ORMAN GÜLÜ.
Mor, Sarı, Beyaz renklerdeki Orman gülü kırsal kesimi süslemektedir.
ORDU KIRSALINA HAS ORMAN GÜLÜ
Güzel kokulu ancak zehirli bitki .Kırsalı süsler. çeşitli renkleri vardır.
Bu çiçekten bal "deli bal " olarak adlandırılır. Azı karar çoğu zarar bal.
SOYA FASULYESİ VE SOYA YAĞ SANAYİ
Ordu yağ sanayinin yükselişi
Ordu'da Cumhuriyetin ilk yıllarında pirinç tarımı yapılmaktaydı. Ancak sivrisinek istilası sıtma hastalığı yüzünden Pirinç ekimi ve guatr yüzünden karapancar yasaklanınca Orduda Soya Fasulyesi üretimi teşvik edildi.
ORDU VE FINDIK
Fındık içi ile dışı ile tüketilebilen ekonomik değeri olan ayrıcalıklı bir üründür. Gıda , sanayi, sektöründe ayrıcalığı vardır. Kabuğu önceleri yakacak olarak kullanıldığı halde şimdi sanayinin hammaddesidir.
Mahallemizde bir tarım alanıdır. Mahallemizde 1975 li yıllara kadar fındık ve mısır soya ekimi de yapılmaktaydı. Şimdi sebzelerin ve meyvelerin dışında sadece fındık bahçeleri vardır. Zamanla mısır ve soya üretimi bırakılmış fındık dikimi yapılmıştır.
Mahallemizde her evin bir ayrıcalıklı sebze bahçesi vardı ki; bu bahçeye avlu yada çöplük denirdi. Bu çöplükte evin ihtiyacı olan sebzeler yetişirdi. Yine bu gün de az da olsa bu evin küçük avluları bulunmaktadır.
FINDIK
Orduda fındık dikimi ve gelişimi 1898 yıllarında
başlamıştır. Üretim 448 ton idi.
1902 yılında bu üretim 70000 kantara çıkmıştır.
1904 yılında 641000 kg
1913 yılında fındık 4 krş,25 santimdi. 1914
yılında 1 krş indi.
1890 yıllarda Avrupada elektrik vardı. Motorlar
daha iyi çalışıyor, imalatlar daha kolay ve ucuzdu. Orduda elektrik yoktu. Ahmet
Cemal Magden, Kahraman Sağra, Tahsin Bey Kardeşler, Ömer bey…. Gibi Fındık
fabrikatörleri özel elektrik üretmek için aralarında girişimlerle elektrik
şebekesini kurmuşlardır. Orduya Elektrik şebekesi gelinceye kadar kendi yağları
ile kavrulmuşlardır.
Yurdumuza 1902 yılında gelen elektrik Ordumuza
ancak 1930 yılında bir alman firmasının 32500 dolara 4 taksitle ihale edilmesi sonucunda gelebilmiştir. Bu
taksitlerin çoğunu belediye Başkanı Kalfazade Rıfat Bey kendi cebinden
ödemiştir. Dolar 90 krş 0,90x32500 =
292500 Lira
1933 yılında 10.Yıl kutlamalarında Tüm ordu Millet düzüne büyük bir direk ışıklı Bayrak
asılarak ve şehrin her tarafı elden geldiğince süslenerek kutlandı. Elektriğin gelmesi sosyal hayatı
renklendirdi.
1930 YILLARDA
BAZI HEASPLAMALAR
ipekleri ölçmede ENDAZE kullanılırdı (endaze
65,25 cm'dir).
Çarşı arşını 68
cm'dir. Bina ve mimar arşını
75,8 CM
2 Kirah
= 1 rubu 8 rubu= 1 Endaze 1 çarşı arşını= 8 rubu
Çarşı
arşınına göre 68/8=1 rubu 1 rubu/
2= 1 kirah buradan bir rubu 8,5 cm bir kirah 4,25 cm
Bina
arşınına göre 1 rubu 75,8/8=9,475 cm
1 fersah = 3
mil öyleyse 12 fersah bir menzil
(berid) eder 12 mil =1 menzil
1 mil = 2500 zirai
öyleyse 3 mil = 7500 zirai eder
1 KARA MİL= 1895 m FERSAH
1895*3= 5685 M MENZİL 5685*4=
22740 M
1
KANTAR 44 OKKA(KIYYE) 1,283*44 = 56,452 kg
ÇEKİ 4 KANTAR
(44*4) = 1 7 6 OKKA
176*56,452 = 225,808 kg
TONİLATO 176*4 = (
7 34 ) = OKKA 734*1,283 = 941,722 KG
1 batman = 6
okka(kıyye) 1,283*6 = 7,698 KG
1 okka(kıyye) = 400 dirhem
1 DİRHEM : 1,283/400= 3,2 GR
1925 yılında Ordunun nüfusu 200.000 ve yüzölçümü
7184 km karedir. Nufus yoğnluğu % 30 ile İsatnbuldan sonra 2. Sırada geliyordu.
Halk sıtma ve Frengi hastalığı ile mücadele
ediyordu. Kinin kıtlığı çekilirdi. 150 kantar kadar fındık; 7000
000 kıyye fasulye ihtiyaç ediliyordu. Ünyeden de bol miktarda prinç İsatnbul ve
Marsilyaya taşınıyordu.
Üretilen ürünler mavnalarla
Açıkta bekleyen Gemilere, Gemilerle
de başka ülkelere ihraç ediliyordu.
1 kantar 50 okka, 1 okka= 1260 gr.
Osamnlı zamanında 2 adet olan fındık fabrikası
1925 yılında 4 adet fabrikaya çıkmıştır.
Orduda
Rüştiye Okulları, yanında 1913 yılında ilk idadi okulu açılmıştır.
Eğitim alanında epey yol alınmıştır.
Ordunu dış illere açılması hususunda 1927
yılında Ordu Sivas karayolu açılmış, Ordu-Samsun, Ordu Trabzon yolu açılması için
önemli çalışmalara başlanmıştır.
1927 yılında Orduda Tekamül Gazetesi Mustafa Talat bey ve İsa Cordan tarafından çıkarılmıştır. 1926 yılında Hadimi Cumhuriyet Gazetesi haftalık olarak yayınlanıyordu. 1927 yılında Güzel ordu gazetesi Mehmet Bilal tarafından yayınlanıyordu.
İzmir iktisat
Kongresinde alınan kara gereğince çalışmalar devam ederken Teşviki Sanayi
Kanunu çıktı. Bu kanunla ekonomi hayli canlanmıştı. Sanayi gelişiyordu.
Ticaretimiz artmıştı. 1930 dünya bunalımı 1929 yılında kendini gösterince
Yurdumuzunda durumu bozuluyordu. 1929
Yılında Orduda fındık yok denecek kadar
az oldu. Kriz Orduyada dayanmıştı.
Fındık alivrecilerinden Trabzonlu tüccarlar FORST MAJÖR ( Alivre fındık satışlarının iptali ) Bu
durum Almanya sanayicileri ile
Tüccarların mahkemelere sürüklenmesine yol açtı. Bu Forst Majör ilanına
Ordu ve Giresun Ticaret Sanayi Odasına
bağlı tüccarlar uymadı. Ama halkın geliri düştü, Borçlar ödenemedi. Faizli
borçlr katlandı. İş Banaksı, Osmanlı Bankası, Ziraat Bankaları ahlka kredi vermeye teşvik edildi. 1930
yılında Türkiye dış ticaret açığı 101 milyon liraydı.
Cumhuriyetle
birlikte fındık üretimi teşvik edilmişti. Çalışmalar sonucunda ORDU genelinde
Yıllara göre Fındık üretimi şöyleydi.
1923 yılında 5600 ton,
1924 yılında 8000 ton , 1925
yılında 3800 ton, 1926 yılı 8300
ton,
1927 yılı 7000
ton, 1928 yılında 3200 ton,
1929 yılında 1296 ton
1930 yılı 6400
ton, 1931 yılında 4000 ton
Orduda sadece 1296 ton idi ki Köylünün
kara yılı idi.
YURT GENELİNDE İSE :
1927 yılı 54250 ton
fındık
1928 yılı 22667 ton
fındık
1929 yılı 6755 ton
fındık
Cumhuriyetten
sonra Hükümet yurdun her tarafına müfettişler gönderiyor sorunlar hakkında malumatlar alıyorlardı. Orduya gelen
müfettişler bu konularda raporlar düzenliyorlardı. Bu raporlarda genellikle;
1-
Birinci başta sıtma ve Kinin ilaç
temini
2-
Karadeniz Ordu- Samsun Yolu
3-
Yol olmadığından halkın yiyecek
sorunu, Terme ve çarşambaya ulaşım gerekliydi.
4-
Liman olmadığından fındıkçıların
sorunları
5-
Bazı nahiyelerin kazalara
bağlanması
6-
Arazi dar ve nüfus yoğundu. Nüfus
1933 yılında 320 000 idi
7-
Okul ve hastane sorunu
8- Elektrik kısıtlıydı. Kömür az geliyordu, gecikiyordu
9- Acil olarak Devletin Ordu – Samsun arası yolun yapılması gerekiyordu
1933 yılı 10. Yıl kutlamaları çok görkemli oldu. Ordu Halk evi ve öğretmen cemiyeti bayram törenlerini organiz etti.herkese 10. Yıl marşı kavratıldı. Millet düzüne dev bayrak direği dikilip süslendi. aVilayet Binası Belediye Binası ve şehrin muhtelif yerlerine özel taklar yapıldı. Deniz araçları müthiş yarışmalar düzenlendi. Geceleri fener alayları düzenlendi
1939 yılının 25
Ağustosunda fındık bayramı yapıldı. Aynı bayram bir hafta kadar önce Giresunda
yapılmıştı. Fındık şenliğinde Belçikaya ihraç fındık ürününü almaya gelen
Erzurum adlı geminin personeli de bayrama katıldı. 80kg jüt çuvallardaki
fındıklar gemiye yüklendi ihraç başlamıştı.
GENEL BİLGİ :
İlimizde 1975 yıllarından sonra hele mahallemizde 1974--1975 kadastro çalışmaları yapıldıktan sonra , fındık yetiştirmeye başlandı. her yere , mısır tarlalarına fındık dikimi yapıldı.
Yine bu yıllara kadar Boztepe ismi üzerinde boz bir toprak görünümündeydi. Boş bir araziydi. Bu boş Boztepe arazisi , Boztepe etekleri krizma edildi ve fındıklık bahçeleri haline getirildi.
İşte Ordu'dan Boztepe'ye bakıldığında veya teleferiğe bindiğinizde şahit olduğunuz yeşil Boztepe 1975--1976 lara kadar çıplak bir araziydi.
İlimizin ve dolayıyla mahallemizin önemli tarm ürünü fındık hakkında bilebildiğim ve dilimin döndüğü kadarıyla anlatabildiğim bilgiler vermek istiyorum.
FINDIĞIN TARİHÇESİ
FINDIKTARIMI
VE GELİŞİMİ
Fındık Araştırma
Enstitüsü Müdürlüğü’nün Kuruluş
Hikayesi
Fındık Karadeniz Bölgesinde 400.000
dolaylarındaki çiftçi ailesinin tek geçim kaynağıdır. Fındık tarımı yaklaşık 540.000 hektar arazi üzerinde üretimi yapılmaktadır. Tabiiki bu kadar büyük
alanda ve bu kadar büyük çiftçi ailesi tarafından yapılan fındığın sorunları da çoktur. Bu
sorunlara çözüm getirmek amacıyla kalkınma planlarımızdaki amaç, hedef ve
ilkeler doğrultusunda belirlenen çözümler, öncelikler çerçevesinde araştırma
çalışmaları gerekmekte ve yapılmaktadır.
Fındık için ilk çalışmalar
devlet öncülüğünde 1936 yılında Karadeniz Bölgesinde Giresun İlimizde
başlatılmıştır. İlk etapta Ziraat Bakanlığına bağlı 152 dekar alanda Fındık
İstasyonu adında kuruluş kurulmuştur.
1952
yılından itibaren Kuruluş yıllarında Giresun ili ile sınırlı olan hizmet alanı “Bölge Fındık İstasyonu” adı,
1955 yılında
bünyesine Tavukçuluk ünitesini de alarak “Bahçe Kültürleri ve Küçük Evcil Hayvanlar
İstasyonu” adını almıştır.
1963 yılından
itibaren arazi varlığı, laboratuar imkanları ve teknik eleman kadrosu
genişletilerek projeye dayalı araştırma çalışmaları yapabilir duruma gelmiştir.
1981 yılına kadar “Fındık
Araştırma ve Ziraat Meslek Okulu” adı altında çalışmalarını sürdürmüştür. Ziraat Okulunun kapatılması ile Müessesenin adı“Fındık Araştırma ve Eğitim
Merkezi Müdürlüğü” olarak yeniden değiştirilmiştir
1982 yılında ise bünyesine
yaprak ve toprak analiz laboratuarı dahil edilmiş ve o günden bu yana
bölge üreticilerine gübre tavsiyelerinde bulunmaktadır.
1987 yılında Bakanlığımızda
yapılan reorganizasyon çalışmaları sonunda, Bakanlığa doğrudan bağlı konu Araştırma Enstitüsü olarak “Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü” adını
almıştır.
2011 yılında
yayınlanan 639 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ismi "Fındık
Araştırma İstasyonu Müdürlüğü" olarak değişmiştir.
2015 yılında ise "Fındık Araştırma
Enstitüsü Müdürlüğü" ismini almış olup Enstitü, ülkemizde
fındık konusunda araştırma yapan tek kuruluştur.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal
Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü' ne bağlı
olarak çalışmalarına bu isim altında devam etmektedir.
Islah, Yetiştirme Tekniği ve Teknolojileri,
Bitki Sağlığı, Tarım Ekonomisi, Gıda Teknolojileri, Toprak-Su Kaynakları
Şubeleri olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
Fındık için ülkesel bazda
veri toplama ve değerlendirme, temel ve stratejik araştırmalar yapma, gen
kaynaklarını toplama ve muhafaza etmek, laboratuar olanakları ölçüsünde üretici
ve diğer kuruluşlara hizmet sunmak, literatür temin etmek, araştırma
sonuçlarına dayalı olarak eğitim ve yayım yapmakla görevlidir.
Giresunda fındığı araştırmak
için kurulan “Fındık Araştırma Enstitüsünün araştırmalarına göre :
ORDU KADINLAR PAZARI
SÜT, YOĞURT KARA PANCAR SATAN KADINLAR VE SEPETÇİLER DEDİĞİMİZ YÜK TAŞIYICILAR.
Kadınların peştamalı ve atkıları Milli giysilerdir. Meşhur yoğurt bakraçları Taşıyıcının fındıktan örme sırt sepeti.
Plinus da pontiğin Pontus kıyılarından geldiği içinde
Fındığa “Pontus Cevizi “
adını vermişlerdir.
Fındık,
Akdenize, Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine Doğu Karadenizden yayılmıştır. Şimdiye Kadar 14 dilde 14 ayrı isimle adlandırılmıştır.
Fındığın Arapçası
: Bunduk,
Fındığın Farsçası
: Fonduk
Fındığın
latincesi : Nux
Fındığın
Almancası : Haselnuss
Fındığın
Fransızcası : Nosiette
Fındığın
İngilizcesi : Hazelnut
Fındığın
Rumcası : Leptokarion
Fındığın
Ermenicesi : Kalin
Fındığın
Tatarcası : Çitlevük
Fındığın
Yunancası : Funduki
Fındığın
İtalyancası : Nocciola
Fındığın İspanyocası
: Avellana
Fındığın
Portekizcesi : Avella
Fındığın
Romencesi : Aluna
|
Fındık sözcüğü, Antik Çağda Karadeniz’ in adı olan
“Pont Exinus” tan türetilen “pontik” sözcüğünden meydana gelmiştir. Plinus
da, Pontos kıyılarından getirildiği için, fındığa “Pontos cevizi” denildiğini
kaydetmiştir. . Fındık sözcüğünün Farsçası
“fonduk”, Arapçası “bunduk”, Latincesi “nux”, Almancası “haselnuss”,
Fransızcası “noisette”, İngilizcesi “hazelnut”, ası “leptokarion”,
Ermenicesi “kalin”, Tatarcası “çitlevük”, eski Yunancası “funduki”,
İtalyancası “nocciola”, İspanyolcası “avellana”, Portekizcesi “avella”,
Romencesi ise “aluna” dır.
Türkler Ortaasya’
da fındığa “kosık” ya da “kosuk”
“çetlevük” sözünü kullanmışlar ve Anadolu Türkleri fındığı Arap etkisi ile
“bunduk” ve bundan değiştirerek “fındık” şeklinde adlandırmışlardır.
Arkeolojik kazılar MÖ
10000 li yıllarda fındığın mezolitik diyetlerin bir parçası olduğunu kanıtlamaktadır. Çin yazılı kaynaklarında M.Ö. 2838 yıllarında Çin’ de
yetiştiriciliğinin yapıldığı ifade edilen fındığın Tanrı’ nın insanlara ihsan
eylediği beş kutsal meyveden birisi olduğu bildirilmektedir.
Antik Çağ’ ın büyük tarihçisi Herodotos (MÖ
490-425), Herodot Tarihi olarak adlandırılan eserinde fındığın Karadeniz’ in
doğusunda yetiştirildiğini yazarken, antik Çağ’ da fındığın yağının nasıl
çıkarıldığını da tarif etmektedir.
Milattan önce 372-287 tarihleri arasında yaşamış
olan Yunanlı filozof Theophrastos fındıktan şu şekilde bahsetmektedir:
“Pontus cevizi-fındığın yabanilikten kurtarılıp ehlileştirilmesi için asıl
kökten alınıp başka bir yere dikilmesi kafi gelir. Bu suretle kışa daha
mütehammil olan fındık iki cins olup birisi yuvarlak yani tombul, diğeri ise
uzunca sivridir. Fındık fidanı sulak yerlerde daha iyi yetişmektedir.”
Fındık önemli bir üründür. Nazlı bir bitki olup yetiştirilmesi zordur, emek ister.
Fındık
Türkler arasında 3 devrede yayılmıştır.
1.Devrede
Türkler Ortaasyada dır. Ortaasya da fındığa” kosik” yada “kosuk” denilmekteydi.
Fındık ağacının Uygurlar tarafından bilindiği ve
hatta kutsal ağaçlardan sayıldığı da bilinmektedir.
Türk kaynaklarında fındık ağacından söz edilen en
eski eser Uygur Destanı’ nın İran rivayetidir: “Tuğla ve Selenga ırmaklarının
birleştiği yerde bir kayın ve fındık ağacı arasında bulunan bir dağ kabardı
ve yarıldı. İçinden beş çocuk çıktı.”
Büyük Türk Bilgini İbn-i Sina (930-1037) El Kanun
Fi’t-Tıbb adlı eserinde çeşitli hastalıklarda kullanılan bir ilaç olarak
fındıktan bahsetmektedir.
2.Devre Türklerin Batıda olduğu devredir. Buralarda da fındığa “Çitlevük” denilmekteydi.
3.Devrede Türkler Anadolu dadır. Türkler burada Araplardan etkilenerek bunduk ismini değiştirerek fındık demişlerdir
13. yüzyılda yaşamış olan Ispartalı Seyrani
Karadeniz Bölgesine yaptığı ziyaret esnasında Giresun’ da bol miktarda fındık
yetiştiğinden bahsetmektedir. Yine Evliya Çelebi Trabzon bölgesine yaptığı bir seyahatte “Dağlarında taşlarında cümle ormanları fındıklıktır”
diye bahsetmektedir.
Türk fındıklarının, özellikle Avrupa ülkelerinde
tanınması 18. yüzyılın ikinci yarısından sonradır. 1782 yılında Rusya’ ya,
1792 yılında Romanya’ ya, 1875 yılında Belçika’ ya fındık dışsatımının başladığı bildirilmiştir.
1900 yıllarında fındığın tek üreticisi ve
dışsatımcısı Türkiye’ dir.
Ordu’ da fındık ziraatinin başlangıcının ise geç bir dönemde olduğu bildirilmiştir. Ordu ilinde sıtma hastalığını önlemek için
pirinç ekiminin yasaklanması ve fındık ziraatinin teşviki için yazılan yazı 9
Haziran 1894 tarihlidir.
ORDU’ da
FINDIK TARIMI
Ordu, 1800
yılların sonunda, 1900 yılların başlarında bataklık idi ve prinç tarımı yapılıyordu. Sıtma çok
olduğu için insan yerleşim yeri olarak iç bölgeler ve yaylaları seçmişlerdi. Ordu
yazın tamamen Çambaşına taşınıyordu. Sıtmanın önlenmesi için prinç yasaklandı.
Bataklıklar kurutulmaya çalışıldı. Fındık Tarımında karar kılındı. Devletçe 9
Haziran 1894 tarihinde teşvik bildirimi yapıldı.
Orduda fındık ilk defa Alibey, Gülyalı, Mustafalı, Kestane
ve Sayacabaşı üretilmeye başlandı. Orduda sıtma nedeniyle prinç tarlaları
kaldırıldı. Fındık gelişmeye başladı.
İsa Cordan 1923 yılında ilk fındık kırma fabrikasını kurdu.
Cumhuriyet döneminde fındık konusu ciddiyetle ele
alınmış, bu konuda muhtelif çalışmalar yapılmıştır. 1925 yılında çıkarılan
407 sayılı yasa ile Rize de fındık yetiştiren iller arasına alınmıştır; yine
1925 yılında çıkarılan 552 sayılı yasa ile Aşar Vergisi kaldırılmış, bunun
yerine fındıktan % 8 vergi alınması şartı getirilmiştir.
1927 yılında çıkarılan 6207 sayılı hükümet
kararnamesi ile fındık fidanlarının ihracatı yasaklanmıştır.
1930 yılında İş Limitet Şirketi kurulur, 1931
yılında fındık ticaretine başlar.
10 Ekim 1935’ te Ankara’ da Birinci Ulusal Fındık
Kongresi toplanır. Bu kongrede fındığın yetiştirilmesinden satışına kadar,
özellikle kalite ve standardizasyon konuları işlenmiş ve çeşitli
1950YILLARDA Fındık ayıklama makinası yapıldıysa da gelişemedi.
Fındık toplanır kurutulur, tırmıkla dövülür, Kapsulü Fındık ayıklama makinası ( PATOZ )
Tüccarların aldığı fındıklar Mavnalarla Denizde bekleyen yük gemilerine taşınır dış ülkelere ihraç
1936 yılında Giresun’ da Fındık İstasyonu kurulur.
Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1937 tarihinde
TBMM’ ni açış konuşmasında; “Önümüzdeki yıl içinde, fındık başta olmak üzere
diğer belli başlı ürünlerimizi de ilgilendiren birlikler kurulmalıdır.”
direktifini verir. 28 Temmuz 1938 tarihinde Giresun’ da
Fındık Tarım
Satış Kooperatifleri Birliği (FİSKOBİRLİK) kurulmuştur.
İşlevini tamamlayan İş Limitet Şirketi 1939 yılında
tasfiye edilir.
6 Kasım 1940 tarihinde merkezi Giresun’ da olmak üzere
Karadeniz Bölgesi Fındık İhracatçılar Birliği kurulur.
Giresun’ da 7 Kasım 1957 tarihinde İkinci Ulusal
Fındık Kongresi toplanmıştır. Bundan 47 yıl sonra, 10-14 Ekim 2004 tarihinde
yine Giresun’ da Üçüncü Milli Fındık Şurası toplanmıştır. Burada fındık konusu çeşitli yönleriyle tartışılmış ve şura sonunda alınan kararlar 29
maddelik bir bildiri ile kamuoyuna duyurulmuştur.
1965 yılında Fındık İstasyonu, Fındık Araştırma
Enstitüsü adını almıştır.
Ağazade Kahraman Ağa : Ağa
olmanın yanında Orduda sevilen , zengin bir
işadamı idi. Orduda belediye başkanlığı
da yapmıştı. Ağazade Kahraman Ağa’ nın oğlu Kahraman Sağrada bir o kadar
saygılı, çalışkan, sevilen kimse idi. 1962 yılında Zaman Gazetesi adında gazete
çıkardı. Gazete matbasının üst katında da bir sinema açmıştı. Sonrasında Gimanın Ordu şubesini açmış Ordunun
ihtiyacı olan emtiaları temin eder olmuştu.
Kahraman SAĞRA oğlu Ünal Sağra’yı Almanya’ya tahsile gönderir. Oğlu Ünal dan Almanyada fındığın nasıl işlendiğine dair
bilgi edinmesini ister.
1964 yılında Şarkiye Mahallesinde
İlk entegre tesis açılır. Orduda artık fındık ambalaja girmeye başlamıştı. Artık
Orduda iş sahası açılmış insanlar bir nebzede mutludur. 1970 li yıllarda fındık
kavrulmaya başladı. Ünal Sağranın Almanya tahsilini bitirip Ordu’ ya gelmesi
ile çikolata yapımına geçilmişti. Almanyadan
bürokratik engeller yüzünden getirilemeyen
makinelerin yerine Ordu ustalarının yaptığı örnek prototif makineleri sayesinde daha seri üretim yapılmaya devam etti. Nugatella, sarelle ürünleri
ile aşama kaydetti. Sagra—Ordu tanıtımları ile ingiltere’ye yıllarca ürünler
gönderip Ordu adı tüm dünyaya duyurulmuş oluyordu. 1980 yılında 2000 i aşan
çalışanı olmuştu. Şehre sığmayan Sagra tesisleri Turnasuyu’na
taşındı. 1985 yılında 250 şubesi ile tüm Türkiye’ye yayıldı. Ne yazık ki
devlet desteği ile fiskobirlik
tarafından toplanan fındık sagraya
hammadde sıkıntısı yaratır. Fabrika
piyasa şartlarıyla , rakip
şirketlerle rekabet güçlüğüne
düşer. 1990 yılında tesisler BAYINDIR HOLDİG’ e satılır.
Sonuçta Fındıkta katma değer sağra ile başlamış ve
gelişmiştir.Fındık işleme tesisleri Tüm yurda dağılmış
Fındık fabrikasında işçiler genellikle kadınlardır.
iş sahası açılmış,
fındık değere binmiştir. Yine ilk yerli TV Boztepe Ünal Sağra ve Atilla Şimşek tarafından
kurulmuştur.
1983 yılında “Fındık üretiminin planlanması ve dikim
alanlarının sınırlandırılması” nı öngören 16.6.1983 tarih ve 2844 sayılı yasa
çıkarılır.
1974--1980 yılları arasında Ordu Belediyesi olanaklarıyla "Altın fındık şenliği" adında festivaller düzenlendiyse de çeşitli nedenlerden dolayı devam etmemiştir.
1996 yılından FTG (Fındık Tanıtım Grubu kurulur,
fındığın iç ve dış tüketimini artırmak için çeşitli çalışmalar yürütülür. Aynı firmaca “Fındıklı Nougat” üretilip satışına başlandı. Jonathan Graham 13—15 ocak 2015 te 2015 YILI İTİBARİ İLE DÜNYADA FINDIK ÜRETİMİ Dünyada fındık en çok Türkiye'de ORDU İlimizde üretilmektedir. Ordu ili Tüm Dünya üretiminin 33 % oranına sahiptir.
ORDU 33 % Giresun 17 % Trabzon 10 % Rize 10 %
Samsun 13 % Düzce 9 %
ÖZET OLARAK TÜRKİYE OLARAK FINDIK
Fındık adının Antik Çağda Pont Exinus kelimesinden
üretilen “pontik” kelimesinden
üretildiği söylenir. O yıllarda Pont Exinus
kelimesi Karadenizin adı idi.
İbni Sina El Kanun
Fi’t-Tıbb adlı kitabında fındığın çeşitli hastalıkların tedavi ve önlenmesinde
kullandığını anlatır.
Evliya Çelebi
Trabzon’da, Seyrani ise Giresun’da
fındık yetişmesinin çokluğundan bahseder.
Sultan Mahmut dış ticarette fındığa önem veren icraatlarda bulundu. 1737 de Fransa’ya ilk Fındık ihracatını yapar.
1782 yılında Rusyaya, 1792 de Romanyaya, 1875 yılında
Belçikaya, 1906 yılında Sırbistana, 1907 yılında Almanya’ya, 1909 yılında
Marsilyaya, 1912 yılında Amerika’ya satışlar devam etti.
1925 yılında 407
sayılı yasa ile Rize ili de fındık yetiştiren il kabul edildi. 1927 yılında
6207 sayılı yasa ile Fındık fidelerinin
dağıtımı ve dışarı çıkarılması yasaklandı. 1930 yılında “İş Limited Şirketi “ kurularak 1931 yılında
fındık ihracatına başladı.
10 Ekim 1935 yılında Ankarada
“1. Ulusal Fındık Kongresi “ toplandı. Fındık Nizamnamesi hazırlandı.
1936 yılında Giresun İlinde Fındık İstasyonu kuruldu. Gazi
Mustafa Kemal ATATÜRK 1 Kasım 1937
yılında Meclis açılışı Konuşmasında ; ” Önümüzdeki yıl içinde , Fındık başta olmak
üzere diğer belli başlı ürünleri de
içine alan birlikler kurulmalıdır” diyerek fındığı gündeme getirmiştir
ATATÜRK
‘ün direktifleri doğrultusunda Giresun’da 28 Temmuz 1938 de (FİSKOBİRLİK) Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği kuruldu. Önceden kurulan “İş Limited Şirketi “1939 yılında kapatıldı.
Bunun yerine 6 Kasım 1940 yılında “Karadeniz
Bölgesi Fındık İhracatçılar Birliği” Kuruldu.
7 Kasım 1957 yılında 2. Ulusal Fındık Kongresi toplandı.
1965 yılında önceden kurulan “Fındık İstasyonun” adı
değiştirilerek “Fındık Araştırma Enstitüsü adı verildi.
10-14 Ekim 2004 tarihlerinde 3. Ulusal Fındık Kongresi
toplandı.
1983 yılında “Fındık Üretiminin planlanması ve dikim
alanlarının sınırlandırılması” adlı yasa hazırlandı. 16/6/1983 tarih ve 2844 sayılı
bu yasa meclisten geçti. Ancaaak bu kanun maddeleri hiçbir zaman uygulanamadı.
1964 yılında Kahraman Sağra, Şarkiye Mahallesinde Fatma Hatun
Sokakta fındığı işleyen ve mamul olarak satan kişi olarak ticarete başladı.
Sonra Ünal Sağra Almanya’ya Eğitime giderek Fındık Mamüllerinde çeşitliliğe gitti. Nugatella, Sarelle yi tüm yurda ve dünyaya
tanıttı. 1985 yılında 250 tane Sağra special yurda dağılmıştı.
1990 yılında Krize
giren Ekonomi Sağrayı da vurdu. Sağra firması Bayındır Holding e satıldı. Bayındır Holding in de
batmasıyla Sağra, TMSF ye devredildi. 2007 yılında Toksöz Grup tarafında
alındı. Bir rüya böylece son buldu.
2000 li yılların başlangıcı ve devamında Fiskobirlik
Devlet Desteklemelerinden mahrum
bırakıldı. Piyasa zor durumda kaldı. Bu durum yabancı şirketlerin iştahını kabarttı.
2014
yılında; Michele ferrero, Türkiyede faaliyet gösteren Oltan Gıdayı aldı. Adını
“Ferrero Fındık İthalat İhracaat ve Tic aret
AŞ” Olarak değiştirdi. Cüneyt Zapsu Danışman ve tedarikçisi oldu.
“Ferrero
Fındık İthalat İhracaat ve Ticaret AŞ”
nin Trabzon’da 2 tane , Düzce’de 2 tane
ve Ordu’da 1 olmak üzere toplam 5 tane
Fındık Kırma Fabrikası vardır. Ayrıca Trabzon’da 1 tane , Düzce’de 1 tane olmak
üzere toplam 2 tanede Fındık Seçme
Fabrikası vardır. Trabzon’da 1 tane de Fındık Entegre Tesisi de vardır. Bu tesislerle
ve ihracatıyla Yıllık Cirosu 500 Milyonu aşmıştır.
Bugün yıllık
ciro 11 milyar dolardır. Türkiyenin
payının 3 milyar dolar olduğu söylenmektedir.
Diğer Fındık
İhracatcısı, Singapur merkezli “Olam
İnternational “ 2011 yılında 38 Milyon
TL ye Progıda AŞ ni aldı. Dünyada 500
şirket arasından 77 sırada yer almaktadır.
FINDIK FİYATI VE ÖNEMİ ÜZERİNE DERLEME YAZISI
Bugün Türkiyenin ithalatsız en çok döviz getiren Milli
Üründür. Yağı ve gıdası bakımından her zaman tercih edilen ve edilecek olan
üründür. Milli Ekonomiye katma değeri en fazla olan ve olacak ürün olarak üertimde yerini almaktadır. O yüzden üzerinde
oynanan Alicengiz oyunları da çoktur.
Fındık ilk defa 1730’lu yıllardan itibaren ihraç edilmeye
başlamış kısa süre içerisinde ülkeye en fazla gelir getiren ürün haline gelmiş
ve üretimi Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde
devlet fındığa hep özel ilgi göstermiştir Hatta öyle sahiplenilmiştir ki başka
ülkelere fidanının ihracı dahi yasaklanmıştır.
Bu konuda 5
Mayıs 1909 tarihinde Rusumat Emaneti’nden Dahiliye Nezareti’
ne yazılan
bir belgenin sadeleştirilmiş hali şu şekildedir:
“…Trabzon vilayetinin önemli ürünü
olan fındık fidanlarının Rusya’ya ihracına yönelik bir tedbir alınmadığı için
Rusya’da az zamanda çok sayıda fındık bahçesi yetiştirilmiştir. Bu durum
Rusya’ya yapılacak fındık ihracatını sekteye uğratacağından ve dolayısıyla
memleketi de zor durumda bırakacağından gerek Rusya’ya ve gerek diğer ülkelere
fındık fidanı ihracının kesinlikle yasaklanması…”
Bu yıllarda
Tüccarlar sadece fındığın gelirini götürmüyor tefecilikle de üreticinin ocağını
söndürüyordu. Devlet bazı dönemlerde üreticiyi korumak için kredi temin
ederek destek oluyordu lakin zamanında tüm bünyeyi bir ur gibi sarmış alın teri
gaspıyla iyice semirmiş, kökü dışarıda olan bu tefeci bezirganları bir türlü
alt edemiyordu. Bu durumla başedebilmek için
önlemler alınıyordu. Yerli tüccarlar
da çare arıyorlardı.
Mesela 1903 yılında Giresun’da Fiskobirlik’in temeli
sayılabilecek “İktisadi ve Milli Fındık Anonim Şirketi” ni kurmuşlardı.
Şirketin amacı; fındık alım satımı yapmanın yanında üreticinin zahire gibi
temel ihtiyaçlarını da karşılayıp hem fındığın değerini yükseltmek hem de
üreticiyi tefeci eline düşürmemekti.
Cumhuriyet
döneminde 1924 yılı Eylül ayında Mustafa Kemal Atatürk’ün Karadeniz seyahati
esnasında fındık konusunda bilgilendirilmiş; Atatürk fındık üreticisine ucuz
kredi temini için Ziraat Bankasına bir telgrafla talimat vermiş banka
üreticiye vereceği krediyi artırarak sağlamıştır. Yine 19 Şubat 1928 tarihinde
ise Osmanlı devletinde olduğu gibi yabancı ülkelere fındık fidanı ihracı
yasaklanmış, 1934 tarihinde fındık ihracatına yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Bu yıllarda
köylünün her şeyi yiyeceği, mısıra
dayanıyordu. Bu yüzden fındığını hemen pazara indiriyor, kışlık hazırlıklarını
yapıyordu. Bu durumda fındığının değeri
düşüyordu. Bu durumu önlemek için Mustafa İsmet İnönü 1935 yılında
bir müfettiş
görevlendirerek durum araştırılmış ve bir rapor hazırlatmıştı.
Bu rapor üzerine 24 Eylül 1935 tarihinde Başbakan
İsmet İnönü bir talimat vererek; “Ziraat Bankası’nın acil olarak üreticinin
mısır ihtiyacını temin ederek üreticiye maliyetine vermesini sağlamıştır.
Böylece fındığın pazara bolca indirilmesi önleniş fiyatının
yükselmesini sağlamış ve Ekim ayında da “Birinci Ulusal Fındık Kongresi” toplanarak
kooperatifleşmenin yolu açılmış ve sonuçta 1938 yılında Fiskobirlik
kurulmuştur.
Ve bu şekilde yıllarca mücadele verilerek günümüze kadar gelinmiştir. Ancak gerek yöneticilerimizin, gerek fındık üreticilerimizin yanlışları nedeniyle tefecilerin, yabancı bezirganların, aracıların beli hala kırılamamıştır. Hep aynı eski hile yöntemleriyle üreticinin dolayısıyla devletin gelirlerinin üzerlerine akla gelmedik oyunlar oynanmaya devam ediliyor. Politik oyunlarda buna dahildir. Ne yazık ki halk kendi birliğine sahip çıkamamış Fiskobirlik devreden çıkarılmış halk sahipsiz kalmıştır. Bir ara Hiç ilgisi olmayan TMO bile devreye sokulmuş tabii ki bir yararı olamamıştır.
Umuyoruz ki devletimiz milli ürünü olan fındığın
yanında olacak fındıkçıları, kuruluşlarını desteklenecek vatandaşın yüzü
gülecektir. İnanmak istiyoruz. Vatandaşta bu çabada şu anda varlığını göstermesede,
gösteremiyorsa da varlığını mutlaka ve mutlaka göstermelidir. Çünkü ne yazık ki fındık siyasete alet edilmiştir.
![]() ÖZET OLARAK FINDIĞIN BABASI KAHRAMAN SAĞRA 1960 YILI ORDU KAHRAMAN SAĞRANIN İLK FINDIK FABRİKASI (Şu anda ) TEB BANK ŞUBESİ KAHRAMAN SAĞRANIN FINDIK ÇİKOLATA FABRİKASI CUMHURİYET MAHALLESİ SARELLE, TADELLE NUGATELLA Bazı Fındık Bahçesi içinde; bazen de kenarlarındaGaldirik Bitkisi
Bahçelerin bazıları da Orduya has kır menekşesi ile süslüdür.
Orduya has Kır Menekşesi soğuğa dayanıklıdır.
Menekşeler çeşitli renlerde bahçelerde deniz gibi görünürler.
Nizamettin Mahallesi bahçelerinde kır çiçeklerinden başka yine buraya özgü kendiliğinden
yetişen
soğuğa dayanıklı kar yağsa da açan laleye benzer beyaz renkli çiçek .
iki ayrı görünüş tomurcuk ve açmış hali.
Bu menekşe kış menekşesidir. kar yağsada farketmez
Kökü patates köküne benzer.
ısırgan otu
Yemeğideyapılan bu bitki her yerde yetişir.Yakanıve yakmayanı vardır.
Ordu'ya özgü taflan (Kara yemiş ) bitkisi çok faydalı yemiş olduğu anlatılmaktadır.
Yine Orduya ait yerel adıyla Töngel yemişi Bahçeler kenarlrında bol bol bulunmaktadır.
Karadeniz deyince Mısır akla gelir. Yemeğiyle, ekmeğiyle, hayvan yiyeceği ile değerli bir tarım ürünüdür. Mısır toplanıp ayıklanıp kurutulunca Serendi denilen fındık dallarından yapma yapılarda saklanırdı. Çiftçilerin ürettikleri ürünleri satmak, alıverişlerini yapmak için TAKIL denilen bir yerde hafta yaparlardı. Takıl : Tahıldan gelir. Tahıl ürünleri pazarı. İnsanların iğneden ipliğe ihtiyaçlarının bulunduğu bir iş yeri vardı. NEZİRLER NEZİRLER halen 4 mağaza ile hizmetlere devam etmektedir. Ancak Takıl pazar yeri o eski özelliğinden uzak yapılaşma halindedir. İkinci pazar yeri Millet Düzü denilen pazar ( karılar pazarı ) 2000 lere kadar pazar yeri özelliğini korurken ; bugün bakımsız bir haldedir. Oysa herhangi bir sebeple İstanbula giden yerleşen bir aile istanbula gelen kişiye Karılar pazarı , Takıl iskele yi sormaktadırlar. Yani ordu bu alan ve yapılarala özdeşleşmiş bir kenttir.
Fındık Bahçesi olmayan yerlerde ve bazı fındık bahçesi içinde mısır bitkisi ve karalahana bulunur.
Resimde biçilen mısır sapları kümelenmiş ( çıtıman )
Bahçe kenarlarında , yol kenarlarında İlimize , Mahallemize özgü çiçekli bitkiler vardır ki. Güzelliğiyle insanı etkiler.
Yine Mahallemize, ilimize ait incir yetişir kiii tadına doyum olmaz.
Bir meyve olarak yerel üzüm çeşidimiz vardır ki tadı yanında
kokusu ile de meşhurdur.
Yörede adına Kokmuş üzüm ve Muhacir üzümü de denir.
Yine Fındık Bitkisinin olmadı yerlerde , dere kenarlarında, yol kenarlarında Orman Gülü denilen Çalı bitkisi de denilen bitki vardır
ki çevreye ayrı bir görünüm katar.
Sarı Orman gülü Kokusu ve renginin güzelliği ile etrafı büyüler.
Bahçe kenarlarında Melocan denilen bitki vardır ki ; Yumurtalı kavurması çok güzel olur.
Ordu'ya has yabani erikler. Çok çeşidi vardır. Eskiden nardek denilen ekşi pekmezler yapılırdı.
Tut pekmezleri tatlı, erik pekmezleri ekşi olurdu. Bu ekşi pekmezler yazın sulandırılıp sıcaklarda serinle
tici özelliği ile hoş içim olurdu.
FINDIKTARIMI VE GELİŞİMİ Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün Kuruluş Hikayesi
Fındık Karadeniz Bölgesinde 400.000 dolaylarındaki çiftçi
ailesinin tek geçim kaynağıdır. Fındık tarımı yaklaşık 540.000 hektar arazi
üzerinde üretimi yapılmaktadır. Tabiiki bu kadar büyük alanda ve bu kadar büyük
çiftçi ailesi tarafından yapılan fındığın sorunları da çoktur. Bu
sorunlara çözüm getirmek amacıyla kalkınma planlarımızdaki amaç, hedef ve
ilkeler doğrultusunda belirlenen çözümler, öncelikler çerçevesinde araştırma
çalışmaları gerekmekte ve yapılmaktadır.
Fındık için ilk
çalışmalar devlet öncülüğünde 1936 yılında Karadeniz Bölgesinde Giresun
İlimizde başlatılmıştır. İlk etapta Ziraat Bakanlığına bağlı 152 dekar alanda
Fındık İstasyonu adında kuruluş kurulmuştur.
1952
yılından itibaren Kuruluş yıllarında Giresun ili ile sınırlı olan hizmet alanı “Bölge Fındık İstasyonu” adı,
1955 yılında bünyesine
Tavukçuluk ünitesini de alarak “Bahçe
Kültürleri ve Küçük Evcil Hayvanlar İstasyonu” adını
almıştır.
1963 yılından itibaren arazi varlığı, laboratuar imkanları ve teknik
eleman kadrosu genişletilerek projeye dayalı araştırma çalışmaları yapabilir
duruma gelmiştir.
1981 yılına
kadar “Fındık Araştırma ve Ziraat Meslek Okulu” adı altında
çalışmalarını sürdürmüştür. Ziraat Okulunun kapatılması ile Müessesenin
adı“Fındık Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü” olarak yeniden
değiştirilmiştir
1982 yılında ise
bünyesine yaprak ve toprak analiz laboratuarı dahil edilmiş ve o
günden bu yana bölge üreticilerine gübre tavsiyelerinde bulunmaktadır.
1987 yılında
Bakanlığımızda yapılan reorganizasyon çalışmaları sonunda, Bakanlığa doğrudan
bağlı konu Araştırma Enstitüsü olarak “Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü” adını almıştır.
2011 yılında
yayınlanan 639 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ismi "Fındık Araştırma İstasyonu Müdürlüğü" olarak değişmiştir.
Fındık için
ülkesel bazda veri toplama ve değerlendirme, temel ve stratejik araştırmalar yapma, gen kaynaklarını toplama ve muhafaza etmek, laboratuar olanakları
ölçüsünde üretici ve diğer kuruluşlara hizmet sunmak, literatür temin etmek,
araştırma sonuçlarına dayalı olarak eğitim ve yayım yapmakla görevlidir.
Giresunda fındığı araştırmak için kurulan “Fındık Araştırma Enstitüsünün araştırmalarına göre ; Antik Çağda Karadenizin adı “Pont Exinus” idi. FINDIK sözcüğü “Pont Exinus” kelimesinden türemiş ve “pontik “ olarak söylenmiştir. Plinus da pontiğin Pontus kıyılarından geldiği içinde Fındığa “Pontus Cevizi “ adını vermişlerdir. Fındık, Akdenize, Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine Doğu Karadenizden yayılmıştır. Şimdiye Kadar 14 dilde 14 ayrı isimle adlandırılmıştır. Fındığın Arapçası : Bunduk, Fındığın Farsçası : Fonduk Fındığın latincesi : Nux Fındığın Almancası : Haselnuss Fındığın Fransızcası : Nosiette Fındığın İngilizcesi : Hazelnut Fındığın Rumcası : Leptokarion Fındığın Ermenicesi : Kalin Fındığın Tatarcası : Çitlevük Fındığın Yunancası : Funduki Fındığın İtalyancası : Nocciola Fındığın İspanyocası : Avellana Fındığın Portekizcesi : Avella Fındığın Romencesi : Aluna Fındık Türkler arasında 3 devrede yayılmıştır. 1.Devrede Türkler Ortaasyada dır. Ortaasya da fındığa” kosik” yada “kosuk” denilmekteydi. 1.Devre Türklerin Batıda olduğu devredir. Buralarda da fındığa “Çitlevük” denilmekteydi. 3.Devrede Türkler Anadolu dadır. Türkler burada Araplardan etkilenerek bunduk ismini değiştirerek fındık demişlerdir. Türk Fındığının gelişmesi ve Avrupa ile tanışması 1782 yılında Rusya’ya, 1792 yılında Romanya’ya, 1875 yılında Belçika’ya yapılan dış satımlarla başlamışlardır. İç fındık satışı olarak 1879 yılı başladı.1906 yılında Sırbistana, 1907 yılında Almanya’ya, 1909 yılında Marsilya’ya, 1912 yılında da ABD ye ihracat yapılmıştır. ORDU’ da FINDIK TARIMI Ordu, 1800 yılların sonunda, 1900 yılların başlarında bataklık idi ve prinç tarımı yapılıyordu. Sıtma çok olduğu için insan yerleşim yeri olarak iç bölgeler ve yaylaları seçmişlerdi. Ordu yazın tamamen Çambaşı’na taşınıyordu. Sıtmanın önlenmesi için prinç tarımı yasaklandı. Bataklıklar kurutulmaya çalışıldı. Fındık Tarımında karar kılındı. Devletçe 9 Haziran 1894 tarihinde teşvik bildirimi yapıldı.
Aynı firmaca
“Fındıklı Nougat” üretilip satışına başlandı. Jonathan Graham
13—15 ocak 2015
te Türkiyeye gelip Fındık bahçelerini, fındık işleme tesislerini ,
gezip
bilgilenmiştir.
1930---1950 YILLARDA DENİZ ULAŞIMI
Ordudan başka yerlere ulaşım deniz yoluyla yada yaya olarak
yapılırdı. 1930 lı yıllarda Devlet Deniz Yolları Akdeniz, Ege ve Karadenize
yolcu gemileri tahsis etmiş ulaşıma hayli katkı sağlıyordu. Bu vapurlar
genellikle yabancı firmalara aitti. İstanbuldan Hopaya kadar giden vapur
Trabzon Giresun, Samsun, Sinopa, Zonguldak’a uğruyor ve molalar vererek hizmet
ediyordu. Bu vapurlarla yapılan yolculuk ayrıcalıklı idi. Ege ve İzmir
gemileri
İkinci Dünya Savaşından sonra Deniz filosunu
güçlendirmek için Amerikan Marshal yardımı ile 1948 yılında 10 adet yük gemisi,
2 adet tanker ve 7 adet yolcu gemisi alındı. Bu yolcu gemilerinden
birisine Ordu Vapuru adı verildi. Artık Karadenize 2 ayrı posta adı altında
seferler başlamıştı. Birincisi sürat postası, ikincisi Aralık Postası idi.
Birincisi sürat postası dönüşümlü olarak ege ve İzmir vapurları
karadeniz’e ayrılıyor. Her Salı saat 10 da İstanbul’dan başlayan Karadeniz
seferi başlardı. En son yükünü ve yolcusunu Hopada bırakır ve aynı güzergahta
yolcu ve yüklerini alarak İstanbul’a Pazar günü dönerdi.
Aralık Postası denilen ve 14 gün süren sefer vardı ki bu
posta seferi de yine İstanbul Hopa arasında ancak daha çok yerleşim
yerlerine uğrayan seferdi ki sefer günü uzundu.
Artık yabancı uyruklu taşımanın yanında Türk Bayraklı gemilerle
yolculuk başlamış ve ayrıca rağbet görmüştü. Halkta bir ilgi olmuş Vapur her
Limana geldiğinde halk gemileri gezerek meraklarını gidermişler ve gemi
yolculuğuna heveslenmişlerdi.
Her limanda mavnalar hazır beklerler ve yolcularını üklerini
vapura verirler, vapurdan
inenleri ve yükleri alırlar karaya çıkarırlardı.
Yine bu mavnalar yük gemilerine yük taşırlar, cankurtaranlık ta
ederlerdi. Fındık üretimi ve ticareti geliştikçe mavnalar hayli işler
yapmışlardır. Yine 1950 lerden sonra mavnacılık gerileme göstermiş
zamanla gelişmelere yenilmişlerdir. Şimdi çocuklumda rıhtıma gidip yük
gemilerini ve mavnalardan vinçlerle yük boşaltmaları ve yüklemeleri
seyredişimi hatırlıyorum da o günlerin heyecanını hüzünle hissediyorum. Her
gemi gelişinde rıhtıma koşar saatlerce mavnaları ve işçileri izler,
yolcu vapurunun keskin düdüğünü duyunca Turist gelmiş diye meraklı bakışlarla
gemi güvertesindeki insanlarla inenleri merakla süzerdik. Turist neydi,
nasıldı, farkımız neydi. İlk defa filtreli sigarayı gördüğümü ve rıhtımdaki
insanların cigaretis cigaretis diye bağırdıkları ve turistlerden bazılarının
aşağıya sigara attığını hatırlıyorum.
1950—1970 yılları arasında Karadeniz’e Ege ve İzmir adlı 2 ekspres
sefer yapan vapur ile hızlı sefer yapan Ordu Vapuru ile birlikte 3 adet
sefer vardı. Ordu Vapuru bunlardan daha hızlısı ve çok
yük taşıyandı. 1970 yılının başlarında yandı ve tamiratı yapılamadı.
Zamanla diğer vapurlarda kaldırıldı. Denizyolu taşımacılığı
Karayolu taşımacılığına yenik düştü. Petrol devleri otomobil kuruluşlarının
rant peşinde koşmaları Deniz memleketi olan Karadenizde, ordumuzda deniz
yollarını geri plana itmiş, Pahalı ve zor ulaşıma terkedilmişiz. Gerisi
malum ; Karadeniz oto yolu, çevre yolu, duble yol çalışmaları devam etmektedir.
Bu yol çalışmaları da hiç mi hiç bitmeyecektir. Siyasiler her seçimde vaatlere
devam edeceklerdir. Örnek ; Ordu dereyolu projesi….
100 yıldan fazla hep vaat hep vaat, Karadenizin tek oto yolu transit yol bitti mi hayır . Biter mi? Hayır…… zamanla araçlar değişecek,gelişecek , istekler değişecek, doğaya bağlı eskiyecek, kullanmaya bağlı eskiyecek, …………………
MADENLER VE ORDU
Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında Abdülhamit
döneminde Türkiye’deki
Madenlerin İşletilmesi konusunda yabancı Devlet’lere bazı imtiyazlar
verilmişti. 1878 Yılında genelgeler yayınlanmış ve bazı Yabancı şirketler ilgi
duymuşlardı.
Ordu Yöresinde de
1880 yılında Ordu Yaraşlı, Çerli ve saray Köylerinde mangenez
Madeni aramaları için Fransız Oçermin Galya şirketi görev almıştı.
Yine 1892 Yılında Ebulhayır Sayaca Köyünde Mangenez için İtalyan Bartzili;
Hapsamana Damarlı Köyünedki maden için Türk Vatandaşı
Ezenoğlu Arşavaril işletme hakkını almıştı.
Bakacak ve Cağnos
köylerindeki madenler Gümüşlü Bakır ve Kurşun madeni için 1883 te
Viçan Rahniçi işletme
ruhsatını almıştı.
Bu Madenlerden 1903 yılında toplam 29005 kuruş vergi
alınmıştı.
1840 Yıllarında Ünye İlçesinin Demir Madenleri bakımından
zengin olduğu da araştırmacılar tarafında ifade edilmektedir.
Fatsa Madenlerinin işletmesi de 1910 yıllarında williamson şirketine verilmişti.
Madenleri
işleten Carminati isimli şahıstı. Sarıyakup adlı bu bölgenin bugün heyalanlar
sonucunda Maden damarlarının
galerinin yok olduğu görülmektedir.
Aslında doğu karadeniz önemli madenler bakımından çok
zengindir.
Gümüşhane -Mastra, Kaletaş, Sofran, Olucak
Ordu – Akoluk,Sayaca,
Artvin -cerattepe; altın, gümüş madenleri bakımından önemli
yerlerdir.
Buralardaki altın rezervler ülkemiz toplam rezervlerin 29 %
unu oluşturmaktadır. Gümüş
rezervler ülkemiz toplam rezervlerin 37 % sini oluşturmaktadır.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder