ORDU'DA KÜLTÜR TURİZM TABYABAŞI BOZTEPE VE ÇAMBAŞI- KARAGÖL -- YASON









ORDU RIKTIMI


DENİZ ÜSTÜNE YAPILAN HAVAALANI 
DÜNYADA BELKİ   3. 
TÜRKİYEDE 1. HAVA LİMANI





                                                               
                                                                         ORDU BOZTEPE


,






O R D U  İ L İ M İ Z

A L T I N O R D U İ L Ç E M İ Z


İlimizin Kuzeybatısında Bugün Tarihi Bozukkale denilen, ve etrafı derin koylarla çevrili arkası Boztepe’ye dayalı şirin ilçemiz Merkez İlçemiz. Bugün Altınordu İlçesi’nin bulunduğu yerleşim alanı son şeklini ise 22.03.2013 tarih ve 28595 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.03.2013 tarih ve 6447 sayılı Büyük Şehir Yasası” ile almıştır.
Bu kanunla “Merkez İlçemiz” ALTINORDU İLÇESİ Adını alıp  19 İlçemizden biri olmuştur.
İLÇEMİZİN TARİHİ;
Milâttan önce 670’lerden itibaren Karadeniz bölgesinde ticaret kolonileri vardı. Miletoslular, Miletos iskân modeli oluşturmuşlardı. Kotyora bölgesinde Miletos bu kolonilerin ilklerinden biri olan Sinope (Sinop) tarafından tesis edilmiştir.
 Ordu yöresi daha sonra Roma İmparatorluğu’nun, ardından395 yılında Bizans’ın denetimine girmiştir.
 IV. Haçlı Seferi sırasında İstanbul’un işgali (1204) sonrasında Trabzon’da kurulan Rum Devleti’nin sınırları içinde kaldı.
1270-1380 sürecinde çeşitli Türk gruplarının, özellikle Hacı Emîroğulları’nın mücadeleleri neticesinde Türkler tarafından fethedildi. Ordu çevresinde Bayram Bey idaresinde bir Türkmen beyliği kuruldu
Bu ilk Türk yerleşmesi sırasında antik Kotyora artık mevcut değildi. Bugünkü Ordu ve yakın çevresi
“Bölük-i Geriş-i Bucak”, daha sonra “Nâhiye-i Bucak” diye adlandırılmıştı ve adları Türkçe olan on dört köyden oluşmaktaydı. Türklerden başka etnik unsur yoktu. 859 (1455) Tahrir Defteri’ndeki “Bölük-i Niyâbet-i Ordu Be-İsm-i Alevî” ve “Bölük-i Geriş-i Bucak” adları önemlidir.
Ordu bölüğü bölgenin ilk merkezi olan bugünkü Eskipazar’dadır,
Bucak bölüğü ise günümüzde Ordu’nun kurulduğu yerdedir.
 1869’da şehre Ordu adı verildi. 1883 yılında Ordu’nun önemli bir bölümü yandı, çarşıda sadece iki dükkân kaldı. Bu sebeple ilk imar planı yapıldı ve şehir yeniden kuruldu. I. Dünya Savaşı, Milli Mücadele ve II. Dünya Savaşı yıllarının sıkıntıları yüzünden fizikî açıdan şehir önemli bir gelişme gösteremedi. 
Ordu 1920 yılına kadar Trabzon vilayetine bağlı bir kaza iken 04 Nisan 1921 tarih ve 69 sayılı “Ordu Müstavil Livası Teşkiline Dair Kanunla “ Liva oldu.
Canik Sancak’ına bağlı olan Fatsa kazası da Ordu’ya bağlanmış ve müstakil Ordu Livası teşkil edilmiştir.
 1923 yılında “Sancak” adı “Vilayet” olarak değiştirilerek, bugünkü mülki taksimatta Ordu Vilayeti olarak yerini almıştır.
 Ordu kuruluşundan 1960’lara kadar ilk kuruluş yıllarındaki sekiz mahalleye sadece şehrin güneybatı kesimindeki Nizamettin Mahallesi eklendi.
 1939 Erzincan depremi Ordu’da tahribat yaptı; yedi kişi öldü, 283 bina yıkıldı, yetmiş dört binada hasar meydana geldi; çarşının neredeyse yarısı yok oldu. 1942 depreminde de kırk iki bina zarar gördü.
 1949 yılında şehrin Ordu Belediyesi ve İller Bankası tarafından ikinci imar planı hazırlandı. Bu tarihten itibaren şehir canlanmaya, gelişmeye ve Şimdiki Bülbül Deresi’nin doğusuna doğru gelişmeye başladı. 




29/11/2020   TARİHİNDE  ORDU

ORDU
ALTINORDU  TARİHİ ESER VE YERLERİ

TÜRKÜLERE KONU OLAN  ORDU TABYA BAŞI 

                   Tabyabaşı bir sayfiye yeri gibiydi. Deniz seviyesinden yüksekte olduğu için, geçmişte denizden gelebilecek tehlikelere karşı orada askeri topçu bataryaları bulunuyordu.
                   Topçu birlikleri oradan kaldırılınca, o alan ünlü oldu. İnsanlar orayı görmeye geldiler. Zamanla da buluşma alanı haline geldi. Özellikle Pazar günleri, insanlar çevreye yayılır, az da olsa gelen-geçen arabalar izlenir, sohbetler edilirdi. Bu durum da sosyalleşmenin bir başka özelliğini oluştururdu... Burası Ordu için çok önemliydi;
                  Şimdiki Sıtkıcan Caddesi şehrin Keçiköy’le birlikte şehrin batıya açılan penceresiydi. Şimdiki sahil yolu olmadığı için Samsun’a, Ankara’ya ve İstanbul’a bu yoldan geçilerek gidilirdi.                  Tabyabaşı’nın çevresinde çay bahçeleri vardı. Bu bahçelerde transistörlü radyolar dinlenir, gramofon marifetiyle taş plaktan Türk halk ve Türk sanat müziği şarkıları dinlenirdi. 
                 Tabyabaşı biraz yüksekte olduğu için yaz-kış püfür-püfür eser, yaz ayları buranın insana verdiği haz çok keyifli olurdu..

                  Kızlar ikişer, üçer oturur sohbet ederlerdi. Türküyü yazan kişi kafiyeye uygun bulduğu için olsa gerek ‘3 kız’ demiş olabilir. Oysa orada 4’lü, 5’li hatta 6’lı gruplar halinde genç kızlar da oturur, erkekler de otururdu..”

                   İşte Ordu deyince akla hemen Tabyabaşında 3 kız yanyana türküsü , kulaklara  nağmesi gelir. Türkü çok güzel ve herkesçe söylenirdi. Bugün de dillerde ve kulaklardadır. Türkü olurda unutulur mu!    "Türkü halkın kendisidir."





Tabyabaşı  mesire yerini simgeleyen üç kızlar heykeli


YOROZ TEPESİNDEN ORDU
TAAA KARŞIDA BOZTEPE





Tabyabaşı üç kız heykellerinin olduğu yer.



TABYABAŞI  ( ESKİ SAMSUN YOLU )



ORDU RIHTIMI 
LİMANI 1970 YILLARI









TABYABAŞININ DEİZDEN  GÖRÜNÜŞÜ    2020 
ANEMON OTELİ  ÜST TARAFI
Eskiden burada Askeri birlik varmış. Cumhuriyetin ilk yıllarında Askeriye buradan  gitmiş; burası mesire yeri olmuş halk burada  gezinme, hoş vakit geçirme gibi etkinliklerde bulunmuşlar. Askeriyeden dolayı Tabyabaşı ismi kullanılmış.




                 YİNE YEŞİLLENDİ FINDIK DALLARI  TÜRKÜSÜ

Yine yeşillendi fındık dalları / Acep ne olacak yarin halleri
Dalgalanıyor pembe şalvarı
Kız allan pullan gel – gel yanıma
Beyaz kollarını dola boynuma

Tabya başında üç kız yan yana
İçlerinden biri pışt dedi bana (göz etti bana)
Sağ olsun (nur olsun) seni doğuran ana / Kız allan ...

Fındık dalları yerlere değer / Yarin bakışları kalbime değer
Ölürüm seni almazsam eğer / Kız allan ...

Yöre: ORDU

Kaynak Kişi: Muhsin Tercan
Derleyen: Nurettin Çamlıdağ



                                   
































TABYABAŞININ  DENİZE BAKAN YÖNÜ ŞİMDİ ANEMON OTELİ VE GÜLİSTAN OTELİ

                                PAŞAOĞLU KONAĞI

        1896 Yılında Hüseyin Efendi tarafından 625 metrekarelik alana yaptırılmıştır. Zengin taş işlemeciliği vardır. Konağın taşları ünye’den, ağaçları ise Romanya’dan getirilmiştir.  Üç katlı konağın ustası İstanbul’dan özel getirilmiştir. Söve taşlı ve üstü saçaklı pencereleri ve motifleriyle güzel bir taş işlemeciliği  yapılmıştır. Tavanları ahşap kaplama olarak dizayn edilmiştir. Konağın bahçesinde fıskiyeli bir havuz ve taş ocak bulunmaktadır. Konak 1982 yılında kamulaştırılmış ve tadilattan sonra 1987 yılında Ordu Paşaoğlu Etnoğrafya Müzesi olarak açılmıştır.




         NÜKTELİ ORDU SÖZLERİNDEN 

Ev alma, evi olan kız al.

Kurunun yanında pilav iyi gider,

Sağlam kafa duvara vurunca anlaşılır.

Sele karşı yürüme sandala bin,

Öğrenci dersin sonunu notun onunu sever.

Üzüm üzüme bakarak çürür, buruşur.

Öfke ile kalkan güzel bir sopa yer.

Çok okuyan değil çok kopya çekebilen iyi not alır.

Yiğidi öldür ama sakın parmak izi bırakma

Kumarda kaybeden evde iyi dayak yer.

Yanlış hesap vergi dairesinden döner.

Üzümü ye ama bağcıya yakalanma,

Elin ağzzı torba değil , çuvaldır , çuval…

Aç ayı oynamaz sahibine naz eder.

Besle kargayı bari onun karnı doysun.

Buyurun cenaze namazına sular kesik.

Sudan duru sütten ak, buyurun burdan yak.

Mert dayanır Namert kaçar, kaçanın anası ağlamaz.

Deniz dalgasız, siyaset yalansız olmaz.



Hicri 1310 Miladi 1889 AZİZYE YALI CAMİİ




Altınordu ilçe merkezinde ORDUYA İLK GİRİŞTE GÖRÜLEN CAMİİDİR.
Sultan Abdülaziz zamanında ahşap olarak yaptırılmış zaman 1890 yılında Kadı Zade Hasan Efendi tarafından kesme ve moloz taş ile yeniden inşaa ettirilmiştir. üç katlı Camii olup pencere ve kapı kenarları ovaldir.



Düz Mahalle Kilisesi - Şehir Tiyatrosu



Altınordu İlçesi Düz Mahalle Sinema Sokakta bulunmaktadır.

Altınordu İlçesi Düzmahalle Mahallesinde bulunan Rumlar tarafından yapılmış Kilise 19.yy. ikinci yarısından sonra yapılmıştır. Dikdörtgen planlı, ön taraflarında beşik kemerler bulunmaktadır.Duvarlar gri renkli taşlardan yapılmıştır.

Bir süre itfaiye binası olarak hizmet verdikten sonra restore edilerek 75. Yıl Cumhuriyet Sahnesi olarak hizmete açılmış ve bugün ORDU BÜYÜK ŞEHİR KARADENİZ TİYATROSU  olarak kullanılmaktadır.


Taşbaşı Kültür Merkezi (Kilise)

Altınordu ilçemiz girişinde Taşbaşı Mahallesinde, Kentsel Sit Alanında bulunan 1853 yılında bu bölgede yaşayan Ortodoks Hıristiyanlar tarafından yapılan kilisedir. 10 Nisan 2000 tarihinden bu yana Kültür Merkezi (çok amaçlı salon) olarak kullanılmaktadır.

Tamamı kesme taştan yapılmış, (kubbe hariç) günümüze kadar ayakta kalabilen, bir bazilika şeklinde yapıdır.

Doğu-batı istikametinde, dikdörtgen tarzında. Doğuda büyük bir apsis, yanlarda iki küçük apsis bulunmaktadır

Kilisenin ana mekanı iki sıralı üç sütunla üç nefe ayrılmıştır. Kilisenin semardam çatısı, sütunlarla desteklenen kemerlerle taşınmaktadır.

Kurul Kalesi Yerleşkesi - Ordu





Altınordu İlçemiz merkezine 13 km. uzağında  Bayadı Köyü Mahallesi sınırlarında bulunan sivri bir tepe üzerine kurulmuş 1. derece arkeolojik ve doğal sit alanı olup, antik bir yerleşmedir.. Kazı esnasında 250 - 300 adet merdiven gün ışığına çıkarılmıştır ve pişmiş topraktan çatı kiremitleri, duvar örgüsü seramik parçaları incelenmiş ve M.Ö. II. ve 
I. Yüzyılda yerleşim yapıldığı tespit edilmiştir. Alan içinde tarihi dehliz ve su sarnıcı bulunmaktadır. Yürüyüş parkurları, oturma grupları, seyir terasları yapılmış olup, ışıklandırılmıştır. Mükemmel temaşa zirvesidir.

Tarihi Kibele Heykeli ve çıkarılan  tarihi eserler Ordu Müzesinde teşhir edilmektedir.



Kirazlimanı Çeşmesi-Merkez/Ordu



Altınordu İlçesi Kirazlimanı Mahallesinde 1327 ( M.1911) yaptırılmış olup Kitabesine göre. Çürüksulu Ali Paşa çeşmesi ve Keçiköy çeşmesi olarak bilinir.

 Kesme taştan kubik görünümlü, dar saçaklıdır. Çevresi dikdörtgen çerçeveye alınmıştır. Çerçeve içerisi bantla ikiye bölünmüş bantın üst kısmında 3 satırlık Arapça yazıt, alt kısmında ise suyu aktarmakta olan bir musluk yer
almaktadır.



Kemer Köprü - Ordu
Altınordu İlçemizde Selimiye Mahallesi ile Bucak Mahallesini  birbirine bağlamak için Bülbül deresi üzerinde bulunan tek saçaklı düzgün kesme taştan 1890-1895 yılları arasında yapılmıştır.

Tek gözlü yuvarlak kemerli ve tabanı taş döşelidir. 1982 yılında onarım görmüştür. İlimizin kullanılan tarihi köprülerinden biridir.

Hamidiye (Hükümet) Camii - Ordu

Ordu ili Merkez, Saray Mahallesi (Hükümet Caddesi ) Kışla Caddesi'nde 1890-1892’ tarihli Küçük ve kare planlı camiidir.

Dış yapısı ahşap ve taş malzemeden yapılmış olup Ordulu şair ve eski Ordu Belediye Başkanı Tıflı Efendi tarafından yazılmış bir kitabesi vardır.

Eskipazar Büyük Hamam-Merkez/Ordu

Ordu ili Altınordu ilçesine bağlı Eskipazar'da “Eskipazar Büyük Hamam” 16.yy yapılmış bir eserdir. Günümüze harap bir durumdadır.

Kotyora ( Bozukkale)

Ordu Merkeze varmadan 2 km mesafede; Ordu ili’nin ilk kuruluş yeri olarak bilinen Cotyora ( Kot Türklerinin yurdu) Kod Yurdu halk arasında Bozukkale, kalıntılardır.

Bizanslılarca XI. yüzyılda yapılan küçük bir gözetleme kulesi olduğu anlaşılmıştır. 2. derece arkeolojik SİT alanı olarak tescillidir.



                                                           HEKİMOĞLU İBRAHİM  VE TÜRKÜSÜ


Hekimoğlu İbrahiml Fatsa Yassıtaş Köyünde yaşamıştır. İnoğlu Hasan Ağa’nın ırgatı olarak yaşamakta iken bir kadını sever. Ancak bu namus davasına dönüşür ve İbrahim Karataş Köyünden  silahlanarak kaçar. Zaptiyeler  onu her yerde arar. Başlarında İnoğlu Hasan ağa da vardır. Çamaş ilçesinin Söken mevkiisinde  İbrahim sıkışır, ancak Hasan Ağa vurulur. Bu durumda İbrahim eşkıya ilan edilir. İbrahim Niksar Fatsa Ordu diğer ilçelerinde eşkıya diye anılır olur. Mertliği, yiğitliği dillerden dillere dolaşan Hekimoğlu nereye giderse, her yerde sevgi ile karşılanır, herkes onlara evini, ocağını açar, ne gerekiyorsa Hekimoğlu’na yardım ederler. Hekimoğlu’na köylüler sevgiyle iyi niyetle yaklaşır, çünkü Hekimoğlu zenginden alır, fakire, garibana dağıtır. Bu yaptığı davranışlara herkes olumlu bakar, bu sebeple de her gittiği yerde korunur, sahip çıkılır.
Ancak Hekimoğlunun bu yaşantısı fazla uzun sürmez. Kurulan pusu sonucunda Hekimoğlu ve yeğeni Osman uzun süren çatışma sonucunda ölü olarak ele geçirilirler.
Tüm devlet imkanlarıyla  takip edilir, aranır. Aybastı İlçesi Ayandon köyünde kıstırılır ve öldürülür. Öldüren zabitlere ve yardımcı olan kişilere mükafatlar verilir.


İbrahim’in cesedi Fatsa’ya getirilir.  Bu anı gösteren resimde;  Cesedin ardında Fatsa Kaymakamı, zabitler ve ilçenin ileri gelenleri görülmektedir. Ceset Fatsa’da halka teşhir edilir. Bir Rum tarafından çekilen resmin kenarında Fatsa 1910 ibaresi vardır.


Bu haberi duyan bölge halkı Hekimoğlu ve Osman için yas tutmaya başlar. Hekimoğlu türkü hikayesi de böylece dillerden dillere destan olarak dolaşır. Bu yiğit delikanlının türküsü yapılarak ‘Hekimoğlu Türküsü’ olarak günümüze kadar ulaşır.




Cesedin ardında Fatsa Kaymakamı, zabitler ve ilçenin ileri gelenleri görülmektedir




Hekimoğlu Türküsü

Hekimoğlu derler benim aslıma
Aynalı martin yaptırdım kendi nefsime

Hekimoğlu dediğin bir küçük uşak
Bir o yandan bir bu yana sırmalı fişek

Hekimoğlu’nun anası okarlı karı
Eridi kalmadı dağların karı

Bohçaarmut dibinde kaymak yedin mi
Hulusi’yi vuran Hekimoğlu dedin mi

Bohçaarmut dağını duman bürüdü
Hulusi Ağa’nın kanları çayıra yürüdü

Fatsa’nın yoluna ordu da kuruldu
Hekimoğlu İbrahim o da vuruldu

Gelme Hulusi gelme vururum seni
Al kanlar içinde koyarım seni

Hekimoğlu İbrahim taştan bakıyor
Elindeki martini canlar yakıyor

Evlerinin önü arpa sergisi
Hekimoğlu İbrahim ayva sarısı

Konaklar yaptırdım mermer direkli
Hekimoğlu İbrahim aslan yürekli

Aynalı martinim Gürcü seçmesin
Muhacir milleti burdan geçmesin

Alçaktan götürün benim salımı
Görmeyenler görsün de benim halımı

Aman da Hekimoğlu alınan oldu
Hekimoğlu’nu vuranlar da Allah’tan buldu

Bu türkü yıllardan beri her yerde söylenir ve yaşam boyu da söylenmeye devam edecektir. 





ÇAMBAŞI


TÜRKİYENİN 5. BÜYÜK KAYAKMERKEZİ







Yayla yolunda 
Ordu Mayıs ayında Çambaşına ve yaylalara , obalara taşınırdı.
Ekim ayına kadar kalınır Orduya geri dönüş başlardı.




Bu arabalarla yolculuk yapmak ayrıcalıktı. şöförlere değer verilirdi.



Ordu-Çambaşı Yaylası :


Ordu -- Çambaşı Yaylası arası 58 km dir. Deniz seviyesinden 1,850 m. yüksekliktedir Yol Yılın 12 ayı açık ve ulaşım sorunu yoktur. 72 obası ve 100 000 daa alanıyla sayılı yaylalar arasındadır.

           

Kabadüz ilçesine bağlı tarihi eski bir yerleşim yeridir.Tarihi Ordu dan daha eskidir.  Ordu O yıllarda bataklık ve boştu. Yaşam yaylalarda idi. Yazın Yaylalara çıkılır ; kışın alçak yerlere inilirdi. Yaylalara çıkmak yaya ve atlıydı. Yol Araçlar  yoktu. Kabadüzde ve yokuş dibindi hanlar vardı.  Çambaşı Çok canlıydı. Tüm kazalardan  yaylacılar 2 günde 3 günde buraya ulaşırlardı. Tam yerleşim yeriydi.


Osmanlı Rus savaşında Trabzon valiliği buraya taşınmış korumaya alınmıştır.  Çambaşı türkülere  mal olmuş bir yerleşim yeridir. Meşhur çambaşı Türküleri ve kına havasını yıllarca herkes  söyler.






















Çambaşı Kış Sporları ve Kayak Merkezi ; Çambaşı’nda 650 daa alanda yapılmaya başlanan spor alanıdır.kayak Merkezi  Ordu’ya 54 km ve Çambaşına 4 km kadar uzaklıktadır.


Kayak Merkezi denize ve Hava Limanına yakınlık bakımından  en yakın kayak merkezidir


 2010 yılında başlanan Bu Kayak Merkezinin bazı tesisleri 2012 yılında hizmete girmiş 1 km lik kayak pisti tamamlanmıştır. bittiğinde Çambaşı’na turizm açısından canlılık getirecektir.


Bu alanda ;


8 adet dağ mimarisinde yapılar


2 adet telesiyej mekanik hattı,


Kayak sporuna ait 5 km  ve 36 m . eninde parkur alanı,


         Tesis içinde sağlık tesisi, kayak spor malzemeleri alış veriş reyonları,


Konuk evleri,


Yeme,içme tesisleri,teknik alt yapı tesisleri  bulunacaktır.



Ordu Çambaşı yolu da oto yol standartlarında olacak şekilde ; Kabadüz - Çambaşı arası, Ordu-Kabadüz arası çalışması olmak üzere 2 proje halinde yapılması düşünülmektedir. Bu çalışma ile Ordu –Çambaşı arasının 45dakikaya düşeceği düşünülmektedir.





                                    

                                        Çambaşı Merkez  Büyük bina  ( Çambaşı karakolu   )



                 Ordudan sivas yolunu takip ederek  Katırcıoğlu mevkişinden Kabadüz ilçesi yoluna yönelerek  Bayadı, Esenyurt, Karakiraz Köylerini geçerek Kabadüz merkezine varılır.



                 Kabadüzden sonra Bakacak, yokuşdibi, Turnalık  Yerleşim yerlerini geçerek Çambaşı yaylasına varılır.

                Ayrıca Ordudan Çambaşına günübirlik  dolmuşlar da vardır. Kalınabilecek oteli, nefis et yeme yerleri, çadır  ve karavan kurma yerleri de mevcuttur.


            Cumhuriyetten önce  önemli bir yerleşim bölgesi olan Çambaşı 1900 yılında nüfusunun 2000 civarında olduğu tarihçiler tarafından söylenmektedir. Yazın Ordu merkezde sıtma hastalığından dolayı nüfus çambaşı'na taşınırmış. Hatta  Rusların saldırıları yüzünden Trabzon valiliğinin  1900 li yılların başında Çambaşına taşındığı bilinmektedir.

 Çambaşıda 1883 yılında Büyük ordu yangını gibi  1912 ve 1919 yıllarında  2 defa yangın çıkarılarak yakıldığı büyükler tarafından anlatılmaktadır.

                   

                       Çambaşı;  Havası , eti, pancarı doğal güzellikleri ve suyu bakımından önemli bir yayladır. Obaları çoktur ve herbiri ayrı değerdedir. Yayla tuizmi bakımından önemlidir.

denize en yakınlığı bakımından Çambaşı kayak Merkezi önemli bir turizm etkinliğidir.

Son yıllarda Çambaşını tanıtmak amacıyla çeşitli tanıtım organizasyonları yapılmaktadır. Bunlardan biri  Çambaşı  şenliği etkinlikleridir

                              ÇAMBAŞI YOLCULUĞU  HAKKINDA BİLGİLER



                 1800 li yılların ortalarından sonra Ordulu tecirlerin  Çambaşı ile mutlaka irtibatları ve iki taraflı iş yerleri vardı. Çünkü hayvancılık ve sonucundaki  üretimler Çambaşında karşılanmak zorundaydı. Yaz olduğu zaman tüm Ordu Çambaşına taşınırdı. Çambaşında  bir şehirde olması gereken her şey; manifatura , çuhalar, pazenler, basmalar, yine yerli dokumalar,  kısaca lazım olan her şey burada vardı. Bu yüzden Çambaşı yolculuğu önem arzediyordu. Ancak  Ulaşım atlarla, Katırlarla ve yaya olarak yapılırdı. Bu durumda da  yollarda bir çok hanların olmasına  gerek duyuluyordu. Gerek yayalar, gerek at ve katırlarla taşımada bu hanlarda kalınırdı. Her han ayrı özellikteydi. Bazı hanlar zengin elit tabakaya hitap eder, fakir, köylü kalamazdı. Bazı hanlar sadece hayvanlara ayrılır burada nalbantlar, ve koşum tamircileri bulunurdu.





                1895 yılından sonra Çambaşı yolu için devlet çalışmalar başlattılarsa da pek başarılı olamadı. 1950 yılı öncesinde yolculuk ve taşımacılık at ve katırla yapılırdı. 150 okkalık yükü taşıyabiliyordu. İlk han Şimdiki Katırcıoğlu sapağında ve hemen ilerisinde Civil  ırmağı kenarında idi.Katırcıoğulları tarafından işletiliyordu.  Sonraki Bayadı Köyü Kuşgediğinde idiki hemen yanında Jandarma karakolu vardı. Bu handa çevre köylerinin hanıydı ki ; çevre köylerinin de ürettiği  yumurta , süt, yoğurt, ürünlerin burada toplanıp  Orduya götürülmesi sağlanıyordu.


Diğer bir Han Kabadüz de bulunmakla ; burada genellikle eş dost, ahbapların, elit tabakanın  kaldığı handı. Kabadüze yakın köylerden çambaşına gitmek isteyenlerin toplandıkları başka Gozmidoğlu ve zikiroğlu hanları vardı. Bu yolcular buralarda toplanır hazırlıklarını yapar topluca Çambaşı yolunu tutarlardı.


Kabadüzden sonra dik yokuş olan bir yerde Dik Döşeme  denilen yerde bir handa vardı ki burada hayvanlar dinlendirilirdi. Yine Bakacak ile Yokuşdibi arasında Yolaydın denilen Mevkiide bir han daha vardı ki elit tabaka ve köylerden gelen yolcuların kaldığı, faydalandığı yerdi.Yokuş dibindeki hanlar daha büyük ve konforlu idi. Hayvanlar doyurulur, ihtiyaçlar giderilir, dik sarp yollara  girilirdi. Deli Ahmet hanı, bu handa misafir değil hayvanlar ağırlanırdı. Bıyıkoğlu Mehmet Ağa ve Köksalların hanı belli kişiler hizmet ederdi. Sıviçoğlu Hasanın hanı , Tıkıloğlu Kuru Yusuf hanı vardı ki bakımlı hanlardı. Zenginler ve yörenin ağaları  kalırdı. Yokuş başında Çapkınsay  mevkiinde 2 tane han vardı.Oflunun Hanı, Çapkınsay Hanı denilen han vardı. Bu hanlarda bir zamanlar eşkıyalar kalmışlardı. Bu hanlara genellikle yayla dönüşünde  kalınırdı.

                 Burada 500 metre uzakta  taş bir bina olarak jandarma karakolu da bulunmaktaydı. Ancak jandarma yetersiz oluşundan dolayı etkisiz kalıyordu. Burada bir diğer han vardı ki burada Abdurrahman Hoca tarafından kuran öğretimi yapılırdı. 




                    Yokuşdibinin önemli hanlarından biri Rızvanın hanı adlı handı.Bu han Pazar günleri özellikle kalabalıklaşırdı. Hemen yanında çarşı, lokanta, nalbant gibi iş yerleri vardı.
Yokuşdibinin en büyük hanı Rızvanın Hanı adlı handı. Hanın yanında bakkal,kahverhane, nalbant, demirciler ve yiyecek olarak,süt, peynir, kaymak, yumurta, bal bulunurdu ki herkesin ihtiyacı karşılanabilirdi. Bu yüzden Yokuşdibi çok işlek bir yerdi.
Yokuşdibinde  bir başka handa Del Mustafanın Hanı adlı bir han vardı.Bu hanın etrafında da patates tarlaları , yakacak ormanları vardı.Bu hanın tam karşısında balkonlu bir han vardı ki bu han Cumhuriyetin ilanından sonra bir süre Nahiye Müdürlüğü olarak kullanılmıştır.
Turnalık obası Kotanaya yakınlığı ve Çambaşı yolu üzerinde olması dolayısiyle  önemli bir yerdi. Ancak buradaki Hanlar diğer hanlar gibi çok önem arzetmiyordu. Çünkü Çambaşına 3-3,5 saat gibi az bir süre kalıyordu. Burada Ünyeli Kavrazlı adlı bir han’da  Bu yörenin en iyi nalbantçısı vardı.
Çambaşı 18. Yy ortalarından itibaren Canlılık gösteren yerleşim yeri idi. Burada yüzlerce evler, büyük çarşı, Fırınlar, kahvehaneler, demirciler, nalbantçılar vardı ve büyük kasaba  haline gelmişti. O yıllarda  her şey atlarla yapılırdı, katırlar taşımacılıkta gerekliydi. Üretilen yumurta, peynir, yünler, patatesler katırlarla taşınırdı. Bir katır yada iyi bir at 250-300 kg yükü Orduya taşıyabilirdi. Bu canlı hayat 1950 yıllarına kadar sürdü.
Çambaşı 1913 yılında büyük yangın çıkmış tamamen yanmıştır. 1915 yılında büyük bir han yapılmış, Çambaşına çıkan misafirlerin kaldığı bir gazinosu da vardı. Ancak bir suikast sonucu yıkılmıştır.





ÇAMBAŞINDA, ORMAN GÜLLERİ 
SARISI, MORU, BEYAZI, LACİVERTİ 



ORMAN GÜLLERİ  HER RENGİ 
ÇAMBAŞI GİBİ GÜRGENTEPE İLÇESİ 
TERASTAN MANZARA


ÇAMBAŞINA İLK MOTORLU ARAÇ GİRİŞİ 
BÜYÜK YANKI UYANDIRMIŞTI

Çambaşına ilk motorlu araç 1934 yılında Mustafa Eren tarafından ulaşmıştır. Mesudiye ilçesinde orman ürünleri taşımacılığı yapan şoför Mustafa Zile Köyünden geçerek Horu Obasına , oradanda Çambaşının çarşısına gelince Halk büyük merak ile arabayı sarmışlar alkışlamışlardır.

1954 yılında Ordu Kabadüz yolu Çambaşına kadar patika  yol açılmış Halkın ulaşımı sağlanmış ulaşım rahatlamıştır. Kamyon taşımacılığı az da olsa fayda etmiştir. 



ORDU ÇAMBAŞI ve ÇAMBAŞI YANGINLARI

Çambaşı 1900 yıllarda;  Kaymakamlık, Okullar, Hapishane, Kiliseler, Camiler, Sağlık kurumları gibi yapılara sahip bir yerdi.

Çambaşı yine 1900 yıllarında  Ordu Kazasının yazlık yeriydi. Sadece Ordu Kazası değil çevre kazaları, köyleri, Giresun, terme, Niksar, Çarşamba, Fatsa, Ünye, Tokat, Karahisar halkıda buraya gelir yaz boyu yerleşim vardı.

1904 yılında  Padişah tarafından Çambaşı Trabzon Vilayetine bağlı olarak Panayır yeri olarak ilan bile edilmişti. Bu panayırda 370 dükkan, 1800 hane ,8 tane Han ,15 adet fırın, 17 tane de kahvehane bulunduğu rivayet edilmektedir. Yaz ayları nüfusu 30—40 bin kişiyi bulmakta olduğu  anlatılmaktadır. Osmanlı Rus Savaşında Trabzon Valiliği bile kısa bir süreliğine Çambaşına taşınmıştır. " Şavaşta şehrin boşltılması durumu olmuş Vilayet Orduya taşınmış ancak; Yaz aylarında tüm Ordu Çambaşına taşındığından  Vilayet evrakları ve vali de Çambaşına taşınmıştır." Büyüklerimizden böyle dinledik.

Çambaşı Yaylası Eylül 1904 yılında büyük bir yangın geçirmiş, Zaman yaz sonu olduğu ve nüfus şehir göçtüğünden olsa gerek can kaybı olmamış  maddi hasar olup, 306 dükkan , 80 ev yanmış olup  o zamanın parası ile 60 bin lira zarar tespiti yapılmıştır. Peşinden KOTANI( ŞİMDİ Derinçay Köyü )Ormanlarından kesilen ağaçlarla 150 dükkan yapılmış yaşama devam edilmiştir.

Ne yazık ki Mayıs 1919 yılında Yakofoğlu Timyos adında vatandaşın kahvehanesinde bir yangın çıkmış  çambaşında 200 kadar ev,bina yanmıştır. Bu yangından da 10 bin lira zarar oluşmuştu.

ORDU ÇAMBAŞI YOL ÇALIŞMALARI



ORDU ÇAMBAŞI YOL ÇALIŞMALARI


1936yılında Yolda kullanılacak araç-gereçler için ( dinamit, barut ) zenginlerden para toplanması kararlaştırıldı. Melet ile Kabadüz arası çalışmaları hız kazanmıştı. Yol çevre köylerine de  para salması atılmıştı.


1938 Yılında  Vali Bekir Baran  Çalışmalara el koymuştur. Çambaşı yolu aynı zamanda 10 pare köyün yolu idi. Köyler yolu paylaşmışlar her köy kendilerine düşen kısımları  var güçleriyle çalışıyorlardı. Toplam 1500 kadar çalışan vardı. Yol çok önemliydi. Halk ürettiğini orduya ulaştıramıyor, köylüler ihtiyaçlarını  karşılayamıyordu. Bu yol ayrıca Mesudiye yi  Orduya bağlayacaktı.


Bu kadar işlek bir ticarete sahip olan Çambaşı yolu için çalışmalar yapılmamış mıdır. Yapılmıştır tabii ama o günkü şartlarda makine, para , araç gereç yoktu. Her iş insan emeği ile yapılıyordu. Halk zaten fakirdi. Arazi  sarptı kolay geçit vermiyordu. Karadeniz yağışlı idi. Yapılanlar da kısa süre sonunda  bozulup gidiyordu. Hatta yapılan yol bazı kişilerin de işine gelmiyordu.


Devletin gücü de yetmiyordu. Bu bakımdan köylülerle toplantılar yapılıyor, maddi yardımlar yanında iş gücü sağlanmaya çalışılıyordu. Bu toplantıdan sonra köylülerden  araç-gereçlerini alanlar  çalışmalara başladılar. Binlerce amele gece-gündüz çalışmalara katıldı. Bu arada ordu zenginleri  bazı giderleri benzin ve saireyi (barut, dinamit, kazam, kürek ) karşılamak için para tahaddünü  verdiler. Ancak bu tahadünü yerine getirmediler.


Çambaşı yolu için 1932 yılında ordu Valiliği  özel idare ile yolu başaramayacağını anlayınca Vali Nazif Bey dereyolu ve Çambaşı yolu çevresindeki köylerin muhtar ve ihtiyar heyetleriyle Ulubey de toplantılar yaptı.

1945  Yılında çambaşı yolu için Civil ırmağı ile Bayadı köyü arasındaki yolun yapımı çalışması için valilik ( vali Saip Okay )  yol yapım çalışmalarındaki görevlilere  takdirname Belgesi vermiştir. Bu belge ilk ve son belgedir.

İkinci Dünya savaşı çıktığında her şeyi etkilediği gibi Çambaşı yolunu da etkiledi. Savaşın bitiminde Çambaşı yolu çalışmalarına devam edildi. Vali Cemal Gönenç ve Nafia Müdürü Yusuf Ziya Kutsan çalışmalar hız vermiştir. Yapılması mümkün olmayan çalışmalarda yeni planlamalar yoluna gidildi. Sarp kayalıklar  geçit vermiyordu. Yeni güzergahlar  keşfedildi.

1947 yılında Bir aya yakın yol yapım çalışması yapılmış Çatalkaya  çevresinde Kabadüz, Uzuisa, Ulubey yollarının düzenlemesine çalışılmıştı. Arazi çok sarp ve toprak ağır olduğundan  çalışmalar randıman vermiyordu. Muhtarlarla  yetkililer arasında da bazı anlaşmazlıklar bile oluyordu.

1953 temmuz ayında halkla Kabadüzde yapılan  büyük toplantıdan bir sonuç çıkmadı. Önce söz verdiler sonra  caydılar.

Yine Çambaşında toplantıda her kes yol yapılsın diyor ama ; yapalım diyenler çıkmıyordu. Bazı kimseler makbuzsuz para toplamışlar .işi suiistimal bile etmişlerdi

Bugün Çambaşına ulaşım vardır. Hatta  obalara bile araçlar ulaşabilmektedir. Ancak bugünkü  hareketliliğe yetmemektedir. Yol yapım çalışmaları siyasilerin  her seçimde söz vermelerine rağmen  bir türlü  tamamlanamamıştır. Daha da çok seçimlere vaat konusu olma yolundadır.


                                   ORDU ÇAMBAŞI YAYLASI ÖZET OLARAK


              

Ordu İl Merkezine 61 km uzaklıkta bulunan 1850 m yükseklikte olan büyük bir yayladır. Tarihi 1400 li yıllara kadar uzanır. Ancak 1900 yıllarında Ordunun yazlık Merkezi haline gelmiştir.

1400 lü yıllarda  Hacıemiroğlu Beyliğinin Orduya doğru gelmiş, Ordu Merkeze 4 km yakın Eskipazar’a yerleşmişler burayı merkez yapmışlar ve zamanla ordu Merkezine doğru  yayılmışlardır.

Ancak bu yıllarda Ordu Merkezi bataklık halindeydi ve  pirinç ekimi yapılıyor bu durumdan dolayı sivrisinek istilası vardı. Halk sıtmadan muzdaripti. Yazın şehirde durmak imkansızdı. Ordu yöresi halkı yazın  12 saat süren yolculukla hayvanlarıyla, eşyalarıyla  devlet erkanıyla  Çambaşı’na çıkıyorlardı. Mayıs ayında başlayan yaylacılık Eylül ayına kadar devam ediyordu. Burada dikkat çeken durum ; devlet erkanının da yaylaya çıkmasıydı. Orduda  nüfus kalmadığından  Ordu Merkezde bir kaymakam vekili bırakılarak  devlet daireleri, okullar, hastaneler hatta hapishaneler Çambaşı’na  taşınırdı. Hatta bir ara Rus İşgalinde Trabzon Valiliği Ordu’ya ;Ordu Kaymakamlığı Çambaşı’ nda olduğundan Trabzon Valisi’ de Çambaşına taşınmıştı.

1880 yıllarda Çambaşında 1800 civarında hane vardı.  Nufus çevre il ve yörelerden gelenlerle beraber 40000 kişiyi buluyordu. Burada yaz aylarında da okullar açık olduğundan Bir rüştiye bile açılmıştı. Ordu Kaymakamı  Mehmet Ali Bey ve kızlarının katkılarıyla 1892 yılında okul yenilenmişti.

Çambaşı ticaret bakımından canlılk gösteriyordu. Burada Fındıcık  mevkiinde demir madeni çıkarılıp  çeşitli mamüllerin yapımında hammadde sağlanıyordu. 1904 yıllarında panayır düzenlendi.

1.Dünya savaşında Çambaşı yaylası eski özelliğini kaybetti. Asayiş ve savaş nedeniyle zor günler başladı. 1913 yılında  yangın ve 1919 tarihindeki  yangınlarda binalar , ticarethaneler yanmış 10 bin lira civarında zarar meydana gelmişti.  Halkın çabaları ile evler tekrar yapılmış, ancak 1966 yılında yeni bir yangınla , yapılan o ağaç yapılar da tamamen  kaybolmuştur.

Uzun yıllar asayiş bozuklukları, çambaşının  canlılığını engellemiş, 1946 yılında hayvancılık ve ticaret yapılması hükümetçe yasaklanmış, 1976 yılında cinayet ve yağmanın artması yaylada içki içilmesi yasaklanmıştı.

1926 yılında  telefon bağlandıysa da kalıcı olamamıştı.  Ordudan Çambaşına ulaşım yaya idi. İlk defa motorlu araçla Çambaşına 1934 yılında Mustafa Eren adlı vatandaş çıkabilmişti. Ancak bu nostalji olarak kalmıştı. İşlerliği yoktu.  1955  yılında Kabadüze kadar taşıt gidebildiyse de halkın Çambaşına kolay ulaşım  ihtiyacına cevap veremiyordu.

Bugün Çambaşı  yayla olma özelliğini devam ettirmekte direnmektedir. Yaylaların Merkez noktası olmanın yanında modern otel, evler, kayak merkezi ile atılım yapmaya çalışmaktadır. Ne yazık ki yol sorunu halen tam olarak çözülememektedir.








                               
ÇAMBAŞI Yaz boyunca çok şenlikli, hareketli bir yerdir. Her yıl  ÇAMBAŞI ŞENLİKLERİ yapılır. Binlerce kişi katılır.


YAYLA ŞENLİĞİ

HER YER COŞKKULU İNSANLARLA DOLU OLUR     EĞLENCELERLE BİRLİKTE PANAYIRLAR DA DÜZENLENİR.





                  


ŞENLİKTE ÇEŞİTLİ YARIŞMALAR, KONSERLER, OYUNLAR YARIŞMALAR YER ALIR




                                   

                                                KARAGÖL


     Giresun-Ordu-Sivas İllerinin birleşme noktasına yakın bir konumda, Giresun’un en yüksek ikinci dağı konumunda 3107 metre yükseklikte bulunmaktadır.

            Bu dağın en yüksek noktası 3107m civarında olup, bu dağın çeşitli yüksek mevkilerinde sayısı altıyı bulan buzul gölleri bulunmaktadır.

            Karagöl dağının hemen altında bir buzul gölü olan Aygır Gölü bulunmaktadır. Doğuya doğru gittikçe dağdaki en büyük göl olan Karagöl Gölü ve bu gölün Aksu köyüne doğru inen vadisinde Bağırsak Gölü bulunmaktadır. Bağırsak Gölü’nün biraz altında ise Eğrikaya Obası yer alır.

            Karagöl Dağının en doğusunda bulunan 3040 metre yüksekliğindeki Kırklar tepesinin kuzey batı yamacında Camlı göl, doğu yamacında Sağrak Göl bulunur. Sağrak Göl’ün alt tarafındaki vadide ise Kanıağıl, Avşar, Yukarı Belen ve Aşağı Belen obaları yer alır.

             Eski yıllardan beri Hayvancılık yapılan bu obalar, eski canlılığını yitirmiştir. 1800 li yıllarda  ve 1900 li yılların ortalarına kadar Çambaşı ve Karagöl Yaylaları  çok kalabalık  ve hareketliydi.  Yayla evleri, ağıllar, ahırlar, hanlar çoktu.Hayvancılık azaldıkça yaylacılık turizm faaliyetlerine kalmıştır. Kısaca Ordu, Giresun, Sivas halkı bu ovalarda, dağlarda hayvancılık yaparlar, yaşarlar, kış mevsiminde şehirlere inerlerdi.


            Yürüyüş sporuna çok elverişli olan Karagöl dağlarında yaz aylarında rehber eşliğinde yürüyüş yapılabilir.  Ayrıca Karagöl Dağları Trekking sporuna çok elverişlidir




ÇAMBAŞINDA PAZAR ALIŞVERİŞİ CANLIDIR
                                                         

YOROZ TEPESİ
YOROZ TEPESİNDE ORDUYA BAKIŞ 
BOZTEPEYLE BAKIŞIYORLAR.


ÇAMBAŞINDA YAYLALAR GÜZELDİR



NİZAMETTİN MAHALLESİ
BOZTEPE AKAMOY TURİSTİK TESİS 




ORDUYA HAS ORMAN GÜLLERİ BİR BAŞKA GÜZELDİR. 
SARISI, MORU, BEYAZI
AMAN SARISININ BALINA DİKKAT 


NİZAMETTİN BOZTEPEDEN ORDUYA 
KUŞBAKIŞI 


SAHİLDEN ORUYA BAKIŞ 


ÇAMBAŞI YAYLASINDA KIŞ MEVSİMİ 
KAYAK MERKEZİ SPORSEVERLERİ BEKLİYOR.



ÇAMBAŞI
ASKERİ BİRLİK VE ÜST TARAFTA VALİLİK DİNLENME TESİSİ




Eski  Çambaşında pazar yeri



                    NASIL GİDİLİR

                 Ordu iline 58 km uzaklıkta bulunan Meşhur Çambaşı na varırsınız. Buradan Karagöl Dağı bütün azameti ile görülür. Çambaşına Ordudan hergün saat başı minibüsler vardır. Yol çok işlektir. İsterseniz Çambaşı Yaylası´ndan "Ertaş balık çiftiliğine" vardığınızda Balık Çiftliğinde balık yersiniz, dinlenirsiniz. Karagöl’e de gitmek isterseniz  8 kilometre daha yolu takip etmelisiniz. Böylece meşhur "Karagöl Yaylası´na" varmış olursunuz.
Bazı yıllar karın hiç erimediği olur.Eskiden büyüklerimiz Karagöl Yaylasında 40 yıldır erimeyen kar bulunmakta diye anlatırlardı. Erimeyen sıkışıp sertleşen bu kar yığınlarına yörede Kar kürtükleri adı verilir.









KARAGÖL   (YAZIN KARI ERİMEYEN DAĞI  KARAGÖL)






KABADÜZ TURNALIKYAYLASI DA AYRI GÜZELLİKTE 
Turnalık Baraj Gölünden görünüş

                                               ÇAMBAŞINDA İLK MOTORLU ARAÇ

Yaylaya Atlarla gidilir, çocuklar atın her iki yanında sandıklar içine konurdu. Yokuşdibi’nde Kaşıkçı Rızanın Hanında yatılırdı.

 Çambaşına ilk motorlu araç 1934 yılında Mustafa Eren tarafından ulaşmıştır. Mesudiye ilçesinde orman ürünleri taşımacılığı yapan şoför Mustafa Zile Köyünden geçerek Horu Obasına , oradanda Çambaşının çarşısına gelince Halk büyük merak ile arabayı sarmışlar alkışlamışlardır.

1954 yılında Ordu Kabadüz yolu Çambaşına kadar patika  yol açılmış Halkın ulaşımı sağlanmış ulaşım rahatlamıştır. Kamyon taşımacılığı az da olsa fayda etmiştir. 



    

 Çambaşından Bazı  obaların uzaklıkları tablosu


Yaylacılar obalarda  yerleşirler hayvancılık işleri ile uğraşırlar.
Mayıs -- Ekim ayları arası obalar doludur. 


YAYLACILAR

Çambaşı, Karagöl, Tamdere ( üç köprü ) yaylalarında yıllar boyu yaylacılık faaliyetleri devam etmiştir. Yaylacılar 6 ay yaylalarda kalırdı.


Süleyman Felek    ;  BeytamıYaylası

Laz Hamdi Güreşçi   ; Karagöl ( Yassı Yurt, Gavur İmamı, Çakmaklı

Bozatlı Adil Bey  , ; Asar Yaylası

Murtaz Çebi , Kara Hafızın;   Kızıldağ  Karagöl

Cafer, Ferhat, Ali Melikoğlu  ;  Değirmenbaşı

Kalyoncuoğulları ; Ortaoba, Karataş Yaylaları

Şeyhoğulları  Şensoylar; Kızılcataş Yaylası

Nasuhbeyoğulları ; Susuz Yaylası

Baysallar  Pasaloğulları ; Seyit obası

Kürtoğulları ; Maden, Arasta

Odabaşoğulları ;  Uzuncaen obası

Hacıoğulları ;        Himmetli Obası

Altaşlar ;                Sinanlı Obası

Saraycık Köylüleri ;       Camışalağı, Hevrek, Gavur Bükü

Çarkçıoğulları , Poyrazlar ;    Horu Yaylası

Gülali Oğulları   ;  Afurlu Obası, demirci Oba

Sıldıroğulları, Kalpalıoğulları ;  Dereyurt Obası

Hekimoğulları     ;  Yassıyurt, Karagöl

Kalaycıoğulları   ;  Gerce Obası

Doğlu Köyü Halkı   :  Kabalak Obası

Mollaömeroğlu Selim Ağa :  Semen Yalası

Kasımooğullar Süvari Süleyman ; Ertaş Obası

Kırhasanoğulları  Beytamı Obası

İbiloğulları    :  Aşağı Değirmenbaşı Obası

Alaybeyoğulları   : Sırganlı, Olucadağı Obası

Keşlekler  Urusoğulları   : yeniceoba

Arkuloğulları  : Sinanlı Yaylası

Eymürlüler   : Çıtlak Obası

Mucuoğulları   : Gölovası

Keleşoğulları   : Keşkaya Obası

Şamlıoğulları:

Doğan Köylüler telefon Hocanın Cafer

Hasekioğulları        Kırlıdan  Çobanmusaoğulları


                                  AT YETİŞTİREN İNSANLAR

       Yaylacı olupta at olmadan olmaz.

 

Cemil Kılıç, Cevat Durmuş,  Sıhhiye Mehmet, Çakır Ali, Cambaz İsmail, Murat Uzun, Osman Meydan, Deli Arif, Ulubey ilçeinden Azizağanın Mustafa Sarı, Kara Şükrü, Belikırıkoğlu  Osman, Ulubeyden Seferoğlu Şener Atinkaya, Kürt İsmet, Uzunisa Bucağından Şifoğlu Mithat, Şemi Bey, Saatçi Ali Sarı, Murtazın Fikret, Yavuz Kalyoncu, Fethi Bacınoğlu, Nizamettin Mahallesinden Çonoğlu Ali Alay, Rıfat Kulaçoğlu, Yağızlı Köyünden Zekinoğlu Ali Akçay, Kayadibi köyünden Ferhat Ağa Nasuhbeyoğlu, 



KIŞIN ÇAMBAŞI




ÇAMBAŞINDA KIŞ
DAHA GÜZEL




ORDU GÜRGENTEPE ÇAMLICA TEPESİ

 ÇAMLICA TEPESİNE  UĞRAMADAN GÖLKÖYE GİTMEYİN



 
      Çamlıca Tepesinden Gürgentepe ve Tüm çevre köylerini tüm ihtişamlarıyla görebilirsiniz.

                                               GÖLKÖY  ULUGÖL

  Gölköy ilçesi 17 km uzağında Eşşiz görüntüsü ile, renk cümbüşleri eşliğinde bir göl.



RENK CÜMBÜŞÜ ORTASINDA GÜNLÜK  GEZİLER YAPABİLİR  PİKNİK YAPABİLİRSİNİZ.





GÖLKÖY ULU GÖLDEN BİR GÜZEL GÖRÜNTÜ










HAVADAN ULUGÖL VE ÇEVRE KÖYLERİ



RENK CÜMBÜŞÜNE BAKAR MISINIZ?




      BAHARDA AYRI BİR GÜZELLİK, HAZAN MEVSİMİNDE AYRI BİR GÜZELLİK
                                                             GÖLKÖY ULUGÖL

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------


        ORDU' DA  BAŞKA BİR GÖLDAHA VAR




                                  






Resimde Mayıs yedisi şenliklerine katılan deniz gezisi yapan Ordulular  çok ta şenler



                                                                                           ORDU YASON
                                                                  ARGONOTLAR EFSANESİ     AMAZONLAR



                     PERŞEMBE FATSA ARASINDA  EFSANELERİYLE ÜNLÜ YASON BURNU





                                                                   YASON BURNUNDA GÜNEŞİN DOĞUŞU



                                                                        YASON ADASI


                                                             ESKİPAZAR CAMİİ

Osmanlı Arşivleri Uzmanı Adnan Yıldız’ın elde ettiği belgelere göre Camiinin vakıf olduğu kanıtlanmıştır. Vakıflar Bölge Müdürlüğü de bu belgelere dayanarak Camiiyi ve çevresindeki araziyi Vakıflara kaydetti. 15 daa alanı vakıf eseri olarak tescillendi.

Vakfın kuruluşu 1455 tarihli Osmanlı Tahrir Defterlerinde ve daha sonraki yüzyıllarda düzenlenen Avarız Defterlerinde de açıkça belirtildiği anlatılmaktadır. Tahrir defteri ve  Avarız defterlerinde  Cami, onarım, vergi, hakkında geniş talimatlar ve bilgilere yer verildiği ve yine 1782–83 yılında da ( Hicri 1197) o zaman Ordu Kazası’nın bağlı olduğu Karahisar-ı Şarki Mutasarrıflığı’nca da onarıldığı da anlatılmaktadır.

Eskipazar’daki bu tarihi caminin ahşap oymalı ve bulunmaz bir sanat eseri olan giriş kapısı ne yazık ki bulunduğu yerde muhafaza edilememiş ve Ankara Etnografya müzesine taşınmıştır.

Bu büyük bir kayıptır.Bölgedeki mezar taşları bile korunamamış bazıları kaybolmuştur. Tarihi değer olarak korunmalıdır.

Ordu kentinin ilk nişanları olan buradaki tarihi kalıntıların kaybolmaması korunması tanıtılması gereklidir.

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Türk gençliği Ecdatını tanıdıkça kendisinde kuvvet bulacaktır” sözüyle sözlerime virgül koyuyorum.

Kuruldan aşağı inince hemen Eski pazar yerleşiminde; Ordunun kurulduğu yerde bir tarihi hamam ile bu tarihi camiyi görmeden geçmeyin. Tarihi Caminin kapısının İncir ağacından yapıldığı ve hala çürümediği Şimdi Ankara'da koruma altında olduğu söylenmektedir.cami Onarılmış kesme taştan yapılmıştır.Ancak tarihi hamam harabelikten tam kurtulamamış kubbeleri onarılabilmiş geri kalan bölümleri harabedir. Bu hamam ve caminin taş bölümleri incelenmeye değerdir.Hangi teknik ve ustalıkla yapıldığı hayranlık uyandırmaktadır

Ordunun ilk kurulduğu yer Bayramlı Kasabası şimdi  Eskipazar  denilen mahalde yer almaktadır. Tarihi Hamam bakımsız onarılmayı beklemektedir. Taş işçiliği incelemeye değerdir. Camii onarılmış ve hizmet vermektedir.

ORDUDA SANATSAL YAŞAM KÜLTÜR


Ufak bir makale

               Ordu Karadeniz'in hırçın dalgalarına komşu, dereleri, Yaylaları, ovaları, tarihi ve kültürel mirası ile dolu dolu olan bir kenttir. İnsanları sıcak kanlıdır. Ancak Karadeniz'in dalgası gibi yeri geldiğinde hırçın olurlar bazen. Fındığın başkenti, Yeşilin ve mavinin tüm büyülü tonları, akıllı evcimen kadınları ve mert insancıl, çalışkan erkekleriyle bir bütündür Ordu.

KARADENİZİN Doğusunda yer alan ilimizde güzel doğa ve güzel insan özdeşleşmesi olurda sanata yansımaz mı!.

               Ordu Karadeniz Tiyatrosu, ilk  kültür faaliyetleri olarak 1908 yılından beri hizmet vermektedir. kültür faaliyetleri hiç ara vermeden günümüze kadar gelmektedir. Yurdumuzda kaç  ilde tiyatro vardır  acaba….Sanata ne denli önem verdiklerini göstermektedir.    

               İlimiz Sanatçı fabrikası olmuş gibidir. Halit Akçatepe, Kadir İnanır, Ahmet Yenilmez, Levent Kırca, , Levent İnanır, Erdal Beşikçioğlu, Mustafa Altıoklar, Erdem Baş,  Mete Sezer, Bahtiyar Engin ülke çapında ün yapan ismini bir anda aklımıza getiremediğimiz bir çok tiyatro ünlümüz var.

               Ses sanatçıları olarak ; Sami Aksu, Kamil Sönmez, Funda Arar, Tuğrul Şan, Gülşen, Nil Karaibrahimgil, Suavi Karaibrahimgil, Şükriye Tutkun, Ümit Tokcan, Seyfettin Tomakin, Ali Rıza Gündoğdu, Özdemir Erdoğan, Gaye Aksu, Mehmet Gümüş, Cem Çelebi, Çetin Akdeniz, Coşkun Gök, Şener Gök, Ayşe Taş, Necla Şan, Necmi Kıran ve yerel bir çok ses sanatçımız vardır.

               Spor faaliyetleri de  kentte ayrı bir yere sahiptir; kadın erkek, çocuk futbol tutkunudurlar. Daha 1924 yılında kurulmuş ilk kulüp Ordu İdmanyurdu spor kulübüdür. Atatürk'ün 19 Eylül 1924 yılı Ordu ziyaretinde  bu kulübü ziyaret etmesi ayrı gurur kaynağıdır. O yıllarda kadınların dışarı çıkması bile zorken, Ordu yapılan futbol maçlarında saha etrafında Ordulu kadınlarının maç izlemesi, taraftar olması; 1924 yıllarında taraftar kadınlar  olması belki bu ülkede hiç bir yerde görülmemiştir. O yıllarda  Çarşaflı kadınların izlediği maç ve belgesi olan resim belgelemiştir.

                  1967 yılında Ordulu amatör 6-7 kulüp bir araya gelerek Profesyonel Orduspor Kulübünü oluştururlar. 1974-75 sezonunda şampiyon olup 1. Ligde başarılarını devam ettirdi.



 1978-79 da ligi 4. Sırada bitirdi ve UEFA kupasında ülkemizi temsil etti. Bugün belki kötü durumda olsa da  e Ordulu halk, Orduspor’a sahip çıkmakta adından söz ettirmektedir.

                 Ordulu sanatçı kaynamakta olup ta Meşhur, unutulmayan türküleri olmaz mı? Boztepe'ye çıkmalı şu Ordu'ya bakmalı derler eskiler türkülerde…….

Ordunun Dereleri", "Halil İbrahim", "Hekimoğlu", "Yolun sonu görünüyor", "Oy kemençe, kemençe", "Ordunun sokakları",”Çambaşına çıktım da çıram yanmıyor “, "Akşam oldu yanıyor" öne çıkan ülkece sevilen türkülerimiz; kulaklarda duyulan unutulmazlardandır. Bu türküleri doğa ve tarihi güzellikleri olan; Boztepe, Çambaşı Yaylası, Yoroz Kayalıkları, Perşembe Yaylası, Yason Burnu…. da gezerek dinleyebilirsınız.

Ümit tokcan’dan;   Hekimoğlu türküsünü

Musa Eroğlundan ;  Yolun sonu görünüyor,

Kamil sönmezden ;  Akşam oluyorda yanıyor vona’nın  ışıkları

Seyfettin Tomakinden ; Müdür beyin yeşil türkü türkülerini mutlaka dinleyin derim.                  


İlk köy gazetesi, bir köyde Orduda yayınlanmıştır. Bilal Köyden “Güzel Ordu” gazetesini köyünde kendi yaptığı baskı makinesi ile çıkarmıştır. Atatürk devrimlerinin, Cumhuriyetin köyde yerleşmesi, Anadolu aydınlanmasının hız kazanması uğruna girişilen bu köy gazetesi serüveninin önemli bir olay değil midir."  1927--1952

    ORDU RADYOSUNUN AÇILMASI
   29 EKİM 1965  TARİHİNDE  Ordu Ticaret Lisesinde vali Mustafa Karaer ve Okul Müdürü Kenan Başyazıcıoğlu Önderliğinde  ordu T,caret Lisesi radyosu açılmış hizmet etmeye başlamıştır. Okul öğretmen ve öğrencileri Radyo elemanları olmuşlar başarılı olmuşlardır.

        


                        UYDU'DAN  ORDU




 HAVADAN ORDU 2



ATAMIZ VE BEN

,

                               ATATÜRK VE BEN







           




                                            Kurul Kayası tarihi yerleşkesinden  orduya bakış...
Ortadaki tepe yükselti ordu boztepesidir.



Yoroz  Kayasından orduya bakış  yine Ortadaki yükselti  Boztepe



                                                                          ORDU BOZTEPE
                                                                             HAKKI ALAY


                                    TELEFERİKLE ORDU ÜZERİNDEN BOZTEPEYE ÇIKIŞ

 
                       


 



                                                                       HAVADAN  ORDU




Boztepeden Aşağı bakış ; Aşağıda rıhtım, Güzelyalı mahallesi, Kirazlimanı Mahallesi
























Kaleler


Kiliseler


Müze ve tarihî yapılar


Parklar ve mesire alanları



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder