
1900 BAŞLARINDA ORDU
1950 LERDE ORDU
1940-1950 YILLARDA ORDU
2021 YILI ORDU
XXX
,KEÇİKÖYLÜ BALIKÇILAR
RUSUMAT 4 KAHRAMANLARI
ORDU RUSUMAT GEMİSİ HİKAYESİ
Ordu da ilkadım anıtının yanında rusmat gemisi heykeli vardır.Bu heykeelin bir hikayesi vardır.İşte çeşitli kaynaklardan derlediğim hikaye.Vatan sevgisi ..............
7
2022 YILI RUSUMAT 4 ÇEVRE DÜZENLEMESİ
Rusumat 4 gemisi Orduya geldiği tarihte Ziya Hurşitin kardeşi Ahmet Faik GÜNDAY Ordu Mutasarrafıydı.( Sancak Yöneticisi ) Ahmet Faik Bey Rusumat 4 gelince 15-20 kişilik bir gurubu sahile yerleştirmişti. Bu grubun başında da kardeşi Ziya Hurşit vardı. Çünkü Rusumat 4 ü takiben bir Yunan gemisi ile bir Yunan torpidosu da gelmişlerdi. O gün Rizeli Lazoğlu Mustafa da gemisi ile Orduya gelmiş sahile demir atmıştı. Mutasarrıf Ziya Hurşit başkanlığındaki 15- 20 kişilik silahlı adamları sahilde tur attırmaya başladı. Yunan Gemileri geldi etrafı incelediler ,bu gruptan çekinmiş olacak ki çok yaklaşmadan bir şilebi aradıktan sonra da bir zeval (ayrılık topu ) top atışı yapıp ayrıldılar.
Mutasarrıf Ahmet Faik GÜNDAY ve Kardeşi 1890 Yılında Çamlıhemşinde doğan Ziya Hurşit ; Milli Mücadele savaşında yararlılıklar göstermiş, 1. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milletvekilliği yapmıştır. Yozgat İstiklal Mahkemesinde de üyelikte bulunmuştur. 1921 yılında Rusumat 4 Gemisinin Orduya gelişinde de bölgede asayiş güvenliğinde bulunmuştur. 1926 yılında Mustafa kemal ATATÜRK e suikast davasında suçlu bulunmuş idam edilmiştir.
Mutasarrıf Ahmet Faik GÜNDAY 5 ağustos 1921 tarihinde Mutasarrıflıktan ayrılıp görevi Kürşad Bey’ e devretmiştir.
Belediyeden (Belediye Başkanı Furtunzade Yusuf Sırrı Bey) alınan fındık kabuğu kömürü ve fındık yağı ile düşünce aynen uygulandı.Bir teneke gaz yağı Kaptan köşküne dökülerek yakıldı.Herkes sahilden çekilmiş birkaç kişi kalmış onlarda uzaktan durumu izliyorlardı. Yunan gemileri sağlı sollu gelen gelerek işaretleştiler. Yunan subayları dürbünle kıyıları izlediler ve 12 sandal ve bir müfreze ile aradıkları Rüsumat 4 ün etrafında dolanmaya başladılar. Bu sırada yanan bir direk gürültü ile suya düşünce Yunan müfrezesi gemilerine geri döndüler. Batıdan gelen doğuya; doğudan gelen batıya doğru devam ettiler.Ertesi gün sonra İstanbul gazetelerinde Aranan Rüsumat 4 ün yandığını, battığını duyurdular.Daha sonra Batumdada rusumat 4 batırıldı haberi yayıldı.Pake Trabzondan İstanbul’a giderken Ordudan yolcu almak için uğrar. limanın başka işlerle meşgul olduğunu görünce kabadayı şekilde Yunan savaş gemisi limanda bulunan tüm işlerin bırakılıp kendisi ile ilgilenilmesini ister.
Osmanlı seyr-i seferi açığa çekilir. Buna kızan Hakkı Reis ve arkadaşları limanı işgal ederler ve Fransız Gemisinin yolcu ve yüklerini taşımayacaklarını söylerler. Bunu duyan Ordulu Rumlar sahile dolar ve bir kargaşa başlar. Polis Zeki Efendi buna aldırmaz ve Osmanlı Bankası Müdürü tarafından tehdit edilir. Zeki Efendi Banka Müdürünü tartaklar. Pake yolcu ve yük alamadan İstanbul’ a gider.
Rusumat 4 gemisi 1921 yılında Eynesil yakınlarında Yunanlılar tarafından batırılmıştır.
30 ekim 2012 Ordu
Mustafa kemal Milli Mücadele başlarında Tekalifi Milliye Emirleri yayınladı. Bunların biri de Askerlerin ihtiyaçları Milletten karşılığı ödenerek tedarik edilecek ve karşılık ödenmeden alınanların kişileri de payelendirilecek, onurlandırılacaktı. Doğu bölgesinden tedarik edilenler Samsun’a, İneboluya taşınacak; oradan batı cephesine intikali sağlanacaktı.
Yine Hakkı Reis yükünü Samsunda boşaltırken çok yağmur yağar. Buna rağmen kadınlarda olmak üzere yükler boşaltılıyordu. Kadının yanında küçük çocuğu da var olmasına rağmen yük taşıması Hakkı Reisin dikkatini çeker. Hemen gocuğunu ona verir ve çocuğuna korumasını söyler. Kadın gocuğu alır ve mühimmatın üzerine örter. Hakkı Reis niçin öyle yapıyorsun çocuğun ıslanıyor deyince. Reis Bey ben yine çocuk doğururum ama vatanı bulamam deyiverince Hakkı Reis ağlamamak için Oradan uzaklaşır.
KISA BİR HİKAYE;
1920 li yıllarda yük ve insan taşımacılığı deniz yoluyla yapılıyordu. Taşımacılıkta bir güvenlik gemisi de refakat ederdi. Fransız PAKE GEMİSİ genellikle zengin kimseleri taşır ve Yunan savaş gemisi refakatinde seyrederdi. Pake Trabzon'dan İstanbul’a giderken Ordudan yolcu almak için uğradı. limanın başka işlerle meşgul olduğunu görünce kabadayı şekilde Yunan savaş gemisi limanda bulunan tüm işlerin bırakılıp kendisi ile ilgilenilmesini istedi.
Osmanlı seyr-i seferi açığa çekilir. Buna kızan Hakkı Reis ve arkadaşları limanı işgal ederler ve Fransız Gemisinin yolcu ve yüklerini taşımayacaklarını söylerler. Bunu duyan Ordulu Rumlar sahile dolar ve bir kargaşa başlar. Polis Zeki Efendi buna aldırmaz ve Osmanlı Bankası Müdürü tarafından tehdit edilir. Zeki Efendi Banka Müdürünü tartaklar. Pake yolcu ve yük alamadan İstanbul’ a gider.
Not: 1915 yıllarında Ordu, Giresun, Gümüşhane, Rize Trabzon vilayeti olarak geçiyordu. Bu bölgede Rum Pontus Devleti çalışmaları yürütülüyordu. Bu paris konferansında dile getirilmiş ve faaliyetler hızlanmıştı. Her sancakta bir Metropolit görevlendirilmişti. Ordu metropoliti Meletiyus adlı bir kimseydi. Meletiyus sık sık Trabzon’a gidiyor zararlı çalışmaları Ordu halkında endişe , rahatsızlık yaratıyordu. Bir ara İstanbul’a gitmiş ve Orduya dönüyordu.
Ordu emniyet amiri ; Serkomiser Ali Bey ( Onat), İstanbuldan gelen gemiyi Orduda salgın hastalık var, yolcular Orduya inemezler deyip mavnaların sefer yapmamasını istedi. Peremeler( mavnalar ) bekledi Meletiyus Trabzona giderek Ordu eminyet amirini Ankara’ya şikayet etti. Ankara idarenin Ordu Emniyetinde olduğunu ifade edince Meletiyus İstanbul’a yerleşti.ORDU RUSUMAT GEMİSİ HİKAYESİ
Rusumat 4 gemisi Orduya geldiği tarihte Ziya Hurşitin kardeşi Ahmet Faik GÜNDAY Ordu Mutasarrafıydı.( Sancak Yöneticisi ) Ahmet Faik Bey Rusumat 4 gelince 15-20 kişilik bir gurubu sahile yerleştirmişti. Bu grubun başında da kardeşi Ziya Hurşit vardı. Çünkü Rusumat 4 ü takiben bir Yunan gemisi ile bir Yunan torpidosu da gelmişlerdi. O gün Rizeli Lazoğlu Mustafa da gemisi ile Orduya gelmiş sahile demir atmıştı. Mutasarrıf Ziya Hurşit başkanlığındaki 15- 20 kişilik silahlı adamları sahilde tur attırmaya başladı. Yunan Gemileri geldi etrafı incelediler ,bu gruptan çekinmiş olacak ki çok yaklaşmadan bir şilebi aradıktan sonra da bir zeval (ayrılık topu ) top atışı yapıp ayrıldılar.
Mutasarrıf Ahmet Faik GÜNDAY ve Kardeşi 1890 Yılında Çamlıhemşinde doğan Ziya Hurşit ; Milli Mücadele savaşında yararlılıklar göstermiş, 1. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milletvekilliği yapmıştır. Yozgat İstiklal Mahkemesinde de üyelikte bulunmuştur. 1921 yılında Rusumat 4 Gemisinin Orduya gelişinde de bölgede asayiş güvenliğinde bulunmuştur. 1926 yılında Mustafa kemal ATATÜRK e suikast davasında suçlu bulunmuş idam edilmiştir.
Mutasarrıf Ahmet Faik GÜNDAY 5 ağustos 1921 tarihinde Mutasarrıflıktan ayrılıp görevi Kürşad Bey’ e devretmiştir.
Belediyeden (Belediye Başkanı Furtunzade Yusuf Sırrı Bey) alınan fındık kabuğu kömürü ve fındık yağı ile düşünce aynen uygulandı.Bir teneke gaz yağı Kaptan köşküne dökülerek yakıldı.Herkes sahilden çekilmiş birkaç kişi kalmış onlarda uzaktan durumu izliyorlardı. Yunan gemileri sağlı sollu gelen gelerek işaretleştiler. Yunan subayları dürbünle kıyıları izlediler ve 12 sandal ve bir müfreze ile aradıkları Rüsumat 4 ün etrafında dolanmaya başladılar. Bu sırada yanan bir direk gürültü ile suya düşünce Yunan müfrezesi gemilerine geri döndüler. Batıdan gelen doğuya; doğudan gelen batıya doğru devam ettiler.Ertesi gün sonra İstanbul gazetelerinde Aranan Rüsumat 4 ün yandığını, battığını duyurdular.Daha sonra Batumdada rusumat 4 batırıldı haberi yayıldı.Pake Trabzondan İstanbul’a giderken Ordudan yolcu almak için uğrar. limanın başka işlerle meşgul olduğunu görünce kabadayı şekilde Yunan savaş gemisi limanda bulunan tüm işlerin bırakılıp kendisi ile ilgilenilmesini ister.
Osmanlı seyr-i seferi açığa çekilir. Buna kızan Hakkı Reis ve arkadaşları limanı işgal ederler ve Fransız Gemisinin yolcu ve yüklerini taşımayacaklarını söylerler. Bunu duyan Ordulu Rumlar sahile dolar ve bir kargaşa başlar. Polis Zeki Efendi buna aldırmaz ve Osmanlı Bankası Müdürü tarafından tehdit edilir. Zeki Efendi Banka Müdürünü tartaklar. Pake yolcu ve yük alamadan İstanbul’ a gider.
Rusumat 4 gemisi 1921 yılında Eynesil yakınlarında Yunanlılar tarafından batırılmıştır.
RÜSUMAT NO: 4
Gazi Mustafa Kemal
ATATÜRK ‘ün Hamidiye Kruvazörü ile Orduya ayakbastığı yerde Ayışığı Sahasında :
Bu Rüsumat No: 4 olayını anlatan birebir anıt replikası yapılmaktadır. 2022
Nisan ayında yapımının biteceği söylenmektedir.
Böylece bu olayın
kahramanlık destanı gelecek kuşaklara tanıtılacak olan bu tesislerde;
Gemi teşhir alanı,
Açık hava Müzesi, bulunup tesis Mayıs 2022 de 1.Rüsumat Karadeniz Sempozyumu ve
Kent Şenlikleri etkinliği ile açılışı yapılacaktır.
30 ekim 2012 Ordu
Mustafa kemal Milli Mücadele başlarında Tekalifi Milliye Emirleri yayınladı. Bunların biri de Askerlerin ihtiyaçları Milletten karşılığı ödenerek tedarik edilecek ve karşılık ödenmeden alınanların kişileri de payelendirilecek, onurlandırılacaktı. Doğu bölgesinden tedarik edilenler Samsun’a, İneboluya taşınacak; oradan batı cephesine intikali sağlanacaktı.
Yine Hakkı Reis yükünü Samsunda boşaltırken çok yağmur yağar. Buna rağmen kadınlarda olmak üzere yükler boşaltılıyordu. Kadının yanında küçük çocuğu da var olmasına rağmen yük taşıması Hakkı Reisin dikkatini çeker. Hemen gocuğunu ona verir ve çocuğuna korumasını söyler. Kadın gocuğu alır ve mühimmatın üzerine örter. Hakkı Reis niçin öyle yapıyorsun çocuğun ıslanıyor deyince. Reis Bey ben yine çocuk doğururum ama vatanı bulamam deyiverince Hakkı Reis ağlamamak için Oradan uzaklaşır.
KISA BİR HİKAYE;
1920 li yıllarda yük ve insan taşımacılığı deniz yoluyla yapılıyordu. Taşımacılıkta bir güvenlik gemisi de refakat ederdi. Fransız PAKE GEMİSİ genellikle zengin kimseleri taşır ve Yunan savaş gemisi refakatinde seyrederdi. Pake Trabzon'dan İstanbul’a giderken Ordudan yolcu almak için uğradı. limanın başka işlerle meşgul olduğunu görünce kabadayı şekilde Yunan savaş gemisi limanda bulunan tüm işlerin bırakılıp kendisi ile ilgilenilmesini istedi.
Osmanlı seyr-i seferi açığa çekilir. Buna kızan Hakkı Reis ve arkadaşları limanı işgal ederler ve Fransız Gemisinin yolcu ve yüklerini taşımayacaklarını söylerler. Bunu duyan Ordulu Rumlar sahile dolar ve bir kargaşa başlar. Polis Zeki Efendi buna aldırmaz ve Osmanlı Bankası Müdürü tarafından tehdit edilir. Zeki Efendi Banka Müdürünü tartaklar. Pake yolcu ve yük alamadan İstanbul’ a gider.
Not: 1915 yıllarında Ordu, Giresun, Gümüşhane, Rize Trabzon vilayeti olarak geçiyordu. Bu bölgede Rum Pontus Devleti çalışmaları yürütülüyordu. Bu paris konferansında dile getirilmiş ve faaliyetler hızlanmıştı. Her sancakta bir Metropolit görevlendirilmişti. Ordu metropoliti Meletiyus adlı bir kimseydi. Meletiyus sık sık Trabzon’a gidiyor zararlı çalışmaları Ordu halkında endişe , rahatsızlık yaratıyordu. Bir ara İstanbul’a gitmiş ve Orduya dönüyordu.
Ordu emniyet amiri ; Serkomiser Ali Bey ( Onat), İstanbuldan gelen gemiyi Orduda salgın hastalık var, yolcular Orduya inemezler deyip mavnaların sefer yapmamasını istedi. Peremeler( mavnalar ) bekledi Meletiyus Trabzona giderek Ordu eminyet amirini Ankara’ya şikayet etti. Ankara idarenin Ordu Emniyetinde olduğunu ifade edince Meletiyus İstanbul’a yerleşti.
Bugün Rusumat Anıtın bulunduğu yer
1900 lerde KEÇİKÖY
2021 LERDE KEÇİKÖY
1900 LERDE ORDU
1900 LÜ YILLAR ORDU
SELİMİYE MAHALLESİ TARİHİ SARAY HAMAMI
2021 YILI ORDU
ORDU İLİMİZ İL OLUŞ KANUNU
HAVADAN ORDU
ORDU GEÇMİŞİNDEN KESİTLER
Önde Büyükşehir Belediye Binası , Teleferik hattı , Atatürkün orduya gelişinde karaay ayakbastığı alan,(Rusumat heykeli) Aziziye Mah, Taşbaşı Mah, Kirazlimanı Mah(keçiköy) , GüzelyalıMah
"Bir çadırdan bir cihan olduk” ve “Bir bucaktan bir vilayet olduk” sözleri ve hemen devamında “ ORDU: Yükselme, ilerleme sebeplerini ezelden hazırlamış , Cumhuriyette bu tabiat sırrını bulmuş , zengin bir bağırdır” ifadeleri ile Ordu ; eğitim, sağlık, ziraat, kültür, sağlık, spor alanındaki gelişmelerde başarılar sağlayan bir il olmuştur.
OSMANLI
DEVLETİNİN SONAERMESİ VE CUMHURİYETİN İLK ON YILINDA ORDU ŞEHRİNİN GENEL
DURUMUNA KISA BAKIŞ
Önde Büyükşehir Belediye Binası , Teleferik hattı , Atatürkün orduya gelişinde karaay ayakbastığı alan,(Rusumat heykeli) Aziziye Mah, Taşbaşı Mah, Kirazlimanı Mah(keçiköy) , GüzelyalıMah
"Bir çadırdan bir cihan olduk” ve “Bir bucaktan bir vilayet olduk” sözleri ve hemen devamında “ ORDU: Yükselme, ilerleme sebeplerini ezelden hazırlamış , Cumhuriyette bu tabiat sırrını bulmuş , zengin bir bağırdır” ifadeleri ile Ordu ; eğitim, sağlık, ziraat, kültür, sağlık, spor alanındaki gelişmelerde başarılar sağlayan bir il olmuştur.
Ordu İl
olduğu yıllarda kısmen bataklık, kumluk şehir görünümündeydi. Sarray,
Şarkiye, Düzmahalle, Zaferi Milli Mahallerinde yol düzeltme ve 10295 m
kaldırım çalışmaları ve diğer yerlerde de 3750 m olmak üzere hatırı
sayılır kaldırımlı yol çalışmaları başarılmıştır Ayrıca Bu çalışmalar sırasında
eski mezarlık olup kullanılmayanlar ile Hükümet Caddesinin her iki tarafındaki
bataklıklar ile beraber toplam 28700 m alan kurutulmuştur. Hamam deresinin
ıslahı yapılmış Saray Sokağı, Gümrük Caddesi, Düz Mahalle, Sırrıpaşa cad,
kanalizasyon çalışmaları tamamlanmış 1320 m kanallar tamir edilmiştir. 862 m
de yeni kanallar yapılabilmiştir.
Hükümet
Binası önündeki alan park haline getirilmiş ışıklanmıştır. Yine belediye Binası
yapılmış ve önüne havuzlu umumi park yapılmıştır.
Spor alanı
için doldurulan alan üzerine 800 m lik bir futbol sahası ayrılmıştır.
Tahıl
pazarında tahıl ( zahire hali) yapılmış, iskeleler yapılmıştır.
Belediye
temizlik işleri önceden muakkat (geçici işçilerle) yapılmakta iken düzene
sokulmuş temizlik memurluğu ve kadrosu kurulmuştur.
Esnaflarda
kayıt ve denetim altına alınmış bir düzene oturtulmuştur.
Ordu da su
kıt sayılırdı. Halkın içme suları sağlıksız koşullarda sağlanıyordu Keçiköy
suyu kaynağında temiz olsa da şehre geldiğinde sağlıklı olamıyor çeşitli
hastalıklara sebep oluyordu.
Belediye
1200 uzaklıkta bulunan Taşhane deresinden SU GETİRTTİ. Bu suları şehir içinde
4900 m demir borularla dağıtımını sağladı. Suların tahlil araştırmaları ile
sağlık önlemleri alındı. Zamanla bu su yetmeyince şehrin 16 km
uzağında Akobuz ( Nazif Bey ) suyu denilen su getirme çalışmaları da
başladı.Bu suyun 25000 nufusa yeteceği hesaplanıyordu.
Ordu da elektrik
yoktu. Aydınlanma 5 numaralı gaz lambaları ile yapılmakydı. Cumhuriyetle
birlikte 100 beygir gücünde ve 200 beygir gücüne erişebilen tertibat 21/4/1930
tarihinde kurulmuş şehir aydınlanır duruma gelmişti. Belediye bu iş için 130000
lira masraf etmiştir.
OrduÜniversitesi Kampüsü 2017
Tüm bu sağlık
kuruluşlarının yapımı ve sağlık çalışmalarının yanında pirinç tarlası olan
Akyazı ve diğer mahallelerde dolgu çalışmaları yapıldı. Pirinç yasaklandı.
Sıtmanın önüne geçildi. Verem , trahom gibi hastalıklarla amansız mücadele
devam etti. Şehir içinde Orta camiinin yanında Verem savaş dispanseri
bulunmaktaydı. Ağır hastalar İstanbul Heybeliada’ya gönderiliyordu. Verem için(
ince hastalık ) amansız mücadele başlamış herkes takip ediliyordu. Şahincili
Mahallesinde verem için, Göğüs hastalıkları hastaları için Göğüs hastalıkları
hastanesi kurulmuştur.
1987 yılında Verem
azaldığı için Devlet Hastanesi; Şahincili mahallesinde önceden göğüs
hastalıkları hastanesi olarak kullanılan hastaneye taşınmıştır. 2003 yılında
tüm birimler, ek binalar tamamlanmış bugün 510 yatak, 3 yoğun
bakım, 16 branş ve 50 kadar poliklinik, 1000 e yakın çalışanı ile hizmet vermektedir.
TARİHTE ORDU
TARİHTE ORDU
İl merkezinde bilinen ilk yerleşme yeri, Kirazlimanı Mezarlığı yanındaki Bozukkale (Kotyora)dır. Kotyora’nın Grekçe’de Dağ Eteği anlamına gelmektedir. M.Ö. IV. Yüzyıl’da burada yerleşik bir kavim kolonisi yaşadığı bilinmektedir. Bazı tarihçiler Kotyora kelimesinin aslının Kut Yöresi olduğunu, burada Kut Türklerinin yaşadığını söylerler. Burası, M.Ö. II. Yüzyıl’da Pontus Kralı I.Farnak zamanında boşaltılarak halkı Giresun’a nakledilmiştir.
M.Ö. 675’lerden itibaren Ordu’nun içinde bulunduğu Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’ne sırayla, Kimmerler, Miletliler, Persler, Makedonyalı İskender ve komutanları hakim olmuştur. Bundan sonra yöreye, yaklaşık 3,5 asır yaşayan Pontus Devleti (M.Ö.280-M.S. 63) hakim olmuştur. Bu devleti Roma İmparatorluğu ortadan kaldırmıştır.
Bolaman da Balaban Türklerinden gelme kolonininde bulunduğuna yer verilmektedir.
Ordu yöresinde yaşayan kaimlerden Halipler madencilikte ileri gitmiş olup, Ordu topraklarında demir madeni başta olmak üzere bazı madenleri işlemişlerdir.
M.Ö. 400 yılında, Kolhlar, Driller, Mossinoikler, Halipler ve Tibarenler gibi Yunan asıllı olmayan kavimler yaşamaktaydı.
Deniz kenarında bulunan ünlü Yason Burnu’nunda dünyaca ünlü Argonot Efsanesinin geçtiği mekânlardan biri de bu yöredir.
İl Merkezine 13 km. uzaklıkta olan tarihi Kurul Kaya Yerleşkesi’nin de tarihçesi 2.000 yıl öncesine kadar iner.
Çambaşı Yaylası da, insanların çok eski tarihlerden beri yaşadığının izlerini taşımaktadır. Burada, M.Ö. ki çağlarda yaşayan insanların madencilik yaptığına dair izlere bu gün bile rastlanmaktadır.
Türklerin Ordu’ya gelişlerine kadar (14. Yüzyıl) yörede, Roma ve daha sonra da Trabzon Rum Devleti (1204-1461) hâkimiyet kurmuştur.
Türklerin Ordu’ya Yerleşmeleri
Türklerin (Oğuzların Çepni kolu) Ordu topraklarına ilk girdiği nokta, Aybastı Perşembe Yaylasıdır.
Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız’ın araştırmalarına göre, Ordu Türkler tarafından ancak 14. Yüzyıl’ın sonlarında feth edilmiştir.
“…Önce Niksar’ın doğu taraflarındaki bölgede kurulmuş olan Hacı Emir Beyliği, faaliyetlerini 14. Yüz yıl sonlarında doğuya doğru geliştirmiş ve bu Türk beyliğinin en büyük beylerinden birisi olan Süleyman Bey,1396-97’de Giresun şehrini zapt etmiştir.
Süleyman Bey’in bu fethiyle birlikte, bölgeye, Çepni, Döğer, Eymir, Karkın, Alan-Yutlu, Bayındır, İğdir gibi Oğuz boyları gelip yerleşmişlerdir. Bu boyların hatıraları bölgede hala yaşamaktadır. Bundan çok kısa bir süre sonra yine aynı Bey tarafından, Ordu toprakları feth edilmiştir.”
1270’li yıllarda buralarda yaşayan Hacı Emiroğlu Beyliği, ancak 130 gibi yıl çok uzun bir zaman sonra, Ordu merkeze 4 km. uzaklıkta Ulubey yolu üzerinde bulunan Eskipazar’a gelmişler ve burayı şenlendirmişlerdir.
Eskipazar’ın, küçük bir kasaba merkezi olarak Hacı Emir Beyliği tarafından kurulduğu bilinmektedir.
Burada bulunan iki hamam ve bir cami ile tarihi mezarlık, tamamı ile Türklere aittir.
Bir zamanlar burada hareketli bir Pazar kurulduğu “Eskipazar” denmesinden de anlaşılmaktadır
Eski Pazar Camii ve Hamamları
Eski Pazar Ordu’nun ikinci yerleşim yeridir. Dikdörtgen planlıdır. 1380 yıllarında Hacıemiroğulları tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Rumi 1197(M.1781) yılında Şebinkarahisar mutasarrıfı Hüseyin Battal Paşa tarafından onarılmıştır. Zelzeleden harap olan camii yüzyılın başlarında onarılmıştır. Eski camiden günümüze sadece giriş kapısı ve portalı kalmıştır. Şimdiki minaresi ise 1877 yılında eski minarenin kaidesi üzerine yapılmış, 1994 yılında Vakıflar teşkilatınca onarılmıştır. Pencere kapakları ve minberi ahşap oymacılığın güzel örneklerinden olup, Ankara Etnografya Müzesinde sergilenmektedir. İki hamamı mevcuttur.
Büyük Hamamı
Caminin güney tarafında yer alır. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık olarak üç kısımdan oluşmaktadır. Hamamın dışı moloz taş, içi ise düzgün yontma taştan yapılmıştır. Örtüde kubbe ve tonoz kullanılmıştır.
Küçük Hamam
Caminin kuzey doğusunda yer almaktadır. Kare tek bir mekân ile su haznesinden oluşmaktadır. 15.- 16. yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir.
Eski Pazar Ordu’nun ikinci yerleşim yeridir. Dikdörtgen planlıdır. 1380 yıllarında Hacıemiroğulları tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Rumi 1197(M.1781) yılında Şebinkarahisar mutasarrıfı Hüseyin Battal Paşa tarafından onarılmıştır. Zelzeleden harap olan camii yüzyılın başlarında onarılmıştır. Eski camiden günümüze sadece giriş kapısı ve portalı kalmıştır. Şimdiki minaresi ise 1877 yılında eski minarenin kaidesi üzerine yapılmış, 1994 yılında Vakıflar teşkilatınca onarılmıştır. Pencere kapakları ve minberi ahşap oymacılığın güzel örneklerinden olup, Ankara Etnografya Müzesinde sergilenmektedir. İki hamamı mevcuttur.
Büyük Hamamı
Caminin güney tarafında yer alır. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık olarak üç kısımdan oluşmaktadır. Hamamın dışı moloz taş, içi ise düzgün yontma taştan yapılmıştır. Örtüde kubbe ve tonoz kullanılmıştır.
Küçük Hamam
Caminin kuzey doğusunda yer almaktadır. Kare tek bir mekân ile su haznesinden oluşmaktadır. 15.- 16. yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir.
19. Yüzyıl’da burada yörenin toprak ağaları arasında müthiş kan davaları meydana gelmiş, bunun üzerine Osmanlı Payitahtı tarafından Samsun’da bulunan Askeri birliğin komutanı Osman Paşa, yörede asayişi sağlamakla görevlendirilmiştir. Yöreye gelen bu komutan, kısa zamanda toprak ağalarını en şiddetli biçimde cezalandırmış ve toplumsal huzuru sağlamıştır.
Eskipazar’ın önemini yitirmesinden sonra, bugünkü Bucak mahallesi giderek şenlenmeye ve kalabalıklaşmaya başlamıştır. (19. asrın başları.)
Zaten Bucak, aynı adla yüz yıllardan beri bir köy yerleşmesiydi.
Nefs-i Bucak adıyla neredeyse bir kaza merkezi haline gelen Bucak’ın mahalleleri şunlardır:
Selimiye, Aziziye, Saray, Kirazlimanı, Taşbaşı ve Düz Mahalle.
Bucak adı 1869 yılında değiştirilmiş ve Ordu adı resmi kayıtlarda kullanılmaya başlamıştır.
Bu tarihlerde artık Ordu küçük bir kaza merkezidir.
1869 yılında ilk Belediye Teşkilatı kurulmuştur. Trabzon Mutasarrıflığı’nın yazısına göre, Bucak (Ordu) Belediyesinin ilk başkanı Hasan Ağa’dır.
O zamanlar, Ordu’nun üç nahiyesi vardı. Bunlar, Perşembe, Aybastı ve Ulubey me’a Hapsamana’dır. Hapsamana, şimdiki Gölköy’dür. Ancak, bir süre sonra Ulubey ve Gölköy müstakil nahiyeler şeklinde ayrılmıştır.
1872’de Ordu kazasındaki binalar şöyle tespit edilmiştir:
Hükümet binası, Gümrük binası, Karantina binası, Telgrafhane,15 çeşme,2 şadırvan,1 medrese,5 İslam mektebi,1 mekteb-i rüştiye (ortaokul),3 cami,28 han odası,1 hamam,17 fırın,158 mağaza,273 dükkân,1 tabya (topların mevzilendiği yer),1 fener ve 854 hane.
1872’de Ordu’ya Ziraat Bankası’nın ilk adı olan Memleket Sandığı kurulmuştur.
Ordu Kazasının İl Oluşu
1920 tarihinde Ordu kazasının 6 nahiyesi,318 köyü ve 180 bin nüfusu vardı. Yani Trabzon vilayetinin en gelişmiş kaza merkeziydi.
Ordu’nun il olması için, T.B.M.M. nde büyük mücadele verilmiştir. Mücadele veren bu üç önemli şahıs şunlardır:
Mesudiye mebusu Serdaroğlu Mustafa Bey, Tunalı Hilmi ve Şebinkarahisar mebusu Memduh beydir.
Bir kısım mebus (ki bunlardan biri de ünlü din alimi Konya Mebusu Vehbi beydir) Ordu’yu Giresun’a bağlamak için epey gayret göstermişlerdir.
4 Aralık 1920 tarihinde "Müstakil Sancak" yapıldı. Bu karar 69 Sayılı yasayla 4 Nisan 1921 tarihinde yürürlüğe girerek il statüsüne kavuşmuştur.
Büyük Ordu Yangını
Katırcıoğlu Mustağa Ağa’nın Belediye Başkanı olduğu 1883 senesinde Ordu’da büyük bir yangın olayı yaşanmıştır.
Aylardan temmuzdur. Yaz ayı olduğu için, fırınlarda sık olarak kadayıf dökümü yapılmaktadır. Pavli adlı bir Rum da geceleri kadayıf dökmekteydi. O temmuz gecesinde Pavli yine böyle kadayıf dökerken, kıvılcımlar birden bire fırının çatısını tutuşturur. Derken, yangın başka binalara da sıçrar. Gece başlayan yangın söndürülemez. Çünkü Belediye’nin itfaiye teşkilatı yoktur. Üstelik yapıların çok büyük kısmı, hartama çatılı ve ahşap malzemelidir. O gece başlayan talihsiz yangın, ertesi günü öğleye kadar devam etmiş, ne kadar ahşap bina varsa hepsi yanıp kül olmuştur.
Yalnız, Orta ve Yalı Camileri yanmamıştır. Çünkü bunların etrafı boş olduğundan yangın buralara sirayet edememiştir.
Ayrıca, Şadırvan civarında bulunan birçok yapı, Rum ve Ermenilerin olup taştandır. O nedenle yangında kısmen zarar görmüştür.
Osmanpaşa Şadırvanı da taş olduğundan yangından etkilenmemiştir.
Çarşı merkezi, hemen hemen tümüyle yanmıştı. Adeta Ordu şehri yok olmuştu.
Şehri yeniden kurmak gerekmekteydi. Bunun için Belediye Başkanı Mustafa Ağa, çok büyük güçlüklerle karşı karşıya kalmıştı.
Ardından Belediye Başkanı olan Felekzade Süleyman Ağa, şehri bütün baskılara rağmen yeniden inşa etmek için, büyük gayret gösterir. Caddelerin genişletilmesine karşı çıkanlara karşı amansız bir mücadele verir.
Bu günkü Ordu’nun planı, işte Süleyman Ağa’nın eseridir.
Burada şunları ifade etmek gerekir;
Eğer o günkü Ordu, böyle bir yangın geçirmeseydi ve ahşap da olsa zamanın binaları korunsaydı, şimdiki Ordu hem otantik kalacak, hem de turizm için büyük bir şans olacaktı.
1875’lerden itibaren Ordu şehrinde sıtma hastalığı tüm Orduluların korkulu rüyası haline gelmişti. Birçok insan, bu nedenle hayatını yitirmekteydi. Bunun üzerine, Kaza erkânı ve zenginler, yaz aylarında Çambaşı Yaylası’na çıkmaya ve eylül-ekim aylarında da şehre dönmeye başlamışlardı.
Yaylaya bir kaymakamlık binası yapılmıştı. Bir zaman evvelce bir yangın sonucu bu buna da yok olmuştur.
ÇAMBAŞI YANGINLARI
1950’li yıllara kadar at sırtında ve yaya
olarak gidilen Çambaşı Yaylası, Cumhuriyet Döneminde de hep önemini korumuştur.
Ordu yerleşim bakımından sorunluydu. Sıtma had
safhadaydı. Bataklıklar çoktu. Halk Çambaşın’da yaşıyordu. II. Dünya Savaşı
yıllarında oluşan yokluklar dolayısıyla patatese duyulan ihtiyacın artmasıyla
yayla ayrıca bir önem kazanmış ve en lezzetli patateslerin yetiştirildiği yayla
toprakları aynı zamanda bir ziraat alanına dönüşmüştür.
Çambaşı yaşamı gerek çıkar, gerek düşmanlıklar
nedeniyle yangınlara maruz kalmıştır. 23 Eylül 1913 ve 13 mayıs 1919 tarihlerinde iki büyük yangına maruz
kalmıştır. Yangınlarda Çok fazla maddi hasar olmasının yanında can kaybı
olmamıştı. Çünkü bu tarihte yayladaki nüfusun çoğu köylerine ve sahildeki kent
merkezine dönmüştü.
Yangında üç yüz altı dükkân, seksen hane ve bir
Protestan sıbyan mektebi, bir cami, bir un kapanı, bir inek ile üç oğlak
yanmıştır. Maddi zayiat altmış bin lira dolaylarında olup devlet ihtiyaç
sahiplerine beş yüz lira yardım tahsis etmiştir.
Yaylanın ileri gelenlerinden
Gözükanlıoğlu Sami Efendi, Boduroğlu Şevket Bey, Furtunzade Halim Bey, Kotanı
İmamı Salih Efendi hemen kolları sıvamıştı. Çambaşını yeniden imar edeceklerdi.
Kotanı ormanlarından kesilen kerestelerle yüz elli dükkân eski haline uygun
yeniden yapılmış ve böylece 1919 yılına kadar gelinmişti.
Eskisi
kadar olmasa da yeniden inşa edilen Çambaşı Yaylası çarşısı ikinci büyük
yangınını ise 1337 Şaban 26 (13 Mayıs 1919) tarihinde görmüştü. Yapılan
tahkikatlar sonucunda ise yangının kasten çıkarıldığı sonucuna varılmıştı. Çambaşı
Yaylası’nda Rumlar tarafından bir kahvehanede çıkartılan yangın sonucu yaylada,
200’den fazla ev ve iş yeri yanmış ve on bin lirayı aşkın zarar oluşmuştur.
Çambaşı Yaylası geçirdiği bu iki büyük
yangından sonra bir daha eski şaşalı dönemlere gelemedi.
Özellikle son yıllarda yaylada inşa edilen ve
tarihi ile hatta bir yayla ile hiçbir bağı bulunmayan binalar ise Çambaşı’nın tarihine
ve kültürününe ihanet durumundadır.
Bir başka önemli hadise ise şöyledir:
Şair Tıflı Efendi, yaylada Şu’un-i Dâhiliye (İç Haberler) adıyla el yazma bir gazete çıkarmıştır. Bunun ne kadar sürdüğü bilinmediği gibi, bu el yazma gazeteden günümüze maalesef bir tek nüsha bile kalmamıştır.
KÜLTÜREL DURUM
Cumhuriyet Dönemi
Ordu 1920 yılına kadar Trabzon Vilayeti’ne bağlı bir kaza iken 04 Nisan 1921 tarih ve 69 sayılı ”Ordu Müstakil Livası Teşkiline Dair Kanunla” merkezi Ordu olmak üzere Canik Sancağı’na bağlı olan Fatsa ve Ünye kazası da Ordu’ya bağlanmış ve müstakil Ordu Livası teşkil edilmiştir.
1923 Yılında ”Sancak” adı ”Vilayet” olarak değiştirilerek,bugünkü mülki taksimatta Ordu vilayeti olarak yerini almıştır.
Çambaşı Yaylası, dünyada ilk ve tek gazete çıkarılması ve kaza merkezi olması bakımından tektir.
1875’lerden itibaren Ordu şehrinde sıtma hastalığı tüm Orduluların korkulu rüyası haline gelmişti. Birçok insan, bu nedenle hayatını yitirmekteydi. Bunun üzerine, Kaza erkânı ve zenginler, yaz aylarında Çambaşı Yaylası’na çıkmaya ve eylül-ekim aylarında da şehre dönmeye başlamışlardı. Yaylaya bir kaymakamlık binası yapılmıştı. Bir zaman evvelce bir yangın sonucu bu bina da yok olmuştur.
Çambaşına çıkan yaylacılar Karagöl eteklerinde de hayvancılık yapmaktaydılar. Önemli yaylalar ; yastıyurt, maden, bektaş yaylaları …………
1939 senesinde meydana gelen Erzincan depremi de Ordu’yu ikinci kez büyük yıkıma uğratmıştır.
Şehrin merkezinde bulunan birçok önemli eser yıkılarak ortadan kalkmıştır.
Tarihi ve Doğal Varlıklar
Ulugöl: Gölköy ilçe merkezine 17 km mesafede bulunan krater gölüdür. 250 m çapında olan gölde yaban ördeği avı yapılmaktadır. Çevresi ormanlarla kaplıdır. Kamp yapmaya uygundur. Turizme açma çalışmaları devam etmektedir
Osman Paşa Şadırvanı: Aslen Ordulu olan Trabzon Valisi Hazinedarzade Osman Paşa tarafından 1842 yılında yaptırılmıştır. 1937 yılında yıktırılmış, 1997 yılında Ordulu işadamı Fahri ÇELEBİ tarafından Ordu Belediyesi öncülüğünde aslına uygun olarak yeniden yaptırılmıştır. Ülkemizde sütunları en yüksek şadırvanıdır.
Boztepe: Ordu şehri Boztepe'nin yamaçlarına serilmiştir. Denizden 450 m. yükseklikte olup, Nizametin Mahallesi sınırları içindedir. ilimizin tüm güzelliklerini, Karadeniz'in muhteşemliğini Boztepe'den seyretmek doyumsuzdur. İl merkezine 6 km. uzaklıkta Selimiye Mahallesi takiben ordu Müzesinin önünden Nizamettin Mahallesinin tümünü katederek asfalt yolla ulaşmak mümkündür. Yeme - içme ve dinlenme tesisleri ile ormanlık piknik alanları mevcuttur. Ayrıca teelferikle de tüm Ordu Manzarasını izleyerek çıkıp inebilmektesiniz. Boztepe'den de ilimizi seyretmek doyumsuzdur.
Bozukkale (Cotyora), Kurul Kayası Yerleşmesi, Büben Kaya Mezarları, Taşbaşı Kültür Merkezi (Eski Cezaevi - Kilise), Etnografya Müzesi (Paşaoğlu Konağı) tarihi eserlerden bazılarıdır. İlimiz eski camileri,
2016 ORDU
Melet ırmağı , Yeni Sanayi VE Karşıda Boztepe ve eteğinde Ordu Merkezi Boztepe'nin arka tarafında Perşembe İlçemiZ
Boztepe yerleşkesi
Boztepeden Orduya Bakış
1929 ORDU
HamidiyeCamii ( saray mahalle camii bugün ) arkada Askerlik şubesi, şimdiki Kaymakamlık ( eski tapu ve nüfus müdürlüğü) önde Millet Düzü
1902 Yılında Ordu İlimizin görünüşü
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ORDUYAU ZİYARETLERİ
Mustafa Kemal Atatürk 1924 yılı sonbaharında Karadeniz kentlerine yönelik bir inceleme gezisine çıkmıştı. O yıl Trabzon gezisinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, büyük Erzurum depremini de haber almış ve bir an önce bölgeye gitmek istemiştir. Ancak, önceden tasarlanmış ziyaretlerini iptal etmek istemiyordu. Geziyi hızlandırarak Samsun'a kadar gitmeyi kararlaştırdı.
19 Eylül günü Giresun'u ve Ordu'yu birkaç saatliğine ziyaret etti. Atatürk, 19 Eylül 1924 Cuma günü, öğleden sonra Hamidiye Kruvazörü ile 14.00 sularında Ordu açıklarında demirledi ve top atışlarıyla kenti selamladı.
Önceden
tasarlanan karşılama töreni için yüzlerce kayık, sandal, mavna, bayraklarla
donatılarak kruvazöre doğru açıldı. Kayığın birinde sporcu giysileri içinde
Ordulu gençler de vardı ve Atatürk'ü kendi kayıkları ile karaya çıkarmak
istiyorlardı.
Bir kayıkta da Vali, belediye başkanı ve
diğer yöneticiler vardı. Bu yönetici kurulu kruvazöre çıkarak Cumhurbaşkanını
karşıladılar.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, kruvazörün hücumbotuyla, yüzlerce kayığın eşliğinde karaya çıktı. Kente ilk adımını attığı yer, bugünkü İlkadım Anıtının olduğu yerdi.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, kruvazörün hücumbotuyla, yüzlerce kayığın eşliğinde karaya çıktı. Kente ilk adımını attığı yer, bugünkü İlkadım Anıtının olduğu yerdi.
Binlerce Ordulu, Ata'sını alkışlarla
karşıladı. Askerlerden ve öğrencilerden oluşan karşılama kortejnin önünden
geçerken, selamlarına "Merhaba, nasılsınız arkadaşlar?" diyerek
yanıt verdi. Bir kız öğrenci kendisine bir demet çiçek sundu.
Atatürk,
belediyeden sonra aynı binada bulunan Cumhuriyet Halk Fırkasını da ziyaret
etti.
Daha sonra yine yürüyerek, binlerce Ordulunun alkışları arasında vilayete çıktı. Dönemin Vali Vekili Rıfat Bey tarafından kendisine ilin sorunları hakkında bilgi verildi.
Atatürk,
ilk olarak belediyeyi ziyaret etti. Belediye Başkanı Yusuf Furtun'du.
Makamında, kendisine kentin yerel sorunları hakkında bilgi verdi. Kahveler
içilirken, kentin çeşitli kuruluşlarının temsilcileri Atatürk'e tanıtıldı.
Din adamları heyetini kabul etmiş, özellikle Müftü Ali
Efendiyle ilgilenmiştir. Atatürk’ün ona
özel ilgisi vardı. Padişah Vahdettin’in Fransız teyyaresi ile iradei seniye
bildirileri attırılarak Mustafa Kemal’e Ölüm
emri fermanı verdiğinde ; Müftü Ali Hoca buna itaat etmemiş Mustafa kemalin
vatansever olduğunu savunmuştu. Bir fetva yayınlamış fetvada ;
“Padişahın esir olduğunu,
irade-i seniyenin caiz olmadığını Ankarada teşekkül eden Milli Mücadele
Kumandanı Mustafa Kemal Paşaya arz-ı ubudiyet edilmesi gerektiğini” söylemişti. Bu fetva
ve yaptığı olumlu çabalar için onu kutlamıştı.
“Hurafata,
yobazlara, asla fırsat verlmeyecek, Bu memlekete senin gibi din adamları gerek” diye ona
iltifatlar etti
Daha sonra yine yürüyerek, binlerce Ordulunun alkışları arasında vilayete çıktı. Dönemin Vali Vekili Rıfat Bey tarafından kendisine ilin sorunları hakkında bilgi verildi.
Atatürk, vilayetten çıktığında yine yürüyerek iskeleye gelirken, önüne çıkan ve kulüplerini ziyaret etmesini isteyen gençleri kırmayarak İdmanyurdu Kulübünü de ziyaret etti. Burada, kulübün anı defterine şunları yazdı:
ATATÜRK ORDU DA
"İdmanyurdu'nun yeni teşekkül etmiş olmasına rağmen mevcudiyetini derhal ihsas ve izhar eder ruhta gençlerden mürekkep olduğunu gördüm. Memnunum. İdmanın bedeni olduğu kadar fikri olmasına dikkati celbederim. Gazi M. Kemal / 19 Eylül 1340, Ordu"
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, İdmanyurdu Kulübü binasından ayrıldıktan sonra, bu kez de Gençlik Yükselme Birliği Kulübü yöneticileri tarafından davet edildi. Bu daveti de kırmayan Mustafa Kemal Atatürk, kısa bir süre bu kulübe ve daha sonra İhtiyat Zabitleri Kulübüne uğradı.
Gençlik Yükselme Birliği Kulübünde, Keçiköy İlkokulu müdürü kendisine tanıtılırken, o yörenin çok yeşil olduğunu gemiden gördüğünü söyleyerek, okulun adının "Yeşilyurt" olarak değiştirilmesini istedi.
Bu ziyaretlerin ardından iskeleye ulaşan Mustafa Kemal, kentten ayrılmadan, iskeleyi dolduran kalabalığa hitaben şu konuşmayı yaptı:
"Muhterem Ordu Ahalisi,Hakkımda gösterdiğiniz samimi tezahürat bende pek derin hissiyat bıraktı. Maalesef ciddi bir sebep aranızda fazla kalmama mani oluyor. Bunun için müteessirim. Fakat vaat ediyorum; ilk fırsatta aranızda daha fazla kalmakla bu teessürü izale edeceğim. Gönül arzu ederdi ki burada günlerce kalayım ve sevimli köylerinizi temaşa ile zevk alayım. Arkadaşlar! Sizin gibi şuurlu bir millete malik olan bu devlet, bütün cihana karşı iftihar etmek hakkına maliktir. Büyük teessürlerle sizden ayrılıyorum. Fakat vaadimi yaptığım zaman bu teessürlerim zail olacaktır. Allahaısmarladık."
19 Eylül 1924
Mustafa Kemal ATATÜRK
Halk ve ileri gelen erkan
Atamızın Orduda birkaç gün kalmasını istedilerse de Tam o gün Osmaniye telsizi ile
Erzurumda deprem haberi alan Atamız
Erzurum’a gitme gereği duyarak Ordu’da kalamayacağını söyleyerek belki bir sonraki gelişimde kalmak sözü ile veda etmiştir. Buradan Samsun’a ve oradan
Erzuruma giden Mustafa Kemal
depremzedelere 10 000 lira yardım
etmiş, onlara moral vermişti. Keza Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı hazırlıklarını
Erzurum’da yapmıştı. İlk Milletvekili Olarak Erzurum Milletvekiliydi.
1933 ORDU
MUSTAFA
KEMAL VE MUSTAFA İSMET İNÖNÜ ‘ NÜN İN YAVERİ
CELALETTİN
ÜNER ( 1888---1945 ) KİMDİR
1888 Edirne doğumlu olup , 1910
yılında harp akademisini teğmen olarak bitirmiştir.
1929 yılında Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN
yaveri olmuştur. Yaverlik Atamızın ölümüne kadar devam etmiştir.
Mustafa Kemal ATATÜRK ölünce İkinci
Cumhurbaşkanımız Mustafa İsmet İNÖNÜ’nün yaverliğine başlamıştır. Bu görevini
de emekliliğine kadar yerine getirmiştir.
1945 yılında emekliye ayrıldıktan sonar Samsun İline yerleşmiştir.
1945 yılında Orduda bulunan kız kardeşini ziyarete geldi.Ordu’ o
yıllarda sıtma çok salgındı ve ölümlere yol açabilmekteydi. Celalettin ÜNER sıtma hastalığına tutuldu.
İstanbul’dan askeri uçakla sıtma ilacı kinin
geldiyse de hastaya yetişemedi.
Celalettin Üner Bey ordu şehir mezarlığına ( bugünkü çakalçıkmaz
mezarlığı ) defnedildi.
Celalettin ÜNER’ in mezarı yıllarca unutuldu ve bakımsız , ziyaretsiz
kaldı. Ordu belediye Başkanı Kazım
TÜRKMEN bu mezarı düzenletti ve mezartaşına İsmini ; doğum tarihini ve ölüm tarihini işletti.
Bu ülkeye çok faydaları olan değerli komutana küçükte olsa bir görev ve
saygı yerine getirilmiş olmuştur.
Unutmayalım bir
devlet tarihi ve değerli kişileri ile yaşar
HAVADAN ORDU
1 19 EYLÜL STADYUMU
2023 YILINDA NEDENİ BELLİ OLMAYAN KARARLA YIKILDI.
KEZA TAKIL YOK EDİLDİ,
MİLLET DÜZÜ YOK EDİLDİ
OYSA BİR ŞEHİR TARİHİ İLE ESERLERİYLE YAŞAR.
UYDUDAN ORDU
Ordu adı
Ordu ismi, Türklerin bu bölgeye geldikleri tarihten itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bazılarının iddia ettikleri gibi, Fatih Trabzon’u feth etmek için geçtiği yöremizde ordusu ile konakladığı için bu ad verilmemiştir. Zira Fatih, Erzurum üzerinden Trabzon’a gelmiştir.
Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig” adlı ünlü eserinde Ordu isminin manası, şehir, saray, başşehir, sahil şehri olarak geçer.
Bu duruma göre, Hacı Emir Beyi İbrahim’in oğlu Bayram Bey tarafından kurulan Eskipazar’ın o günkü adı şöyledir:
“Bölük-i Niyabet-i Ordu bi, ism-i Alevi” dir.
Resmi kayıtlarda Eskipazar yerleşmesinin adı, Bayramlı, Bayramlu mea İskefsir ve Milas, Behram Şah, Behramlı, Eyalet-i Behram, Ordu Bayramlu Eyaleti şeklinde geçmektedir.
Ordu’nun hemen batısında, Hacı Emir Beyliği ile aynı çağda hüküm süren Taceddin oğulları Beyliği’nin de başkentinin adı da Ordu idi.
Yıldırım Beyazıd zamanında Osmanlı topraklarına dahil edilen ordu yöresi ile ilgili en doğru bilgiler, Osmanlı resmi kayıtlarında geçer.(Kimi tarihçiler bu tarihi 1427 olarak kabul ederler.)
1455 tarihli Osmanlı Tapu Tahrir Defterleri’nde Ordu hakkında önemli bilgiler bulunmaktadır.
Trabzon’dan 65 yıl önce Türk bölgesi haline gelen Ordu’da Türk olmayan (Rum ve Ermeni) etnik kökenlilerin oranı, Türk nüfusa göre çok düşük olarak belirtilmiştir.
Gayri Türk olanların en yüksek olduğu 17. asır başlarında bile Türklere oranı sadece % 7,9’dur.
15. asrın ilk yarısında Ordu topraklarında 6.651 Müslüman Türk ve 526 Türk olmayan hane bulunmaktaydı. Rum ve Ermeni olan bu insanlar, Hıristiyanlık dinine mensuptular. Ki bunlardan 326 hane, Selçuklulardan beri Milas (Mesudiye) Hapsamana (Gölköy) topraklarında yaşamaktaydılar.
Ulubey’de hiçbir köy ismi Türkçe’den başka bir dilde değildir. Bahaeddin, Durak, Uzunmahmut, Eymür, Şuayp, Sayaca, Kadıncık (Hatuncuk),Ören, Hocaoğlu, Kızılen, Ohtamış ve daha onlarcası. Ordu ilinin neresine gidilirse gidilsin, Türkçe olmayan yer isimlerinin sayısı, iki elin parmağını geçmez
Tapu Tahrir kayıtlarından, Ordu yöresinin Selçuklu dönemindeki idari teşkilatının pek değiştirilmediği anlaşılmaktadır.
Bulancak da o zamanlarda Kebsil adıyla Ordu’ya bağlı idi.
16. asırda Ordu, bütün Canik’in idare merkeziydi.
Ordu Oğuzların bir kolu olan Çepni Türklerinin yerleştiği bölgedir. Yerleşmeler vadi boylarında gerçekleşmiştir.
Bolaman Vadisi boyunca, Çamaş, Bolaman, Niyabet-i Satılmış (Aybastı) gibi ilçe ile köy arasındaki yerleşmeler ve köyler kurulmuştur.
Melet Vadisi boyunca ise, iç kesimlerde Milas (Mesudiye), Alibeğce (Kabadüz), deniz kenarında Nefs-i Alevi Ordu, Bucak, İhtiyar, Şayiblü, Bedirlü, Ulubey ve bunlara bağlı köyler ve mezralar kurulmuştur.
Bugünkü Ordu’nun Kuruluşu
Kirazlimanı mevkii, şimdiki Ordu şehri kurulmadan önce, şenlikli bir yerleşmeydi. Rivayetlere göre, buraya ilk önce yerleşenler gemiciler olmuştur. Zaman zaman buraya gelen gemiciler, yöreyi çok beğenmeleri veya başka bilinmeyen sebeplerle burayı iskân alanı haline getirmişlerdir
Nitekim Ordu’nun ilk mescidi olan Abdullah Reis Mescidi 1782 yılında burada inşa edilmiştir. Ancak, mutlaka korunması gereken bu eser, maalesef yıkılmıştır. Şimdi orada, Otel Belde faaliyet göstermektedir.
Kirazlimanı o kadar önemlidir ki, 1883 yangını ile Ordu şehri neredeyse tamamen yanmış, bunun üzerine uzmanlar, Kirazlimanı’nın kent merkezi yapılmasını önermişlerdir.
Nitekim Kirazlimanı günümüzde de önemini ve güzelliğini korumaktadır.
TÜRKÜLERE KONU OLAN ORDU TABYA BAŞI
Topçu birlikleri oradan kaldırılınca, o alan ünlü oldu. İnsanlar orayı görmeye geldiler. Zamanla da buluşma alanı haline geldi. Özellikle Pazar günleri, insanlar çevreye yayılır, az da olsa gelen-geçen arabalar izlenir, sohbetler edilirdi. Bu durum da sosyalleşmenin bir başka özelliğini oluştururdu... Burası Ordu için çok önemliydi;
Şimdiki Sıtkıcan Caddesi şehrin Keçiköy’le birlikte şehrin batıya açılan penceresiydi. Şimdiki sahil yolu olmadığı için Samsun’a, Ankara’ya ve İstanbul’a bu yoldan geçilerek gidilirdi. Tabyabaşı’nın çevresinde çay bahçeleri vardı. Bu bahçelerde transistörlü radyolar dinlenir, gramofon marifetiyle taş plaktan Türk halk ve Türk sanat müziği şarkıları dinlenirdi.
Tabyabaşı biraz yüksekte olduğu için yaz-kış püfür-püfür eser, yaz ayları buranın insana verdiği haz çok keyifli olurdu..
Kızlar ikişer, üçer oturur sohbet ederlerdi. Türküyü yazan kişi kafiyeye uygun bulduğu için olsa gerek ‘3 kız’ demiş olabilir. Oysa orada 4’lü, 5’li hatta 6’lı gruplar halinde genç kızlar da oturur, erkekler de otururdu..”
İşte Ordu deyince akla hemen Tabyabaşında 3 kız yanyana türküsü , kulaklara nağmesi gelir. Türkü çok güzel ve herkesçe söylenirdi. Bugün de dillerde ve kulaklardadır. Türkü olurda unutulur mu! "Türkü halkın kendisidir."
Bugün Tabyabaşında 3 kız simgesi
Yine yeşillendi fındık dalları / Acep ne olacak yarin halleri
Dalgalanıyor pembe şalvarı
Kız allan pullan gel – gel yanıma
Beyaz kollarını dola boynuma
Tabya başında üç kız yan yana
İçlerinden biri pışt dedi bana (göz etti bana)
Sağ olsun (nur olsun) seni doğuran ana / Kız allan ...
Fındık dalları yerlere değer / Yarin bakışları kalbime değer
Ölürüm seni almazsam eğer / Kız allan ...
Yöre: ORDU
Kaynak Kişi: Muhsin Tercan
Derleyen: Nurettin Çamlıdağ
ORDU MİLLETDÜZÜ 1933
1965 YILINDA ORDU İLİMİZ
KIŞ MEVSİMİNDE BOZTEPE VE AŞAĞIDA ORDU ŞEHRİ 2014
YIL 2015 ORDU İLİMİZ
Kırmızı alan Nizamettin Mahallesi
NİZAMETTİN
MAHALLESİNİN ORDU İLİNDEKİ KONUMU
Bir
ilin geçmişi, tarihi var olan tarihi eserlerle, efsanelerle, hikayelerle,
yaşamış olan kişilerle tanınır, anılır. Bu şıkların yanında mezarlar,
mezarlıklar da o yerin tarihi, yaşayışları hakkında önemli bilgiler vermektedir.
Ordu
ilimizde yaşamın varlığı ve zamanı
mezarlıklarla da anlatılmaktadır. Nizamettin Mahallesinde halen de kullanılan şebcioğlu Kıranı denilen yerde
mezarlık en büyük mezarlıktır. Yine Nizamettin Mahallemizde Soğukpınar Mezarlığı,
Nizamettin Şehir Mezarlığı , Tomakinler semtinde aile mezarlık, sakaroğlu
semtinde aile mezarlığı halen kullanılan mezarlıklardır. Nizamettin Şehir
mezarlığında önceki mezar taşlarında arapça kitabeler vardı. Kitabelere göre
mezarlık 200 yıl eveliyata dayandığı
anlatılıyordu. 2000 li yıllarda çok eski sahipsiz mezarlar kaldırıldı ve yeni
şehir mezarlığı oluşturuldu.
Var
olduğu bilinen ve artık metruk kullanılmayan mezarlıklar Boztepe tesislerinin
olduğu yerde, Kulaçlar mevkiinde kilise ve doğusunda mezarlık, Taşhane
mevkiinde in yanı mezarlığı, Selimiye Mahallesi bitiminde Nizamettin Mahallesi
başlangıcında Koru parkın olduğu mahal bu mezarlıklardır. Koru parkın 1984
yılında yapında kemiklerin taşındığına
şahit olmuştum. Bu mezarlıklar varsa buralarda uzun yıllar insanlar yaşamışlardır.
Tüm
bu anlatılanlardan anlaşılıyor ki Nizamettin
Mahallesi çeşitli isimler altında
ordunun yaşanılan yerler arasında
önemli yeri vardır. Bu kadar mezarlığı olan Mahalle uzun yıllar yaşam yeri imiş
diyebiliriz. Bilinen diğer bir bilgi Ordu ilinin merkezi bataklık, kumluk, sivrisineklerin bol
olduğu ve dolayısiyle sıtmanın aman
vermediği, yazları Çambaşına
gidildiği biliniyor. Nizamettin
Mahallesi yer yer Yamaç , bağ bahçe, ormanlık alan olması, havadar olması bakımından
yaşamaya daha elverişli olduğundan uzun yıllar yaşam alanı olmuştur
diyebiliriz. Mahalle ayrıca denizden gelen saldırılara da uzaktı. Rus
saldırılarında top atışlarında halkın Boztepe ve ardında Nizamettin Mahallesi
tarafına sığındığını büyüklerimiz anlatırlardı.
Ordu
bölgesinde bataklıklar olup tarım yapılamazdı. Ancak da pirinç ekilirmiş. Ancak
pirinç tarlalarında sivrisinekler oluşur, halk sıtmaya tutulur, yaşamı tehdit edermiş.
Çoğu zamanda kinin bulunamazmış. Havayı da bozarmış. Halk yaylalara çıkarmış. Halbuki
Nizamettin Mahallesi (Kuz Köy, Kuşçuören ) havası iyi, tarım yapılabilen kendir,
tütün, yulaf, mısır, ve meyvelerden kiraz,
armut yetiştirilebilen yermiş. Bu bilgilere tapu kayıtlarında yer alan Kirazlık, Armutluk, yulalık, , kendirlik,
meşelik gibi ifadelerden anlayabiliyoruz. Ayrıca büyükbaş, küçükbaş hayvancılık
ta yapılırmış. Yine tapu kayıtlarında Köm yanı tabirleri ( koyunların yattığı,
kışladığı özel alan) çok yerde
geçmektedir. Yazları bu hayvanlarda Çambaşına, Karagöl yaylasına giderlerdi.
Selimiye Mahallesinde Orduspor Kulübünün
olduğu yerde ve orta cami civarından Düz
Mahalle şimdiki Öğretmenevi yanına kadar olan yerde mezarlık olduğu bilinmektedir.
1970 li yıllarda burada inşaat yapımında kemiklere rastlanmıştı, Şahit
olmuştuk.
Bir
mezarlığın oluşumu kullanımı çok uzun yıllara şahittir. Öyleyse bu mevkilerde
çok insanlar yaşamışlardır, diyebiliriz. Tarih eskidir diyebiliriz.
Yine
Ordu ilimizin kuruluşunda adı geçen Bucak Mahallesinde Bucak Mezarlığı bilinen
eski mezarlıklardandır. Bu mezarlığın bir bölümünde bugün; Ordu Eğitim
Araştırma Hastanesi vardır. Bu Hastane ssk
Hastanesinden dönüştürülmüştür. Mezarlığın bir bölümü bu günde kullanılmaya
devam etmektedir.
Diğer
bir büyük mezarlık Ordu Çakal çıkmaz Şehir Mearlığıdır. Bu mezarlıkta çok
eskilere dayanmakta olup halen kullanılmaya devam etmektedir. Mezar taşlarında
anlaşıldığına göre batı Trakya
göçmenleri Selanik eşrafları buradadır.
Şehrin
diğer bir eski ve kullanılan mezarlığı
Kirazlimanı’nda bulunan mezarlıktır. Daha ilerde Kumbaşı Mezarlığı da vardır ki
artık kullanılamıyor. Keza etraf yapılaşmaya başlamıştır.
Tarihi
bakımından önemli kullanılmayan bir mezarlıkta Eskipazar mezarlığıdır ki 150
sene eskiye dayanan mezarlıktır. Tarihi Camisi onarılmış olup kapısı İstanbul da
Ankara da müzeye taşındığı söylenmektedir. Bu Mahallin Ordunun kuruluş yeri olarak adı geçmektedir.
Sarı alan Selimiye Mahallesi
UYDUDAN ORDU İLİMİZ
1-Boztepe tesisleri ve paraşüt atlama noktası
2- Ordu iskelesi
3- yoroz tepesi tabiat varlıkları genel müd. tesisleri
4- Kuğuken toplu konut
5- Teleferik istasyonu başlangıç noktası
6--Ordu soya tesisi ve plaj mevkiisi
7- Ordu Hava Limanı
1-NİZAMETTİN MERKEZ OKUL, CAMİİ
2-BOZTEPE TESİSLERİ ; TELEFERİK
3-NİZAMETTİN ŞEHİR MEZARLIĞI
4-TOMAKİNLER MEVKİİSİ
5-KULAÇLAR MEVKİİSİ
solda bulutların altında Boztepe, Nizamettin Mahallesi ve ileri uç Bozukkale mevkiisi
YOROZ TEPESİ
------------------------------------------
RUSUMAT 4 GEMİSİ HİKAYESİ
MONDROS ANTLAŞMASI SONRASI
1919
da İstanbul önlerine toplam 73 düşman zırhlısı demirlemişti.
Bunların
22 tanesi İngiliz bandıralı ,
Bunların
17 tanesi İtalyan bandıralı,
Bunların
12 tanesi Fransız Bandıralı;
Bunların 4 tanesi
Yunan bandıralı ev
Geri
kalanları bazı değişik ülkelerin gönderdiği gemilerdi.
Mustafa
Kemal Anadolu’ya hareket ederken “ Geldikleri gibi giderler “ diyerek üzüntüsü yanında kararlılığını da
belirtiyordu. İstanbul ve Almanyadan, Rusyadan temin edilen mühimmat için Karadeniz Donaması ‘nın
kurulmasını işaret ediyordu. En emin
liman da Karadeniz Ereğlisi ile İnebolu idi. İnebolu’ya inen mühimmat kurtuluş savası bitene kadar cepheye taşınacaktı.
Buna karşılık Türklerin Karadeniz’de 27 küçük
sayılabilecek tekneler Karadeniz
donanmasını teşkil ediyordu. Kurtuluş savaşında Karadeniz’de
Karadeniz Donanmasını teşkil eden
taşıtlar;
Alemdar
gemisi, Serdar Gemisi, Rüsumat 4 gemisi,
1. Aydın
Reis adlı gemi, Preveze gambotları (Küçük savaş gemisi.)
1. Ruslardan
alınan 1 ve 2 numaralı gambotlar.( Küçük savaş gemisi.)
Sinop,
İkdam, Hüdaverdi, Derya, tecribe, Keşşaf,
adlı deniz araçları
Dana
ve şile isimli yelkenliler
Rusyadan
ve Almanyadan getirilen 300 ton cephaneyi ROVROSESKİ - TUAPSE
ve BATUMDAN Trabzon, Samsun,
İneboluya çok zor şartlar altında
taşımışlardır. Bunlardan en fazla zararı Rusumat 4 görmüştür. Atatürk bu taşıma için “Gözüm
Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” demiştir. İneboluya gelen mühimmat Sakarya’ya,
Dumlupınar’a, Kocatepe’ye kağnılarla
taşınmaya çalışılıyordu.
Rusumat 4 gemisi Orduya geldiği tarihte Ziya Hurşitin kardeşi Ahmet Faik GÜNDAY Ordu Mutasarrafıydı.( Sancak Yöneticisi ) Ahmet Faik Bey Rusumat 4 gelince 15-20 kişilik bir gurubu sahile
yerleştirmişti. Bu grubun başında da kardeşi Ziya Hurşit vardı. Çünkü Rusumat 4 ü takiben bir Yunan gemisi ile bir Yunan
torpidosu da gelmişlerdi. O gün Rizeli
Lazoğlu Mustafa da gemisi ile Orduya
gelmiş sahile demir atmıştı. Mutasarrıf Ziya
Hurşit başkanlığındaki 15- 20 kişilik silahlı adamları sahilde tur
attırmaya başladı. Yunan Gemileri geldi etrafı incelediler ,bu gruptan çekinmiş olacak ki çok yaklaşmadan bir şilebi
aradıktan sonra da bir zeval (ayrılık topu ) top atışı yapıp ayrıldılar.
Mutasarrıf
Ahmet Faik GÜNDAY ve Kardeşi
1890 Yılında
Çamlıhemşinde doğan Ziya Hurşit ;
Milli Mücadele savaşında yararlılıklar göstermiş, 1. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Milletvekilliği yapmıştır. Yozgat İstiklal Mahkemesinde de üyelikte
bulunmuştur. 1921 yılında Rusumat 4 Gemisinin Orduya gelişinde de bölgede
asayiş güvenliğinde bulunmuştur. 1926
yılında Mustafa kemal ATATÜRK e suikast davasında suçlu bulunmuş idam edilmiştir.
Mutasarrıf Ahmet Faik
GÜNDAY 5 ağustos 1921 tarihinde
Mutasarrıflıktan ayrılıp görevi Kürşad Bey’ e devretmiştir.
Belediyeden (Belediye
Başkanı Furtunzade Yusuf Sırrı Bey) alınan
fındık kabuğu kömürü ve fındık yağı ile düşünce aynen uygulandı.Bir
teneke gaz yağı Kaptan köşküne dökülerek yakıldı.Herkes sahilden çekilmiş
birkaç kişi kalmış onlarda uzaktan durumu izliyorlardı. Yunan gemileri
sağlı sollu gelen gelerek işaretleştiler. Yunan subayları dürbünle kıyıları
izlediler ve 12 sandal ve bir müfreze ile aradıkları Rüsumat 4 ün etrafında
dolanmaya başladılar. Bu sırada yanan bir direk gürültü ile suya düşünce Yunan
müfrezesi gemilerine geri döndüler. Batıdan gelen doğuya; doğudan gelen batıya
doğru devam ettiler.Ertesi gün sonra İstanbul gazetelerinde Aranan Rüsumat 4 ün
yandığını, battığını duyurdular.Daha sonra Batumdada rusumat 4 batırıldı haberi
yayıldı.
Pake Trabzondan İstanbul’a giderken
Ordudan yolcu almak için uğrar. limanın başka işlerle meşgul olduğunu görünce
kabadayı şekilde Yunan savaş gemisi limanda bulunan tüm işlerin bırakılıp kendisi ile
ilgilenilmesini ister.
Osmanlı seyr-i seferi açığa
çekilir. Buna kızan Hakkı Reis ve
arkadaşları limanı işgal ederler ve Fransız Gemisinin yolcu ve yüklerini
taşımayacaklarını söylerler. Bunu duyan Ordulu Rumlar sahile dolar ve bir
kargaşa başlar. Polis Zeki Efendi buna aldırmaz ve Osmanlı Bankası Müdürü
tarafından tehdit edilir. Zeki Efendi Banka Müdürünü tartaklar. Pake yolcu ve yük alamadan İstanbul’ a gider.
Rusumat 4 gemisi 1921 yılında Eynesil yakınlarında Yunanlılar tarafından batırılmıştır.
30 ekim 2012 Ordu
Mustafa kemal Milli
Mücadele başlarında Tekalifi Milliye Emirleri yayınladı. Bunların biri de
Askerlerin ihtiyaçları Milletten karşılığı ödenerek tedarik edilecek ve
karşılık ödenmeden alınanların kişileri de payelendirilecek,
onurlandırılacaktı. Doğu bölgesinden tedarik edilenler Samsun’a,
İneboluya taşınacak; oradan batı cephesine intikali sağlanacaktı.
Yine Hakkı Reis
yükünü Samsunda boşaltırken çok yağmur yağar. Buna rağmen kadınlarda
olmak üzere yükler boşaltılıyordu. Kadının yanında küçük çocuğu da var
olmasına rağmen yük taşıması Hakkı Reisin dikkatini çeker. Hemen gocuğunu ona
verir ve çocuğuna korumasını söyler. Kadın gocuğu alır ve
mühimmatın üzerine örter. Hakkı Reis niçin öyle yapıyorsun çocuğun ıslanıyor
deyince. Reis Bey ben yine çocuk doğururum ama vatanı bulamam deyiverince
Hakkı Reis ağlamamak için Oradan uzaklaşır.
KISA BİR HİKAYE;
1920 li yıllarda yük ve
insan taşımacılığı deniz yoluyla yapılıyordu. Taşımacılıkta bir güvenlik
gemisi de refakat ederdi. Fransız PAKE GEMİSİ genellikle zengin kimseleri taşır
ve Yunan savaş gemisi refakatinde seyrederdi. Pake Trabzon'dan İstanbul’a
giderken Ordudan yolcu almak için uğradı. limanın başka işlerle meşgul olduğunu
görünce kabadayı şekilde Yunan savaş gemisi limanda bulunan tüm işlerin
bırakılıp kendisi ile ilgilenilmesini istedi.
Osmanlı seyr-i seferi
açığa çekilir. Buna kızan Hakkı Reis ve arkadaşları limanı işgal ederler
ve Fransız Gemisinin yolcu ve yüklerini taşımayacaklarını söylerler. Bunu duyan
Ordulu Rumlar sahile dolar ve bir kargaşa başlar. Polis Zeki Efendi buna
aldırmaz ve Osmanlı Bankası Müdürü tarafından tehdit edilir. Zeki Efendi Banka
Müdürünü tartaklar. Pake yolcu ve yük alamadan İstanbul’ a gider.
Not: 1915 yıllarında
Ordu, Giresun, Gümüşhane, Rize Trabzon vilayeti olarak geçiyordu. Bu bölgede
Rum Pontus Devleti çalışmaları yürütülüyordu. Bu paris konferansında dile
getirilmiş ve faaliyetler hızlanmıştı. Her sancakta bir Metropolit
görevlendirilmişti. Ordu metropoliti Meletiyus adlı bir kimseydi. Meletiyus sık
sık Trabzon’a gidiyor zararlı çalışmaları Ordu halkında endişe ,
rahatsızlık yaratıyordu. Bir ara İstanbul’a gitmiş ve Orduya dönüyordu.
Ordu emniyet amiri ;
Serkomiser Ali Bey ( Onat), İstanbuldan gelen gemiyi Orduda salgın hastalık
var, yolcular Orduya inemezler deyip mavnaların sefer yapmamasını istedi.
Peremeler( mavnalar ) bekledi Meletiyus Trabzona giderek Ordu eminyet amirini
Ankara’ya şikayet etti. Ankara idarenin Ordu Emniyetinde olduğunu ifade
edince Meletiyus İstanbul’a yerleşti.
ORDU VE AYANLAR
Osmanlı
Devletinde bir bölgenin toprak ağası ve ileri gelen kişilerindendir. Ayanlar
devletin vergilerini ve asker toplama işlerini yaparlar.
Osmanlı
Devleti’nde 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren merkezi otoritenin
zayıflamaya başlamasına paralel olarak devletle halk arasında irtibatı sağlayan
mahalli ileri gelenler (ayan) yavaş yavaş önem kazanmaya başladı.
Sened-i İttifak ile Sultan II. Mahmut
ayanların bu ağırlığını kabul etti, ancak onları bir nevi disipline etmeyi de
başardı. Padişah yetkileri üzerinde ilk kez halktan bir grubun sınırlamasını
kabul ediyor gözükse de, kısa süre sonra bu anlaşma yardımıyla ayanları
zayıflatmayı başardı. Ayanlık buyrulduları rüşvete konu olunca bu kurum 1786’ da kaldırılmış yerine şehir kethüdalıkları kurulmuştur. Ancak, aradan fazla zaman geçmeden ayanlığa tekrar dönülmüştür.
Osmanlı Devleti özellikle II. Mahmut’ tan itibaren ayan ailelerine mensup kişilere devlet memurluğu vererek etkilerini kırmış ve Tanzimat’ tan sonra hükümet, vilayet idaresini doğrudan doğruya merkezden gönderilen valiler vasıtasıyla yürütmeye başlamış ve böylelikle Osmanlı tarihinde görülen “ ayanlar devri” kapanmıştır. Ayrıca ayanlığın güçlenmesinde etkili olan malikane sistemi ile mütesellimliğe Tanzimat devrinde son verilmesi ayanların güç kaybetmesine neden olmuştur.
Ordu
kazasında uzantıları olmakla beraber (Canikli, Haznedar, Tuzcuoğulları gibi)
büyük hanedanlar görülmemektedir. Daha ziyade bu büyük âyan ailelerinin
uzantıları, müttefiki, akrabası,
konumunda hiyerarşik olarak ikinci ve üçüncü sırada yer alan
âyanlar/ağalar söz konusudur
“Karadeniz‟de
âyanlık mevkiini ele geçiren ailelerin tamamına yakını eşkıya ve mütegallibe
kökenlidir. Bunlardan birisi, eşkıyalık ve mütegallibelikle meşhur Canikli Genç
Mustafa Ağa‟dır. Kendisi Canikli Ali Paşa‟nın sahip çıkmasıyla Ünye âyanı
olmuştu. Yine Ünye âyanlığı yapmış
olanlardan Çalıkoğulları da eşkıyalık ve mütegallibelikten gelmişlerdi.
1850’de
doğan Süleyman Ağa, 1893 yılında Belediye Reisi olmuş sekiz yıl bu görevi
yapmıştır. Şehrin ileri gelenlerinden olan Felekzade Süleyman Ağa, Milli
Mücadele döneminde de şehirde önemli roller üstlenmişti.
Ancak 1740
yılı ve sonrası yeniden hareketlenen Osmanlı-İran savaşları sebebiyle bölgedeki
“Kürtünlü eşkıyası” meselesi ortaya çıkmış,
ayanların bunlar üzerinden yürüttükleri hakimiyet mücadeleleri
artmıştı. İran seferinin lojistiği için
âyanlardan yardım istenmiş, bu durumu fırsat olarak gören âyanlar ise bir
taraftan cepheye lojistik destek verirken diğer taraftan reayadan gayri kanuni
paralar toplamışlardı.
Ordu
kazasında yüzyılın ilk yarısındaki iki İran savaşı ve seferinin Ordu’da
âyanlığın ortaya çıkmasında etkili olan en önemli olaylar olduğu
anlaşılmaktadır
Nitekim Ordu
kazası yerel tarihine ait şecerelerde geçen ve âyanlık dönemine ve
birbirleriyle mücadelelerine ait en eski anlatı Şeyhoğulları ile Kadıoğulları
arasındaki mücadele ve bu mücadele karşısında merkezi otoritenin aldığı tavırla
ilgidir. Ordu’da âyanların birbirleriyle ve merkezle mücadelelerine dair
şecerelere yansıyan bir anlatının bu dönemlerden kaldığı düşünülmektedir. “… Halk Derebeyi geçinen Şeyh ve
Kadıoğullarının eli altından dışarı çıkmazmış. Bu iki ağa birbirleriyle daima
savaşırlarmış. Bu hal padişaha duyurulmuş. Bu iki ağanın kafalarının kesilmesi
için Samsun‟da bulunan Osman Paşa‟ya emir verilmiş…En önce Şeyhoğlu ve
maiyetiyle savaşmış, neticede yakalanıp öldürülmüş ve kesik başı kazığa
geçirilerek halka gösterilmiş. Hareket bir müddet için durmuştur. Kadıoğlu bu
durumu görünce teslim olur düşüncesiyle bir müddet beklenmiş. Kadıoğullarından
bir cevap alınamaz… Bir müddet sonra Osman Paşa‟nın huzuruna attan inmemek
suretiyle çıkar. Osman paşa, atının üstünden inmeyerek huzuruna çıkan
Kadıoğlu‟na hiddetlenerek başının kesilmesi
Osman
Paşa’nın Ordu’nun kentleşme sürecindeki etkisine dair: “Sonra halkı bir araya
toplayıp padişaha muti olmalarını, aksi halde kafalarının böyle kesileceğini,
kesin bir konuşma ile ihtar ediyor. Eskipazar‟da sekiz kadar sanatkar
Ermeni‟yi, birkaç Rum‟u alıp Bucak‟a getiriyor. Ermenilere Boztepe‟nin
eteğinde, Rumlara sahilde yer gösteriyor.” 1798 tarihi ile nüfus defterlerinde
mütesellimin artık Bucak’ta kaydedildiği 1831-1834 yılları arasında
yaşanmıştır. Yani bu 30 yıllık dönem içerisinde Bayramlı bir idare merkezi
olmaktan çıkmış ve Ordu livasının yönetim merkezi sahile/Bucak’a taşındığı
anlaşılmaktadır.
1)
Ordu Kazasında Âyan Ailelerine Ait Bazı Şecereler
Ordu kazası yerel tarihinde âyanlık dönemlerine ait bazı
bilgi ve olaylara dayalı Ayanlar
bilinmektedir.Ordu’da dönemin âyan ailelerinden
bazıları;
Felekzade oğullarıı
Şeyhoğulları
Alaybeyoğulları
Felekzade
oğullarıi /
Felekzadelere
ait şecere Felekzade Süleyman Efendi
tarafından hazırlanmıştır. Hazırlanan secere içindeki bilgiler on
yedinci yüzyılda başlayıp yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar gelmektedir ve
1923 yılında basıldığı sanılmaktadır.
Şecere hazırlanırken, aile içinde anlatıla gelen sözlü rivayetlerin
yanında, mezar taşları, tapu senedi, ferağ, tımar kaydı, nüfus tezkereleri gibi
belgelerden yararlanıldığı ifade edilmiştir.
Felekzadeler’in kendilerini Antakya menşei olarak
belirtmektedirler.
Şeyhoğulları /
Şeyhoğullarına ait secere Bilal Köyden tarafından hazırlanmış
1962’de bitirilmiştir. Bu aile de şecerelerini, Felekzadeler gibi, bulundukları
bölgeden Celali isyanları sonucu çıkan kargaşadan kaçarak Ordu’ya geldikleri ve
yerleştikleri görüşleri ile başlatmaktadır. Şecerede, aile ile nispeten
sağlıklı bilgilere ise on dokuzuncu yüzyılın başlarından itibaren
ulaşılabildiği görülmektedir. Şeyhoğulları’nın kendilerinin Diyarbakır veya Antakya’dan geldiklerini
belirtmişlerdir.
Şeyhoğulları ile ilgili olarak şecerede; “Ellerinde her
türlü maddi imkan olduğu halde, Şeyhoğulları şehre karşı ilgisiz kalmışlar,
köyde yaşamaktan özel bir zevk duymuşlardır. Ancak 1835 yılında doğan İbrahim
Ağa şehre inmeyi düşünmüş Bülbül deresi kıyısında Kozluk denilen mevkide bir
ev, yine şehirde bir fırın ve deniz kıyısında bir köşk yaptırmıştırdığı rivayet
edilmektedir. Onu 1910 doğumlu Kahraman (Sağra)
takip ederek Selimiye mahallesine yerleşmiştir. Aradan uzun yıllar geçmiş,
hayat şartları değişmiş, okur yazar olanlar yavaş yavaş şehre inmeye
başlamışlardır. Birinci Dünya savaşından önce yalnız Mustafa ve Ahmet Ağalar
ticaret alemine katıldıkları halde, daha sonra sayıları çoğalmış, 1945 yılını
takiben şehre yerleşenlerin adedi artmış, mülk sahibi olanlar on kişiyi
bulmuştur,
Alaybeyoğulları /
Şeyhoğulları
ile aynı soydan geldikleri ifade edilen Alaybeyoğulları şeceresi ise
diğerlerine göre daha kısa olup kimin tarafından hazırlandığı belli
değildir. Her üç şeceredeki
anlatımlarda mezar taşları, berat kayıtları, tapu senetleri gibi belgeler
merkezli yer, zaman, kişi ve tarihlerin belirli olduğu bilgiler kullanılmıştır.
Alaybeyoğulları ise kökenlerini Halep Vilayetinin Antep Sancağı olarak
belirtmektedirler.
Görülüyor ki
bu üç aile; kökenlerini güney
bölgeleri olarak ifade
etmişlerdir. Osmanlı Celali isyanları sırasında oluşan kaos sebebiyle geldikleri ifade edilmektedir.Kıyılara değilde iç
kısımlara, dağlık alanlara yerleşmeye çalışmışlardır. Felekzadeler Canbolatoğlu
isyanı ve Celali olaylarındaki kargaşalıklara, Şeyhoğulları da Celali
kargaşaları ve kan davası sonucu bulundukları bölgeleri terk etmek zorunda
kalarak Karadeniz’e geldiklerini ifade etmektedirler.
Tanzimat
döneminde (1839-1876) âyanlar, kendi dönemlerinde olduğu gibi hem kendi
aralarında hem de Babıâli ile iktidar mücadelesinde bulundular. Bilhassa
merkeziyetçi yönetime yönelik reformcu girişimler, bazı âyanlarda taşradaki
yerel otoritesini kaybetme korkusu yarattı. Bütün bunlara rağmen âyanlar sosyal
ve ekonomik nüfuzlarını sürdürdüler. Muhtarlık, müdürlük, kaymakamlık,
mutasarrıflık ile valilik makamlarına getirilerek yaşadılar.
Ordu
kazasının on dokuzuncu yüzyıldaki kentleşme süreci, Tanzimat ve ayanlık
olgularının birbirleriyle ilgili ve paralel bir süreç izlemiştir. Ordu bir
sahil iskelesi olarak on sekizinci yüzyılın sonlarında kurulup gelişmeye
başladı.Ordu ölçeğinde âyan kökenli birçok aile on dokuzuncu yüzyılın ikinci
yarısında ticarete yönelmişlerdir.Bu durumdaonların nüfuzlarını devam
ettirmesini sağlamıştır.
“150
yıldan bu yana bu üç aileden (Şeyhoğulları, Alaybeyoğulları,
Boğukoğulları) zamanın hükmüne göre, bir
hayli ictimai mevki sahipleri yetişmiştir. Milis kumandanı, mebus, hakim,
avukat, belediye reisi, bankacı, gazeteci vs… Bu üç aile arasında yer almayan
iki tip vardır. Derviş ve sarıklı hoca! Din ve mezheplerine sıdk ile bağlı olan
bu ailelerden bir çok hacı olduğu halde, hoca ve derviş zuhur etmemiştir.
Bundan da anlaşılıyor ki, bu ailelerin efradından hurafeye ve taassuba itibar
eden kimseler olmamışlardır.
ORDU İLİMİZDE
TESPİT EDEBİLDİĞİMİZ SÜLALELER
ORDU SÜLALELER | ORDU SÜLALELER | ||
Azaklıoğulları | Ahmetoğulları | Coşoğulları | |
Alabeyoğulları | Balcıoğulları | Çanakçıoğulalrı | |
Alibaşoğulaları | Bayraktaroğulalrı | Çekiçoğulları | |
Altooğulları | Bayoğulalrı | Cafaroğulalrı | |
Alibooğulları | Beşalioğulalrı | Çortoğulları | |
Ateşoğulları | Bıyıkoğulları | Çamaşlıoğulları | |
Abaşoğulları | Bozoğulları | Çelebioğulları | |
Abucoğulları | Baloğulları | Çakıroğulalrı | |
Arapoğuları | Babunoğulalrı | Çetecioğulları | |
Acemoğulları | Babuçoğulalrı | Çorbacıoğlu | |
Acaroğulları | Boğukoğulları | Çavuşoğulalrı | |
Altmışdört oğulları | Boloğulları | Cebecioğulları | |
Asarlıoğulalrı | Birincioğulları | Çoloğulları | |
Angırtoğulları | Bacınoğulları | Çonoğulları | |
Alimoğulları | Bölükbaşoğulalrı | Çibiloğulları | |
Angıtoğulları | Bakoğulları | Çıngıroğulları | |
Aceloğulları | Bektaşoğulalrı | Çinlioğulları | |
Adükoğulları | Beyoğulları | Çilceloğulları | |
Afganoğulları | Bidiloğulları | Çolakoğuları | |
Akınoğulları | Bekiroğulları | Çenilkioğulları | |
Aketenoğulları | Bordanacıoğulalrı | Cücükoğulları | |
Aptoları | Bediroğulları | Cinalioğulalrı | |
Artoları | Bayramoğulları | Çavaşoğulalrı | |
Askeroğulları | Bölükbaşoğulalrı | Çenoğulları | |
Alioğulları | Bekaroğulları | Çakırmelikoğulları | |
Akatalar | Bilimoğulalrı | Çayloları | |
Akbaşoğulalrı | Börekçioğulalrı | Çıtloları | |
Ahçıoğulları | Babahasanoğulları | Çindoları | |
Ayvazoğulalrı | Bıcıloğulları | Çörütoğulları | |
Alemdaroğulalrı | Biberoğulları | Çarkıoğulalrı | |
Aloğları | Alioğulları | Çakarmalaroğlu | |
Afanoğulalrı | Bezirganoğulalrı | Çördoğları | |
Ağasarlıoğulalrı | Çavuşoğulalrı | Çelleroğlu | |
Ali usta oğulları | Çonoğulları Nizamettin | Çuhadaroğulları | |
Aliçanoğulalrı | Conosmanoğulları | Cıngıroğulları | |
Çıtıroğulları | Elvanoğulalrı | Gedoğulalrı | |
Canikoğulları | Ekizoğulları | Gözükanoğulalrı | |
Cırızoğulları | Eroğulları | Gozmidoğulları | |
Dikmanlıoğulları | Feloğulları | Güloğulları | |
Duranoğulalrı | Fırınoğulları | Gaçaroğulalrı | |
Dboğulları | Karlıbel | Gulaçoğulalrı | |
Delihasanoğlu | Fırgıloğulları | Gasımoğulları | |
Dumanoğulalrı | Fevzioğulları | Gırhasanoğuları | |
Davtaoğulalrı | Furtunoğulları | Goyunoğulları | |
Danacıoğulalrı | Fisiloğulları | Gargınoğulalrı | |
Donubozukoğulları | Fodulahmetoğulları | Göçoğulları | |
Delimustafaoğulları | Gallencoları | Güreşçioğulları | |
Delhasanoğulları | Gadoları | Gurdoları | |
Deresüleymanoğlu | Garipoğulları | Gocasanoğulalrı | |
Dikenoğulları | Güleloğulları | Gogaco | |
Dumanoğulalrı | Güdolaları | Goçoları | |
Düdükçüoğulları | Gübüdoğulları | Gagiloğulalrı | |
Dağıçoğulalrı | Ganderoğulları | Gügünağaoğulalrı | |
Emirosmanoğlu | Gübüdoğulları | Gamburoğulalrı | |
Drambaoğulları | Gagiloğulları | Altungökçeoğulları | |
Eyupoğulları | Giritlişoğulları | Gırosmanoğulalrı | |
Engüroğulları | Gıraçoğulalrı | Göveloğulları | |
Emiroğulları | Gozmidoğulları | Golanoğulalrı | |
Enoğulları | Gantaroğulalrı | Gocaloğulalrı | |
Efiloğulları | Gıgaçoğulalrı | Gümüşalioğuları | |
Ellezoğulları | Gökçeoğulları | Haznedaroğulalrı | |
Efendioğulları | Göçoğulları | Hartioğulalrı | |
Ekizoğulları | Gavasoğulları | Altıneller | |
Ekşioğulları | Göçoğulları | Hocaoğulalrı | |
Elikçioğulları | Gökçeovaları | Haliladioğulalrı | |
Eceloğulları | Gırışoğulları | Hatipoğulalrı | |
Eminoğulları | Govizeoğulları | Hasanpaşaoğulları | |
Emanetoğulları | Gogidizeoğulları | Hacooğulalrı | |
Eneloğulları | Gamburoğulları | Hamaloğulları | |
Evliyaoğulalrı | Genceloğulları | Hekimoğulları | |
Hattatoğulalrı | Kasımoları | Kırcaloları | |
Hacımehmetoğulları | Kukösoları | Keşapoları | |
Hamitoğulları | Küçükoları | Kraloları | |
Hacıkadıoğulalrı | Kocamanoları | Kehoları | |
Hacıoğulalrı | Kırhasanoları | Karcoları | |
Hacı alioğulları | Karaoğlanoları | İbrahimoları | |
Hamzaoğulalrı | Kuyumcuoları | Karahüseyinoları | |
Hacımahmutoğulalrı | Kahyoları | Koçoları | |
Halilefendioğulları | Kocaoları | Katamizeoları | |
Hasanbaşıoğuları | Kavalçoları | Kılıçoları | |
Habipoğuları | Köseoları | Külçüoları | |
Hacıhamzaoğuları | Külünkoları | Kırcaoları | |
Hatipoğulalrı | Küçükalioları | Kurubaşoları | |
Hacıvelioğulları | Külçoları | Kumçuoları | |
Hacıosmanoğlu | Koyunoları | Kuruoları | |
Haceroğulları | Karahisarlıoları | Karahaliloları | |
Halloları | Karamanoları | Köseoları | |
İbiloğulları | Koşnaklıoları | Kürtünoları | |
İmzaloları | Kasımoları | Karaoları | |
İbasoğuları | Kaşkoloları | Kocamustoları | |
Hamzaoğuları | Kovancoları | Karakızoları | |
Hayıroğuları | Kürdoları | Kandazoları | |
İsboları | Kömürcoları | Kovamanoları | |
İsmailoğulları | Küpüçoğulları | Karakulukçuoları | |
İmamoğulları | Keleşoğulları | Karamanoları | |
İnceahmetoğulları | Karahaliloğulları | Kamanoları | |
İneboğulları | Kelömeroları | Kubaloları | |
İnceahmetoğulları | Kutupoları | Karakızoları | |
İnceoğulları | Kahvecioları | Karahüseyinoları | |
Kallencooğulları | Kutucoları | Kösoları | |
Kadıoğulları | Kandazoları | Koçoğlu | |
Kalafatoğulalrı | Kefeloları | Kocaloları | |
Mehemetoğulları | Karavelioları | Karaalioları | |
Kulaçoğulları | Korgaçoları | Küçükmahmutoları | |
Kocasanoları | Keliçoları | Karahasanoları | |
Köroları | Kalaycıoğlu | Kadıaskeroları | |
Kazmaoları | Müezzinoları | Potoları | |
Kahyoları | Meletoları | Romanoları | |
Kurucoları | Metioları | Şifoları | |
Kırıoları | Müftüoları | Şıhmanoları | |
Kargoları | Midamoları | OSMANOĞLU | |
Kocayitler | Nuhoları | Sağıroğlu | |
Kıraçoları | Nasuhbeyoğulları | Şerbetçioğlu | |
Kadınoları | Oruzoları | Sakaroğlu | |
Kocahaliloları | Ostoları | Sinoploları | |
Longaları | Omaroları | Şabanoları | |
Lazoları | Odabaşoları | Şemokoları | |
Karadeniz | Öğmecoları | Soytaroları | |
Leventoları | Ömeroları | Şeyhoları | |
Lökoları | Öksüzoları | Şamloları | |
Küçükyusufoları | Omaroları | Sofoları | |
Melikoları | Öksüzoları | Sıldıroları | |
Makaroları | Öküzcüoları | Sabuncoları | |
Mollaları | Ömerimoları | Şemukoları | |
Manaroları | Pamukçuoları | Sivazoları | |
Memişoları | Paşoları | Sinankadıoları | |
Müderrisoları | Pasaloları | Şıhlıoları | |
Mızıroları | Pehlivanoları | Şahbazoları | |
Musluoları | Poturoları | Şahmelikoları | |
Murtazoları | Padaroları | Sakoları | |
Musabaşoları | Postoları | Siviçoları | |
Müftoları | Poyrazoları | Sıldıroları | |
Manoları | Pazarcoları | Şatıroları | |
Meyremoları | Palazoları | Şimşitoları | |
Mehteroları | Palancaoları | Şellioları | |
Maraşloları | Piroları | Salihoları | |
Mıçıkoları | Pillioları | Şamize | |
Marangoları | Ramadanoları | Samgosalı | |
Meletlioları | Postoları | Şairoğlu | |
Mollameroları | Şemokoları | Şahinoğlu | |
Macaroları | Sülümanoları | Şenoluları | |
Şıhlıoları | Şanoğulları | ||
Sarıhüseyinoları | Uzloları | ||
Sarısinoları | Üçgüloğulları | ||
Sarısinoları | Usluoları | ||
Şepçioğulları | Umurolar | ||
Solakoları | Urusoları | ||
Şamloları | Uncoları | ||
Tekkeoları | Uzunhüseyinoğulları | ||
Töngelçoları | Veliefendioğulları | ||
Tokatlıoları | Vonalioğulları | ||
Tarkçıoları | Velioları | ||
Toramanoları | Veziroları | ||
Telçoları | Varol | ||
Tömçoları | Yazıcıoları | ||
Türkmenoları | Yayloları | ||
Töngüloları | Yağçıoları | ||
Tiryakioları | Yetimoları | ||
Tataroları | Yamakoğulalrı | ||
Tahiroları | Yıldırımoğulları | ||
Tıkıçoları | Yüzbaşıoğulları | ||
Torunoları | Zaloları | ||
Topçoları | Zekiroları | ||
Topaloları | Zıpıroları | ||
Tataroları | Zincirlioları | ||
Tentolar | Zıldıroları | ||
Tıkılolar | Yaramadoları | ||
Tokulolar | |||
Talpoları | |||
Tahsinoları | |||
Topuzoları | |||
Talpoları | |||
Topaloğulları | |||
Tomakinoları | |||
Uzunömeroğulları | |||
TABİAT VARLIĞI İLAN EDİLEN YOROZ TEPESİNDEN ORDU'YA BAKIŞ
ORDU DA LAKAPLARDAN BAZILARI
|
|||||||
1 | ACEM MURAT | 21 | BOMBOŞ TANER | 41 | ÇEREZ AHMET | ||
2 | AGUBAT YUSUF | 22 | BÖCEK MESUT | 42 | ÇETE CEMAL | ||
3 | ALBAY YUNUS | 23 | CANAVAR HASAN | 43 | ÇITIR DURSUN | ||
4 | ALTIN DİŞ CEMİL | 24 | CART NİYAZİ | 44 | ÇITKIRILDIM MEHMET | ||
5 | ALTINDİŞ OSMAN | 25 | CAZGIR AHMET | 45 | ÇİKO CEMAL | ||
6 | AMİGO ZEKİ | 26 | CECCAL OSMAN | 46 | ÇİKOLATA GÜNER | ||
7 | ARAP OSMAN | 27 | CEK ALİ | 47 | ÇİL FERİT | ||
8 | ATKAFA TAHSİN | 28 | CESET ZAFER | 48 | ÇİNGEN NURİ | ||
9 | AVAZ FAHRİ | 29 | CESET ZAFER | 49 | ÇİVİ ORHAN | ||
10 | AYAK REMZİ | 30 | CIBIL MEHMET | 50 | ÇOLAK ÖMER | ||
11 | AYI NİHAT | 31 | CİMCİK HASAN | 51 | ÇULLUK MUSTAFA | ||
12 | AYIBOĞAN REMZİ | 32 | CİMCİM SALİ | 52 | ÇUVAL ADNAN | ||
13 | AYICI LÜTFÜ | 33 | CO İSMET | 53 | DALGIÇ MUHİTTİN | ||
14 | BADİ BÜLENT | 34 | CULUK RASİM | 54 | DAN DUN NACİ | ||
15 | BAY HAMDİ | 35 | ÇAKAL TURGAY | 55 | DAYI MUSTAFA | ||
16 | BAZLAMA ŞAKİR | 36 | ÇAMUR ŞEVKET | 56 | DEĞNEK AHMET | ||
17 | BERBAT AVNİ | 37 | ÇARLİ İLHAN | 57 | DELİ MUHARREM | ||
18 | BERDUŞ MUSTAFA | 38 | ÇATLAK HÜSEYİN | 58 | DELİ NACİ | ||
19 | BİDİLİK BÜLENT | 39 | ÇAVUŞ NURİ | 59 | DEMOKRAT CELAL | ||
20 | BOĞA ERTAN | 40 | ÇEÇE AHMET | 60 | DEVE CENGİZ | ||
61 | DIGIL MUSTAFA | 81 | GENÇ OSMAN | 101 | KANCA AHMET | ||
62 | DİNAZOR METİN | 82 | GINA SALİ | 102 | KARA MAHMUT | ||
63 | DUBARA SELAHATTİN | 83 | GOSTİL SABRİ | 103 | KATIR YUSUF | ||
64 | ECEVİT MEHMET | 84 | GOZAK ALAADDİN | 104 | KAYMAKAM EROL | ||
65 | EFASANE İSMAİL | 85 | GÖBEK NİZAM | 105 | KEDİ İSMET | ||
66 | FAKİR AHMET | 86 | GÖDEN FARUK | 106 | KEKEZ İHSAN | ||
67 | FANTOMA SADETTİN | 87 | GULİ BURHAN | 107 | KEL ALİ | ||
68 | FATALİST AHMET | 88 | GUSKONMAZ OSMAN | 108 | KELEBEK MUSTAFA | ||
69 | FIÇI FAHRETTİN | 89 | HART HART HARUN | 109 | KEMRE YÜKSEL | ||
70 | FORTİK İLHAN | 90 | HEREDOT MAREM | 110 | KEPÇE AYHAN | ||
71 | GABARA MUHSİN | 91 | HOROZ MEHMET | 111 | KEPÇEKULAK İBRAHİM | ||
72 | GABİZ OSMAN | 92 | HÖLLÜK MEMET | 112 | KERPİÇ MEHMET | ||
73 | GAMMAZ FİKRET | 93 | İSKATÇI TURGUT | 113 | KESE SALİH | ||
74 | GASNAK DURSUN | 94 | JANDARMA İSMAİL | 114 | KESME MUZAFFER | ||
75 | GAVUR İMAM | 95 | JARJÖR MEMET | 115 | KIL ŞÜKRÜ | ||
76 | GAVUR ÖMER | 96 | JİLET ORHAN | 116 | KILÇIK UĞUR | ||
77 | GAZAN HÜSEYİN | 97 | KABAK RIFAT | 117 | KILLI ADEM | ||
78 | GEBEŞ HÜSEYİN | 98 | KAFKAS ZİYA | 118 | KINALI YILMAZ | ||
79 | GEBİŞ MEVLÜT | 99 | KALAFAT NECMİ | 119 | KIR HAFIZ | ||
80 | GEME SALİH | 100 | KAMYON NADİR | 120 | KIYMALI DURSUN | ||
121 | KIZ SALİH | 161 | LAZ YAŞAR | 181 | PAPAZ FİKRET | ||
122 | KOÇ İSMAİL | 162 | MACAR OSMAN | 182 | PEPE HÜSEYİN | ||
123 | KOL AHMET | 163 | MAL AYDIN | 183 | PERUK NECAT | ||
124 | KOLİ SEZER | 164 | MALAK YENER | 184 | PİÇ ORHAN | ||
125 | KOMANDO ÖMER | 165 | MAYK CEMİL | 185 | PİÇ ORHAN | ||
126 | KOMSER KEMAL | 166 | MEME ZİYA | 186 | PİLİÇ NECMİ | ||
127 | KOT AHMET | 167 | MIDIK MEHMET | 187 | RACON KEMAL | ||
128 | KOT OSMAN | 168 | MIYMINTI MUSTAFA | 188 | RÜZGAR MEMET | ||
129 | KÖFTE ÜMİT | 169 | MİNİKKUŞ KADİR | 189 | SAĞIR OSMAN | ||
130 | KÖPEKÇİ TURGUT | 170 | MOLLA HAİLİ | 190 | SAKA SELAMİ | ||
131 | KÖR ALİ | 171 | MOLLA KADİR | 191 | SAKO | ||
132 | KÖRÜK ÖMER | 172 | MUHTAR AZMİ | 192 | SARI HALİL | ||
133 | KÖS ÖMER | 173 | NABER AHMET | 193 | SEKİZ MEHMET | ||
134 | KURU KENAN | 174 | NATO EKREM | 194 | SEPETÇİ HÜSEYİN | ||
135 | KUŞ TEMEL | 175 | ONBAŞI DURSUN | 195 | SIRIK HALDUN | ||
136 | KUŞKONMAZ OSMAN | 176 | ÖCÜ ÖMER | 196 | SİNEMACI ÖMER | ||
137 | KUYRUK AHMET | 177 | PALA CEMAL | 197 | SİVRİ DURSUN | ||
138 | KÜÇÜK HASAN | 178 | PALASKA YÜKSEL | 198 | SOSYETE BAHTİYAR | ||
139 | KÜLEĞEN ALİ | 179 | PANİK MUSTAFA | 199 | ŞAİR ALİ | ||
140 | LAZ YAŞAR | 180 | PANİK ÖMER | 200 | ŞAPALAK DURMUŞ | ||
201 | ŞAPALAK ŞAKİR | 221 | TOPAL SELAMİ | ||||
202 | ŞELEK TURGAY | 222 | TORİK NECMİ | ||||
203 | ŞİŞ KEMAL | 223 | TORUN MEMT | ||||
204 | TABANCA İHSAN | 224 | TOSBAĞA GÜNER | ||||
205 | TAK TAK MEHMET | 225 | TOSTOS MEHMET | ||||
206 | TAKOZ AHMET | 226 | TRAŞÇI OSMAN | ||||
207 | TAKOZ TAHSİN | 227 | TREN YUSUF | ||||
208 | TAMTAM NECDET | 228 | TURŞU KEMAL | ||||
209 | TARZAN MUSTAFA | 229 | UFAK ENGİN | ||||
210 | TAŞ HASAN | 230 | USTURA KEMAL | ||||
211 | TAVUKÇU İBRAM | 231 | VARYEMEZ AHMET | ||||
212 | TAVUKÇU TAYYAR | 232 | YAĞLI MUSTAFA | ||||
213 | TAVUKÇU TAYYAR | 233 | YALAŞ İNGİLİZ ÖMER | ||||
214 | TİFİ NECDET | 234 | YAN ALİ | ||||
215 | TİPİ TİP ENGİN | 235 | YENGE TILMAZ | ||||
216 | TOKİL FARUK | 236 | YUNUK ERDEM | ||||
217 | TOLO UĞUR | 237 | ZONTİ AZMİ | ||||
218 | TOPAL CELAL | 238 | DELİ FATMA | ||||
219 | TOPAL FUAT | 239 | ÇONO ÜZEYİR | ||||
220 | TOPAL MESUT | 240 | ÇONO EYUP | ||||
Nizamettin Mahallesi
Nizamettin caddesi Mevkiisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder