Amacımız ORDU, BOZTEPE ve ORDU' nun yüzölçümü bakımından en büyük Mahallesi olan Nizamettin Mahallesini tanıtmaktır.
Hakkı ALAY
ORDU BOZTEPE ORDU İLİMİZİN DOĞUŞU GELİŞİMİ 1883 ÖNCESİ VE SONRASI
BOZTEPE ORDU İLİMİZİN DOĞUŞU GELİŞİMİ 1883 ÖNCESİ VE SONRASI
-----
1940 -1950 YILLARI
1965--1970 YILLAR
1940 YILLAR
2022 TEMMUZ AYINDA ORDU
Antik dönemde Sinop İlinin kolonisi durumda olan ve Amfiteatr
şeklindeydi.
Boztepenin eteklerinde
kurulu bir yerleşim yeriydi. 20. Yüzyıl başlarında
Pirinç tarlalarıyla doluydu. Sivrisineklerden dolayı yerleşim zordu ve halk
senenin 3/ 4 ünü (yarısından çoğunu)
yaylalarda özellikle çambaşında ve Karagöl Yaylasında geçirirlerdi. Ahalinin
çoğunluğu 15000 nufusun 5500 ü Rumlardan
oluşmaktaydı. 350 Öğrencili POSOMİADİOS Okulu, 150 Öğrencili Karidios Okulu ,
Anaokulu 150 öğrencilik 5 sınıflı kız okulu bulunuyordu.
Orduda Yunuslar tutulur balık yağı üretilirdi.
Bunlarla kundura ve terzilerin dükkanları aydınlatılırdı. 309 tane köy bulunup
hayvancılık gelişmiş tereyağ, peynir, yumurta
ihraç ürünleriydi
1800 LERİN SONU FİDANGÖR MEVKİİSİ
19 EYLÜL İLKOKULUNUN ÖNÜ
Bugünkü Sırrı Paşa Caddesi ile Süleyman Felek Caddesinin keşiştiği nokta.
ORDU VE ORDU ADI NEREDEN
GELMEKTEDİR.
1243 Kösedağ Savaşından
sonra Anadolu Selçuklu Devleti
dağılmıştır. Samsun Canik Bölgesinde Moğol-İlhanlı Devleti devam etmiştir.
Oğuzların üç ok kolundan ve çepni boyundan Hacı Emir oğlu Bayram Bey Mesudiye (Milas) Kaleköy Merkez olmak üzere 1350 yılında Hacıemiroğlu Beyliği kurulmuştur.
Giresununda bu beyliğe katılması
için Bayramlıda 12000 kişilik ordu kurulmuş ve 1396 YILINDA Giresuna sefer
yapılmıştır. Bu nedenle buranın adı Ordu ismiyle anılmıştır. Eski Türklerde de
zaten böyle karargah kurulan yerlerin Ordu adıyla anılması gelenek olmuştur. Tacettin
Oğulları Beyliğinin Çarşambada ki karargahının adıda Ordu ismi ile
anılmaktadır.
Ankara Savaşında Hacıemiroğlu
Beyliği Timur tarafında yer alıp
hakimiyetini devam ettirmiştir. Çelebi Mehmet yönetimi alınca 1427
yılında bu beyliğe son verdi. Bu bölge 24 idari bölgeye ayrılmıştır.
1-Bölük-i Geriş-i Bucak ve Bölük-i Niyabet-i Ordu ------
Şimdiki ordu Merkez
2-Nahiye-i ishefsir ----------……………… Reşadiye Bölgesi
22- Kethüda Pir Kadem …….Giresun
Merkez ile Bulancakın bir bölümü
1910 yıllarında Gelen Gürcülerle
bazı sürtüşmelerde olmuştur. Asayiş ve ekonomik gerekçelerle 1907 –1910 yıllarında
gerekli istek RAPORLARI gerek Trabzona
gerek İstanbula bildirerek liva olmak istenmişse de Giresunlularında kendi başlarına liva olmak istemelerinden
dolayı bu istek kabul olunmamıştır. 1847 YILARINDA Liva olan Ordu zamanla livalığı
alınmış, Kaza, Nahiye olmuş. Uzun bir süreçten sonra Ancak yeni Türk Devletinin
temelleri atılırken 4 Nisan 1921 yılında
Liva olabilmiştir.
Bugünkü Öğretmenevi ve Atatürk Kültür Merkezi( Halk Evi) olduğu yer.
SAHİL YOLU YAPILMADAN ÖNCE DENİZ KIYISI
KEÇİKÖY
OKUL, MESCİT , MEZARLIK
ORDU SAHİL YOLU YAPILDIĞI YIL
KEÇİKÖY
Atatürk 19 Eylül 1924 yılında Orduya geldiğinde Burayı denizden izlemiş; bağlık,bahçelik güzel bir küçük yerleşim yerine " Burası Ne güzel bir yer, burası Yeşilyurt ya Yeşilyurt ...... Bundan sonra adı Yeşilyurt olmuş.
Günümüzde Bu yerleşim yeri çok büyüdü ve çeşitli isimlerde Mahaller oluştu.
Taşbaşı, Kirazlimanı, Güzelyalı Mahalleleri ...... Doruk ağaçlarının olduğu yerde Eskiden Bir ahşap Camii, mezarlık, İlkmektep varmış.
1883 YANGINI VE ORDU
1883 Yılında Ordu Büyük Ordu
Yangınını yaşamış şehir 2 gün boyunca yanmıştır. Halk Çambaşında olduğu için
ölüm olmamıştır. Belkide Bu yangın Ordunun imarı için vesile de olmuş olabilir.
O sıralar Ordu küçük Köy biçiminde ahşap küçük yapılara sahip , plansız yaşama alanıydı. Deniz seviyesinde
alçak olduğu için en küçük deniz taşmasında, Yağmurlarda Boztepeden inen
sularla göl bataklık haline gelen bir tarlaydı.
1868 yılında Orduda Belediye
kuruldu.Bucak Adı da Ordu oldu.
Kazada 2 şadırvan, 3 hamam, 4
medrese, vardı. Nufus olarak 9111 müslüman, 2626 rum, 1991 ermeni vatandaş
olarak 13728 kişi vardı. Ordu kazasında Boztepe eteklerinde Zaferi Milli
Mahallesi,Ermenilerin yaşadığı Mahaleydi. Düz Mahallede, Taşbaşında Rumlar yaşıyordu. Elmalık Mahallesi ise halkı karışıktı.
1880 yangınından sonra Ebniye Kanunu
ile şehir imarı başlar. Trabzon Valisi Sururi Paşa Mustafa Efendi, Mühendis
Çıngıryan Efendi 18 m cadde ve 12-14 m
sokak genişliği biçiminde bir şehir planlaması yaparlar. Bu yıllarda sadece
yakında keçiköy meyvelik, temiz, sakin yerdi. 250 civarında hane vardı. Şehrin
burada kurulmasını isteyen kurul üyeleri olsa da ileride şehrin büyümesi de göz
önüne alınaark Ordu yine aynı yanan yerin düzenlenmesi kararı kılındı. Çambaşı
yaylasıda ordudan daha kalabalıktı. Her şey çambaşındaydı. 1800 hane ile bir
şehri andırıyordu. Ordu 1883 e kadar Taşınıp durdu. Şimdi ordunun imarı
başlıyordu.
Dere islahları, kanalizasyon çalışmaları , su
isale hatları,yolcu ve yük iskeleleri yapımı hızlandı. Katırcıoğlu Mustafa Ağa, Felekzade Süleyman Efendi,
Şair Tıflı zamanlarında çalışmalar devam
ettirilmiştir. Süleyman Felek Şehrin Kurucusu sayılır.
Takıl denilen yer sazlık alandı.
Bol sinek üretirdi. Sıtma kol gezerdi ve Millet Kinin peşindeydi. Orta camiiye
kadar uzanırdı. Pazar yerleri Şimdiki Osman Paşa şadırvanın yanında
kümelenmişti. Takıl kurutulunca zahşre
satış alanı oldu. Unkapanı adını da aldığı söylenir. Mezbahane şimdiki Kasaplar
sokağının deniz tarafındaydı. Hamamın yanı. Burada pavyon, eğlence yerleri gazinolar
bulunurdu. Mezbahanın yeri bugün Halk Evi, Öğretmen evidir.
Şimdiki millet düzü deniz
seviyesinden iki metre alçak olması nedeniyle devamlı su altındaydı. Belediye başkanı
süleyman Felek herkesi göreve çağırıp takıl tarafını doldurma
çalışmaları yaptı. Ordulu gençlerde bir süre sonra kızaklarla vagonlarla taş ve çakıl taşıyarak
Millet düzü denilen yeri doldurup alanı kazandılar ve orada yıllarca ve aylarca
sportif faaliyetler , panayırlar, güreşler, bayramlar yapıldı. Bayramlar ve
siyasi söylemlere şahit olundu.
Halkın Pazar yeri olarak yıllarca
hizmet etti. Bu yüzden Adı MİLLET DÜZÜ oldu. Bugün siyasi ve rant yüzden bakımsız haldedir.
Yapılmayı düzenlenmeyi bekliyor.
İki büyük camii Atik İbrahim Paşa ( Orta cami ) ve Aziziye ( yalı) camii vardı ve bunlar
yangından zarar görmemişlerdi. Takılın sazlık alan olması Orta camiyi 2 günlük
yangından Korumuştu. Öteki Cami Hamidiye Cami idi. Hamidiye cami1862 de
yapılmaya başladı. Ancak 1882 de Kaymakam (Mir) Mehmet Bey tarafından
bitirilmiştir.
1960 yıllarda Sahil Yolu Rıhtıma giderken
Cumhuriyetin ilk yıllarında Ordu da bazı tarım bilgileri
Ordu Rıhtımdan ( 1970 yılları ) Atatürk portresi gece tüm sahilden görülürdü.
1800 lerde ordu
Tarihi KEMER KÖPRÜ
1853'de Taşbaşı Kilisesi yanındaki okuluyla beraber Rumlar tarafından yaptırılmış.
ORDU KAZASINDA 1868 YILINDA
Kazada 2 şadırvan, 3 hamam, 4 medrese, vardı. Nufus
olarak 9111 müslüman, 2626 rum, 1991 ermeni vatandaş olarak 13728 kişi vardı.
Ordu kazasında Boztepe eteklerinde Zaferi Milli Mahallesi,Ermenilerin yaşadığı
Mahaleydi. Düz Mahallede, Taşbaşında
Rumlar yaşıyordu. Elmalık Mahallesi ise
halkı karışıktı.
1940'da okul kısmı yıkılan kilise 1937-1977 yılları
arasında kent hapishanesi olarak kullanıldı. Restorasyonu tamamlanan kilise
bundan sonra Ordu'ya Modern Sanat Merkezi olarak hizmet veriyor.
1900 lerde Zaferi Milli ve Taşbaşı Mahalleleri.
1970 lere kadar fındık ayıklama makinası
Taşbaşı Mahallesi en eski yerleşim yeriydi.
1900'ün başında Ordu Düz mahalledeki Kilisenin orada Makridis Sineması vardı.
Taşbaşı Mahallesinde Meşhur Tabyabaşı
ÜÇ KIZLAR
Bu bölgede 1900 yıllarda askeri birlik varmış. Birlik kalkınca burası şehrin mesire yeri olmuş. Halk burayı
park olarak kullanmış. Buraya ait
türküde bestelenmiş. Aşıkların buluştuğu yer olmuş.
Tabyabaşında üç kız yan yana…
İçlerinden biri hişt dedi bana, (yada
göz etti bana)
Nur olsun seni doğuran ana,
Kız allan pullan gel gel yanıma
…………………………………..
…………………………………………………………………..
1960 lı yıllarda yapılan ve bugün BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BİNASI olduğu bina.
Uzay ölçümleriden anlaşılacağı üzere ORDU BOZTEPE Ortalama 450 m yükseklikte bir tepedir. Nizamettin Mahallesi içinde yer alır.
2017 ORDU VE İLÇELERİ NUFUSU
Yüzey Şekilleri: Ordu İli Toplam yüzölçümünün % 83.6’sı dağlarla kaplıdır. Dağlar üzerindeki yaylaların oranı % 15.9 ile sınırlı kalırken ovaların oranı ancak binde 5’tir.
Ordu-Giresun sınır
yakınlarında Karagöl Dağı (3.105 m), ilin en yüksek noktasıdır. Daha batıda
Göndeliç Tepe (2.789 m),
Yaylıtepe (2.619 m),
Eğriçu (2.288 m),
Kabaktepe (1.910 m)
Fatsa’nın güneyinde Kuşkaya’da (1.900 m) yükseltiler görülür.
Fındıkkalan Tepe’de 1.660 m olan yükselti,
Korgan’da 1.000 m,
Kumru’da 750 m’ye düşer.
İlin güneydoğusunda Karagöl Dağları adı verilen, kuzeye
doğru
hafif eğimli
kütle, kıyıdan 50 km içeridedir.
Ortalama yükseltisi 1.500-1.600 m olan kütlenin kuzeybatı ucunda
Elmalı Göl yer alır. Buzulların oluşturduğu yer şekilleri göze çarpar.
Bu oluşumlar arasında yer yer duvar
gibi dik yamaçların çevrelediği küçük göller (Camiligöl,
Aygır Gölü,
Bağırsak Gölü) vardır.
İl merkezi; Altınordu Merkez İlçesi Kıyıda 450 m yüksekliğinde Boztepe eteklerinde
kuruludur. Boztepe, sekiler oluşturarak denize iner.
Başlıca yaylalar, Çambaşı (1.850 m),
Keyf Alanı (1.200 m),
Perşembe Yaylası’dır (1.350 m).
Perşembe Yaylası’nın bir bölümü Yeşilırmak Havzası’na girer.
Irmakların tümü Karadeniz’e dökülür. Genelde yağmurla beslenen ve
sağnak
yağışlardan sonra taşan ırmaklar kısa akışlıdır.
Melet Irmağı,
Bülbül Deresi,
Civil Deresi başlıca sularıdır.
Melet Irmağı (126 km), 2.400 m yükseltide dağlık alandan doğar.
Bülbül Deresi (60 km), Boztepe’nin doğusunu izleyerek
akar, Melet ile Bülbül Deresi arasında akan, 60 km
uzunluğundaki
Civil Deresi’nin vadisi tarım açısından önem taşır.
Karagöl,
Gaga Gölü,
Ulugöl
başlıca göllerdir. 136 km’lik kıyışeridi, genelde dik
yamaçlı olup küçük ve sığ koylara rastlanır.
İklim ve Bitki Örtüsü:
Ordu, Karadeniz
ikliminin etkisi altındadır. Kıyı kesiminde kışlar ılıman, yazlar serin geçer, yağış tüm mevsimlere dağılır.
İç kesimlerde yükselti artışına bağlı olarak sıcaklık düşer, kar yağışı artar, iklim sertleşir. Yıllık ortalama sıcaklık 13-14°C’dir. En soğuk ay ocak, en sıcak ay temmuzdur.
Yıllık ortalama yağış tutarı 1.960 mm’dir.
Karadeniz ikliminin,
orman yetişmesi için yarattığı elverişli ortam, tüm Karadeniz kıyıları gibi Ordu İli’nde de geçerlidir. Ancak,
tarla açma, hayvan otlatma, aşırı kesimler
nedeniyle günümüzde orman alanları daralmış, verim düşmüş, doğal yapı bozulmuştur. Ormanın kalıntıları ve ormanın kalkmasından sonra zemini
kaplayan orman altı çalı türleri ve kısmen Akdeniz çalı türleri hemen her yerde
görülür. Geniş yapraklı orman ağacı kuşağı, 1.200-1.300 m yükseltiye kadar çıkar. Daha yukarılar iğne yapraklı ağaçlar, 2.000 m’nin üzerindeki
yaylalar, zengin çayır otlarıyla kaplıdır. Her mevsim yeşil görünümlü olan ilde,
ilkbahar aylarında renklenen
yayla bitkileri doğal görünümü zenginleştirir.
Yapraklı orman kuşağını oluşturan başlıca türler gürgen, kayın, meşe, kestane, kaçaağaç, kızılağaç, kızılcıktır. Yükseklerde karaçam, köknar Karadeniz ardı yamaçlarda meşe ve kurakçıl bitkilerden oluşan bir örtü yayılır.
Akkuş kayın ormanları, ülkemizin en zengin kayın ormanlarının başında gelir.
Toplumsal Yapı ve Ekonomi: Ordu
İlimiz Nüfus yoğunluğu açısından ülke ortalamasının çok üzerindedir
Merkez ile birlikte toplam 19 ilçesi vardır.
Merkez Altınordu ,
Ünye, Fatsa, Perşembe en kalabalık;
Çatalpınar,
Gülyalı, İkizce, Kabataş en az nüfuslu ilçelerdir.
Mesudiye, Perşembe, Ulubey ilçelerinde son on yılda, göç nedeniyle nüfus azalması vardır.
ORDU
Ordu Kasabası ilk önce Eskipazar’da kurulmuştur. Şimdiki
Ordu şehrinin olduğu yerler bataklık durumundaydı.
Bu bataklığın adı da”Bucak “adlı köy imiş.
Eskipazarın adı da “Bayramlı”kazası imiş.
Bucak Köyü, Bayramlı kazasına
bağlı köy imiş. Sonraları nahiye olmuştur.
Osmanlı fermanlarında Ordu, Bayramlı Kazasına tabi Bucak
Kariyesi ifadeleri yer almaktadır.
Bucak “kayabaşı adı ve “Nefsibucak “ adı olarak Ordu
yerleşim yeri olarak gelişmiştir. Tapu kayıtları Bucak olarak tutulmuştur.
Deniz kıyıları bataklık durumundaydı. (Libiderya sahili durumu) Denizcilik ve vapur dolayından ticaret ve ulaşım nedeniyle Bayramlı Kasabası artık 1800
-1805 yıllarında Bucak kasabasına taşınmaya başlamıştır. Evler ahşap
küçük kulübe halindeydi. Halk Türklerden, Rum ve Ermenilerden teşkilederdi. Bataklıklardan
dolayı sivrisinek ve sıtmadan durulamıyordu. Şimdiki Akyazı Mahallesi pirinç yetiştirme alanıydı. Ordu Kasabasının
havası bozuluyordu. Bu yüzden Nisan Ayı gelince Tüm halk Çambaşına çıkardı. Öyleki
Ordu Hapishanesi bile Çambaşına taşınırdı. Çambaşının nüfusu başka il ve
kasabalardan gelenlerle birlikte 3-4 bin
kişi olarak canlılık gösterir panayır haline dönüşürdü. Bu durum güz aylarına
kadar devam ederdi. Sıtma ve kötü havadan dolayı Pirinç tarlalarından vaz geçilince Ordu yerleşiminde gelişmeler
sağlandı. Bataklıklar kurutuldu, sokaklar düzeltildi, hava düzeldi ve böylece Ordunun
Yaz aylarında tamamen Çambaşına taşınması durdu. Ancak yaylacılık devam etti.
ORDU' NUN İL OLUŞ KANUNU
ORDU BOZTEPE
NİZAMETTİN MAHALLESİ YILLARA GÖRE EMLAK RAYİÇ FİYATLARI
4 YILDA BİR BELEDİYE KOMİSYONUNCA YENİLENEN 2018 EMLAK DEĞERLERİ 2017 YE GÖRE % 500--600 GİBİ AFAKİ BELİRLENEN EMLAK FİYATLARI MECLİSTEN GEÇEN TORBA YASAYLA DURUDURULMUŞ
EN FAZLA 2017 YE GÖRE % 50 ARTMIŞTIR.
2019 yeniden değerleme ile % 11,865 olarak emlak rayiç fiyatları belirlenmiştir.
Ordu ili, Türkiye'nin Karadeniz bölgesinde yer alan, doğusunda
Giresun, batısında Samsun, güneyinde Sivas ve Tokat illeri ile komşu şehirdir.
Fındığı ile ünlü olup Türkiye'nin fındık üretiminin çoğunu karşılamaktadır.
Toplam olarak Ordu Merekzde 1161 hane ve 5923kişi vardı.
O yıllarda çambaşı Ordudan daha kalabalıktı. Çambaşında 1800 hane olduğuve yazın vilayetin
1299 (1880)Büyük Ordu yangını çıkmıştır. Bugünkü sırrıpaşa caddesindeşimdiki Osmanlıdöner evinin olduğu yerde Pavli adında bir rumun fırınında çıkmış ve tüm Ordu yangını 2-3 gün devam etmiştir.temmuz ve ramazan ayı olduğu için Orduda kimse yoktur.Şehir tamamen yanar. Halkın dilinde dolanan bir dedikouya göre Yangını Felekzade Süleymanbekçibaşına yaktırmıştır. Söylentiye göre Yaylaya giderken kömür pazarındaki dükkanımı geri dönüşte görmeyeceğim dediğidir. Ama tüm araştırmalara göre doğruluğu kanıtlanamamıştır.
Yanan şehir planlaması için Trabzondan MühendisHorasancıyan gelir. şehrin ipek kağıt üzerine 1 / 500 ölçekliharitası 22 Ekim 1883 tarihinde hazırlanır ve planı çizilir. Herkese yeri gösterilir. Bu haritaya göre şehir üç cadde üzerineplanlanmıştır. Hamidiye caddesi, Sırrı paşa Caddesi ,Osman Paşa Caddesi
Hamidiye Caddesi,sonra Sadri Aka Caddesi;Şimd ise Süleyman felek Caddesi ( FidangördenKöprübaşına kadar )
Sırrıpaşa Caddesi, Trabzon valisi iken1885 yılında Ordu sivas yolunu açanSırrı Bey in adı.Şimdi Fidangör olarak geçmektedir. Osman Paşa caddesi Tahıl pazarının güneyinden geçen caddedir. AdınıHaznezedarzade Osman Paşa dan almaktadır. 1828--1841
1912 YILLARINDA ORDU
Abdullah Cevdet ORDU hakkında yaptığı geziden 10 ay sonra yayınladığı seyahat anılarında tuttuğu notlarda Ordu hakkında bilgi vermiştir.
Ordu “Trabzon ile Giresun arasında sahili bir şehirdir” diye başlamaktadır. Merkez vilayet olan Trabzon’a uzaklığı deniz yoluyla 12 saat olup, arızalı bir zemin üzerinde kuruludur.
Ordu’nun beş nahiyesi olduğunu ifade etmiştir. Bu nahiyeler Perşembe, Bolaman, Sulubey, Ispaca yahut İbastı, Hapsamana’dır.
“Ordu Kazasının Nüfusu” başlığıyla verdiği bilgilere göre Ordu hakkındaki nüfus bilgilerini Vital Cuinet’in 1892 yılında yayınlanan “La Turquie d’Asie” adlı eserindeki bilgilere dayandırmaktadır.
Buna göre Ordu merkez nahiyesinde
16.415 erkek 15.681 kadın olmak üzere toplam
32.096 kişi yaşamaktadır.
Perşembe nahiyesinde
8.643 erkek, 8.566 kadın;
Bolaman nahiyesinde
6.946 erkek 6.383 kadın;
Sulubey nahiyesinde
5.674 erkek, 5.494 kadın;
Hapsamana nahiyesinde
6.748 erkek, 6.577 kadın ve
İbastı nahiyesinde
5.460 erkek, 5.206 kadın yaşamaktadır.
Ordu’nun 1892 yılı nüfusu böylece
49.887 erkek, 47.907 kadın =97.791kişidir.
Bu rakama Çerkez göçmenleri ve Gürcülerden oluşan yabancıları katan Abdullah Cevdet Ordu’nun nüfusunu 105.000 olarak vermektedir
1904--1906YILINDA ORD
1906 yılında 18.594 hanelik bir kaza olan Ordu’nun nüfusuyla ilgili BİLGİLER
1904 yılındaki resmi nüfus istatistiklerine göre Ordu kazasının toplam nüfusu 119.145 idi. Bunun
94.974’i Müslüman,
14.188’i Rum
9.983’i de Ermeni idi.
Ordu merkez kazası köylerle birlikte 39.762 nüfusa sahipti. Bu nüfusun
26.796’i Müslüman,
7.238’i Rum ve
5.728’i de Ermenilerden oluşmaktaydı.
1914 yılında Ordu’daki Protestan cemaatinin nüfusu 1.211 olarak kayıtlara geçmiştir. Abdullah Cevdet’in verdiği rakamlar Vital Cuinet tarafından verilen ve 1880 yılına ait rakamlardır. Ordu’da o yıllarda kalabalık bir Rum nüfus yaşamaktaydı. Abdullah Cevdet’in Ordu’nun nüfusu hakkında verdiği bilgileri dayandırdığı
Vital Cuinet 1880 yılında Ordu’ya Duyunu Umumiye memuru olarak gelmişti. Osmanlı topraklarında incelemeler yapan Vital Cuinet, Ordu’nun bu yıllarda altı mahallesi olduğunu yazmaktadır. Bunlar;
Rum, Ermeni, Pürifikasyon, Sen Nikola, Müslüman ve Protestan mahalleleridir. Rum mahallesinde 758, Pürifikasyon mahallesinde 1709, Sennikola mahallesinde ise 600 Ordulu Rum yaşamaktadır. Müslüman mahallesinde 913 Müslüman, Ermeni mahallesinde 1.703 Gregoryen Ermeni yaşamaktadır.
Protestan mahallesinde ise Ermeni ve Rum karışık 240 Protestan vardır. Böylece Ordu merkez nüfusunun 5.923 olduğunu görüyoruz.
Eğitim faaliyetleri hakkında “Ordu’da Maarif” başlığı altında bilgiler veren Abdullah Cevdet, Ordu kaza merkezinde 10 okul olduğunu yazmıştır:
“Bunun sekizi zükur (Erkekler), ikisi inas (kadınlar) için bunların 3’ü Müslümanların, 4’ü Rumların, 2’si Ermenilerin, 1’i Protestanlarındır. Müslümanların bir Rüştiye Mülkiye Mektebi vardır. Muhassasatını (ödeneğini) hükümet verir. Diğer mektepler ahalinin ianesiyle (halkın yardımları) yaşar.”
Abdullah Cevdet, Ordu’daki Rum cemaatinin, kilisede toplanan sadaka, bağış ve yardımlarla 3 erkek, 1 kız okulunu ayakta tuttuklarını ifade etmekte, bu okullar içerisinde en önemlisinin sahildeki kilisenin yanındaki okul olduğunu belirtmektedir:
“Rumların başlıca mektebi Psomides isminde Ordulu bir zat tarafından dört bin liray-ı Osmanî sarfıyla vücuda getirilmiş muazzam bir binadır. 160 talebesi vardır. 3 muallim tarafından tedris olunurlar. Rumların kız mektebinde 90 şakirt vardır. Ermenilerin mektebine 230 talebe müdavimdir. Ermenilerin kız mektebine 140 hanım kız devam eder. Hıristiyan mektepleri ait oldukları cemaatler tarafından iaşe ve idare olunur.”
Abdullah Cevdet gezi notlarında “Ordu’nun Ziraati” başlığında bilgiler vermiş ancak fındık konusuna hiç değinmemiştir. Oysa 1900 yılında Ordu’da üretilen başlıca tarım ürünleri
8.000.000 kıyye mısır,
2.000.000kıyye fasulye
1.000.000 kıyye fındıktır.
Abdullah Cevdet, Ordu’da ziraatın çok ihmal edildiğini belirtmekte ve “büyük miktarda mısır buğdayı ve fasulye hasat olunur” demektedir. Başlıca bu iki üründen başka “buğday, arpa, pirinç, çavdar, yulaf, kenevir, pamuk çekirdeği ila-ahir dahi zürû’ ve hasat edilir” diye not alan yazar, “Hayvanat-ı ehliyesi külliyetli koyun vardır. Ala tereyağı peynir yapılır. Yapağı memleketin başlıca servetini teşkil eder. Tavuk dahi ehemmiyetli miktarda beslenir. Pek çok yumurta ihraç olunur” bilgisini eklemektedir.
Ordu’daki ormanlarda “ayı, kurt, yabani domuz, tilki, çakal, yabani kedi, yabani keçi vesaire hayvanat çoktur” bilgisini veren Abdullah Cevdet, Ordu kazasının ormanla çevrili olduğunu yazmaktadır.
Yazara göre Ordu’nun yol sorunu bulunmaktadır. Ordu Sivas’a bir şose ile bağlanmaktadır.
Su, başlıca sıkıntılardan birisidir. “Şehrin içindeki çeşmeler yazın kurur, ahali içecekleri suyu (Keçiköy)ünden getirmeye mecbur oluyorlar. Fakir ahali sarnıç suyuyla iktifa ederler.”
Gezi notlarında, Ordu’da “Sanayi hemen hemen hiç yoktur. Vaktiyle mahalli madenlerden çıkan bakırdan hayli mamulât vücuda getirirlerdi. Ağaçtan kürek ve yaba imal ve ihraç olunur” denilmektedir.
Abdullah Cevdet 1912 yılının Ordu’su hakkında Ticaret-İhracat, Sefain, Aşar ve Ahval-i Sıhhiye konularında da bazı bilgiler aktarmaktadır.
Buna göre başlıca ihracatı mısır buğdayı, fasulye, kenevir-i yük, ceviz, kenevir kendir tohumudur.
Rus, Luid, Seyrü Sefain vapurları Ordu’ya her hafta uğrar. Her sene dört yelken gemisi, Ordu’ya muhtaç olduğu tuzu getirir. Ordunun mültezimlerinden aşar bedeli olarak hükümet, senesine göre beş bin lira kadar bir meblağ alıyor.
“Ahval-i Sıhhiye” yani sağlık durumu başlığında verilen bilgilere göre “şehrin etrafındaki bataklıklar ahaliyi kemal-i şiddetle kırmaktadır.” Abdullah Cevdet, İçtihad dergisindeki Ordu gözlemlerine sağlık durumu hakkında yazdığı şu cümlelerle son verir:
“ ORDU: Yükselme, ilerleme sebeplerini ezelden
hazırlamış , Cumhuriyette bu tabiat sırrını bulmuş , zengin bir bağırdır”
Orduda
matbuat : Meşrutiyetten sonraBiri
Rumların “Ağyazar”; diğeri Ermenilerin “Petek” diye2 tane matbaa vardı.Bunlar ayak pedallarla
çalışandikiş ve belfura makineleriydi. Bunlardan Petekmatbaası Kurtuluş savaşı sırasında çok işe
yaramıştı.
Gazi
Kütüphanesi: Ordu da İlk Kütüphane gazi kütüphanesi adında1926 yılında kurulmuştur. 1930 yılında halk
odaları ile halka açılmıştır. 1933 yılında Kitap sayısı 1501 , okuyucu sayısı 39395kişiye ulaşmıştır.
----------Cumhuriyetinilk on yılında Ordu -yol durumu
Cumhuriyetten
önce Ordu ilinde 71 km uzunluğunda Ordu Mesudiye Yolu;1880 yılı
16 km uzunluğunda ordu PerşembeYolu ( vona )yılı
85 km uzunluğunda Ünye-Niksar yolu. 1880 yılıvardı ve bakımsız
olduğunda ulaşım zordu..
Cumhuriyet
kurulduktan sonra bu yollar amaeliye usulü ( halkın zorunlu işçiliği ) ile
onarıldı ve geliştirildi. Daha kullanışlı hale getirilmişlerdir.
Bu çalışmalarda 104 adet menfez, ahşap ve kargir
köprüler, yapılmıştır.Yemişli deresinde 45 m uzunluğunda Dedeli Köprüsü ; Civil
deresinde 3 gözlü53 m uzunluğundakargir köpüler önemlileridir.
Ordu Vona yolunda da yollar tamir edilmiş,
geliştirilmiş Perşembe ve kocal derelerine kargir ayaklıportreli köprüler ve42 adet küçük köprü ve menfezler yapılmıştır.
ORDU VE MÜBADEEL OLAYI
1923—1927 MÜBADELE OLAYI
Ordu şehrinin etnik, sosyal ve kültürel yapısı
üzerinde önemli değişiklikler oluşturan olaylardan birisi 1924yılında yaşanan Nüfus Mübadelesidir Mübadil mübadele olmuş kişi demektir
Lozan Barış Anlaşması'na eklenen “Türk ve
Rum Ahalinin Değişimine İlişkin Sözleşme Ve Protokol" uyarınca 1924
yılında Ordu'ya gelen Selanik Mübadilleri'nin 1248 kişidir.“
.
Yunan Ordusunun Anadolu’dan
yenilerek ayrılmasından sonra, 1922 yılında Türkiye’de yaşayan Rumlardan
1.000.000 kişi kendi imkânlarıyla Yunanistan’a göç etmişlerdi. Aynı yıllarda
Bulgaristan ve Bolşevik Devrimi üzerine Rusya’dan 1.200.000 göçmen Yunanistan’a
sığınmıştı. Bu durum Yunanistan’da göçmenlere barınabilecekleri ev, geçimlerini
sağlayabilecekleri bağ, bahçe ya da iş bulunması gibi sorunlar ortaya çıkarttı.
Yunanistan’da yaşayan çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Müslümanlar ise henüz
Türkiye’ye göç etmemişlerdi. Yunan hükümeti gelen Rumları Türklerin yaşadıkları
köylere ve hatta evlere yerleştirdi. Bir evin yarısını Türk aile yarısını da
Rum aile paylaşmak zorunda kaldı.
Yunan delegasyonu, Yunanistan dâhilinde bulunan 400.000 Türkün meskenlerini Rum
göçmenlere bırakarak Türkiye’ye göçürülmelerinin zorunlu kılınması istedi.
Türkiye Yunanistan
sınırları içinde kalan Türkleri koruyamayacağını anlamış, nüfus mübadelesini
kabul etmediği takdirde Türkiye’den Yunanistan’a giden yaklaşık 1.200.000
Rum’un geri dönmesi için İtilaf devletlerinin baskısı ile karşılaşacağını
görmüştü.
Ayrıca Türkiye nüfusunu
homojen(aynı türden) hale getirmek ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında en az %
30 azalan Anadolu nüfusunu artırmak amacıyla mübadele fikrine olumlu
bakmaktaydı.
30 Ocak 1923 tarihinde “Türk ve Rum Ahalinin Değişimine İlişkin Sözleşme Ve
Protokol” imzalandı. Mübadele Protokolü ile , Batı Trakya hariç Yunanistan’da
yaşayan müslüman halk ile İstanbul hariç Türkiye’de yaşayan Ortodoks hıristiyanlar
karşılıklı olarak zorunlu göçe tabi tutulmuşlardır.
Göçmenleri taşıyacak vapur
şirketleri için ihale açıldı. Yunanistan’dan getirilecek Müslüman göçmenler;
Selanik’ten Tekfurdağı’na, Kalikratya’dan İstanbul ve Mudanya’ya, Kavala’dan
İstanbul, Zonguldak, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, İzmit, Gelibolu, Tekfurdağı,
Bandırma ve Burhaniye’ye; Girit ve Kandiye’den, Mersin, Silifke, Marmaris,
Bodrum, Ayvalık, Çanakkale ve Erdek iskelelerine boşaltılacaktı.
Aylar süren bekleyişten
sonra Gülcemal Vapuru, göçmenleri Samsun aktarmalı olarak Ordu’ya getirdi. Ordu
ve Samsun bölgesine Yunanistan’ın Drama ve Kavala bölgelerinden Türkler
gönderilmişti
Göçmenlerin
yerleştirilmeleri için 10 bölge belirlendi. Bu bölgelerde “Mübadele-i Ahali
İmdadı Sıhhiye Heyetleri” oluşturuldu. Ordu’da kurulan heyetin başkanlığını
Eczacı Şükrü(Deniz) yapıyordu.
Vapurlarla Ordu iskelesine
getirilen mübadillerin kimlikleri Göçmen Komisyonu mensuplarınca tespit
ediliyordu. Kabullerinde sakınca görülmeyen göçmenler ise defterlere
kaydedilerek kendilerine göçmen olduklarını belirten bir kimlik kartı
veriliyordu.
.
Akdeniz Vapuru 1924
yılının Nisan ayında Ordu’ya 801 mübadil ve 152 hayvan, Fatsa’ya 493 Dramalı
mübadil ve 80 hayvan ve de Ünye’ye 854 mübadil, 92 hayvan ve 16 araba getirdi.
Ordu iskelesine
çıkarılan mübadiller geçici olarak şehirdeki cami ve medreselere
yerleştirildiler. Mübadillerden yardıma muhtaç olanlar iaşeleri İskân
Müdüriyetinin iaşe tahsisatından karşılandı. Ancak ödenek yetersizliğinden
dolayı mübadillere verilen iaşe bedellerinde zaman zaman kesintiler oldu.
Mübadiller alınan önlemler sonucunda hızlı bir şekilde iskân yerlerine sevk
edildiler. 28 Haziran 1924 tarihi itibariyle cami ve medreselerde barınan
mübadil kalmamıştı.
Ordu Köy Hizmetleri Müdürlüğü arşivlerinde
mübadil, göçmen ve mültecilere ait 327 kişisel dosya vardır. Bu dosyalardan 135
tanesi 1925 tarihinden önce Ordu’ya gelen göçmen, mübadil ve mültecilere
aittir.135 haneden 116 hane Selanik, Drama, Manastır, Kayalar ve Golos
mübadilidir.
1923-1933 yılları arasında Ordu’da 332 hane
de 1438 mübadil iskân işlemi görmüş, bu ailelere 389 ev, 178 dükkan, 148 arsa
ve 113.997 dönüm toprak dağıtılmıştır.
Ordu ilinde göçmenlerin yerleştirildiği mahalleler şunlardı; Taşbaşı, Yalı, Düz
Mahalle, Elmalı, Bucak, Aziziye, Şarkiye Kavanos, Yılmazlar(Ünye),Saray.
Göçmenler ayrıca şu
köylerde iskân edilmişlerdi; Ağçaalan, Eyüplü, Turnasuyu, Kuşçuören (NİZAMETTİN MAHALLESİ ), Eskipazar, Tekke, Efirli,
Fernik, Gürze, Karacaömer, Neneli, Ebülhayır-Çitlikıran, Mustafalı, Kiriş,
Yağızlı, Boztepe, Delikkaya, Bahçe, Kıran, Tepe-i Bala, Kısacık, Yaraşlı,
Karapınar, Bayramlı, Menşa(Kökenli) Kiraztepe, Artıklı, Çavuşlar, Uzun Mahmut
ve Yemişli.
Mübadiller Rumlar tarafından terk
edilen meskenlere yerleştirildiler. İskân edildikleri yerleri izinsiz terk
edenler Mübadele ile göç eden Türkler,
yüzyıllardır yaşadıkları köylerini, kasabalarını, evlerini, tarlalarını, su
içtikleri çeşmeleri, diktikleri ağaçları, tarladaki ürünleri bırakarak Ordu’ya
geldiler
Ordu’ya gelen göçmenlere, yaygın
adlandırmayla Drama Mübadillerine Ordulular ellerinden gelen yardımı yaptılar.
Onların kurmaya çalıştıkları yeni hayatlarına olumlu katkı sunmaya çalıştılar.
Bugün Ordu’da iş dünyasında, siyasette öne çıkmış mübadil ailelerin mensupları
bulunmaktadır. Hiçbir ayrım yapılmaksızın Selanik Mübadilleri, Orduludur ve
Ordu kent kültürüne önemli katkılar yapmışlardır.
1930 YILLAR ORDU
Bugünkü Atatürk Kültür Merkezi 'nin ilk yapılış görünüşü.HALK EĞİTİMİ MERKEZİ olarak uzun yıllar Halkın aydınlanması için kullanılmıştı. 2000 li yıllarda aslı bozulmadan tadilat görüp bugünkü ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ Adını aldı. Yanında şimdiki Öğretmen evinin olduğu ağaçlık kısım.Öğretmen evi 1970 li yılların sonunda iki katlı yaılmıştır. 2000 li yıllarda bugünkü öğretmenevi yapıldı. Bunlardan başka Melet Köprüsü, Ağcaova Köprüsü yemişli
Kayacık Köprüsü, Bolaman köprülerinin yapımı da başlanmış ve bitme aşamasına
gelmiştir.
Ordunun eski Meşhur deresi; Bugünkü Bülbül Deresi
Elmalık Mahallesi ; Bucak Mahallesi ; İleride Selimiye Mahallesi
Şehir İmar durumu
Ordu İl olduğu yıllardakısmen bataklık, kumluk şehir görünümündeydi.
Sarray, Şarkiye, Düzmahalle, Zaferi MilliMahallerinde yol düzeltme ve 10295 m kaldırım çalışmaları ve diğer
yerlerde de3750 m olmak üzere hatırı
sayılır kaldırımlı yol çalışmaları başarılmıştır Ayrıca Bu çalışmalar sırasında
eski mezarlık olup kullanılmayanlar ile Hükümet Caddesinin her iki tarafındaki
bataklıklar ile beraber toplam 28700 m alan kurutulmuştur. Hamam deresinin
ıslahı yapılmış Saray Sokağı, Gümrük Caddesi, Düz Mahalle, Sırrıpaşa cad,kanalizasyon çalışmaları tamamlanmış 1320 m
kanallar tamir edilmiştir. 862 mde yeni
kanallar yapılabilmiştir.
Hükümet Binası önündeki alan park haline getirilmiş
ışıklanmıştır.Yine belediye Binası yapılmış veönünehavuzlu umumi park
yapılmıştır.
Spor alanı için doldurulan alan üzerine 800 m lik bir
futbol sahası ayrılmıştır.
Tahıl pazarında tahıl ( zahire hali) yapılmış,
iskeleler yapılmıştır.
Belediye temizlik işleri önceden muakkat (geçici
işçilerle) yapılmakta iken düzene sokulmuş temizlik memurluğu ve kadrosu
kurulmuştur.
Esnaflardakayıt ve denetim altına alınmış bir düzene oturtulmuştur.
Ordu da su kıt sayılırdı. Halkın içme suları sağlıksız
koşullarda sağlanıyordu Keçiköy suyu kaynağında temiz olsa da şehre
geldiğindesağlıklı olamıyor çeşitli
hastalıklara sebep oluyordu.
Belediye1200 uzaklıkta bulunan Taşhane deresinden SU
GETİRTTİ. Bu suları şehir içinde 4900 m demir borularla dağıtımını sağladı.
Suların tahlil araştırmaları ile sağlık önlemleri alındı.Zamanla bu su yetmeyinceşehrin 16 km uzağındaAkobuz ( Nazif Bey ) suyu denilen su getirme
çalışmaları da başladı.Bu suyun 25000 nufusa yeteceği hesaplanıyordu.
Ordu
da elektrik yoktu. Aydınlanma 5 numaralı gaz lambaları ile yapılmakydı.
Cumhuriyetle birlikte 100 beygir gücünde ve 200 beygir gücüne erişebilen
tertibat 21/4/1930 tarihinde kurulmuş şehir aydınlanır duruma gelmişti.
Belediye bu iş için 130000 lira masraf etmiştir.
1906 YILI ORDU
1920 YILI ORDU
1933 YILI ORDU
1876 da yürürlüğe giren
idarei nevahi nizamnamesi ile kaza durumunda iken adı 1869da Ordu kazasına
;Vona (Perşembe)-Ulubey-Hapsama(Gölköy) ve Bolaman bucakları bağlandı.
Ordu kasabası 1883
yılında çarşısında çıkan bir yangınla büyük bir felakete maruz kalmıştır.
Yangından sonra yeniden kurulan çarşı , muntazam caddelerle süslenmiş , çarşı
içinde ve yakınındaki birçok bataklık kurutulmuş , deniz seviyesinden alçak
olan bazı kısımlar kumlarla doldurularak fırtınalı havalarda denizin çarşıya
basması önlenmiştir.
Bu tarihlerde , şehrin düz mahalle ve Elmalık
mahallesinde Rumlar ,
Zaferi Milli , Taşbaşı
Mahallelerinde Ermeniler Türklerle bir arada yaşıyor,
Diğer mahallelerde
Kiraz limanı, Saray , Selimiye, Bucak ise tamamen Türklerle meskun bulunuyordu.
Ordu 1920 yılına kadar kaza olarak kaldıktan sonra 17
Nisan 1920 tarih 69 sayılı (Ordu müstakil livası teşkiline dair kanun)la
Merkezi Ordu olmak üzere , Canik (Samsun) sancağına merbut Fatsa ve Ünye
kazalarının raptı ve ilhakı suretiyle Ordu Livası teşkil edilmiştir.
ORDU ADI NEREDEN
GELMEKTEDİR?
Ordu İli’nin adının nasıl verildiği hep sorulmuş ve çeşitli
efsaneler, hikayeler anlatılmıştır.Son zamanlarda bazı tarihçiler Osmanlı
Tahrir Defterlerine ulaşabilmişlerdir.Bu Tahrir Defterlerinin günümüz
Türkçesine çevrilmesiyle bazı bilgiler, gerçekler açıklığa kavuşmuş ve bu
konuda ileri sürülen diğer görüşler büyük oranda çökmüştür.
Ordu, Türkçe bir kelimedir. Sözlük anlamı, bir devletin
silahlı kuvvetlerinin tümü veya bu kuvvetlerin bir bölümüdür. Amaç ve
nitelikleri yönünden benzer insan topluluklarına ve çok sayıda kalabalığa da
bazen ordu denildiği olur. Ayrıca Türkmen beylerinin ikamet
merkezilerine “Ordu” denirdi
Ordu, Osmanlı arşivlerindeki belgelere göre Türkler
tarafından kurulmuş bir yerleşkedir. İlk çağ ve Orta çağda bugünkü Ordu’nun
kurulduğu yerde aynı adla anılan antik bir kalıntı yoktur. Günümüzde Ordu
yakınlarında Bozukkale olarak adlandırılan antik “Kotyora”nın Ordu ile hiçbir tarihi
bağlantısı bulunmadığı iddia edilmektedir.
Ordu YöresiniTürkleştiren Hacı Emiroğulları Beyliğidir. Ordu
yerleşkesi Hacı Emiroğullarının en
parlak dönemi olan Süleyman Bey zamanıdır. Beyliğin kurucusu Bayram Bey’dir.
Bayram Beyin oğlu Hacı Emir Bey ve Emir Bey’in oğlu
Süleyman Beydir. Süleyman Bey, babası ve dedesinin yaklaşık yüz yıldan fazla
mücadeleleri sonucu geniş bir araziye sahip olan beylik sınırlarını daha da
genişletmiştir.
Bölgenin tamamen fethinden sonra sıra beylik topraklarının
ortasında kalan Giresun’un fethine gelmiştir. Süleyman Bey, karargâhını 1396
yılında günümüzdeki “Eskipazar”a kurmuştur. Bu yerleşkeye de “Nefs-i Ordu bi-ism-i Alevi”
adı verilmiştir. Günlerce bu karargâha asker toplanmıştır. Nihayet Ordu’da
toplanan ve sayıları on iki bine ulaşan ordunun oluşmasıyla Giresun’un fethi
için sahilden yola çıkılmıştır. Süleyman Bey 1397 ilkbaharında Giresun’u da
fethederek Türkmenlerin iskânına açmıştır.
İşte, Hacı Emiroğlu Süleyman Bey’in
karargâh kurduğu ve Giresun’u fethetmek için asker topladığı, günümüzdeki
Eskipazar mevkii, 1396 tarihinden itibaren çevredeki halk arasında ve Tahrir
Defteri kayıtlarında “Ordu” olarak adlandırılmıştır.
Yine ordulu tahrir
Defterlerini inceleyip Türkçeleştiren Tarihçilere göre bu ad hiç değişmemiştir.
Kimi zaman Bayramlu-yı Ordu,
Kimi zaman Nefs-i Ordu,
Kimi zaman da
Canik-i Bayramlu-yı Ordu
Olarak anılmıştır.
Osmanlı belgeleri olan Tahrir Defterleri,
Avarız Defterleri,
Mühimme Defterleri,
Ceride Defterleri,
Salnameler ve
Kadılara gönderilen hükümlerde
Ordu kent merkezi için hep bu adlar kullanılmıştır.
1800 YILLARDA ORDU
18. Yüzyılın başlarında , Ordu şehrinin bu günkü yerinde
ormanlar, çalılıklar, bataklıklar bulunmaktaydı. Boztepenin eteklerinde hiçbir
mesken kurulmamıştı.
Yamaçlarında Bayramlı halkının hayvanları otlatılırdı.
Sahil ve çevresinde bataklıklar olduğu için biraz uzaktaki sırtın üzerinde bu günkü Bucak mahallesinde Bucak
adlı bir köy bulunuyordu. Bayramlı civarında derebeyleri 8217 nin nüfusu
hakimdi.
Bölgede bu yüzden
asayiş kalmamıştı. Halk uzun süreden beri asayişsizlikten bıkmış usanmıştı.
Yıllarca devam eden bu huzursuzluk nihayet İstanbul Hükümetince haber alındı.
Padişah , mahalli
asayiş kuvvetlerini önleyemeyeceğini düşünerek buraya bir askeri birlik
göndermeye karar verdi.
Hükümet Canikte
(Samsun) bulunan Osman Paşaya Geniş yetkiler verdi. Bu geniş yetkilerle karadan
Bayramlıya doğru yola çıktı. Birliğin bir kısmı Ordu şehrinin güneyindeki Bucak
köyünün kurulu olduğu sırtın eteklerinde konakladı
Ordugah kurdu.
Askerlerin bir kısmı ise Bayramlı çarşısında, caminin önündeki geniş düzlükte
yerleşerek asayişi temin etti.Osman paşa askerlerinin asıl konaklama yeri Bucak
semti idi. Askerler her gün sabahleyin buradan Bayramlı topraklarına girerek
vazife görmekte, akşam vaktinde de tekrar ordugaha dönmekte idiler.
NİZAMETTİN MAHALLESİ ( Kuşçuören, Kuzköy )
BOZTEPE
Bugün 1600 Hane ve yaklaşık 4500 nüfusa sahip olan ve ancak % 15 i imara açık % 85 i imar dışı olan Nizamettin Mahallesi köy ve mahalle yaşantısına sahip olan bir Mahalledir. Ordunun En büyük alanına sahip olan haliyle en fazla mahalle ve köy ile komşu olan mahalledir.
Şimdi Mahallemizi ve Ordu'yu daha iyi anlatan makaleyi aşağıda anlatmaya çalışacağım. Zira ordu İlinin Kuruluşu ile Nizamettin Mahallesinin kuruluşu aynıdır. Ordu ilinin kurulması için Nizamettin mahallesi ( Kuzköy) mahalle olmuştur.
1870 YILI ORDU
1934 Yılında
piyasaya çıkan Ordu Külliyatınagöre;
Ordu Kasabası1871 yılında Ordu Merkez olmak üzere ;
Perşembe, Bolaman, Aybastı, Hapsimana, Ulubeynahiyeleri olarak Ordu kazası olarak idari teşkilatlandırılmıştır
Ordu merkez
de Selimiye, Saray, Bucak, Kirazlimanı mahallerinden oluşmuştu. Kiraz Limanı
mahallesinde 200 hane olmak üzere toplam 350 haneli Kasaba Ordu Kasabası oluşmuştu.
Gerek yaylalarda yaşayan nufus ve gerek Gümüşhaneden gelen Rumlar, Sivastan
gelen Ermeniler, Çerkezler, Batum Çürüksu, Macaradan gelen Gürcü nufus Orduyu nüfusça
geliştirmişlerdir.
1883Ordu Yangını zamanında 1000 Haneve 1914 yılında 2200 haneye ve 13000 i aşan nüfusa
ulaşmıştı.
İlimiz ORDU Osmanlı İmparatorluğu devirlerinde Trabzon İline bağlı küçük bir yerleşim yeri iken 1910 Yılında Kaymakam Tunalı Hilmi Bey zamanında Liva , 1918Yılında Kaymakam Ömer Cevat Bey zamanında Mutasarraflık oldu.Seferberlik sonunda Trabzondan alınarak Canik Sancağına bağlandı. İlk Ordu Mutasarrıfı İbrahim Ethem oldu. Ordu Kazası 1920 yılına kadar Trabzon İline bağlı kaza iken 22 Kasım 1920 de TBMM de 106 sayılı toplantıda görüşülmeye başlanmış ve 4 Aralık 1920 de “ Müstakil Sancak “ olmasına karar verildi.
1916 Trabzon Halkının Orduya Göçü
Birinci dünya savaşı sırasında doğu Anadolu Sarıkamış Savaşında Osmanlı Ordusunun
yenilmesiyle Ruslar 18 nisan 1916 Trabzon’a
kadar gelmişlerdi.
Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey Halkın Orduya gitmesini, taşınmasını
istemişti. Trabzon’dan gerek karadan, gerek deniz yoluyla halk Orduya akın
ettiler. Vali ve Trabzon’dan gelenhalk
Orduda yerleşimve yiyecek bakımından
zor durumdaydılar.
Vali Cemal Azmi Bey Ermenilerden kalan evlere ve topraklara
yerleşimi sağladı. Boş arazilere patatestarımını teşvik etti. Sıtma ve tifo, dizanteri gibi hastalıklar çoktu ve
ölümcüldü. Doktor ve ilaç yetersizdi. Sık sık ölümler oluyordu.Trabzon’dan
gelenler için Selimiye Mahallesinde ayrı mezarlık oluşturuldu. Ruslar Tirebolu’ya
kadar geldikleri için göç daha fazla olunca Göç dalgası Samsun tarafına doğru
yöneldi. O zamanlarkarayolu olmadığından
sarp tehlikeli Koç Boynuzu Yolu göçlere şahit olmuştu. Bu yolculukta çokkişi hastalanarak ölmüşlerdi. Cenazeler buralarda
kaldırılıyordu. Bu mevkide bulunan Bekirli denilen yerdebu göçmenler için mezarlık bile kuruldu. Çünkü veba ve sıtma toplu ölümlere yol
açmıştı. “Kimsesiz Trabzonlular Mezarlığı”
O yıllarda Ordu Çambaşı’ na
göç ediyor, Mayıs Ekim ayları arası şehirde kimse kalmıyordu. Trabzon Valisi de
Vali evraklarıyla beraber Çambaşı’na çıkmıştı. Orduda devleti temsil eden
kaymakam vekili bulunurdu.
4 Nisan 1921 tarihinde 69 sayılı “Ordu Müstakil Livası Teşkiline dair kanun” ile Canik Sancağına bağlı Ünye, Fatsa, da katılarak Ordu Livası kurulmuştur. Ordu İlinin gelişmesi için Mahalle sayısı ve nüfusu artması gerekiyordu. Merkez İlçeye Eski ismi Kuzköy olan Nizamettin Mahallesi de katılarak Belediye Teşkilatı da yenilenerek TBMM de çıkarılan kanunla 1923 yılında Vilayet olarak Türkiye İlleri arasında yerini almıştır.
1920 yılında Ordu Mutasaraflığına 3 aylığına Nizamettin Bey getirildi. Nizamettin Bey Ordu Selimiye Mahallesini Eski adı ile KUZKÖY yerleşim mahallini bağlayan yolu, dolayısıyla şehrimizi köylere bağlayan şimdiki Nizamettin Mahallesi yolunun ilk açılışını yapmıştır. 1920 li yıllarda Ordu Mutassarraflığının küçük olması ve nüfusunun az olması buranın il olmasını engelleyen sebep olması ve en yakın yerleşim yerinin Nizamettin mahallesinin olması nedeniyle KUZKÖY mahalle olarak İlin bir parçası olmuştur.Bu yüzden bu Mahalleye (KUZKÖY )' e Nizamettin Mahallesi adı düşünülmüştür. Nizamettin Bey gidince Yerine Daniş Bey geldi. 1923 Cumhuriyet İlanı ile Ordunun resmi adı Ordu Vilayeti oldu. Fazıl Özelçi vali oldu. 1924 1930 yılında Ordu ya elektrik verildi.
1933 yılında Ordu ilinin Ünye, Fatsa, Mesudiye adında üç ilçesi vardı.
Ordu merkez ilçesinin; Uzunisa, Ulubey, Perşembe, Bolaman, Aybastı, Kabadüz diye altı nahiyesi vardı.
Ünye’ yebağlı Akkuş ( karakuş),Fatsa ilçesine bağlı kumru, Mesudiye’ ye de bağlı Topçam (gebeme ) nahiyeleri vardı.
1933 yılında Ordunun toplam 529 köyü vardır ki; 239 tanesi ordu merkeze aitti. Ünyeye bağlı117 köy, Fatsa kazasına 99 köy, Mesudiye kazasına bağlı 74 köy bağlıydı.
1933 yılında fındık fabrikası sayısı 14 tane idi.
İl merkezinde Ziraat, İş, Osmanlı bankaları vardı.
1933 yılında Ordu Merkezde, Perşembede, Fatsa, Ünye, Mesudiyede birer belediye teşkilatı vardı.
1925 yılında Boztepe eteğinden Ordu
Selimiye mahallesinden aşağı Ordu
ORDU Meşhur Takıl Meydanı
Orduda çarşamba pazarı ve tahıl pazarında ( Takıl ) alışverişlerini yapanlar sepetçi denilen kişilere eşya ve erzaklarını taşıtırlardı. Bu taşıyıcılar sepet ve el arabalarıyla hizmet ederlerdi.
ORDU MİLLET DÜZÜ Orduda çarşamba pazarı ORDU İLİNİN BELGELİ KURULUŞI HİKAYESİ
23
Nisan 1920 de açılan Büyük Millet Meclisi açılmış çalışmalarına başlamıştı.
30 Kasım
1920 (30.XI.1336) tarihinde gerçekleşen 106. toplantısında, 28 Kasım 1920
tarihinde Dahiliye ve 29 Kasım 1920 tarihinde Maliye Komisyonlarında kabül
edilen bir kanun teklifi meclise
sunulmuştur. Bu kanun teklifinde Giresun"un müstakil liva yapılması ve
Ordu ve Tirebolu kazalarının buraya bağlanması istenmekteydi. Mecliste görüşmeye açılan bu
kanun taslağının gerekçeleri arasında Giresun Belediye Başkanı ve Ticaret Odası
Başkanlarının da aralarında bulunduğu bazı kişiler tarafından gönderilen bir
telgraf da yer almaktaydı. Bu telgrafta Giresun müstakil liva teşkil olunursa
iki yıllık masrafının belediyenin gelirlerinden karşılanacağı taahhüt
edilmekteydi. Kanun görüşmelerinde ilk sözü
Karesi mebusu Vehbi Bey almış, Giresun"un liva merkezi olmasını ve
Ordu"nun buraya bağlanmasını hararetle savunmuştur. İkinci sözü ise İstanbul
mebusu Maliye Vekili Ferit Bey almış; O
da mali açıdan Giresun"un merkez liva yapılmasının bir mahsur teşkil
etmeyeceğini savunmuştur.
Karesi mebusu Vehbi Bey"in konuşma metni: VEHBİ B. (Karesi) — Efendim
malûmu âlileri, vilâyetler son vaziyette hep birer müstakil sancak haline ifrağ
edildi. Ve bu meyanda Trabzon da müstakil bir liva haline girdi. Fakat Trabzon
sancağının nüfusu umumisi yedi yüz bine baliğ oluyor ve bu nüfusun bir
merkezden idaresi müşkül oluyor. Bilhassa gerek mevkii gerek ticareti ve
gerekse sahilde olması itibariyle ehemmiyeti fevkalâdesi bulunan mıntakanm ki
Giresun mıntakasıdır, müstakillen idaresi iktiza ettiği Hükümetçe dermeyan
edildi. Encümenimiz de buna kanaat getirdi ve müstakil bir sancak tesisi
lüzumunu kabul etti ve orada üç yüz bin nüfusu havi bir sancak meydana .gelmiş
oluyor, ki vilâyet de telâkki etmiş olsak sancak da telâkki etmiş olsak, kendi
varidatiyle kendini idare edebileceği gibi, inzibat ve ahvali hazıra
dolayısiyle de fevkalâde muvafık bir vaziyet hadis olmuş olacaktır. Onun için,
bunun Hükümetin teklifi veçhile, müstaqelen ve bugünkü ruznameye ithal edilerek
müzakere ve kabulünü istirham ediyorum. Giresun"un müstakil liva
olması ve Ordu"nun buraya bağlanması yönünde her şey yolunda giderken,
aslen Mesudiyeli olan Karahisarı Şarki Mebusu Mustafa bey söz almıştır. Mustafa
Bey Ordu"nun Giresun"a bağlanamayacağını, Sancak(liva) merkezinin
Ordu olması gerektiğini aksi takdirde bütün Orduluların buna itiraz edeceğini
ve karara uymayacağını gerekçeleriyle anlatmıştır. Mustafa Bey bu kanuna
Dahiliye Komisyonunda da muhalefet şerhi koymuştu. Karahisarı Şarki Mebusu
Mesudiyeli Mustafa Bey"in meclis konuşma metni: MUSTAFA B. (Karahisan Şarki) —
Efendim,Giresun ile Ordu kazalarını yirmi seneden beri Ordu istiyor sancak
olsun, Giresun istiyor sancak olsun. Yirmi seneden beri bunların beyninde bir
münaferet vardır. Hattâ 1324 tarihinde Giresunlular ve Ordulular
memleketlerinin sancak olmasını istediler. Her ikisi beyninde münaferet olduğu
için hiç bir netice hâsıl olmadı. Giresun kazası beş yüz seneden beri kaza
olarak hüsnü halle idare ediliyor. Ne asayişsizlik var, ne başka bir şey ve ne
de bir sebep var ve sebep nedir? Nüfusu ziyade olan ve günden güne ziyadeleşen
ve her gece üç beş katil ile cinayet vukua gelen Ordu Giresun'a raptediliyor.
Kaza olarak Ordu'nun ipkası hiç bir vakit caiz olamaz. Ordu'nun beş nahiyesi
vardır ki her birisi birer kaza gibidir. Buranın yüz altmış bin nüfusu vardır,
varidatı da Giresun'dan çoktur. Zaten her iki kaza beyninde münaferet var.
Zinhar Ordu'nun Giresun ile birleştirilmesi hiç bir vakitte Ordu'nun asayişini
temin etmez. Olsa, olsa sancak merkezi Ordu olmak lâzımdır. Zira Ordu'nun
nahiyeleri birer müstakil sancak teşkil edebilir. Bahusus civarında Fatsa
kazası da var. Ondan dolayı Ordu Giresun'dan müreccahtır ve Giresun'un Ordu'ya
tercihi hiç doğru değildir. Zira arzettiğim veçhile Ordu'nun beş nahiyesi
vardır. Bu beşi hesapça birer kaza gibidir ve nüfusları yüz altmış bin
raddesindedir. Ordu bugün Karahisarı Şarki sancağından da büyüktür. Böyle bir
sancağın kaza halinde olarak ipka ve Giresun'a raptı, hiç bir vakit oranın
asayişini temin etmez. Maamafih bir kaç güne kadar asayişsizliğin tevalisini
görürsünüz. Hiç bir vakitte bu olur biter iş değildir ve dünyada Ordulular buna
itaat etmezler. Kanun görüşmeleri
tartışmalarla devam ederken bir zamanlar Ordu"da kaymakamlık da yapan Bolu
mebusu Tunalı Hilmi Bey söz almış ve Ordu"nun Giresun"a bağlanmasına
itiraz etmiştir. Tunalı Hilmi Bey"in
konuşma metni: TUNALI HÎLMÎ B. (Bolu) —
Arkadaşlar, Ordu'da kaymakamlığım vardır. 1329 senesinde orada bulunuyordum.
Ordu'ya gitmek vesilesiyle Trabzon'da hazır vapur bulduğum halde on beş gün
sırf Ordu'nun ahvali ruhiyesini öğrenmek ve ileli içtimaiyesini tetkik etmek
için daireden daireye dolaştım durdum. Çünkü Bayburt 'tan geliyordum, Bayburt
kadar uzak bir yerde bulunduğum halde maalesef, Ordu'nun çirkin şöhret
şayiasiyle kulaklarım dolmuştu .Meselenin ruhu, asayiş meselesidir Bundan başka
bir şey değildir. Efendiler, Mustafa Beyin dedikleri gibi bazan - haydi gece
demiyelim - amma katiyen hafta geçmez ki bir kaç cinayet vukua gelmesin MUSTAFA B. (Karaiıisan Şarki)
— Gece geçmez ki bir cinayet görülmesin, hâlâ öyledir TUNALI HÎLMİ: B. (Devamla) —
Burada namı zikredilen Osman Ağayı - ben hüsnü vesile addettim - tebdilen
zikrediyorum. (Gürültüler) İstirham ederim, müsaade buyurun. Başka bir şey
söyliyeceğim. Tebcilen zikrediyorum Giresun'un gösterdiği fedakârlıklar,
cüretler hamasetler, cesaretler, geçende Karadeniz tarafına doğru gittiğim
zamanlarda kalbimi meserretle doldurmuştur. Bahusus şimdi burada Maliye vekili
Beyin bir tebşirini de "işittim ki o da iki senelik liva masrafını deruhte
etmeleridir. Bunlar cidden şayanı takdir ve tebcil ahvaldendir. Yalnız
kendilerinin hamiyetlerinden, büyüklüklerinden ve bütün Giresunlulardan
beklediğim bir şey varsa o da asayişi temin itibariyle, Ordu'nun hiç olmazsa
muvakkaten ve bir iki sene için veyahut teşkilâtı umumiyeye kadar liva merkezi
ittihaz edilmesidir. Buna zaruret katidir. İkincisi - muhtasaran geçiyorum -
bir iş yapıyoruz bir iş göreceğiz, fakat hiç* olmazsa tam görelim. Mümkün
olabildiği kadar doğru bir iş görelim ve müsmir surette görelim. Ordu kazası 6
nahiyeden ibarettir ve yüz yirmi sekiz bin nüfusu olarak bıraktım, Geçende
işittim yüz elli bin olmuş ve emin olunuz ki elli bin nüfusu daha mektum olarak
Ordu'da mevcuttur. Şu halde müstakillen yalnız Ordu kazasını bir liva yapalım
veyahut Fatsa ile birleştirelim. Giresun'la (Tirebolu) yu da bir liva yapalım.
Eğer Tirebolu, Giresun, Ordu ve Fatsa'dan mürekkep bir liva yaparsak onları
kaza halinde bırakmak bence daha muvafıktır.
Meclisin bu 106. oturumunda özellikle Şarki Karahisar mebusu Mustafa
Bey"in büyük çabaları sonucunda Meclis ikna edilmiş ve kanun taslağında
değişiklik yapılarak Ordu ve Giresun"un ayrı ayrı müstakil liva (sancak)
yapılması yönünde şekillendirilmesine karar verilerek bir başka oturuma (108.)
bırakılmıştır.
4 Aralık 1920 (4. XII. 1336) tarihli Birinci Büyük Millet Meclisi"nin 108.
oturumunda ağırlıklı olarak hangi kazaların yeni kurulacak Ordu ve Giresun
livalarına bağlanacağı konusunda tartışmalar yaşanmıştır. Ordu"nun
müstakil liva yapılması konusunda büyük çabalar harcayan Karahisarı Şarki
mebusu Mustafa Bey, Mesudiye"nin Ordu"ya bağlanmasına karşı
çıkmıştır. Gerekçe olarak ulaşım zorluğunu öne sürmüştür. Nihayet bu tartışmalar
sonucunda Ordu ve Giresun"un müstakil liva (sancak) yapılması oylanarak
kabül edilmiştir. Bu kanuna göre kanun maddeleri şu şekilde yasalaşmıştır.
Meclis zabıt metni: -Efendim, Ordu livasının
teşkiline dair olan kanunu da reyi âlinize arzedeceğim. MADDE 1. — Merkezi Ordu olmak
üzere Canik sancağına merbut Fatsa ve Ünye kazalarının rapt ve ilhakı suretiyle
Ordu müstakil livası teşkil olunmuştur.
REİS — Kabul edenler ellerini kaldırsın...
Kabul olunmuştur. MADDE 2. — îşbu kanun
ahkâmının icrasına Heyeti Vekile memurdur.
REÎS — Bu maddeyi kabul edenler ellerini
kaldırsın. Kabul edilmiştir.
MADDE 3. — îşbu kanun tarihi neşrinden
• muteberdir.
REÎS — Üçüncü maddeyi kabul edenler ellerini
kaldırsın. Kabul edilmiştir. Böylece Ordu"nun bugünkü
anlamda il olması olması 4 Aralık 1920 ((4. XII. 1336) tarihinde mecliste kabul
edilmiş ve 69 numaralı kanun olarak 4 Nisan 1921 (4 Nisan 1337) tarihinde 9
No"lu Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Ordu müstakil livası teşkiline dair kamın (Ceridei Resmiye ile neşir ve
ilânı: 4 nisan 1337Kanun No.: 9)
BİRİNCİ MADDE — Merkezi Ordu olmak üzere Canik sancağına merbut
Fatsa ve Ünye kazalarının rapt ve ilhakı suretiyle Ordu müstakil livası teşkil
edilmiştir.
İKİNCİ MADDE — işbu kanun ahkâmının icrasına Heyeti Vekile memurdur.
ÜÇÜNCÜ MADDE — İşbu kanun tarihi neşrinden muteberdir.
4 kânunuevvel 1336 ve 22 rebiyülevvel 1339
1924 yılında ise çıkarılan Anayasanın 89. maddesine göre liva (sancak) adları
Vilâyet olarak değiştirildiğinden, Ordu bu tarihten itibaren Ordu Vilayeti
olarak idari taksimattaki yerini almıştır.
Ordu"nun il olmasında tüm emeği geçenleri özellikle Mesudiyeli Serdarzade
Mustafa Bey"i Ordulular adına minnet,şükran ve rahmetle anıyoruz.
MERAK EDENLER
İÇİN
BELGENİN ORİJİNAL
AÇILIMI AŞAĞIDADIR
T. B. M. M.
KAVANİN MECMUASI
DEVRE:
I
23
nisan 1336 tarihinden 10 ağustos 1339 tarihine kadar imtidat eden Birinci
devre zarfında
Türkiye
Büyük Millet Meclisince kabul olunan 332 kanun ile 12 tefsir ve 389 kararı
muhtevi
olup Büyük Millet Meclisi sayın üyeleri için basılmıştır.
Tapu
kayıtlarından anlaşıldığı kadarıylaTaşocaklarının olduğu Mıntıkasına Taşocak mevkisi ; Mahallenin Merkezi
Eski Adı Kuzköy; ÜST Tarafı Kuşcuörenve Boztepe Mıntıkası Boztepeolarak adlandırılmıştır. Ordu İl olunca Tüm
bu mevkiiler Nizamettin Mahallesi olarak adlandırılmış olmakla , bugün
Ordu
ilinin yüzölçümü bakımından en geniş Mahallesidir.Mahallenin bu günkü yerleşim yerleri ve adları tablodan anlaşılabilir. Selimiye Mahallesi yerleşim yerlerinden devamla ve Yıllara göre Emlak değer bilgisi
NİZAMETTİN MAHALLESİ YERLEŞİM YERLERİ
ORDU ELEKTİRİĞE
NASIL KAVUŞTU Ordu da 1930 yılı Nisan ayına
kadar elektrik yoktu. Bu tarihten önce Ordu da aydınlanma vasıtası olarak cadde
ve sokaklarda fenerler kullanılıyor; evlerde ise gaz yağı yakılıyordu. Ordu
şehrinde elektrik teşkilatının kurulması için, 1927 yılında bir kısım tüccarlar
teşebbüse geçmişlerdi. Uzun süren temaslardan sonra, 1928 yılının ağustos
ayında, Belediye ile Alman... Bergman Helyus firması arasında imzalanan bir
sözleşme ile, şehirde elektrik şebekesinin kurulması kesinleştirildi.Bu sözleşmeye göre: şehrin
bütün elektrik tesisi 32 bin 500 dolar’a tamamlanacaktı. O tarihte dolar 90
kuruştu. Şirket sözleşmenin tasdik ve imza edileceği 1Ekim 1928 tarihinde
belediyeden 9 bin Lira; bu tarihten üç ay sonrada 10 bin lira alacaktı. Diğer üç
taksit’in vadesinden öncede tesisat bitmiş olacaktı.
Şehrin Elektrik tesisatı için 160 bin lira harcandı ve elektrik çarşı ve bütün
mahallelerde 1 Nisan 1930 tarihinden itibaren yanmaya başladı.
Güzelordu gazetesinin 5 Nisan 1930 tarih ve 92 sayılı nüshasında Ordu ya
elektrik gelmesi şu şekilde haber olmuştu. “Karadeniz in pırlantası olan Güzel
Ordu’muz dört gün evvel 1 Nisanda elektrik nurlarına boyandı. Onu memleketimize
kazandırmak için geceli gündüzlü çalışan Belediye Reis’i Kalfazade Rıfat Bey
ile Valimize, Mebusumuz Recai Bey’e ve çalışma arkadaşlarına nihayetsiz
şükranlar ‘’
1908 yılında ORDU
O sıralar
Ordu bataklık içinde bir şehir Pirinç tarlaları ve su içindeki ordu sivri sinek
istilası içinde sıtma kol gezmekte halk Ordu da duramamaktadır. Şehir 3-4 ay
Çambaşındadır. Boztepeden gelen sular ile Bülbül deresinin Civil ırmağı ile
Melet suyunun taşmaları deniz seviyesinden alçak olan Ordu Merkezi sular
altında tutup günlerce çamur içinde
kalmaktadır. Takıl denilen yer orta camiye kadar adam boyu sazlıklar içinde
ördek avı yapılan yerdi. Şimdiki millet düzü deniz seviyesinden iki metre alçak
olması nedeniyle devamlı su altındaydı. Belediye başkanı süleyma Felek herkesi
göreve çağırıp takıl tarafını
doldurma çalışmaları yaptı.
Ordulu gençlerde bir süre sonra
kızaklarla vagonlarla taş ve çakıl atşıyarak Millet düzü denilen yeri
doldurup alanı kazandılar ve orada yıllarca ve aylarca sportif faaliyetler ,
panayırlar, güreşler, bayramlar yapıldı. HALKIN PAZAR YERİ OLARAK KULLANILDI.
Bu yüzden Adı MİLLET DÜZÜ OLDU.
Ordu ilk askerlik şubesi
ATATÜRKÜN ORDU İDMANYURDU TAKIMINI ZİYARETİ
Atatürk Cumhuriyetten sonra Yurt gezisine
çıkmıştı. Karadeniz gezisinde Erzurumda Deprem olduğu duyulmuş Atatürk
Karadeniz gezisini kısa kesmek zorunda kalmıştır. Gittiği yerlerde yarım gün
yarım gün kalabiliştir. 15 Eyülde Rizeden başlayan gezi 19 Eylülde Ordudan
Samsuna Hareketle son bulmuştur. Atatürk
19 eylül öğleden önce Giresun ziyaretindeydi.
Orduya 19 Eylül 1924 günün saat 15.00 Hamidiye Vapuru ile geldi. Vali Rıfat Vona,
Faik Günady, Belediye Başkanı Yusuf
Furtun ve beraberinde temsilciler Atatürk’ü gemide karşıladılar. Atatürkü 22 pare top atışı ile bir özel deniz aracıyla karaya
çıkardılar. Halk bütük coşku içinde
karşıladılar, ona reafkat ettiler. İlk olarak Belediyeye gidildi.
Sorunlar hakkında bilgi alındıktan sonra Valiliğe gidildi. O sırada şimdiki
akdınlar Pazarı sonra ki Millet düzü batak halde, etrafında düz yerlerde Ordu
İdman Yurdu Spor kulübü var ve spor,
maçlar yapardı. Atatürk buradan geçerken gençler dikkatini çeker ve bu
bataklığın kurutulmasını Vali Beye işaret eder.
Gençler Atanın yolunu keser ve illa Kulubü ziyaret etmesini isterler.
Atatürk gençleri kırmaz , Kulüp
defterine bir yazı yazmak ister ancak
kulübün kalemi aksilik bu yazmaz. Mürekkep kurumuştur. Mustafa KEMAL Kendi
kalemiyle yazmaya başlar. Gençler için
bu daha şeref verici bir olaydı.
“ Ordu İdmanyurdu gençlerinin hepsinin
varlıklarını hissettiren atak gençler olduğunu görüyorum. Buna memnunum ancak
Sporun bedenle olduğu kadar zeka ile yapılması hususunda dikkatlerinize
sunarım”
Sonra
kurucularının öğretmen şehrin ileri gelenlerin kurduğu “Gençlik yükselme Birliği
“ derneğini ziyaret etti. Ordunun ilkmektebi olan Keçiköy İlkmektebi baş
muallimi ile tanıştı. Öğretmen Faik Öğretmenden İl mektep ve eğitim sorunları bilgilerini
aldı. Bu mekteeb Keçiköy adı değilde Yeşil yurt adının verilmesin söyledi . nitekim kısa bir süre sonra Tabyabaşı denilen yerdeki okula Yeşilyurt
ilkokulu adı verildi.
Son olarakta “
İhtiyat Zabitler “ derneğini ziyaret eder ve asker ve emeklilerin dertlerini
dinler dertleşir. Yine sevgi gösterileri
eşliğinde bindiği gemi ile Samsuna doğru
yol alır.
Eski büyük ve küçük iskeleler ( öndeki iskelenin yerinde bugün
Atatürk Anıtı vardır ) Arkada iskelenin olduğu yerde Mıdı restaurant vardır.
1930 YILLARDA Millet düzü
deniz seviyesinden iki metre alçak olması nedeniyle devamlı su altındaydı.
Belediye başkanı süleyman Felek herkesi göreve çağırıp takıl tarafını doldurma
çalışmaları yaptı. Ordulu gençlerde bir süre sonra kızaklarla vagonlarla taş ve çakıl taşıyarak
Millet düzü denilen yeri doldurup alanı kazandılar ve Cumhuriyetin 10. yıl kutlamalarına hazır hale getirdiler. Daha sonraları ise orada yıllarca ve aylarca
sportif faaliyetler , panayırlar, güreşler, bayramlar yapıldı. Bayramlar ve
siyasi söylemlere şahit oluHalkın Pazar yeri
olarak yıllarca hizmet etti. Bu yüzden Adı MİLLET DÜZÜ oldu.Bugün siyasi ve rant yüzden bakımsız
haldedir. Yapılmayı düzenlenmeyi bekliyor.
1930 yıllarda Ordu halkı su
ihtiyacını Boztepe eteklerindeki ve Keçiköydeki çeşmelerden sağlıyordu. Zamanla
nüfus yoğunluğunda su yetmez olunca su
kaynakları arayışlarına gidildi. Şehrin 16
km uzağında Akobuz beldesinde su yu orduya
getirme fikri gelişti. Halk su yolunun açılması için görevlendirildi. Borular
Almanyadan istendi. Ordunun susuzluğu gazetelerde yazıldı. Hereksten yardım
toplandı. 170000 lira masraf çıkarıldı. Haberi duyan ve Halkın kolera gibi hastalıktan
muzdarip olduğunu duyan Vehbi Koç Alman pik borularını getiren gemiyle birlikte
Orduya geldi. Boruları tek tek sayıp Vali ve Belediye başkanına tutanakla
teslim hediye etti. Bu yılda ekonomi şöyleydi,
Tereyağ ; 25 krş ekmek ;
6 krş şeker ; 28 krş et : 15
krş ve Kira : 10-15 liraydı.
Akobuz suyu 1933 yılında şehre
gelebildi ve çeşmelere bağlandı. Şimdi şehir şebekesi ile evlere dağıtımı
gereiyordu. 1933 ten sonra peyderpey
şebeke yapıldı. Bu şebekenin 50 yıl yeteceği sanılırken 1962 yılınad yine keson
kuyulara başvurulup su şebekesi geliştirildi.
Millet Düzü ( Kadınlar Pazarı) Önceleri boş alan, spor alanı, bayram yeri,
1980 li yıllarının sonu 1990ların başlangıcında yeni Çarşı adı altında izbe bir yerdir.
Millet Düzü eski halini almalı dileğimle..........
Boş alan Millet Düzü, üstünde Vali Binası, Askerlik Şubesi, yanında Tapu kadastro ve Nüfus İdaresi (şimdi Ordu Altınordu Kaymakamlığı)
Ordu iskelesinden
1930 YILI ORDU
1933 YILI BAYRAM TÖRENİNDEN
ORDU HAKKINDA DAHA ESKİ BİLGİLER
Anadolu’nun tarihi çok eskidir. Tek tanrılı dinlerden
önceçok tanrılı inanışlar vardı. Bundan
2100 yıl öncesine kadar inanışlardan örneklere rastlanmaktadır. Anadolu’da ana
tanrıçanın simgesitopraktır. Tanrıça
her şeydi ve her şeye hakimdi.Bu
inanışlara sahip yaşamın izlerineOrdu
İlimizde rastlanmaktadır. Tarihi 2300 yıla dayanan ; Tarihi Kurul Kalesi
kazısında elde edilen bulgulara göre Tarihe ışık tutacak bilgiler elde
edilmiştir. Son 2016 yılında bulunan mermer Kibele Heykeli arkeologlar
tarafından müthiş bulunmaktadır. Ana tanrıça Kibele Heykeli110 CM Boyundadır.
Ana Tanrıça Kybele (
Kibele ) Frigyalı ATTİSEAşıktır. Kybele
tapınağının bakımını da ATTİS’ e verir.Yalnız bir başkasına bakmayacaktır.Ancak Attis bir başkasına vurulur. Kybele
bunu fark eder karşısına çıkar. Attis verdiği sözü tutamadığından kendisinin
uzvunu keser erkekliğini giderir. Kanlar çiçeklere ve Attisin sevgilisi de çam
kozalaklarına dönüşür. Romalılar Attisin gücüne erişmek isterler. Romalılar
Kartacalıllarla savaşırlarken Taş yağmuru altında kalırlar. Ancak kybeleRomaya gelirse bu Kartacalılardan
kurtulacaklarına inanırlar. Taşlar tanırçayı simgelerdi ki , taş bir gemiye
konur ve Romaya doğru yola çıkarılır. Gemi Tiber nehrindekaraya oturur. Kirletilmemiş ellere ihtiyaç
olduğu kanısına varılır. Bir genç kız beline bağladığıiple gemiyi sürüklemeye başlar. Bu kız
iftiraya uğramış , masum bir rahibeymiş.Kybele Romaya vardıktan sonra Kartacalılar
yenilmiş ve yıkılmışlardır. Tanrıçanın gücü bir kez daha kanıtlanmış oluyordu.
Tarihi Kurul
Kalesi Ordu Merkeze 13 km uzaktadır. Vasıta ile yakınlarına ,( kale eteğine )
vardığından sonra insanlar 300 merdiven çıkmak zorundadır. Bundan 2300 yıllık
öncesine ait yaşamı anlatan görseli izlerken ; ayrıca Ordu İlininin
güzelliklerini tüm ihtişamı ile izlersiniz.
Hitit
tabletlerine göre mö.17 yyda Hitit
Hakimiyetindedir.
Sırayla Frigyalılar,
Kimmerlerin, Asurluların, Khalibler, Med ve Perslerin, Pontus, Bizanslıların hakimiyetine girmiştir.
1204yılında Aleksios ve David adlı kişilerin Trabzon Devletini ( 1204—1461 )
kurması üzerine Trabzona bağlanmıştır. Anadoluda kurulan Selçuklu Devletikuvvetlenince Karadenize inmeye başlayınca
Trabzon Devletini zorlamaya etkilemeye başladı. Uzun süre barış içinde
yaşadılar. İlhanlılar,Moğolların saldırıları ile bir çok Türk Aşiretlerigelip Samsun Rize arasına yerleşmişlerdi. Bu
Aşiretler bir çok Beylikler kurulmasına yol açtı. Türk gruplarHarşit Deresi, aksu, Melet suyu,
Bolaman Deresinden sahile inmeye başladılar.
1455 yılı tahrir
defterine göre Ordu Yöresinin adıVilayeti Canik Bayramlu me-a,İskefsir ve Milas tır. Yerleşimler bölükler halinde olmuş örgütlenmiş
oymaklardır.Başlarında bulunan
kişilerin adları ile anılmışlardır.
1965 YILI ORDU
Ordu yöresinin
fethi savaşlarla değil Aile Fertlerinin katılımı ile olmuştur. Yurt olarak
seçilmiş bölgemize gelen oymaklar zamanla kaynaşmışlar, gelişme göstermişlerdir.
Büyük yerleşim alanlarının bazıları
Elmalu, Kıruk-ili, Milas , Hasamana, Bolaman dır. Türklerin devlet Merkezini
Ordu olarak adlandırmasından dolayı Bölgemizin
ORDU Adını aldığı kabullenilmektedir.
Göçlerle bölgemize özellikle merkezimiz çevresine (Bozukkale ) Kut Türklerinin MÖ 2500-2400 yıllarında Hazar Gölü çevresinde otururken batıya göçen ve Türkçe konuşan bir kavim olduğunu tarihçiler ifade etmektedirler. Kut kavminin Türk kökenli olduğunu Sümerolog Benna Landsberger, 1937'de yapılan Tarih Kurultayı'nda Atatürk'ün huzurunda bizzat söylediği söylenmektedir. 1880li yıllarda Belediye Başkanı katırcızadeMustafa Ağa (1882—1884 ) idi.
Ordu Belediye Binası
ESKİOSMANPAŞA ŞADIRVANI--BELEDİYE PARKI (HASBAHÇE )---19 EYLÜL MEYDANI
Osmanpaşa şadırvanı ilk olarak 1842 yılında Trabzon Valisi Ordulu Hazinedaroğlu Osman paşa hayratı olarak yapılmıştır.1883Ordu yangınına kadar Pazar yeri şadırvanın etrafında kurulurdu. Yangında zarar görmüş ve 1917 Rus bombardımanı sırasında top isabet etmiş çatısı yıkılmıştır.Daha sonra sütunlarda çatlaklar oluşmuştehlikeli olunca belediyece 1937 yılında yıktırılmış yerine1944 yılında belediye parkı yapılmıştır. Adına Has Bahçe denmişti. Uzun yıllar has bahçe olarak kalan bu alan küçük bir merasim alanına dönüştürüldü. Alanın ortasına Atatürk’ün Orduya gelişini temsil eden Atatürk büstü konmuş adınada 19 Eylül Meydanı denmişti. Yine yıllarca resmi bayramlar, günler burada kutlanmıştır.
ORDU İLİNİN İLK VALİ KONAĞI
Fidangör mevkiinde olup uzun yıllar hizmet ettikten sonra uzun yıllar kaderine terkedilmiş ve 2014 yılında onarıma alınmıştır. Aynı mimaride selimiye Mahallesinde Şimdi müze olarak kullanılan bina ve sarı konak adlı bina da bulunmaktadır.
1990 lı yıllarda Atatürk büstü buradan kaldırıldı, meydan oldu..1997 yılında Osmanpaşa şadırvanı eskisinin örneği olarak inşa edildi.
SOL BOŞ ALAN MİLLET DÜZÜ ; SAĞ BOŞ ALAN 19 EYLÜL STADYUMU ALANI
ORTA CAMİİİ
SAHİLDE İSKELELER
2000 Lİ YILLARDA ORDU BELEDİYE BİNASI
2015 ORDU BELEDİYE BİNASI
2015 BELEDİYE BİNASI KESİTLER
BELEDİYE
2015 YILI KIŞIN ORDU
2015 GECELEYİN ORDU
1920 li yıllarda ordu
Has bahçe
Ş Şimdiki Fidangörde 19 Eylül İlkokulunun yanında idi.
2014 yılı Yoroz Tepesinden ORDU ya bakış
Küçük bulutlar Boztepenin üzerinde
Büyük bulut Kümesi Perşembe İlçesinin üzerini kaplamış
ORDU MİLLET DÜZÜ
Cumhuriyetin ilk yıllarında şimdiki Millet düzünün olduğu yer bataklık halindeydi.19 Eylül 1924 tarihinde ATATÜRK’ ün Orduya gelişinde buranın bataklık olmasından dolayı üzüntüsünü belirtmişve bataklığın kurutulmasınıistemişti.Aynı yıl bataklığın kurutulması çalışmalarına başlandı. Ancak belediyenin gücü tek başına yetmiyordu. Bu yüzden halktan maddi ve iş gücü yardımı istendi. Halkın bedeni yardımları ve maddi yardımları ile bataklık kurutulabildi. 1925 yılında artık eğlence yeri,spor müsabakaları yeri, tören yeri olarak kullanılmaya başladı. Artık Milletin MalıMİLLET DÜZÜ olmuştu. Burası halkın öz veri ile sahip olduğu bir yerdi artık.
1929 yılında ilk defa sirk geldi. Tahtadan dönme dolap gibi eğlence amaçlı faaliyetler yapıldı. 1933 yılında Cumhuriyetin 10 . yılı büyük ihtişamla burada kutlandı. Millet düzü Millet için o kadar önemliydi ki futbol maçları başlamış genç çoluk çocuk, yaşlıve kadınlar futbol maçlarını kaçırmaz olmuşlardı. Burada dikkat çeken önemli husus o tarihte kadınların futbol maçlarını ve eğlenceleri merakla izlemeleri idi.
1952 den sonra burada köylü kadınlar ürünlerini satmaya başladı. Artık buranın adı Çarşamba pazarıolmuştu.1958 yılında 30-40 cm yüksekliğinde parke taşları ile döşendi. Pazar yeri çamurdan kurtuldu ve bir düzene girmiş oldu. 1960 yılında ise Çarşamba pazarının etrafına dükkanlar yapılıp kiraya verildi
1990 lı yıllarda Sovyetlerin dağılması üzerine Rusların ticaret için Orduya gelişlerinde kısa süreli Rus Pazarı olarak kullanıldıysa da ; kısa bir süre sonra Akyazı MahallesindeKurulan Rus Pazarı ile yeniden Çarşamba Pazarı olarak devam etmiştir. 2000 li yıllarda Orta Cami etrafında bulunan Yeni Çarşı adındaki çarşınınVakıflar Genel Müdürlüğünce kaldırılması ile esnaflar mağdur olduklarını ileri sürerek belediyeden yardım istediler. Belediye Başkanı Fikret Türkyılmaz gerek esnafın baskısı, gerekte siyasi gelecek kaygısı ile Bu Millet Düzünü ( Çarşamba Pazarını) bu esnafa Kısa bir müddet sonra boşaltılacağı vaadiyle verdi. Kendileri için Yeni mahallede dükkanlar yapıldı ise de bu güne kadar Millet düzü boşaltılamamıştır
1933 ORDU MİLLET DÜZÜ
Millet düzü 1 spor karşılaşmaları
Millet düzü 2
Eğlence ve tören alanıydı.
Köylü pazarıydı Halen de kadınlar pazarı diye anılmakta devam etmektedir.
Mahallemiz Orduya yakın olduğundan mahallemiz kadınları ürettikleri sebzeleri ve diğer ürünleri Orduda pazar yerinde satarlardı. Bu pazar Çarşamba günleri kurulduğu için çarşamba pazarı denilirdi. Halk çarşamba pazarını dört gözle bekler herkes işini ona göre ayarlardı. Sabahtan çarşamba pazarı ve tahıl pazarı ( Takıl) dolar, işler görülür öğleden sonra gruplar halinde geri eve dönülürdü. Takıl zahire denilen ürünler alınıp satılırdı.
MISIR ÜRÜNÜ VE DEĞİRMENLERİMİZ
Ordu
İlimizin Merkez ilçesinde (Şimdi Altınordu ) Suyunu Akçaova Irmağına döken Çoban
dersi vardır ki Su değirmenleriyle ünlüdür. Bu dere Oğmaca Köyü, Yaraşlı Köyü,
Şenköy Köyü, Kızılhisar Köyleri arasında yer alan vadidir. Bu dere üzerinde Mısır unu üretmek için ;
KOPÇA DEĞİRMENİ,
GÜL
ALİ OĞLU DEĞİRMENİ,
ALİŞAN
DEĞİRMENİ,
HÜSEMOĞLU
ALİ AKDENİZ DEĞİRMENİ
METİN
OĞULLARI DEĞİRMENİ,
HACI
KADI OĞLU HAKKI DEĞİRMENİ,
HARMLI
SU DEĞİRMENİ
Bu değirmenler
uzun yıllar Oğmaca Yaraşlı, Öceli, Boztepe, Kızılhisar Köyleriyle Nizamettin Mahallesinin mısır unu
ihtiyaçlarını karşılamıştır. Adetabu
değirmenler bu yörelerin genellikle mısır unu un fabrikası görevini görmekteydi. Bu değirmenlerin
çok oluşu o yıllarda bu derenin suyunun bolluğuna işaret etmektedir.
Bugün
bu değirmenlerin çoğu çalışmamakla beraber ayakta durabilenleri yöre halkını
ihtiyaçlarını görmektedir.
Bu
değirmenlerden işte Nizamettin Mahallesinde de Nizamettin Öceli Köyü sınırında
akan derenin suyu ile çalışan iki su değirmenimiz vardı. Bu değirmenlerin yerine daha sonra elektrikle çalışan mısır değirmenleri yapılmış. Su değirmenleri zamanla harabe haline gelmiştir.
Nizamettin Mahallemizde 2 tane su değirmeni vardı. Sami'nin Değirmeni ve Bebeğin Değirmeni diye bilinirdi. Boztepe'ye karayolu ile çıkılırken değirmenlerin yanından geçilir.
Bu değirmenlerde bir çok anılarımız vardır
2013 YILINDA ORDU
NİZAMETTİN MAHALLESİ MERKEZİ
CAMİİ VE İLKOKULU
Nizamettin Mahallesi Merkez Camii şerifi ve hemen sağında ilkokul bekiroğulları, sofular,türkeliler, yüceler bu mıntıkadalar
Çayırda oturup dinlenmek temiz deniz havası oksijen depolamak için Nizamettin mahallesi
Mahallede her türlü meyve boldur. Üzüm mü yiyeceksin ! aha burada
Buraya özgü muhacir üzümü (kokulu üzüm) ü tadınız
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.