ÖZET:
FINDIK
ORDU FINDIK
ORDU
FINDIK NEDİR? TARİHİ KISACA ANLATALIM
1925 yılında 407 sayılı yasa ile Rize ili de fındık yetiştiren il kabul edildi. 1927 yılında 6207 sayılı yasa ile Fındık fidelerinin dağıtımı ve dışarı çıkarılması yasaklandı. 1930 yılında “İş Limited Şirketi “ kurularak 1931 yılında fındık ihracatına başladı.
FINDIK ÜRETİMİ
Orduda fındık
dikimi ve gelişimi 1898 yıllarında başlamıştır. Üretim 448 ton idi.
1902 yılında bu
üretim 70000 kantara çıkmıştır.
1904 yılında 641000
kg
İzmir iktisat
Kongresinde alınan kara gereğince çalışmalar devam ederken Teşviki Sanayi
Kanunu çıktı. Bu kanunla ekonomi hayli canlanmıştı. Sanayi gelişiyordu.
Ticaretimiz artmıştı. 1930 dünya bunalımı 1929 yılında kendini gösterince
Yurdumuzunda durumu bozuluyordu. 1929
Yılında Orduda fındık yok denecek kadar
az oldu. Kriz Orduyada dayanmıştı.
Fındık alivrecilerinden Trabzonlu tüccarlar FORST MAJÖR ( Alivre fındık satışlarının iptali ) Bu
durum Almanya sanayicileri ile
Tüccarların mahkemelere sürüklenmesine yol açtı. Bu Forst Majör ilanına
Ordu ve Giresun Ticaret Sanayi Odasına
bağlı tüccarlar uymadı. Ama halkın geliri düştü, Borçlar ödenemedi. Faizli
borçlr katlandı. İş Banaksı, Osmanlı Bankası, Ziraat Bankaları ahlka kredi vermeye teşvik edildi. 1930
yılında Türkiye dış ticaret açığı 101 milyon liraydı.
Cumhuriyetle
birlikte fındık üretimi teşvik edilmişti. Çalışmalar sonucunda ORDU genelinde
Yıllara göre Fındık üretimi şöyleydi.
1923 yılında 5600 ton,
1924 yılında 8000 ton , 1925
yılında 3800 ton, 1926 yılı 8300
ton,
1927 yılı 7000
ton, 1928 yılında 3200 ton,
1929 yılında 1296 ton
1930 yılı 6400
ton, 1931 yılında 4000 ton
Orduda sadece 1296 ton idi ki Köylünün
kara yılı idi.
YURT GENELİNDE İSE
:
1927 yılı 54250 ton
fındık
1928 yılı 22667 ton
fındık
1929 yılı 6755 ton
fındık
18/3/1924 Köy Kanunu ile İlerleme ekonomik savaş köyden başlayacak direktifini veren Mustafa kemal ATATÜRK bütün yurta kesin talimatlar vermiştir. Bu çalışmalar çok başarılı işlerde zafer kazanılmıştır. ORDU Valisi Bekir Baarn 1937 yılında ordunun bütün köy kasaba, ilçelerinde köy bayramı düzenlenmesini istedi. Halk bu önriyi benimsedi, Eğlenceler, güreşler,, yarışmalar düzenlenmesi ve herkesin katılımı teşvik edildi. Boylece köylünün devrimlere, başarılara adım atılmasını sağlamaktı. Vali Baran kendisi bayrama Yalıköyde katıldı. Ordunun nufusyoğunluğu bakımından Türkiyede 4. Sıradaydı. Bayram toplam 571 köyde coşkuyla kutlandı.
Açıkta bekleyen şileplere mal
yüklemek için liman yoktu. Gemiler açıkta bekler mavnalar , çaparlar mallarını
gemiye kadar iletir vinçlerle yüklenirdi. Bazen de çaparlar samsundan Hopaya
kadar yük taşımada kullanılırdı. Mavna çapariden uzun ve dardır. Mavnaların
denizden yüksekliği azdır, çaparın ki büyüktür. Bu yüzden Çapar denizin dalgalarına
daha dayanıklıdır.
ÇAPAR Yük taşımacılığında kullanılan hacıyatmaz misali devrilmeyen 5-10 ton mal taşıyabilen kestane ve gürgen ağacından yapılan aarç. Kürekleri ile hareket eden yükü olduğunda çok ağır yol alan bu araç açıkta bekleyen gemilere yük taşımada diğer araçlarla da çekilebiliyordu. Çapar 8 mürettebat ve bir kaptanla yönetilirdi.1900 başlarında başlayan ve en iyileri Giresun da bulunan bu çaparlar 1970 yılında kaldırıldı. Çapar Taka'dan büyük Mavnalardan küçük bir deniz aracıydı. 8-12 m uzunluğa sahip Takalar yük taşımaz balıkçılar kullanır diğer zamanlarda insan taşımacılığında kullanılır. 1970 yılında Tüm karadenizde 100 kadar çapar vardı.
FINDIĞIN TARİHÇESİ
FINDIKTARIMI VE GELİŞİMİ
Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün
Kuruluş Hikayesi
Fındık Karadeniz Bölgesinde 400.000
dolaylarındaki çiftçi ailesinin tek geçim kaynağıdır. Fındık tarımı yaklaşık
540.000 hektar arazi üzerinde üretimi yapılmaktadır. Tabiiki bu kadar büyük
alanda ve bu kadar büyük çiftçi
ailesi tarafından yapılan fındığın
sorunları da çoktur. Bu sorunlara çözüm getirmek amacıyla kalkınma
planlarımızdaki amaç, hedef ve ilkeler doğrultusunda belirlenen çözümler,
öncelikler çerçevesinde
araştırma çalışmaları gerekmekte ve yapılmaktadır. 1927 Yılında Fiskobirlik kurulup fındık fidanlarının başka ülkelere satılması önlendi. 1930 yılında İş Bankasınca “Fındık Ticaret Şirketi” kuruldu. 1935 yılında Ulusal Fındık Kongresi yapıldı. 1936 yılında Giresun İlinde Fındık İstasyonu kuruldu ve bu istasyon 1938 yılında Fiskobirlik olarak gelişti. Yıllarca Fiskobirlik fındık ürününün korunması geliştirilmesi, köylünün korunması ve gelirinin artması için çalıştı. Ancak 2014 yılında
Fiskobirlik devreden çıkarak fındık İtalyan Şirketinin eline geçti.
Fındık için ilk çalışmalar devlet öncülüğünde 1936 yılında Karadeniz
Bölgesinde Giresun İlimizde başlatılmıştır.
İlk etapta Ziraat Bakanlığına
bağlı 152 dekar alanda Fındık İstasyonu adında kuruluş kurulmuştur.
1952 yılından itibaren Kuruluş yıllarında Giresun
ili ile sınırlı olan hizmet alanı “Bölge Fındık İstasyonu” adı,
1955 yılında bünyesine Tavukçuluk ünitesini de alarak “Bahçe
Kültürleri ve Küçük Evcil Hayvanlar
İstasyonu” adını almıştır.
1963 yılından itibaren arazi varlığı, laboratuar imkanları ve teknik
eleman kadrosu genişletilerek projeye
dayalı araştırma çalışmaları yapabilir
duruma gelmiştir.
1981 yılına kadar “Fındık Araştırma ve Ziraat Meslek Okulu” adı
altında çalışmalarını sürdürmüştür.
Ziraat Okulunun kapatılması ile
Müessesenin adı“Fındık Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü” olarak
yeniden değiştirilmiştir
1982 yılında ise bünyesine yaprak ve toprak analiz
laboratuarı dahil edilmiş ve o günden bu yana bölge
üreticilerine
gübre tavsiyelerinde bulunmaktadır.
1987 yılında Bakanlığımızda yapılan reorganizasyon çalışmaları sonunda,
Bakanlığa doğrudan bağlı
konu Araştırma Enstitüsü olarak “Fındık
Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü” adını almıştır.
2011 yılında yayınlanan 639 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
ismi "Fındık Araştırma İstasyonu
Müdürlüğü" olarak
değişmiştir.
2015 yılında ise "Fındık
Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü"
ismini almış olup Enstitü, ülkemizde
fındık konusunda
araştırma yapan tek kuruluştur.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal
Araştırmalar ve Politikalar Genel
Müdürlüğü' ne bağlı
olarak çalışmalarına bu isim altında devam etmektedir.
Islah, Yetiştirme Tekniği ve Teknolojileri, Bitki Sağlığı, Tarım Ekonomisi,
Gıda Teknolojileri,
Toprak-Su Kaynakları Şubeleri olarak çalışmalarını
sürdürmektedir.
Fındık için ülkesel bazda veri toplama ve değerlendirme, temel ve stratejik
araştırmalar yapma,
gen kaynaklarını toplama ve muhafaza etmek, laboratuar
olanakları ölçüsünde üretici ve diğer kuruluşlara
hizmet sunmak, literatür
temin etmek, araştırma sonuçlarına dayalı olarak eğitim ve yayım yapmakla
görevlidir.
Giresunda fındığı araştırmak için kurulan “Fındık Araştırma Enstitüsünün
araştırmalarına göre :
Plinus da pontiğin Pontus kıyılarından geldiği içinde Fındığa “Pontus
Cevizi “ adını vermişlerdir.
Fındık, Akdenize, Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine Doğu Karadenizden
yayılmıştır.
Şimdiye Kadar 14 dilde 14 ayrı isimle adlandırılmıştır.
Fındığın Arapçası : Bunduk,
Fındığın Farsçası : Fonduk
Fındığın latincesi : Nux
Fındığın Almancası : Haselnuss
Fındığın Fransızcası : Nosiette
Fındığın İngilizcesi : Hazelnut
Fındığın Rumcası : Leptokarion
Fındığın Ermenicesi : Kalin
Fındığın Tatarcası : Çitlevük
Fındığın Yunancası : Funduki
Fındığın İtalyancası : Nocciola
Fındığın İspanyocası : Avellana
Fındığın Portekizcesi : Avella
Fındık sözcüğü, Antik Çağda Karadeniz’ in adı olan “Pont Exinus” tan türetilen “pontik”
sözcüğünden meydana gelmiştir. Plinus da, Pontos
kıyılarından getirildiği için, fındığa
“Pontos cevizi” denildiğini
kaydetmiştir. . Fındık sözcüğünün Farsçası “fonduk”, Arapçası “bunduk”,
Latincesi “nux”, Almancası “haselnuss”, Fransızcası “noisette”, İngilizcesi
“hazelnut”, Rumcası
“leptokarion”, Ermenicesi “kalin”, Tatarcası “çitlevük”,
eski Yunancası “funduki”, İtalyancası
“nocciola”, İspanyolcası “avellana”,
Portekizcesi “avella”, Romencesi ise “aluna” dır.
Türkler Ortaasya’ da fındığa “kosık” ya da “kosuk” “çetlevük” sözünü
kullanmışlar ve
Anadolu Türkleri fındığı Arap etkisi ile “bunduk” ve bundan
değiştirerek “fındık” şeklinde
adlandırmışlardır.
Arkeolojik kazılar MÖ 10000 li yıllarda fındığın mezolitik diyetlerin bir
parçası olduğunu
kanıtlamaktadır. Çin yazılı kaynaklarında M.Ö. 2838 yıllarında
Çin’ de yetiştiriciliğinin yapıldığı
ifade edilen fındığın Tanrı’ nın insanlara
ihsan eylediği beş kutsal meyveden birisi olduğu
bildirilmektedir.
Antik Çağ’ ın büyük tarihçisi Herodotos (MÖ 490-425), Herodot Tarihi olarak
adlandırılan eserinde
fındığın Karadeniz’ in doğusunda yetiştirildiğini
yazarken, antik Çağ’ da fındığın yağının nasıl
çıkarıldığını da tarif
etmektedir.
Milattan önce 372-287 tarihleri arasında yaşamış olan Yunanlı filozof
Theophrastos
fındıktan şu şekilde bahsetmektedir: “Pontus cevizi-fındığın
yabanilikten kurtarılıp
ehlileştirilmesi için asıl kökten alınıp başka bir yere
dikilmesi kafi gelir. Bu suretle kışa
daha mütehammil olan fındık iki cins olup
birisi yuvarlak yani tombul, diğeri ise uzunca sivridir.
Fındık fidanı sulak
yerlerde daha iyi yetişmektedir.”
Fındık önemli bir üründür.
Nazlı bir bitki olup yetiştirilmesi zordur, emek ister.
--
Fındık Türkler arasında 3
devrede yayılmıştır.
1.Devrede Türkler Ortaasyada
dır. Ortaasya da fındığa” kosik” yada “kosuk” denilmekteydi.
Fındık ağacının Uygurlar
tarafından bilindiği ve hatta kutsal ağaçlardan sayıldığı da
bilinmektedir.
Türk kaynaklarında fındık
ağacından söz edilen en eski eser Uygur Destanı’ nın İran
rivayetidir: “Tuğla
ve Selenga ırmaklarının birleştiği yerde bir kayın ve fındık ağacı arasında
bulunan bir dağ kabardı ve yarıldı. İçinden beş çocuk çıktı.”
Büyük Türk Bilgini İbn-i Sina
(930-1037) El Kanun Fi’t-Tıbb adlı eserinde çeşitli hastalıklarda
kullanılan
bir ilaç olarak fındıktan bahsetmektedir.
2.Devre Türklerin Batıda olduğu
devredir. Buralarda da fındığa “Çitlevük” denilmekteydi.
3.Devrede Türkler Anadolu
dadır. Türkler burada Araplardan etkilenerek bunduk ismini
değiştirerek fındık
demişlerdir
13. yüzyılda yaşamış olan
Ispartalı Seyrani Karadeniz Bölgesine yaptığı ziyaret esnasında
Giresun’
da bol miktarda fındık yetiştiğinden bahsetmektedir. Yine Evliya Çelebi Trabzon
bölgesine yaptığı bir seyahatte “Dağlarında taşlarında cümle ormanları
fındıklıktır” diye
bahsetmektedir.
Türk fındıklarının, özellikle
Avrupa ülkelerinde tanınması 18. yüzyılın ikinci yarısından sonradır.
1782
yılında Rusya’ ya, 1792 yılında Romanya’ ya, 1875 yılında Belçika’ ya fındık
dışsatımının başladığı bildirilmiştir.
1900 yıllarında fındığın tek
üreticisi ve dışsatımcısı Türkiye’ dir.
Ordu’ da fındık ziraatinin
başlangıcının ise geç bir dönemde olduğu bildirilmiştir. Ordu ilinde
sıtma
hastalığını önlemek için pirinç ekiminin yasaklanması ve fındık ziraatinin
teşviki için
yazılan yazı 9 Haziran 1894 tarihlidir.
ORDU’ da FINDIK TARIMI
Ordu, 1800 yılların sonunda,
1900 yılların başlarında bataklık idi ve prinç tarımı yapılıyordu.
Sıtma
çok olduğu için insan yerleşim yeri olarak iç bölgeler ve yaylaları
seçmişlerdi.
Ordu yazın tamamen Çambaşına taşınıyordu. Sıtmanın önlenmesi için
prinç yasaklandı.
Bataklıklar kurutulmaya çalışıldı. Fındık Tarımında karar
kılındı. Devletçe 9 Haziran 1894
tarihinde teşvik bildirimi yapıldı.
Orduda fındık ilk defa
Alibey, Gülyalı, Mustafalı, Kestane ve Sayacabaşı üretilmeye başlandı.
Orduda sıtma nedeniyle prinç tarlaları kaldırıldı. Fındık gelişmeye
başladı.
İsa Cordan 1923 yılında ilk
fındık kırma fabrikasını kurdu.
Cumhuriyet döneminde fındık
konusu ciddiyetle ele alınmış, bu konuda muhtelif çalışmalar
yapılmıştır. 1925
yılında çıkarılan 407 sayılı yasa ile Rize de fındık yetiştiren iller arasına
alınmıştır; yine 1925 yılında çıkarılan 552 sayılı yasa ile Aşar Vergisi kaldırılmış,
bunun yerine
fındıktan % 8 vergi alınması şartı getirilmiştir.
1927 yılında çıkarılan 6207
sayılı hükümet kararnamesi ile fındık fidanlarının ihracatı yasaklanmıştır.
1930 yılında İş Limitet Şirketi
kurulur, 1931 yılında fındık ticaretine başlar.
10 Ekim 1935’ te Ankara’ da
Birinci Ulusal Fındık Kongresi toplanır. Bu kongrede fındığın
yetiştirilmesinden satışına kadar, özellikle kalite ve standardizasyon konuları
işlenmiş ve
çeşitli raporlar halinde kongreye sunulmuştur. Fındık Nizamnamesi
yürürlüğe konulmuştur.
ındıkların gemilere taşınması
1936 yılında Giresun’ da Fındık
İstasyonu kurulur.
Mustafa Kemal Atatürk, 1
Kasım 1937 tarihinde TBMM’ ni açış konuşmasında;
“Önümüzdeki yıl içinde, fındık başta olmak üzere diğer belli başlı ürünlerimizi
de
ilgilendiren birlikler kurulmalıdır.” direktifini verir. 28 Temmuz
1938 tarihinde Giresun’ da
Fındık Tarım Satış
Kooperatifleri Birliği (FİSKOBİRLİK) kurulmuştur.
İşlevini tamamlayan İş Limitet
Şirketi 1939 yılında tasfiye edilir.
6 Kasım 1940 tarihinde merkezi
Giresun’ da olmak üzere Karadeniz Bölgesi Fındık İhracatçılar Birliği kurulur.
Giresun’ da 7 Kasım 1957
tarihinde İkinci Ulusal Fındık Kongresi toplanmıştır. Bundan 47 yıl
sonra,
10-14 Ekim 2004 tarihinde yine Giresun’ da Üçüncü Milli Fındık Şurası
toplanmıştır.
Burada fındık konusu çeşitli yönleriyle tartışılmış ve şura
sonunda alınan kararlar 29 maddelik
bir bildiri ile kamuoyuna duyurulmuştur.
1965 yılında Fındık İstasyonu,
Fındık Araştırma Enstitüsü adını almıştır.
FINDIK SAGRA HİKAYESİ
KAHRAMAN VE ÜNAL SAĞRA
Ağazade Kahraman Ağa : Ağa
olmanın yanında Orduda sevilen , zengin bir
işadamı idi. Orduda
belediye başkanlığı da yapmıştı.
Ağazade Kahraman Ağa’ nın oğlu Kahraman
Sağrada bir o kadar saygılı,
çalışkan, sevilen kimse idi. 1962 yılında Zaman
Gazetesi adında gazete
çıkardı. Gazete matbasının üst katında da bir sinema
açmıştı. Sonrasında
Gimanın Ordu şubesini açmış Ordunun ihtiyacı olan
emtiaları temin eder olmuştu.
Kahraman SAĞRA oğlu Ünal Sağra’yı
Almanya’ya tahsile gönderir. Oğlu
Ünal dan Almanyada fındığın nasıl
işlendiğine dair bilgi edinmesini ister.
1964 yılında Şarkiye
Mahallesinde İlk entegre tesis açılır. Orduda artık
fındık ambalaja girmeye
başlamıştı. Artık Orduda iş sahası açılmış insanlar
bir nebzede mutludur. 1970
li yıllarda fındık kavrulmaya başladı.
Ünal Sağranın Almanya tahsilini bitirip
Ordu’ ya gelmesi ile çikolata
yapımına geçilmişti. Almanyadan bürokratik
engeller yüzünden getirilemeyen
makinelerin yerine Ordu ustalarının
yaptığı örnek prototif makineleri sayesinde
daha seri üretim yapılmaya devam
etti. Nugatella, sarelle ürünleri ile aşama
kaydetti. Sagra—Ordu tanıtımları
ile ingiltere’ye yıllarca ürünler gönderip
Ordu adı tüm dünyaya duyurulmuş
oluyordu. 1980 yılında 2000 i aşan
çalışanı olmuştu. Şehre sığmayan Sagra
tesisleri Turnasuyu’na taşındı.
1985 yılında 250 şubesi ile tüm
Türkiye’ye yayıldı. Ne yazık ki devlet d
esteği ile
fiskobirlik tarafından toplanan fındık sagraya hammadde sıkıntısı
yaratır. Fabrika piyasa şartlarıyla , rakip şirketlerle rekabet
güçlüğüne düşer.
Sonuçta Fındıkta katma değer sağra ile başlamış ve
gelişmiştir.Fındık işleme tesisleri Tüm yurda
dağılmış iş sahası açılmış,
fındık değere binmiştir. Yine ilk yerli TV Boztepe Ünal Sağra ve
Atilla
Şimşek tarafından kurulmuştur.
1983 yılında “Fındık üretiminin
planlanması ve dikim alanlarının sınırlandırılması” nı öngören
16.6.1983 tarih
ve 2844 sayılı yasa çıkarılır.
1974--1980 yılları arasında
Ordu Belediyesi olanaklarıyla "Altın fındık şenliği"
adında
festivaller düzenlendiyse de çeşitli nedenlerden dolayı
devam etmemiştir.
1996 yılından FTG (Fındık
Tanıtım Grubu kurulur, fındığın iç ve dış tüketimini artırmak için
çeşitli
çalışmalar yürütülür.
Fındık Patozu 1975 yılı Fındık patozu zamanla gelişmektedir.Şimdi hortumlarla fındığı kendisi almak işçi sayısını azaltmaktadır.
2015 YILI İTİBARİ İLE DÜNYADA FINDIK ÜRETİMİ
Dünyada fındık en çok Türkiye'de
ORDU
İlimizde üretilmektedir.
Ordu ili Tüm Dünya üretiminin 33 %
oranına sahiptir.
ORDU
33 % Giresun 17
% Trabzon 10
% Rize
10 %
Samsun
13 % Düzce
9 %
SAĞRA VE FINDIK
KAHRAMAN SAĞRA KİMDİR FINDIK İÇİN ÇALIŞMALARI
|
FINDIK FİYATI VE ÖNEMİ
ÜZERİNE DERLEME YAZISI
Bugün Türkiyenin
ithalatsız en çok döviz getiren Milli Üründür. Yağı ve gıdası bakımından
her
zaman tercih edilen ve edilecek olan üründür. Milli Ekonomiye katma değeri en
fazla
olan ve olacak ürün olarak üertimde yerini almaktadır. O yüzden
üzerinde oynanan
Alicengiz oyunları da çoktur.
Fındık ilk defa 1730’lu
yıllardan itibaren ihraç edilmeye başlamış kısa süre içerisinde
ülkeye en fazla
gelir getiren ürün haline gelmiş ve üretimi Osmanlı ve
Cumhuriyet
döneminde devlet fındığa hep özel ilgi göstermiştir Hatta öyle sahiplenilmiştir
ki
başka ülkelere fidanının ihracı dahi yasaklanmıştır.
Bu konuda 5 Mayıs 1909
tarihinde Rusumat Emaneti’nden Dahiliye Nezareti’
ne yazılan bir belgenin
sadeleştirilmiş hali şu şekildedir:
“…Trabzon vilayetinin önemli
ürünü olan fındık fidanlarının Rusya’ya ihracına yönelik bir
tedbir alınmadığı
için Rusya’da az zamanda çok sayıda fındık bahçesi yetiştirilmiştir.
Bu durum Rusya’ya
yapılacak fındık ihracatını sekteye uğratacağından ve dolayısıyla
memleketi de
zor durumda bırakacağından gerek Rusya’ya ve gerek diğer ülkelere
fındık fidanı
ihracının kesinlikle yasaklanması…”
Bu yıllarda Tüccarlar sadece
fındığın gelirini götürmüyor tefecilikle de üreticinin ocağını
söndürüyordu. Devlet bazı dönemlerde üreticiyi korumak için kredi temin
ederek destek oluyordu
lakin zamanında tüm bünyeyi bir ur gibi sarmış alın teri
gaspıyla iyice semirmiş, kökü dışarıda olan
bu tefeci bezirganları bir türlü
alt edemiyordu. Bu durumla başedebilmek için önlemler alınıyordu.
Yerli
tüccarlar da çare arıyorlardı.
Mesela 1903 yılında Giresun’da
Fiskobirlik’in temeli sayılabilecek “İktisadi ve Milli Fındık
Anonim Şirketi”
ni kurmuşlardı. Şirketin amacı; fındık alım satımı yapmanın yanında
üreticinin
zahire gibi temel ihtiyaçlarını da karşılayıp hem fındığın
değerini yükseltmek
hem de üreticiyi tefeci eline düşürmemekti.
Cumhuriyet döneminde 1924 yılı
Eylül ayında Mustafa Kemal Atatürk’ün Karadeniz seyahati
esnasında fındık
konusunda bilgilendirilmiş; Atatürk fındık üreticisine ucuz kredi temini
için
Ziraat Bankasına bir telgrafla talimat vermiş banka üreticiye
vereceği krediyi artırarak sağlamıştır.
Yine 19 Şubat 1928 tarihinde ise
Osmanlı devletinde olduğu gibi yabancı ülkelere fındık fidanı ihracı
yasaklanmış, 1934 tarihinde fındık ihracatına yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Bu yıllarda köylünün her şeyi
yiyeceği, mısıra dayanıyordu. Bu yüzden fındığını hemen pazara
indiriyor,
kışlık hazırlıklarını yapıyordu. Bu durumda fındığının değeri düşüyordu.
Bu durumu
önlemek için Mustafa İsmet İnönü 1935 yılında
bir müfettiş görevlendirerek
durum araştırılmış ve bir rapor hazırlatmıştı.
Bu rapor üzerine 24 Eylül 1935
tarihinde Başbakan İsmet İnönü bir talimat vererek; “Ziraat Bankası’nın acil
olarak üreticinin mısır ihtiyacını temin ederek üreticiye maliyetine
vermesini
sağlamıştır. Böylece fındığın pazara bolca indirilmesi önleniş
fiyatının yükselmesini
sağlamış ve Ekim ayında da “Birinci Ulusal
Fındık Kongresi” toplanarak kooperatifleşmenin
yolu açılmış ve sonuçta 1938
yılında Fiskobirlik kurulmuştur.
Ve bu şekilde yıllarca mücadele
verilerek günümüze kadar gelinmiştir. Ancak gerek
yöneticilerimizin, gerek
fındık üreticilerimizin yanlışları nedeniyle tefecilerin,
yabancı
bezirganların, aracıların beli hala kırılamamıştır. Hep aynı
eski hile yöntemleriyle üreticinin dolayısıyla devletin gelirlerinin üzerlerine
akla gelmedik oyunlar oynanmaya devam ediliyor. Politik
oyunlarda buna dahildir.
Ne yazık ki halk kendi birliğine sahip çıkamamış Fiskobirlik
devreden
çıkarılmış halk sahipsiz kalmıştır. Bir ara Hiç ilgisi olmayan TMO bile
devreye
sokulmuş tabii ki bir yararı olamamıştır.
Umuyoruz ki devletimiz milli
ürünü olan fındığın yanında olacak fındıkçıları, kuruluşlarını desteklenecek
vatandaşın yüzü gülecektir. İnanmak istiyoruz. Vatandaşta bu çabada şu
anda
varlığını göstermesede, gösteremiyorsa da varlığını mutlaka ve mutlaka
göstermelidir.
Çünkü ne yazık ki fındık siyasete alet edilmiştir. FINDIK MÜZESİ 1930-1940 YILLARDA ORDU 1930 -40 YILLARDA Ordu Tarımında Soya Bitkisinin ekimi dikimi vardı. Bu yüzden Orduya; Orta Karadenizi Doğu Karadenizden ayıran melet Suyu ağzına SÜMERBANK Soya Yağ Sanayi adı altında Yağ Fabrikası açılmıştır Bugün Soya tarımı yoktur. Bu fabrikada bir ara Fındık işlenmiş Fındık pahalı olduğundan vazgeçilmiş Ayçiçek işlenmektedir kiiii Bugün Çotanak Ayçiçek Yağ Markası ile yağ üretimine devam etmektedir. 1960-1965 yıllarında ORDU ORDU FINDIK BAHÇELERİNİN VAZGEÇİLMEZ SÜS BİTKİLERİ Bu bitkilerin özelliği yaz kış bulunmaları; soğuk va kardan etkilenmezler karın altında yaşayabilirler.
Yabani lale beyaz ve krem renginde olabilir. Kış şartlarında etkilenmez. Kar altında yaşayabilirler.
Yabani menekşe
HER MEVSİM OLUR Bu çiçekler kar yağınca etkilenmeeyn çiçeklerdir. biz menekşe diyoruz. Kökü yumrulu fındık Menekşesi Yerel ismi Sakarca İçanadolu da Çiğdem diye başka isimlerle kırmızı renkli olanları da var. Ordu Sakarcası yenilebilir bitkidir. Şubat ve mart aylarında bol olur.
Galdirik
Tazeyken mıhlaması ve normalinde turşusunu yemek ayrı tattır.
DİĞER ORDU' YA AİT BİTKİLER
TÖNGEL
Bahçe kenarlarında kendiliğinden yetişen bu bu bitkinin son zamanlarda aşılıları da vardır.
Bahçe Çileği Fındık bahçelerinde kendiliğinden yetişir.
Başka yörelerde dağ çileği de dendiğini biliyoruz.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder