AFETLER / SEL - ORDU YANGINI ÇAMBAŞI YANGINLARI TRABZON GÖÇÜ









                       1883 ORDU BÜYÜK YANGINI ÖNCESİ VE SONRASI

1883 yılı Ordu Yangını tarihinde Orduda 1000 civarında  hane ve 5000 civarında nüfus vardı. Mahalle olarak ta Şimdiki  adı ile Zaferi Milli Mahallesi (Ermeni Mahallesi ) ile Düz Mahalle yerleşim yeri idi. Selimiye Mahallesi ve Bucak Mahallesi kalabalık değildi. Düz Mahallede manifaturacılar, bakkallar, eczane, fırınlar vardı. Şimdiki şadırvanın olduğu yerde  Pazar yeri kurulurdu. Köylüler saldan gelir Kozmooğlu Kostantin , ve Karabaşoğlu Hanı Hanlarda yatar, Çarşamba günü pazarı yapar Yorağa Mağazası ve Kadirağa Fırını gibi yerlerden alacaklarını alıp köylerine geri dönerlerdi.

Ordunun bugünkü yerinde 1800 li yılların başında Ordu diye bir yer yoktu. Buralar Ormanlık, çalılık, çayırlık, bataklık idi. Meralar boldu. Şimdiki Eskipazar da yerleşim vardı ve adı Bayramlı Kasabası idi. Bugün burada Meşhur Eskipazar Camii , mezarlığı bulunmaktadır. Buranın halkı Orduyu  kereste deposu, hayvancılık için mera, ürün için tarla  olarak kullanıyordu. Mal sahipleri malını korumak ve işleri daha iyi yapmak için orduda da yapılar yapmaya başladılar. Zamanla cadde ve sokaklar oluştu. Ancak çok bakımsızdı. Yağmur yağınca  çoraktan geçilmez, sıcakta tozdan durulmaz, yapılar ahşap ve düzensizdi. Tarlalar prinç ekimi ile  sivrisinek yuvası ve dolayısıyla sıtma derdi ile durulmaz haldeydi. Şimdiki belediyenin olduğu yerlerde tek tük evler, binalar vardı. Tahıl pazarının olduğu yer bataklık, adam boyunda sazlık ve avcıların  ördek avladığı yerdi. Unkapanı denilen bir yerde  mısır, fasulye, ceviz, un, armut satılırdı. Burasıda Adliye binasının yanındaydı.(Alipaşazadelerin Konağı )

Şimdiki Kültür Sanat Merkezi, Öğretmenevinin olduğu yerde Mezbahahane vardı. Sahilde tahtadan barakalarda satılırdı. O zaman sahil yolu yoktu, sahil dedimse denizin kenarına yakın yerlerde barakalar vardı.

Şehirde ilk lokanta  Zaloğlu Osman Ağanın lokantası idi. Şimdiki Pazar yeri ve etrafı mezarlıktı. Mezarlık kalkınca Millet Düzü diye alan  doğdu.Mezarlık Şimdiki  Orta Camiden Şimdiki Öğretmen evinin yanına kadar yani mezbahaya kadar  giderdi. Mezarlığın bitiminde Düz Mahallede Hırıstiyan evleri bulunmaktaydı. Şu anda  Ordu spor kulübünün yanında  7 tane türbe durmaktadır. Selimiye Mahallesi sınırları içindedir.

Hükümet Binası şimdiki Askerlik Şubesi yanında idi ve  saray denirdi. Bu gün bu mahalle  Saray Mahallesi denmektedir.

Kasapların bulunduğu yerde ayrıca Meyhaneler vardı. Balık, hamsi ızgarası yaptırılır, şarap ve rakı içilirdi. Yolcuoğlu Meyhanesi meşhurdu. Buraya genellikle üst tabaka , zengin kişiler gelirdi. Arada Anadoludan saz şairleri gelir atışmalar yaparlardı. Karagöz oyunları da olurdu. Köçekler , İlçelerden gelen pehlivanlarda  güreşler tutarak ayrı eğlenceler olurdu. Hamam düzü, Millet düzü  şenlikleri halkı şenlendirirdi.

İki tane büyük Camii vardı. Yalı Camii ve İbrahim Atik Paşa (orta camii)  ve Hacı kadir ağa çeşmesi  ile Maviş Çeşmesi vardı.

Ordu O yıllarda deniz seviyesinin altında olduğundan deniz arada bir şehre baskın yapar, Saray Hamamına kadar su içinde kalırdı. Bu durumda Ordunun  çamur, çorak içinde kalmasına sebep olurdu. Fırtına  ne kadar devam ederse çile o kadar devam ederdi. “ Büyük Ordu Yangınından sonra yeni yerleşimde  Ordunun bu kısımları takıl sazlığı  kumla dolduruldu.”

Şehirde eczane yoktu. Kinin ve bazı ilaçlar belli bir kimseden ( attar ölmezoğlu adlı dükkan ) temin edilirdi. Kostaki adında bir doktor vardı. Sıtma ilacı Kinin en değerli ilaçtı. Sivrisinekler bataklıkta,şimdiki Akyazı , Melet havzasında  yetiştirilen prinç tarlalarında sivrinekler  ürer halkı  ızdırap içinde bırakırdı.

1800 li yıllarda eğitimde zayıftı. İki tane ilk islam mektebi vardı ki Kuran ve Elifba okutulurdu.

 Bir Ermeni ve  üç tane de Rum mektebi vardı.  Muallimler seyyar gezer Hafızlardı. 6 Ay çalışırlardı. Şehirde bir de medrese vardı.  

Yine 1800 lü yıllarda Keçiköy sakin, ormanlık, bağlık, 250 hanelik civarında bahçelik yerdi. Çok meyve bahçeleri vardı. 

Ybu yıllarda Ordu yazın kalınabilecek yer değildi. Sıcak, toz- toprak, çekilmez haldeydi. Halk yazı çambaşında geçirirdi. Çambaşı  bir şehir gibiydi. Ticaret canlıydı. 1800 civarında  hane vardı. Hükümet  resmi daireler bile  çambaşındaydı. Bir kaymakam vekili dışında kimse Ordu’da kalmazdı. Hapishane bile giderdi. 1300 yılına kadar ( 1883 ) bu böyle devam etti. 

Görüldüğü gibi ürünler arasında fındık geçmedi. Ordu Fındıkla  büyük Ordu Yangınından sonra  tanıştı. Ordu Zaten her şeyini belki Büyük Odu Yangınına borçludur diyebiliriz.  Büyük nakliyatlar deniz yoluyla yapılırdı. Karayolu  hiç yoktu. Küçük yelkenliler  hamallar ticaretin elemanlarıydı. Ticaret  Rusya odessaya  yük taşır oralardan gaz, buğday unu getirirlerdi.

Bir okka yağ 5 kuruş,  1 okka şeker 90 para, 1 okka ekmek 43 para, 1 teneke gazyağı 12 kuruş,  bir bakraç yoğurt 50 para, 1 okka cevişz 60 para, 1 okka fasulye 50 para,  1 batman mısır unu 4 kuruş, 1 batman buyday unu 10 kuruştu.

Bu durum 1882 yılı Büyük yangına dek sürdü. Halk Orduda yaşayamaz olunca yazın tüm halk olarak Çambaşı ve Karagöl Yaylalarına çıkmak zorundaydı. Mayıs başında yayla göçü başlar, ekim Ayında tekrar Orduya gelinirdi. Ordunun 4-5 ay sessizliği sessizliği bozulurdu.

İşte büyük Ordu Yangını böyle Ordunun boş olduğu bir ramazan yaz ayında çıkmış, bir gün bir gece devam etmiş, orduda bulunan  kişiler Boztepe Sırtlarına çıkarak seyretmekten başka bir şey yapamamışlardı. Milletin yaylada oluşu  can kaybını önlemişti. Sadece  Hamidiye Cami ile İbrahim Atik Paşa Camii yanmamıştır.

Yangından sonra Şehrin imarı için devlet tarafından Horasanyan adlı bir kimse görevlendirilmiş, eski dükkan sahipleri de dinlenerek  şehir taslağı yapılmış taştan evler, dükkanlar yapılmaya geçilmiştir.

KİMBİLİR “BÜYÜK ORDU YANGINI “ ORDU  İLİNİN KURULUŞU GELİŞİMİ AÇISINDAN HAYIRLI OLMUŞTUR.

1883 YANGINI VE  ORDU

1883 Yılında Ordu Büyük Ordu Yangınını yaşamış şehir 2 gün boyunca yanmıştır. Halk Çambaşında olduğu için ölüm olmamıştır. Belkide Bu yangın Ordunun imarı için vesile de olmuş olabilir. O sıralar Ordu küçük Köy biçiminde ahşap küçük yapılara sahip  , plansız yaşama alanıydı. Deniz seviyesinde alçak olduğu için en küçük deniz taşmasında, Yağmurlarda Boztepeden inen sularla göl bataklık haline gelen bir tarlaydı.

1868 yılında Orduda Belediye kuruldu.Bucak Adı da Ordu oldu.

Kazada 2 şadırvan, 3 hamam, 4 medrese, vardı. Nufus olarak 9111 müslüman, 2626 rum, 1991 ermeni vatandaş olarak 13728 kişi vardı. Ordu kazasında Boztepe eteklerinde Zaferi Milli Mahallesi,Ermenilerin yaşadığı Mahaleydi. Düz Mahallede,  Taşbaşında Rumlar yaşıyordu.  Elmalık Mahallesi ise halkı karışıktı.

1883 yangınından sonra Ebniye Kanunu ile şehir imarı başlar. Trabzon Valisi Sururi Paşa Mustafa Efendi, Mühendis Çıngıryan Efendi  18 m cadde ve 12-14 m sokak genişliği biçiminde bir şehir planlaması yaparlar. Bu yıllarda sadece yakında keçiköy meyvelik, temiz, sakin yerdi. 250 civarında hane vardı. Şehrin burada kurulmasını isteyen kurul üyeleri olsa da ileride şehrin büyümesi de göz önüne alınaark Ordu yine aynı yanan yerin düzenlenmesi kararı kılındı. Çambaşı yaylasıda ordudan daha kalabalıktı. Her şey çambaşındaydı. 1800 hane ile bir şehri andırıyordu. Ordu 1883 e kadar Taşınıp durdu. Şimdi ordunun imarı başlıyordu.

 Dere islahları, kanalizasyon çalışmaları , su isale hatları,yolcu ve yük iskeleleri yapımı hızlandı.  Katırcıoğlu Mustafa Ağa, Felekzade Süleyman Efendi, Şair Tıflı  zamanlarında çalışmalar devam ettirilmiştir. Süleyman Felek Şehrin Kurucusu sayılır.

Takıl denilen yer sazlık alandı. Bol sinek üretirdi. Sıtma kol gezerdi ve Millet Kinin peşindeydi. Orta camiiye kadar uzanırdı. Pazar yerleri Şimdiki Osman Paşa şadırvanın yanında kümelenmişti.  Takıl kurutulunca zahşre satış alanı oldu. Unkapanı adını da aldığı söylenir. Mezbahane şimdiki Kasaplar sokağının deniz tarafındaydı. Hamamın yanı.  Burada pavyon, eğlence yerleri gazinolar bulunurdu. Mezbahanın yeri bugün Halk Evi, Öğretmen evidir.

Şimdiki millet düzü deniz seviyesinden iki metre alçak olması nedeniyle devamlı su altındaydı. Belediye başkanı süleyman Felek herkesi göreve çağırıp takıl tarafını  doldurma  çalışmaları yaptı. Ordulu gençlerde bir süre sonra  kızaklarla vagonlarla taş ve çakıl taşıyarak Millet düzü denilen yeri doldurup alanı kazandılar ve orada yıllarca ve aylarca sportif faaliyetler , panayırlar, güreşler, bayramlar yapıldı. Bayramlar ve siyasi söylemlere şahit olundu.

Halkın Pazar yeri olarak yıllarca hizmet etti. Bu yüzden Adı MİLLET DÜZÜ oldu.  Bugün siyasi ve rant yüzden bakımsız haldedir. Yapılmayı düzenlenmeyi bekliyor.

 

İki büyük camii  Atik İbrahim Paşa ( Orta cami )  ve Aziziye ( yalı) camii vardı ve bunlar yangından zarar görmemişlerdi. Takılın sazlık alan olması Orta camiyi 2 günlük yangından Korumuştu. Öteki Cami Hamidiye Cami idi. Hamidiye cami1862 de yapılmaya başladı. Ancak 1982 de Kaymakam (Mir) Mehmet Bey tarafından bitirilmiştir.


                                    ORDUDA SEL OLAYLARI

14-15 Haziran 973 günlerinde Ordu genelinde büyük sel afeti olmuştur. Ordu Valisi  Ali Rıza AYDOS ve Başbakan Naim TALU   felaketlerle ilgilenmiş halka  yardımlarda bulunmuştur.

Bu sellerde Bolaman ve elekçi köprüleri yıkılmış Ordu Samsun Karayolu kapanmıştı. Ayrıca ordu Ulubey, Fatsa Aybastı yollarıda ulaşım kapanmıştı. Samsun Ordu yolunda balıkçı takaları otomobil taşımışlardır. Kişibaşı 250 lira ücret  talepedilmişti. Ayrıca Hasan Uğurlu Barajı tünellerini de su basmış işçiler felaketten kurtarılmıştır.

30 Haziran 1973 günü de Ordu Merkezde ve Fatsa’da sel olayı yaşanmış , Orduda Hamamderesi, Aziziye, Zaferi Milli  dereleri taşmış Ordu düz mahalle, çarşı ve sahil yolu sular altında kalmıştır. Alt şebekeler bozulmuş, kanalizasyonlar patlamıştır. Elektrikler kesilmiş, halk sabahlara kadar enerjisiz kalmıştır

Afet İşleri Genel Müdürlüğü Fatsa İlçesine 20 ton un, 5 ton peynir ve 50000 lira nakit göndermiştir.

Bu olaylarla beraber DSİ çalışmaları gündem olmuş dere ıslah çalışmaları istenmiştir.

12 Haziran 1975 SEL OLAYI

12/6/1975 Perşembe günü yine Ordu Merkezde büyük sel olayı meydana gelmiş, Efirli ve Ağcaova dereleri taşmış etrafa zarar vermiştir.. Samsun Plakalı bir araç denize kadar sürüklenmişti.

.  Efirli mıntıkasında iki köprüde yıkılmış, açılan tali yollarla ulaşım köylere Perşembe İlçesine Sağlanmıştır.

Ordu Merekzde 150 den fazla ev ve işyeri sular altında kalmıştır.

Taşan Melet suyu Kayabaşı Köyünü basmış mağdurları 15 e yakın kimse mahsur kalmış, Merzifondan gelen helikopterlerle kurtarılmıştır.



                        ÇAMBAŞI YOLCULUĞU  HAKKINDA BİLGİLER





                 1800 li yılların ortalarından sonra Ordulu tecirlerin  Çambaşı ile mutlaka irtibatları ve iki taraflı iş yerleri vardı. Çünkü hayvancılık ve sonucundaki  üretimler Çambaşında karşılanmak zorundaydı. Yaz olduğu zaman tüm Ordu Çambaşına taşınırdı. Çambaşında  bir şehirde olması gereken her şey; manifatura , çuhalar, pazenler, basmalar, yine yerli dokumalar,  kısaca lazım olan her şey burada vardı. Bu yüzden Çambaşı yolculuğu önem arzediyordu. Ancak  Ulaşım atlarla, Katırlarla ve yaya olarak yapılırdı. Bu durumda da  yollarda bir çok hanların olmasına  gerek duyuluyordu. Gerek yayalar, gerek at ve katırlarla taşımada bu hanlarda kalınırdı. Her han ayrı özellikteydi. Bazı hanlar zengin elit tabakaya hitap eder, fakir, köylü kalamazdı. Bazı hanlar sadece hayvanlara ayrılır burada nalbantlar, ve koşum tamircileri bulunurdu.

                1895 yılından sonra Çambaşı yolu için devlet çalışmalar başlattılarsa da pek başarılı olamadı. 1950 yılı öncesinde yolculuk ve taşımacılık at ve katırla yapılırdı. 150 okkalık yükü taşıyabiliyordu. İlk han Şimdiki Katırcıoğlu sapağında ve hemen ilerisinde Civil  ırmağı kenarında idi.Katırcıoğulları tarafından işletiliyordu.  Sonraki Bayadı Köyü Kuşgediğinde idiki hemen yanında Jandarma karakolu vardı. Bu handa çevre köylerinin hanıydı ki ; çevre köylerinin de ürettiği  yumurta , süt, yoğurt, ürünlerin burada toplanıp  Orduya götürülmesi sağlanıyordu.

Diğer bir Han Kabadüz de bulunmakla ; burada genellikle eş dost, ahbapların, elit tabakanın  kaldığı handı. Kabadüze yakın köylerden çambaşına gitmek isteyenlerin toplandıkları başka Gozmidoğlu ve zikiroğlu hanları vardı. Bu yolcular buralarda toplanır hazırlıklarını yapar topluca Çambaşı yolunu tutarlardı.


ÇAMBAŞI YOLUNDA


ÇAMBAŞI'na ilk araç varınca Halk Bayram etmişti



ÇAMBAŞININ İLK KAMYONLARINDAN



Kabadüzden sonra dik yokuş olan bir yerde Dik Döşeme  denilen yerde bir handa vardı ki burada hayvanlar dinlendirilirdi. Yine Bakacak ile Yokuşdibi arasında Yolaydın denilen Mevkiide bir han daha vardı ki elit tabaka ve köylerden gelen yolcuların kaldığı, faydalandığı yerdi.Yokuş dibindeki hanlar daha büyük ve konforlu idi. Hayvanlar doyurulur, ihtiyaçlar giderilir, dik sarp yollara  girilirdi. Deli Ahmet hanı, bu handa misafir değil hayvanlar ağırlanırdı. Bıyıkoğlu Mehmet Ağa ve Köksalların hanı belli kişiler hizmet ederdi. Sıviçoğlu Hasanın hanı , Tıkıloğlu Kuru Yusuf hanı vardı ki bakımlı hanlardı. Zenginler ve yörenin ağaları  kalırdı. Yokuş başında Çapkınsay  mevkiinde 2 tane han vardı.Oflunun Hanı, Çapkınsay Hanı denilen han vardı. Bu hanlarda bir zamanlar eşkıyalar kalmışlardı. Bu hanlara genellikle yayla dönüşünde  kalınırdı.



                 Burada 500 metre uzakta  taş bir bina olarak jandarma karakolu da bulunmaktaydı. Ancak jandarma yetersiz oluşundan dolayı etkisiz kalıyordu. Burada bir diğer han vardı ki burada Abdurrahman Hoca tarafından kuran öğretimi yapılırdı. 

Yokuşdibinin önemli hanlarından biri Rızvanın hanı adlı handı.Bu han Pazar günleri özellikle kalabalıklaşırdı. Hemen yanında çarşı, lokanta, nalbant gibi iş yerleri vardı.

Yokuşdibinin en büyük hanı Rızvanın Hanı adlı handı. Hanın yanında bakkal,kahverhane, nalbant, demirciler ve yiyecek olarak,süt, peynir, kaymak, yumurta, bal bulunurdu ki herkesin ihtiyacı karşılanabilirdi. Bu yüzden Yokuşdibi çok işlek bir yerdi.

Yokuşdibinde  bir başka handa Del Mustafanın Hanı adlı bir han vardı.Bu hanın etrafında da patates tarlaları , yakacak ormanları vardı.Bu hanın tam karşısında balkonlu bir han vardı ki bu han Cumhuriyetin ilanından sonra bir süre Nahiye Müdürlüğü olarak kullanılmıştır.

Turnalık obası Kotanaya yakınlığı ve Çambaşı yolu üzerinde olması dolayısiyle  önemli bir yerdi. Ancak buradaki Hanlar diğer hanlar gibi çok önem arzetmiyordu. Çünkü Çambaşına 3-3,5 saat gibi az bir süre kalıyordu. Burada Ünyeli Kavrazlı adlı bir han’da  Bu yörenin en iyi nalbantçısı vardı.

Çambaşı 18. Yy ortalarından itibaren Canlılık gösteren yerleşim yeri idi. Burada yüzlerce evler, büyük çarşı, Fırınlar, kahvehaneler, demirciler, nalbantçılar vardı ve büyük kasaba  haline gelmişti. O yıllarda  her şey atlarla yapılırdı, katırlar taşımacılıkta gerekliydi. Üretilen yumurta, peynir, yünler, patatesler katırlarla taşınırdı. Bir katır yada iyi bir at 250-300 kg yükü Orduya taşıyabilirdi. Bu canlı hayat 1950 yıllarına kadar sürdü.

Çambaşı 1913 yılında büyük yangın çıkmış tamamen yanmıştır. 1915 yılında büyük bir han yapılmış, Çambaşına çıkan misafirlerin kaldığı bir gazinosu da vardı. Ancak bir suikast sonucu yıkılmıştır.



ORDU ÇAMBAŞI ve ÇAMBAŞI YANGINLARI



Çambaşı 1900 yıllarda;  Kaymakamlık, Okullar, Hapishane, Kiliseler, Camiler, Sağlık kurumları gibi yapılara sahip bir yerdi.



Çambaşı yine 1900 yıllarında  Ordu Kazasının yazlık yeriydi. Sadece Ordu Kazası değil çevre kazaları, köyleri, Giresun, terme, Niksar, Çarşamba, Fatsa, Ünye, Tokat, Karahisar halkıda buraya gelir yaz boyu yerleşim vardı.



Çambaşı yolculuğu çileliydi.

Ordu yönetim Kadrosu toplu halde 

Ordu hava şartları nedeniyle Mayıstan eylül ayına kadar Çambaşına taşınırdı.
Hatta Rus Savaşında Trabzon Valiliği bile Çambaşına taşınmıştı.



1904 yılında  Padişah tarafından Çambaşı Trabzon Vilayetine bağlı olarak Panayır yeri olarak ilan bile edilmişti. Bu panayırda 370 dükkan, 1800 hane ,8 tane Han ,15 adet fırın, 17 tane de kahvehane bulunduğu rivayet edilmektedir. Yaz ayları nüfusu 30—40 bin kişiyi bulmakta olduğu  anlatılmaktadır. Osmanlı Rus Savaşında Trabzon Valiliği bile kısa bir süreliğine Çambaşına taşınmıştır. " Şavaşta şehrin boşltılması durumu olmuş Vilayet Orduya taşınmış ancak; Yaz aylarında tüm Ordu Çambaşına taşındığından  Vilayet evrakları ve vali de Çambaşına taşınmıştır." Büyüklerimizden böyle dinledik.



Çambaşı Yaylası Eylül 1904 yılında büyük bir yangın geçirmiş, Zaman yaz sonu olduğu ve nüfus şehir göçtüğünden olsa gerek can kaybı olmamış  maddi hasar olup, 306 dükkan , 80 ev yanmış olup  o zamanın parası ile 60 bin lira zarar tespiti yapılmıştır. Peşinden KOTANI( ŞİMDİ Derinçay Köyü )Ormanlarından kesilen ağaçlarla 150 dükkan yapılmış yaşama devam edilmiştir.



Ne yazık ki Mayıs 1919 yılında Yakofoğlu Timyos adında vatandaşın kahvehanesinde bir yangın çıkmış  çambaşında 200 kadar ev,bina yanmıştır. Bu yangından da 10 bin lira zarar oluşmuştu.

ORDU ÇAMBAŞI YOL ÇALIŞMALARI



1936yılında Yolda kullanılacak araç-gereçler için ( dinamit, barut ) zenginlerden para toplanması kararlaştırıldı. Melet ile Kabadüz arası çalışmaları hız kazanmıştı. Yol çevre köylerine de  para salması atılmıştı.



1938 Yılında  Vali Bekir Baran  Çalışmalara el koymuştur. Çambaşı yolu aynı zamanda 10 pare köyün yolu idi. Köyler yolu paylaşmışlar her köy kendilerine düşen kısımları  var güçleriyle çalışıyorlardı. Toplam 1500 kadar çalışan vardı. Yol çok önemliydi. Halk ürettiğini orduya ulaştıramıyor, köylüler ihtiyaçlarını  karşılayamıyordu. Bu yol ayrıca Mesudiye yi  Orduya bağlayacaktı.



Bu kadar işlek bir ticarete sahip olan Çambaşı yolu için çalışmalar yapılmamış mıdır. Yapılmıştır tabii ama o günkü şartlarda makine, para , araç gereç yoktu. Her iş insan emeği ile yapılıyordu. Halk zaten fakirdi. Arazi  sarptı kolay geçit vermiyordu. Karadeniz yağışlı idi. Yapılanlar da kısa süre sonunda  bozulup gidiyordu. Hatta yapılan yol bazı kişilerin de işine gelmiyordu.



Devletin gücü de yetmiyordu. Bu bakımdan köylülerle toplantılar yapılıyor, maddi yardımlar yanında iş gücü sağlanmaya çalışılıyordu. Bu toplantıdan sonra köylülerden  araç-gereçlerini alanlar  çalışmalara başladılar. Binlerce amele gece-gündüz çalışmalara katıldı. Bu arada ordu zenginleri  bazı giderleri benzin ve saireyi (barut, dinamit, kazam, kürek ) karşılamak için para tahaddünü  verdiler. Ancak bu tahadünü yerine getirmediler.



Çambaşı yolu için 1932 yılında ordu Valiliği  özel idare ile yolu başaramayacağını anlayınca Vali Nazif Bey dereyolu ve Çambaşı yolu çevresindeki köylerin muhtar ve ihtiyar heyetleriyle Ulubey de toplantılar yaptı.



1945  Yılında çambaşı yolu için Civil ırmağı ile Bayadı köyü arasındaki yolun yapımı çalışması için valilik ( vali Saip Okay )  yol yapım çalışmalarındaki görevlilere  takdirname Belgesi vermiştir. Bu belge ilk ve son belgedir.



İkinci Dünya savaşı çıktığında her şeyi etkilediği gibi Çambaşı yolunu da etkiledi. Savaşın bitiminde Çambaşı yolu çalışmalarına devam edildi. Vali Cemal Gönenç ve Nafia Müdürü Yusuf Ziya Kutsan çalışmalar hız vermiştir. Yapılması mümkün olmayan çalışmalarda yeni planlamalar yoluna gidildi. Sarp kayalıklar  geçit vermiyordu. Yeni güzergahlar  keşfedildi.



1947 yılında Bir aya yakın yol yapım çalışması yapılmış Çatalkaya  çevresinde Kabadüz, Uzuisa, Ulubey yollarının düzenlemesine çalışılmıştı. Arazi çok sarp ve toprak ağır olduğundan  çalışmalar randıman vermiyordu. Muhtarlarla  yetkililer arasında da bazı anlaşmazlıklar bile oluyordu.



1953 temmuz ayında halkla Kabadüzde yapılan  büyük toplantıdan bir sonuç çıkmadı. Önce söz verdiler sonra  caydılar.



Yine Çambaşında toplantıda her kes yol yapılsın diyor ama ; yapalım diyenler çıkmıyordu. Bazı kimseler makbuzsuz para toplamışlar .işi suiistimal bile etmişlerdi



Bugün Çambaşına ulaşım vardır. Hatta  obalara bile araçlar ulaşabilmektedir. Ancak bugünkü  hareketliliğe yetmemektedir. Yol yapım çalışmaları siyasilerin  her seçimde söz vermelerine rağmen  bir türlü  tamamlanamamıştır. Daha da çok seçimlere vaat konusu olma yolundadır.



1916 Trabzon Halkının Orduya Göçü

Birinci dünya savaşı sırasında  doğu Anadolu Sarıkamış Savaşında Osmanlı Ordusunun yenilmesiyle Ruslar  18 nisan 1916 Trabzon’a kadar gelmişlerdi.

Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey Halkın Orduya gitmesini, taşınmasını istemişti. Trabzon’dan gerek karadan, gerek deniz yoluyla halk Orduya akın ettiler. Vali ve Trabzon’dan gelen  halk Orduda yerleşim  ve yiyecek bakımından zor durumdaydılar.

Vali Cemal Azmi Bey Ermenilerden kalan evlere ve topraklara yerleşimi sağladı. Boş arazilere patates  tarımını teşvik etti. Sıtma ve tifo, dizanteri gibi hastalıklar çoktu ve ölümcüldü. Doktor ve ilaç yetersizdi. Sık sık ölümler oluyordu.Trabzon’dan gelenler için Selimiye Mahallesinde ayrı mezarlık oluşturuldu. Ruslar Tirebolu’ya kadar geldikleri için göç daha fazla olunca Göç dalgası Samsun tarafına doğru yöneldi. O zamanlar  karayolu olmadığından sarp tehlikeli Koç Boynuzu Yolu göçlere şahit olmuştu.  Bu yolculukta çok  kişi hastalanarak ölmüşlerdi. Cenazeler buralarda kaldırılıyordu. Bu mevkide bulunan Bekirli denilen yerde  bu göçmenler için mezarlık bile kuruldu.  Çünkü veba ve sıtma toplu ölümlere yol açmıştı. “Kimsesiz Trabzonlular Mezarlığı”

O yıllarda Ordu  Çambaşı’ na göç ediyor, Mayıs Ekim ayları arası şehirde kimse kalmıyordu. Trabzon Valisi de Vali evraklarıyla beraber Çambaşı’na çıkmıştı. Orduda devleti temsil eden kaymakam vekili bulunurdu.

                                                      RUSLARIN ORDUYU BOMBALAMALARI

3 Rus Uçağı ve  12 savaş gemisi ile Ağustos ayının bir sabahında Orduyu bombalamışlar, Şehre asker çıkarılmış kömür pazarında bazı iş yerleri yağma edilmiştir. Bahar aylarında Rusyadan gelen  kalabalık kişiler Orduya yerleşmek istemişler ancak kabul edilmemiş, hatta Giresunda  Pontus Rum birliğini kurmak için miting yapmışlar bu mitinge Ordudanda Rumlardan bazıları katıldıysa da Miting bastırılmış dağıtılmıştır. Bu esnada Rumların çıkardığı bir Çambaşı yangını da olmuş 10 000 tl civarında zarar tesbiti yapılmıştır.      

İstanbulun işgali üzerine Ordu Müftüsü ve belediye Başkanı Yusuf Bey  İstanbul Hükümetine telgraf çekerek Olayı protesto etmişler kararı tanımayacaklarını, Mustafa Kemalin yanında yer alacaklarını ifade etmişlerdir. İstanbuldan gelmekte olan Gülnihal adlı posta gemisi Bozukkale açıklarında 2 yunan kılkıs zırhlısı tarafından  soyulmuştur. Bir yunan muhribi vona açıklarında 2 tane balıkçı teknesini batırmıştı. Rum baskını esnasında 200 kişilik çete oluşturulmuş görevleri icabı Samsun deniz müfrezesine bağlanmıştır.  Çürüksulu Ziya ve Kardeşi Fuat  Rumlara yardımcı olduğundan Çoruma sürgün gönderilmişlerdir.

Sükun sağlandıktan sonra ;  bir  Rus istilası ile Orduya taşınan Trabzon valiliği 1918 Yılının şubat ayında Trabzon’a geri dönmüştür. 1920 de meclis açılınca Ordu Kasabasını temsilen Trabzon mebusu Nuri Kadızade Recai Bey Seçilmiştir.


RUS BOMBARDIMANI VE ORDU

Rusların 1915 yıllarında Trabzona saldırmaları ile Trabzon boşaltılmış, Trabzon valisi tüm evrakları kasalara doldurup Ordu Kazasına taşınmıştır. O sıralar Ordu Çambaşın da olduğu için Trabzon valililiği evrakları ile Çambaşına taşınmıştır.

O sıralar Ordu bataklık içinde bir şehir Pirinç tarlaları ve su içindeki ordu sivri sinek istilası içinde sıtma kol gezmekte halk Ordu da duramamaktadır. Şehir 3-4 ay Çambaşındadır. Boztepeden gelen sular ile Bülbül deresinin Civil ırmağı ile Melet suyunun taşmaları deniz seviyesinden alçak olan Ordu Merkezi sular altında tutup  günlerce çamur içinde kalmaktadır. Takıl denilen yer orta camiye kadar adam boyu sazlıklar içinde ördek avı yapılan yerdi. Şimdiki millet düzü deniz seviyesinden iki metre alçak olması nedeniyle devamlı su altındaydı. Belediye başkanı süleyma Felek herkesi göreve çağırıp takıl tarafını  doldurma  çalışmaları yaptı. Ordulu gençlerde bir süre sonra  kızaklarla vagonlarla taş ve çakıl atşıyarak Millet düzü denilen yeri doldurup alanı kazandılar ve orada yıllarca ve aylarca sportif faaliyetler , panayırlar, güreşler, bayramlar yapıldı. HALKIN PAZAR YERİ OLARAK KULLANILDI. Bu yüzden Adı MİLLET DÜZÜ OLDU.

Rus saldırısı  dolayısıyla Orduya taşınma hızlandı ve beraberinde Ordu nüfusu arttı.

Ruslar Vali,nin göçü ile Batıya doğru Giresun, Orduya doğru saldırıya geçti. 17 Temmuz 1916 da bir Rus torpidosu Ordu önlerine geldi Kirazlimanı ve vonadaki kayıkları bombaladı, yaktı.  3 Ağustosta Giresun ve Ebulhayr  bombalandı. Bu arada Bir Rus Teyyaresi ganimet alındı. 29 ocak 1917 de yine Kirazlimanı ile Vona bombalandı. 21 Mayıs 1917 ed Ruslar yine Ordu önlerine gelip Ordu Hükümet Konağı Askeri misafirhanesi ve etrafındaki binalara  hasar veren 9 adet bomba atıldı.  31 Mayısta tekrar gelip  bir uçakla şehir üzerinde keşif yaptırıp  Peşinden şehrin ticarethaneleri 63 top atışıyla  bombardıman edilip talana başlarlar. Rum vatandaşları kurtarmak bahanesi ile gemilerine alıp 2000 Rum Amerikaya ( Brooklyn / Newyork ) gönderdiler. Bu saldırılarda Behçet  Sağra ve teynelili Selim Yeşiltepe karşı saldırı tertip edip  iki rus mangasını yok edebildiler.

Ekim 1917 de Bolşevik isyanıyla Rus orduları saldırıları dağıldı. Erzincan Antlaşması ile geri döndüler.



                                                                  ORDU ÇAMBAŞI YAYLASI

Ordu İl Merkezine 61 km uzaklıkta bulunan 1850 m yükseklikte olan büyük bir yayladır. Tarihi 1400 li yıllara kadar uzanır. Ancak 1900 yıllarında Ordunun yazlık Merkezi haline gelmiştir.

1400 lü yıllarda  Hacıemiroğlu Beyliğinin Orduya doğru gelmiş, Ordu Merkeze 4 km yakın Eskipazar’a yerleşmişler burayı merkez yapmışlar ve zamanla ordu Merkezine doğru  yayılmışlardır.

Ancak bu yıllarda Ordu Merkezi bataklık halindeydi ve  pirinç ekimi yapılıyor bu durumdan dolayı sivrisinek istilası vardı. Halk sıtmadan muzdaripti. Yazın şehirde durmak imkansızdı. Ordu yöresi halkı yazın  12 saat süren yolculukla hayvanlarıyla, eşyalarıyla  devlet erkanıyla  Çambaşı’na çıkıyorlardı. Mayıs ayında başlayan yaylacılık Eylül ayına kadar devam ediyordu. Burada dikkat çeken durum ; devlet erkanının da yaylaya çıkmasıydı. Orduda  nüfus kalmadığından  Ordu Merkezde bir kaymakam vekili bırakılarak  devlet daireleri, okullar, hastaneler hatta hapishaneler Çambaşı’na  taşınırdı. Hatta bir ara Rus İşgalinde Trabzon Valiliği Ordu’ya ;Ordu Kaymakamlığı Çambaşı’ nda olduğundan Trabzon Valisi’ de Çambaşına taşınmıştı.

1880 yıllarda Çambaşında 1800 civarında hane vardı.  Nufus çevre il ve yörelerden gelenlerle beraber 40000 kişiyi buluyordu. Burada yaz aylarında da okullar açık olduğundan Bir rüştiye bile açılmıştı. Ordu Kaymakamı  Mehmet Ali Bey ve kızlarının katkılarıyla 1892 yılında okul yenilenmişti.

Çambaşı ticaret bakımından canlılk gösteriyordu. Burada Fındıcık  mevkiinde demir madeni çıkarılıp  çeşitli mamüllerin yapımında hammadde sağlanıyordu. 1904 yıllarında panayır düzenlendi.

1.Dünya savaşında Çambaşı yaylası eski özelliğini kaybetti. Asayiş ve savaş nedeniyle zor günler başladı. 1913 yılında  yangın ve 1919 tarihindeki  yangınlarda binalar , ticarethaneler yanmış 10 bin lira civarında zarar meydana gelmişti.  Halkın çabaları ile evler tekrar yapılmış, ancak 1966 yılında yeni bir yangınla , yapılan o ağaç yapılar da tamamen  kaybolmuştur. 

Ordu yaylalarına Ordudan başka Bafradan, fatsadan da halk gelirdi. Ordu dan ilk vasıta 1950 yıllarında  Mesudiye Yeşilce, Zile Obasına varmıştır. Çelebioğlu, Katırcıoğlu, urusoğlu. Kuşgediği Koçaklar Maraşlıoğlu Hanı, Zekinoğlu, Çeküçoğlu, Bakacak Süvarinin Hanı, Yokuşdibinde Gaşgalın Salimin ve Rızvanın  İbiloğlunun hanı, Çıtlaktaki Hekimoğlunun Hanı, Turnalıkta Gotanalının VE Mıhçıoğlunun Hanı,  vardıki yolcular gerek kendileri gerek hayvanları handa kalırlar ve yollarına devam ederlerdi. Hanların bir tarafı fırın bir yanı mutfaktı. Pide, yağ, kaymak başlıca yiyeceklerdi.

Çambaşının yarısı Furtunların, diğer yarısı Alaybeyoğullarınındı. Bir miktar arazide Zaloğullarınındı ve sonra Furtunlara devretmiştir.

Çambaşında, Abdaloğlu Zühtü Efendinin Hanı, Alaybeyoğullarının, Bekçi Selahattin ve kardeşi Abdullahın, Hüsemoğlu Hacının Hanı, Caferoğullarının, Elmalıların Hanları vardı. Daha sonraları Muhammedin Mustafanın, Caferoğlunun, Soytaroğlu Hasanın, selahattin ve kardeşi Abdullanın otelleri de yapılmıştır.

Acem Memüllü dayı, katırlara eksinlikle nal çakmazmış. Sebei ise katırdan okkalı bir  çifte yemiş bundan sonra karar almış. Soranlara ise “ Onların babası eşek, Onların hepsi piçoğlu piçtir”  dermiş. Semerci Yervant, Nalbant Ahmet,



Uzun yıllar asayiş bozuklukları, çambaşının  canlılığını engellemiş, 1946 yılında hayvancılık ve ticaret yapılması hükümetçe yasaklanmış, 1976 yılında cinayet ve yağmanın artması yaylada içki içilmesi yasaklanmıştı.

1926 yılında  telefon bağlandıysa da kalıcı olamamıştı.  Ordudan Çambaşına ulaşım yaya idi. İlk defa motorlu araçla Çambaşına 1934 yılında Mustafa Eren adlı vatandaş çıkabilmişti. Ancak bu nostalji olarak kalmıştı. İşlerliği yoktu.  1955  yılında Kabadüze kadar taşıt gidebildiyse de halkın Çambaşına kolay ulaşım  ihtiyacına cevap veremiyordu.

Çambaşına giden ve vatandaşın işini gören Kara Salih lakaplı kamyoncu( KIRMIZI GÜL )  ile Sadık Sağlam ve Bibenli Ahmet Aslan ın kamyonları Çambaşı , obalar, Karagöl yaylacıların hem yük hem vatandaşı taşıma işlerini yürütüyorlardı. Çambaşına girişte sol başta eski tarihi dolma taştan yapılı konak vardır. Alabaş Ziver Engine ait bu konakta zamanında Çambaşı kaymakamının oturduğu söylenmektedir. Hemen yanında Çambaşının hanım ağası Kara İsmetin Konağı vardır. Çambaşının yolunun sağlı sollu binaları nalbantlar, oteller, yeme içme yerleri olarak sıralanmışlardır.

ÇAMBAŞINDA ESNAFLAR  (KASAPLAR)

Sıldıroğlu  Dursun, Got Mehmet, Kadir Usta, Keşlek Hamdi, Katip Mustafa, Saraycıklı Ahmet, çil Osmanın Salim,  Sıldıroğlu Temel,

ÇAMBAŞINDA FIRINCILAR

Sürmeneli Tahsin, Gagalo Mustafa, Eyup usta, Ahamet Cemal

Soğuk sonbaharın ahargüzünde (Kasımayı)  Karagölün eteklerinde yaylacı atını yüklemiş bir gün sonra Yokuş dibi hanına gelmiş. Kendine ve atına  yer bulamamış. Herkes zevkinde imiş kimse buyur etmemiş. Hemen aklına bir fikir gelmiş. “Arkadaşlar atınıza sahip çıkın ben atımı vuracağım” demiş. Ateşin etrafını tutmuş han sakinleri koşarak atlarının başına gitmişler. Bir süre sonra geri gelen  sakinler adamı ateşin başında  keyif çattığını görürler. Yaptıkları hatayı anlarlar. 


Bugün Çambaşı  yayla olma özelliğini devam ettirmekte direnmektedir. Yaylaların Merkez noktası olmanın yanında modern otel, evler, kayak merkezi ile atılım yapmaya çalışmaktadır. Ne yazık ki yol sorunu halen tam olarak çözülememektedir.

AT YETİŞTİREN İNSANLAR

Yaylacı olupta at olmadan olmaz.

 

Cemil Kılıç, Cevat Durmuş,  Sıhhiye Mehmet, Çakır Ali, Cambaz İsmail, Murat Uzun, Osman Meydan, Deli Arif, Ulubey ilçeinden Azizağanın Mustafa Sarı, Kara Şükrü, Belikırıkoğlu  Osman, Ulubeyden Seferoğlu Şener Atinkaya, Kürt İsmet, Uzunisa Bucağından Şifoğlu Mithat, Şemi Bey, Saatçi Ali Sarı, Murtazın Fikret, Yavuz Kalyoncu, Fethi Bacınoğlu, Nizamettin Mahallesinden Çonoğlu Ali Alay, Rıfat Kulaçoğlu, Yağızlı Köyünden Zekinoğlu Ali Akçay, Kayadibi köyünden Ferhat Ağa Nasuhbeyoğlu

ÇAMBAŞINDA İLK MOTORLU ARAÇ

Yaylaya Atlarla gidilir, çocuklar atın her iki yanında sandıklar içine konurdu. Yokuşdibi’nde Kaşıkçı Rızanın Hanında yatılırdı.

 Çambaşına ilk motorlu araç 1934 yılında Mustafa Eren tarafından ulaşmıştır. Mesudiye ilçesinde orman ürünleri taşımacılığı yapan şoför Mustafa Zile Köyünden geçerek Horu Obasına , oradanda Çambaşının çarşısına gelince Halk büyük merak ile arabayı sarmışlar alkışlamışlardır.

1954 yılında Ordu Kabadüz yolu Çambaşına kadar patika  yol açılmış Halkın ulaşımı sağlanmış ulaşım rahatlamıştır. Kamyon taşımacılığı az da olsa fayda etmiştir.

 

YAYLACILAR

Çambaşı, Karagöl, Tamdere ( üç köprü ) yaylalarında yıllar boyu yaylacılık faaliyetleri devam etmiştir. Yaylacılar 6 ay yaylalarda kalırdı.


Süleyman Felek    ;  BeytamıYaylası

Laz Hamdi Güreşçi   ; Karagöl ( Yassı Yurt, Gavur İmamı, Çakmaklı

Bozatlı Adil Bey  , ; Asar Yaylası

Murtaz Çebi , Kara Hafızın;   Kızıldağ  Karagöl

Cafer, Ferhat, Ali Melikoğlu  ;  Değirmenbaşı

Kalyoncuoğulları ; Ortaoba, Karataş Yaylaları

Şeyhoğulları  Şensoylar; Kızılcataş Yaylası

Nasuhbeyoğulları ; Susuz Yaylası

Baysallar  Pasaloğulları ; Seyit obası

Kürtoğulları ; Maden, Arasta

Odabaşoğulları ;  Uzuncaen obası

Hacıoğulları ;        Himmetli Obası

Altaşlar ;                Sinanlı Obası

Saraycık Köylüleri ;       Camışalağı, Hevrek, Gavur Bükü

Çarkçıoğulları , Poyrazlar ;    Horu Yaylası

Gülali Oğulları   ;  Afurlu Obası, demirci Oba

Sıldıroğulları, Kalpalıoğulları ;  Dereyurt Obası

Hekimoğulları     ;  Yassıyurt, Karagöl

Kalaycıoğulları   ;  Gerce Obası

Doğlu Köyü Halkı   :  Kabalak Obası

Mollaömeroğlu Selim Ağa :  Semen Yalası

Kasımooğullar Süvari Süleyman ; Ertaş Obası

Kırhasanoğulları  Beytamı Obası

İbiloğulları    :  Aşağı Değirmenbaşı Obası

Alaybeyoğulları   : Sırganlı, Olucadağı Obası

Keşlekler  Urusoğulları   : yeniceoba

Arkuloğulları  : Sinanlı Yaylası

Eymürlüler   : Çıtlak Obası

Mucuoğulları   : Gölovası

Keleşoğulları   : Keşkaya Obası

Şamlıoğulları:

Doğan Köylüler telefon Hocanın Cafer

Hasekioğulları        Kırlıdan  Çobanmusaoğulları


 


                                                               ORDU DEPREMİ

1939 YILININ 27 ARALIK GECESİ Erzincanda 7,9 şiddetinde ve 52 sn kadar süren deprem meydana gelmişti. Erzincanda 32962 kişi yaşamını yitirmişti. Bu depremin orduda hissedilmesi 7 şiddetindeydi.

Orduda toplam  4 adet zelzele olduğu ve  Orduda  ilk kayıtlarda 10 ölü,  Mesudiyede 65 ölü,  Fatsada 9 ölü, Gölköyde 1 ölü olduğu  ve bir çok  yaralı olduğu rapor edilmişse de………………Sonraki tespitlerde

Orduda toplam ölü sayısı 417 ; yaralı sayısının 460 ve 3093 hanenin yıkıldığı anlaşılmıştır. En çok ölümün Mesudiye’de olduğu 327 TESPİT EDİLMİŞTİR.Bunun sebebinin de Hava şartları ve yol durumu olduğu aşikardır. Mevsim kış ve  Mesudiye yayla konumunda  o zamanki şartlarda yol elektrik  sorunu malumdur. Gölköy Mesudiye  arası  yol ya kapalı ya da hiç yok.

Ordu merkezde eski ahşap binalar ( Taşbaşı, zaferi Milli Mahallelerinde ) , beton binalar  yıkılmamış sonradan denizin çekilmesi ile  meydana gelen boşlukta yapılmış olan bazı evler dükkanlar yıkılmıştır.

Köylerde ahşap, dolgu evler, serendeler  yıkılmamış kagir evler yıkılmıştır.

Deprem için Orduya hükümet tarafından yardımlar da şöyleydi.

İstanbul kızılayın’dan;

  250 çadır,270 balya giyecek ve yatacak, 20 sandık yiyecek, 1 balya pamuk, 14 vagon kereste, 3 vagon un ve muhtelif yiyecekler….

Ankara kızılay ambarından orduya;

150 çuval şeker, 21338 kg yiyecek,  120 teneke kavurma, yapı malzemeleri, 52 sandık çivi , muhtelif yiyecekler

Kızılay umum Merkezinden orduya;

17000 tl para yardımı,  muhtelif ilkyardım malzemeleri,

 Ordu Belediyesi tarafından da 500 tl yardım

Bu depremde Valilik Erzincana 500çuval papates yardımı yapmıştır. Ordunun ihtiyacı varken yıkımdayken böyle yardımın yapılmasının elzem olmadığı  tartışması yaşanmıştır.Hatta bu yüzden Ordu Kızılay başkanını Yekta Karamustafa oğlunu görevden almış sonar Haklılığı ortaya çıkınca göreve tekrar gelmiştir.)

Depremin ilk aşamasınad 1500 kişiye iaşe yardımı yapılmıştır.

Evi yıkılanlara kereste yardımı, çivi yardımı ve ormanlardan yararlanma hakkı verilmişti.

1927 yılında Köyde çıkarılan ilk gazete ünvanını alan Güzelordu Gazetesinin sahibi Bilal Köyden’ e de 250 tl yardım edilmiştir. ilçelere yardım zor ulaştırılıyordu. Özellikle Mesudiye Gölköy  ilçeleri zordu  yardım katırlarla taşınıyordu. Vona, fatsa, bolamana  denizden teknelerle yapılıyordu.

Ordu 3. Deprem kuşağındadır.

Bilinen kayda değer ilk deprem 1898 yılında hafif ve şiddetli 3 sarsıntı,

1931 yılının nisanında  öğle vakti 2 sarsıntı,

1939 yılının 27 aralık ta 7 şiddetinde  4 ayrı sarsıntı,

1940 yılının nisanında  biri hafif, biri şiddetli 2 sarsıntı,

1942 aralık ayında Niksarda 7 şiddetindeki depremde ordudan şiddetli hissdilmiştir.Bu deprem ÜNYEDE KAYDA DEĞER ZARARLARA YOL AÇMIŞTIR.

1954 Yılının 19 ağustosunda orta şiddette 2 sarsıntı olmuştur.



ORDUNUN KURULDUĞU SIRALARDA (NİSTİKLAL SAVAŞINDA ) İSTANBULDA VE KARADENİZDE  ORDUMUZ VE RUSUMAT 4

Kurtuluş savaşı başlarken  Karadeniz’den silah taşıma işini yapan  donanmamız

1919 da İstanbul önlerine toplam 73 düşman zırhlısı demirlemişti.

Bunların 22 tanesi İngiliz bandıralı ,

Bunların 17 tanesi İtalyan bandıralı,

Bunların 12 tanesi Fransız Bandıralı;

Bunların  4 tanesi  Yunan bandıralı ev

Geri kalanları bazı değişik ülkelerin gönderdiği gemilerdi.

Mustafa Kemal Anadolu’ya hareket ederken “ Geldikleri gibi giderler “  diyerek üzüntüsü yanında kararlılığını da belirtiyordu. İstanbul ve Almanyadan, Rusyadan temin edilen  mühimmat için Karadeniz Donaması ‘nın kurulmasını  işaret ediyordu. En emin liman da Karadeniz Ereğlisi ile İnebolu idi. İnebolu’ya inen mühimmat  kurtuluş savası bitene kadar  cepheye taşınacaktı.

 Buna karşılık Türklerin Karadeniz’de 27 küçük sayılabilecek tekneler  Karadeniz donanmasını teşkil ediyordu. Kurtuluş savaşında  Karadeniz’de  Karadeniz Donanmasını teşkil eden  taşıtlar;

Alemdar gemisi, Serdar Gemisi, Rüsumat 4 gemisi,

1.    Aydın Reis adlı gemi, Preveze gambotları (Küçük savaş gemisi.)



1.    Ruslardan alınan 1 ve 2 numaralı gambotlar.( Küçük savaş gemisi.)



Sinop, İkdam, Hüdaverdi, Derya, tecribe, Keşşaf,  adlı deniz araçları

Dana ve şile isimli yelkenliler

Rusyadan ve Almanyadan getirilen 300 ton cephaneyi ROVROSESKİ  - TUAPSE  ve BATUMDAN  Trabzon, Samsun, İneboluya  çok zor şartlar altında taşımışlardır. Bunlardan en fazla zararı Rusumat 4  görmüştür. Atatürk bu taşıma için “Gözüm Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” demiştir. İneboluya gelen mühimmat Sakarya’ya, Dumlupınar’a, Kocatepe’ye  kağnılarla taşınmaya çalışılıyordu.







İLK YEREL GAZETE GÜNEŞ GAZETESİ

 Yerel basın yurdumuzda 1860’lı yıllarda başlamıştır. Milli Mücadele yıllarında bu gazetelerin çok yararı olmuştur.   1919 da Sivasta “İradei Milliye” gazetesi; ocak 1920 de Ankara’da “Hakimiyeti Milliye”gazeteleri Mustafa Kemal’in bizzat emriyle kurulmuşlardı.   

Böyle bira gazete de Kasım 1919 tarihinde Ordu’ da kurulmuştu. Adı Güneş Gazetesiydi. Hemşinli İsmail Hakkı Garipoğlu adında bir eğitimci müfettiş zor şartlara rağmen Matbaayı kurabilmişti. Ordunun ilk yerel gazetesidir. 1913-1914 yıllarında Ermeni ve Rumların matbaaları var idi ise de   Onlar İstanbul’daki  gazetelerin  ajansların, telgrafların haberlerini yazıyorlardı.

Güneş gazetesi bünyesinde kurulan  “Milli İnkılabı İçtimai Kulübü” de halkı aydınlatmada faaliyetleriyle hayli ilgi çekiyordu. Kısa sürede Güneş gazetesi kapatılmak zorunda kaldı. Başka gazetelerde de çalıştıysa da sonra agzeteciliği bırakmıştır.



20 TEMMUZ 1927 de Bilal Köyden Güzelordu Gazetesini zor şartlarda kurmuş ve 55 nüshaya ulaşmıştı. Yeni Türk Harfleri kabul edildiğinden sonra gazeteciliğe aşık Bilal Köyden Bey yeni arayışlara girmiştir. Uunisa Köyünde kendi çabası ile  750 kuruş gibi maliyetle matba diyebileceğimiz makinayı 42 günde yaptı. Bu Makine ile saatte 140 nüsha baılabilmişti.

GÜZELORDU GAZETESİ

25 Mart 1929 den sonra Latin Harfleriyle basılan ilk köy Gazetesi niteliğini taşıyan gazete;

25 Mart 1929 yılından sonra Tahtadan El yapımı , 750 kuruşa mal olan gazete. Tahtadan olması ve o günün şartlarında 4 sene 9 ay boyunca yayın  yapıp  herkesin ilgisini çekmişti. Ankaradan  devlet yetkilileri gelip köyü ve matbayı ziyaretlerde bulunmuşlardı 







  


 
ÇAMBAŞI VE OBALAR 


   

 

ÇAMBAŞI İÇİ  VE ÇAMBAŞI KARAGÖL YAYLASI TARAFLARI KIŞ MANZARASI 
,
   







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder