.
1782 yılında Rusyaya, 1792 de Romanyaya, 1875 yılında Belçikaya, 1906 yılında Sırbistana,
 1907 yılında Almanya’ya, 1909 yılında Marsilyaya, 1912 yılında Amerika’ya satışlar devam etti.
1925 yılında  407 sayılı yasa ile Rize ili de fındık yetiştiren il kabul edildi. 1927  yılında  6207
 sayılı yasa ile Fındık fidelerinin  dağıtımı ve dışarı çıkarılması yasaklandı. 1930 yılında  
“İş Limited Şirketi “ kurularak 1931 yılında fındık ihracatına başladı.
10 Ekim 1935 yılında Ankarada  “1. Ulusal Fındık Kongresi “ toplandı. Fındık Nizamnamesi 
hazırlandı.
1936 yılında Giresun İlinde Fındık İstasyonu kuruldu. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK 
 1 Kasım 1937 yılında Meclis açılışı Konuşmasında ; ” Önümüzdeki yıl içinde , Fındık başta
olmak üzere diğer belli başlı  ürünleri de içine alan birlikler kurulmalıdır” diyerek fındığı 
gündeme getirmiştir
            ATATÜRK ‘ün direktifleri doğrultusunda Giresun’da 28 Temmuz 1938 de (FİSKOBİRLİK) 
Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği kuruldu. Önceden kurulan  “İş Limited Şirketi “1939 yılında
 kapatıldı. Bunun yerine 6 Kasım 1940 yılında “Karadeniz  Bölgesi Fındık İhracatçılar Birliği” Kuruldu.
7 Kasım 1957 yılında 2. Ulusal Fındık Kongresi toplandı.
1965 yılında önceden kurulan “Fındık İstasyonun” adı değiştirilerek “Fındık Araştırma 
Enstitüsü adı verildi.
10-14 Ekim 2004 tarihlerinde 3. Ulusal Fındık Kongresi toplandı.
1983 yılında “Fındık Üretiminin planlanması ve dikim alanlarının sınırlandırılması” adlı yasa
 hazırlandı. 16/6/1983 tarih ve 2844 sayılı bu yasa meclisten geçti. Ancaaak bu kanun 
maddeleri hiçbir zaman uygulanamadı.
1964 yılında Kahraman Sağra, Şarkiye Mahallesinde Fatma Hatun Sokakta fındığı işleyen ve
 mamul olarak satan kişi olarak ticarete başladı. Sonra Ünal Sağra Almanya’ya Eğitime giderek
 Fındık Mamüllerinde  çeşitliliğe gitti. Nugatella, Sarelle yi tüm yurda ve dünyaya tanıttı. 1985
 yılında 250 tane Sağra special yurda  dağılmıştı.
1990  yılında Krize giren Ekonomi Sağrayı da vurdu. Sağra firması Bayındır Holding e satıldı. 
Bayındır Holding in de batmasıyla Sağra, TMSF ye devredildi. 2007 yılında Toksöz Grup
 tarafında alındı. Bir rüya böylece son buldu.
2000 li yılların başlangıcı ve devamında Fiskobirlik Devlet  Desteklemelerinden mahrum bırakıldı. Piyasa zor durumda kaldı. Bu durum yabancı şirketlerin  iştahını kabarttı.
2014 yılında; Michele ferrero, Türkiyede faaliyet gösteren Oltan Gıdayı aldı. Adını “Ferrero Fındık İthalat İhracaat ve Tic aret  AŞ” Olarak değiştirdi. Cüneyt Zapsu Danışman ve tedarikçisi oldu.
“Ferrero Fındık İthalat İhracaat ve Ticaret  AŞ” nin     Trabzon’da 2 tane , Düzce’de 2 tane ve Ordu’da 1 olmak üzere toplam  5 tane Fındık Kırma Fabrikası vardır. Ayrıca Trabzon’da 1 tane , Düzce’de 1 tane olmak üzere toplam  2 tanede Fındık Seçme Fabrikası vardır. Trabzon’da 1 tane de Fındık Entegre Tesisi de vardır.  Bu tesislerle  ve ihracatıyla Yıllık Cirosu 500 Milyonu aşmıştır.
Bugün yıllık ciro 11 milyar dolardır. Türkiyenin  payının 3 milyar dolar olduğu söylenmektedir.
Diğer Fındık İhracatcısı, Singapur merkezli  “Olam İnternational  “ 2011 yılında 38 Milyon TL ye Progıda AŞ  ni aldı. Dünyada 500 şirket arasından 77 sırada yer almaktadır.

FINDIK FİYATI  VE ÖNEMİ ÜZERİNE DERLEME YAZISI
Bugün Türkiyenin  ithalatsız en çok döviz getiren Milli Üründür. Yağı ve gıdası bakımından her zaman tercih edilen ve edilecek olan üründür. Milli Ekonomiye katma değeri en fazla olan ve olacak ürün olarak  üertimde yerini almaktadır. O yüzden üzerinde oynanan Alicengiz oyunları da çoktur.
Fındık ilk defa  1730’lu yıllardan itibaren ihraç edilmeye başlamış kısa süre içerisinde ülkeye en fazla gelir getiren ürün haline gelmiş ve  üretimi Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde devlet fındığa hep özel ilgi göstermiştir Hatta öyle sahiplenilmiştir ki başka ülkelere  fidanının ihracı dahi yasaklanmıştır.  
Bu konuda 5 Mayıs 1909 tarihinde Rusumat Emaneti’nden Dahiliye Nezareti’
ne yazılan  bir belgenin sadeleştirilmiş hali şu şekildedir: 
“…Trabzon vilayetinin önemli ürünü olan fındık fidanlarının Rusya’ya ihracına yönelik bir tedbir alınmadığı için Rusya’da az zamanda çok sayıda fındık bahçesi yetiştirilmiştir. Bu durum Rusya’ya yapılacak fındık ihracatını sekteye uğratacağından ve dolayısıyla memleketi de zor durumda bırakacağından gerek Rusya’ya ve gerek diğer ülkelere fındık fidanı ihracının kesinlikle yasaklanması…”
Bu yıllarda Tüccarlar sadece fındığın gelirini götürmüyor tefecilikle de üreticinin ocağını söndürüyordu. Devlet bazı dönemlerde üreticiyi korumak için kredi temin ederek destek oluyordu lakin zamanında tüm bünyeyi bir ur gibi sarmış alın teri gaspıyla iyice semirmiş, kökü dışarıda olan bu tefeci bezirganları bir türlü alt edemiyordu. Bu durumla başedebilmek için  önlemler alınıyordu. Yerli tüccarlar  da çare arıyorlardı.
Mesela 1903 yılında Giresun’da Fiskobirlik’in temeli sayılabilecek “İktisadi ve Milli Fındık Anonim Şirketi” ni kurmuşlardı. Şirketin amacı; fındık alım satımı yapmanın yanında üreticinin zahire gibi temel ihtiyaçlarını da karşılayıp hem fındığın değerini yükseltmek hem de üreticiyi tefeci eline düşürmemekti.
Cumhuriyet döneminde 1924 yılı Eylül ayında Mustafa Kemal Atatürk’ün Karadeniz seyahati esnasında fındık konusunda bilgilendirilmiş; Atatürk fındık üreticisine ucuz kredi temini  için Ziraat Bankasına bir telgrafla talimat vermiş banka üreticiye vereceği krediyi artırarak sağlamıştır. Yine 19 Şubat 1928 tarihinde ise Osmanlı devletinde olduğu gibi yabancı ülkelere fındık fidanı ihracı yasaklanmış, 1934 tarihinde fındık ihracatına yönelik düzenlemeler yapılmıştır.  
Bu yıllarda köylünün her şeyi yiyeceği,  mısıra dayanıyordu. Bu yüzden fındığını hemen pazara indiriyor, kışlık hazırlıklarını yapıyordu. Bu durumda  fındığının değeri düşüyordu. Bu durumu önlemek için Mustafa İsmet İnönü 1935 yılında
bir müfettiş görevlendirerek durum araştırılmış ve bir rapor hazırlatmıştı.
Bu rapor üzerine 24 Eylül 1935 tarihinde Başbakan İsmet İnönü bir talimat vererek; “Ziraat Bankası’nın acil olarak üreticinin mısır ihtiyacını temin ederek üreticiye maliyetine  vermesini sağlamıştır. Böylece  fındığın pazara bolca indirilmesi önleniş  fiyatının yükselmesini sağlamış ve Ekim ayında da  “Birinci Ulusal Fındık Kongresi” toplanarak kooperatifleşmenin yolu açılmış ve sonuçta 1938 yılında Fiskobirlik kurulmuştur. 




























Ve bu şekilde yıllarca mücadele verilerek günümüze kadar gelinmiştir. Ancak gerek yöneticilerimizin, gerek fındık üreticilerimizin  yanlışları nedeniyle   tefecilerin, yabancı  bezirganların, aracıların  beli hala kırılamamıştır. Hep aynı  eski hile yöntemleriyle üreticinin dolayısıyla devletin gelirlerinin üzerlerine akla gelmedik oyunlar oynanmaya devam ediliyor. Politik oyunlarda buna  dahildir. Ne yazık ki halk kendi birliğine sahip çıkamamış Fiskobirlik devreden çıkarılmış halk sahipsiz kalmıştır. Bir ara Hiç ilgisi olmayan TMO  bile devreye sokulmuş  tabii ki bir yararı olamamıştır.
Umuyoruz ki devletimiz milli ürünü olan fındığın yanında olacak fındıkçıları, kuruluşlarını desteklenecek vatandaşın yüzü gülecektir. İnanmak istiyoruz. Vatandaşta bu çabada  şu anda varlığını göstermesede, gösteremiyorsa da varlığını mutlaka ve mutlaka göstermelidir. Çünkü ne yazık ki fındık siyasete alet edilmiştir.







                                             ÖZET OLARAK
































artık mazide kalmıştır.














Törenlerle fındık gemiye yükleniyor.




FINDIĞIN BABASI 
KAHRAMAN SAĞRA




1960 YILI ORDU 





KAHRAMAN SAĞRANIN 
İLK FINDIK FABRİKASI
(Şu anda )
TEB BANK ŞUBESİ


KAHRAMAN SAĞRANIN FINDIK ÇİKOLATA FABRİKASI
CUMHURİYET MAHALLESİ 
SARELLE, TADELLE  NUGATELLA






Bazı Fındık Bahçesi içinde; bazen de kenarlarında 

Galdirik Bitkisi


Bahçelerin bazıları da Orduya has kır menekşesi ile  süslüdür.



Orduya has Kır Menekşesi soğuğa dayanıklıdır. 




Menekşeler çeşitli renlerde  bahçelerde deniz gibi görünürler.



Nizamettin Mahallesi bahçelerinde kır çiçeklerinden başka yine buraya özgü kendiliğinden 
yetişen 
soğuğa dayanıklı  kar yağsa da açan laleye benzer beyaz renkli çiçek  . 
iki ayrı görünüş tomurcuk ve açmış hali.











Bu menekşe kış menekşesidir. kar yağsada farketmez
Kökü patates köküne benzer.












ısırgan otu 
Yemeğideyapılan bu bitki her yerde yetişir.Yakanıve yakmayanı  vardır.









Ordu'ya özgü taflan (Kara yemiş )  bitkisi çok faydalı yemiş olduğu anlatılmaktadır.












Yine Orduya ait yerel adıyla Töngel yemişi Bahçeler kenarlrında  bol bol bulunmaktadır.



Karadeniz deyince  Mısır akla gelir.
Yemeğiyle, ekmeğiyle, hayvan yiyeceği ile değerli bir tarım ürünüdür.




Mısır toplanıp ayıklanıp kurutulunca Serendi denilen fındık dallarından yapma   yapılarda saklanırdı.



Çiftçilerin ürettikleri ürünleri satmak, alıverişlerini yapmak için TAKIL  denilen bir yerde hafta yaparlardı.
Takıl : Tahıldan gelir. Tahıl ürünleri pazarı. 
İnsanların iğneden ipliğe ihtiyaçlarının bulunduğu bir iş yeri vardı. NEZİRLER
NEZİRLER halen  4 mağaza ile hizmetlere devam etmektedir. Ancak Takıl pazar yeri o eski özelliğinden uzak yapılaşma halindedir. İkinci pazar yeri Millet Düzü denilen pazar ( karılar pazarı ) 2000 lere kadar pazar yeri özelliğini korurken ; bugün bakımsız bir haldedir. Oysa herhangi bir sebeple İstanbula giden yerleşen bir aile  istanbula gelen kişiye  Karılar pazarı , Takıl iskele yi sormaktadırlar. Yani ordu bu alan ve yapılarala özdeşleşmiş bir kenttir. 



Fındık Bahçesi olmayan yerlerde ve bazı fındık bahçesi içinde mısır bitkisi ve karalahana  bulunur.

Resimde  biçilen mısır sapları kümelenmiş  ( çıtıman )















Bahçe kenarlarında , yol kenarlarında İlimize , Mahallemize  özgü  çiçekli bitkiler vardır ki. Güzelliğiyle  insanı  etkiler.









Yine Mahallemize, ilimize ait incir  yetişir kiii  tadına doyum olmaz.


Bir meyve  olarak yerel üzüm çeşidimiz vardır ki  tadı yanında
kokusu ile de meşhurdur.

Yörede adına Kokmuş üzüm ve Muhacir üzümü de denir.
























Sarı Orman gülü Kokusu ve renginin güzelliği ile etrafı  büyüler.





































































































































Bahçe kenarlarında  Melocan  denilen bitki vardır ki ; Yumurtalı kavurması çok güzel olur.

















Ordu'ya has yabani erikler.  Çok çeşidi  vardır. Eskiden nardek denilen ekşi pekmezler yapılırdı.
Tut pekmezleri tatlı, erik pekmezleri ekşi olurdu. Bu ekşi pekmezler yazın sulandırılıp sıcaklarda serinle
tici  özelliği   ile hoş içim olurdu.






FINDIKTARIMI  VE  GELİŞİMİ


                Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün Kuruluş Hikayesi






















































                Giresunda fındığı araştırmak için kurulan “Fındık Araştırma Enstitüsünün araştırmalarına 
göre ;


         Antik Çağda Karadenizin adı “Pont Exinus” idi.  FINDIK sözcüğü “Pont Exinus” kelimesinden türemiş ve “pontik “ olarak söylenmiştir.



         Plinus da  pontiğin Pontus kıyılarından geldiği içinde Fındığa “Pontus Cevizi “ adını
 vermişlerdir.







Fındık, Akdenize, Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine Doğu Karadenizden yayılmıştır. Şimdiye Kadar 
14 dilde 14 ayrı isimle adlandırılmıştır.



Fındığın Arapçası     : Bunduk,



Fındığın Farsçası      : Fonduk



Fındığın latincesi      : Nux



Fındığın Almancası  : Haselnuss



Fındığın Fransızcası : Nosiette



Fındığın İngilizcesi  : Hazelnut



Fındığın Rumcası     : Leptokarion



Fındığın Ermenicesi : Kalin



Fındığın Tatarcası    : Çitlevük



Fındığın Yunancası  : Funduki



Fındığın İtalyancası  : Nocciola



Fındığın İspanyocası : Avellana



Fındığın Portekizcesi : Avella



Fındığın Romencesi   : Aluna







Fındık Türkler arasında 3 devrede yayılmıştır.







1.Devrede Türkler Ortaasyada dır. Ortaasya da fındığa” kosik” yada “kosuk” denilmekteydi.



1.Devre Türklerin Batıda olduğu devredir. Buralarda da fındığa “Çitlevük” denilmekteydi.



3.Devrede Türkler Anadolu dadır. Türkler burada Araplardan etkilenerek bunduk ismini değiştirerek fındık demişlerdir.











Türk Fındığının gelişmesi ve Avrupa ile tanışması 1782 yılında Rusya’ya,  1792 yılında Romanya’ya, 1875 yılında Belçika’ya yapılan dış satımlarla başlamışlardır.



         İç fındık satışı olarak 1879 yılı başladı.1906 yılında  Sırbistana,  1907 yılında Almanya’ya, 1909 yılında Marsilya’ya, 1912 yılında da ABD ye ihracat yapılmıştır.



ORDU’ da FINDIK TARIMI



Ordu, 1800 yılların sonunda, 1900 yılların başlarında bataklık  idi ve prinç tarımı yapılıyordu. Sıtma çok olduğu için insan yerleşim yeri olarak iç bölgeler ve yaylaları seçmişlerdi. Ordu yazın tamamen Çambaşı’na taşınıyordu. Sıtmanın önlenmesi için prinç tarımı  yasaklandı. Bataklıklar kurutulmaya çalışıldı. Fındık Tarımında karar kılındı. Devletçe 9 Haziran 1894 tarihinde teşvik bildirimi yapıldı.



Aynı firmaca “Fındıklı Nougat” üretilip satışına başlandı. Jonathan Graham 
13—15 ocak 2015 te Türkiyeye gelip Fındık bahçelerini, fındık işleme tesislerini , 
gezip bilgilenmiştir.



1930---1950 YILLARDA  DENİZ ULAŞIMI



Ordudan başka yerlere  ulaşım deniz yoluyla yada yaya olarak yapılırdı. 1930 lı yıllarda Devlet Deniz Yolları Akdeniz, Ege ve Karadenize yolcu gemileri tahsis etmiş ulaşıma hayli katkı sağlıyordu. Bu vapurlar genellikle yabancı firmalara aitti. İstanbuldan Hopaya kadar  giden vapur Trabzon Giresun, Samsun, Sinopa, Zonguldak’a uğruyor ve molalar vererek hizmet ediyordu. Bu vapurlarla yapılan  yolculuk ayrıcalıklı idi. Ege ve İzmir gemileri



 İkinci Dünya Savaşından sonra  Deniz filosunu güçlendirmek için Amerikan Marshal yardımı ile 1948 yılında 10 adet yük gemisi, 2 adet tanker ve  7 adet yolcu gemisi alındı. Bu yolcu gemilerinden birisine Ordu Vapuru adı verildi. Artık Karadenize 2 ayrı posta adı altında seferler başlamıştı. Birincisi sürat postası, ikincisi Aralık Postası idi.



Birincisi sürat postası dönüşümlü olarak ege ve İzmir vapurları karadeniz’e ayrılıyor. Her Salı saat 10 da İstanbul’dan başlayan Karadeniz seferi başlardı. En son yükünü ve yolcusunu Hopada bırakır ve aynı güzergahta yolcu ve yüklerini alarak  İstanbul’a Pazar günü dönerdi.



Aralık Postası denilen ve 14 gün süren sefer vardı ki bu posta  seferi de yine İstanbul Hopa arasında ancak daha çok yerleşim yerlerine uğrayan seferdi ki sefer günü uzundu.



Artık yabancı uyruklu taşımanın yanında Türk Bayraklı gemilerle yolculuk başlamış ve ayrıca rağbet görmüştü. Halkta bir ilgi olmuş Vapur her Limana geldiğinde halk gemileri gezerek meraklarını gidermişler ve gemi yolculuğuna heveslenmişlerdi.    



Her limanda mavnalar hazır beklerler ve yolcularını üklerini vapura verirler, vapurdan 
inenleri ve yükleri alırlar karaya çıkarırlardı.



Yine bu mavnalar yük gemilerine yük taşırlar, cankurtaranlık ta ederlerdi. Fındık üretimi ve ticareti geliştikçe mavnalar hayli işler yapmışlardır. Yine 1950 lerden sonra mavnacılık gerileme göstermiş zamanla  gelişmelere yenilmişlerdir. Şimdi çocuklumda rıhtıma gidip yük gemilerini ve mavnalardan  vinçlerle yük boşaltmaları ve yüklemeleri seyredişimi hatırlıyorum da o günlerin heyecanını  hüzünle hissediyorum. Her gemi gelişinde rıhtıma koşar saatlerce  mavnaları ve  işçileri izler, yolcu vapurunun keskin düdüğünü duyunca Turist gelmiş diye meraklı bakışlarla gemi güvertesindeki insanlarla inenleri merakla süzerdik. Turist neydi, nasıldı, farkımız neydi. İlk defa filtreli sigarayı gördüğümü ve rıhtımdaki insanların cigaretis cigaretis diye bağırdıkları ve turistlerden bazılarının aşağıya sigara attığını  hatırlıyorum.



1950—1970 yılları arasında Karadeniz’e Ege ve İzmir adlı 2 ekspres sefer yapan vapur ile hızlı sefer yapan Ordu Vapuru ile birlikte  3 adet sefer vardı. Ordu Vapuru bunlardan daha hızlısı ve çok 
yük taşıyandı. 1970 yılının başlarında yandı ve tamiratı yapılamadı.



Zamanla diğer vapurlarda kaldırıldı. Denizyolu taşımacılığı Karayolu taşımacılığına yenik düştü. Petrol devleri otomobil kuruluşlarının rant peşinde koşmaları Deniz memleketi olan Karadenizde, ordumuzda deniz yollarını geri plana itmiş, Pahalı ve zor ulaşıma terkedilmişiz.  Gerisi malum ; Karadeniz oto yolu, çevre yolu, duble yol çalışmaları devam etmektedir. Bu yol çalışmaları da hiç mi hiç bitmeyecektir. Siyasiler her seçimde vaatlere devam edeceklerdir. Örnek ; Ordu dereyolu projesi….
100 yıldan fazla hep vaat hep vaat, Karadenizin tek oto yolu  transit yol bitti mi  hayır . 
Biter mi? Hayır…… zamanla araçlar değişecek,gelişecek , istekler değişecek, doğaya bağlı eskiyecek, kullanmaya bağlı eskiyecek, …………………  



                                              MADENLER VE ORDU

Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında Abdülhamit döneminde Türkiye’deki 
Madenlerin İşletilmesi konusunda  yabancı Devlet’lere bazı imtiyazlar verilmişti. 1878 Yılında genelgeler yayınlanmış ve bazı Yabancı şirketler ilgi duymuşlardı.

 Ordu Yöresinde de

1880 yılında Ordu Yaraşlı, Çerli ve saray Köylerinde mangenez Madeni aramaları için Fransız Oçermin Galya şirketi görev almıştı.

Yine 1892 Yılında Ebulhayır Sayaca Köyünde Mangenez için  İtalyan Bartzili;

Hapsamana Damarlı Köyünedki maden için Türk Vatandaşı Ezenoğlu Arşavaril işletme hakkını almıştı.

Bakacak ve Cağnos  köylerindeki madenler Gümüşlü Bakır ve Kurşun  madeni için 1883 te 
Viçan Rahniçi işletme ruhsatını almıştı.

Bu Madenlerden 1903 yılında toplam 29005 kuruş vergi alınmıştı.

1840 Yıllarında Ünye İlçesinin Demir Madenleri bakımından zengin olduğu da araştırmacılar tarafında ifade edilmektedir.

Fatsa Madenlerinin işletmesi de 1910 yıllarında  williamson şirketine verilmişti. 
Madenleri işleten Carminati isimli şahıstı. Sarıyakup adlı bu bölgenin bugün heyalanlar 
sonucunda  Maden damarlarının galerinin  yok olduğu görülmektedir.

Aslında doğu karadeniz önemli madenler bakımından çok zengindir.

Gümüşhane -Mastra, Kaletaş, Sofran, Olucak

Ordu – Akoluk,Sayaca,

Artvin -cerattepe; altın, gümüş madenleri bakımından önemli yerlerdir.

Buralardaki altın rezervler ülkemiz toplam rezervlerin  29 %  unu oluşturmaktadır. Gümüş 
rezervler ülkemiz toplam rezervlerin  37 % sini oluşturmaktadır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder