ATATÜRKÜN KARADENİZ GEZİSİ -- İSMET PAŞA ZİYARETİ RUSUMAT 4 GÜLCEMAL VAPURU VE TARİHİ KURUL ORDU TAYYARESİ


ORDU









                                                ORDU  DEMEK ; DENİZ DEMEK, 



 

                                  MUSTAFA KEMAL ATATÜRK  VE  MUSTAFA İSMET İNÖNÜ NÜN KARADENİZ GEZİLERİ  HATIRALAR

Atatürk Cumhuriyetten sonra 12 EYLÜL 1924 Karadeniz gezisine çıkmıştı. Karadeniz gezisinde Erzurumda Deprem olduğu duyulmuş Atatürk Karadeniz gezisini kısa kesmek zorunda kalmıştır. Gittiği yerlerde yarım gün yarım gün kalabiliştir. 15 Eyülde Rizeden başlayan gezi 19 Eylülde Ordudan Samsuna  Hareketle son bulmuştur. ATATÜRK 19 mayıs 1919 da Kurtuluş savaşını başlattığı  Samsuna  5 sene sonra tekrar  Cumhurbaşkanı olarak geliyordu.

Mustafa Kemal 12 Eylülde Hamidiye kruvazörü ile Peyk-i Şevket torpidosu ile Mudanyadan başlattığı gezi dolayısıyla 17 Eylülde Rize açıklarında görülür.

Mustafa Kemal Rizeye gelince halk coşkulu idi. Kurbanlar kesilmiş  Yaşa Varol sesleri ortalığı inletiyordu. Mustafa Kemalde Merhaba asker, Merhaba arkadaşlar diyerek Rize İdmanyurdu bandosu eşliğinde Belediyeye doğru ilerliyordu. Rus işgalinde saklanan devlet defterlerini sordu. Hükümet Binasının deposunda saklanan yıpranmış defterleri inceledi. Kendi adı verilen Mustafa Kemal Caddesinin Cumhuriyet Caddesi olmasını istedi. Böylece Cumhuriyet aşığı olduğunu perçinlemiş oluyordu.

Belediye Binasında bilgiler aldıktan sonra Mataracı Mehmet Efendi Konağına çekilip dinlendi. Mataracı Mehmet Efendi Rusyada aldığı bir kalpağı Mustafa Kemale hediye etti. Mustafa kemal bu kalpakla çektirdiği bir resmi imzalayarak   Rize Kuvayı Milli Reisi Mataracı Mehmet efendiye gönderir. Latife Hanıma da Rizeli kadınlar ayrı ilgi göstermişlerdir. Gülcemal Vapuruda Mustafa Kemale bir müddet eşlik etmiştir.

18 Eylülde Trabzonda Erzurum heyetini kabul eder. Erzurumda deprem olmuş büyük zayiat olmuştu. Erzurum Heyetine  uygun en kısa  zamanda Erzuruma uğrayacağını ifade etmiştir. Yine Köşkte Giresun heyetinide Akifzade Fahri Bey takdim etmiş Mustafa Kemal de  kabul etmiştir. Giresuna ziyaret sözünü almışlardır. Mustafa Kemal beni fazla bekletmeyecekseniz gelirim diyerek latife yollu konuşmasına  Giresun Heyetide “Gelmek sizden göndermek bizden” diye aynı latifeyle karşılık vermişlerdir.

Hükümet Konağı, belediye binası, Halk fırkasını ve askerleri de ziyaret ederek Giresuna doğru yola çıkılmıştır.

19 Eylül Cuma günü Saat 9 da Hamidiye Kruvazörü Giresun açıklarındaydı. Giresun Belediye Başkanı Hasan Vehbi Güvenç  başkanlığında içinde Topal Osmanın oğlununda bulunduğu Giresun heyeti  kruvazöre Atatürke hoş geldiniz demek,için çıktı . Saat 10 gibi heyet  iskelede karaya çıktı. Atatürk şık elbisesi elinde bastonuyla  kıyıda bulunan askerleri  halkı selamladı. Yaşa büyük Halaskar sesleri , alkışlar, sevgi gösterileri ile Belediyeye yürürken herkesle tek tek ilgilendi. Belediye Başkanından ilk bilgileri aldıktan sonra gelen heyetlerle valilik binasında görüşeceğini söyledi İlk olarak Halk Fırkasını ziyaret etti. Hükümet Konağına giderken Topal Osmanın Konağının önünden geçerken bir vatandaş Topal Osmanın Konağı diye seslendi. Mustafa Kemal “Cumhuriyetin Banisi Osman Ağanın evi” Diyerek devlet adamlığı vasfını bir kez daha göstermiştir.

Biraz daha gidince  Bilgi Yurdu Gençlik binasının önünde gençlerin elinde Paşa dur pankartları ile karşılaşır. Gençler kendilerini de dinlemelerini isterler. Genler adına ateşli, çok duygulu konuşmayı Dr Necdet Memduh Otoman  Bey yaparlar. Mustafa Kemal konuşmadan çok etkilenir. Mustafa Kemalde bilinen o meşhur konuşmasını burada yapar.

“ Ey  Genç !

Bütün memleketin gençliğine tercüman olan kıymettar genç………

Kıymettar gençlerin sözlerinden memnun oldum. Hakikatın ifadesi olan Giresun Gençliğini tebrik ederim. Afyonkarahisarda, Dumlupınarda, sizin uşaklarda vardı. Bundan dolayı müsterih ve memnun olabilirsiniz. Memleket bu sözleri söyleyen gençlikle iftihar edecektir. Bu memleketin gençliği hakkımda pek büyük teveccüh gösterdi. Bu kadarına layık olduğumu bilmiyordum.  ( Alkışlar yaşa sesleri )

Arkadaşlar;

Bu memleketi ve Milleti asırlardır berbat edenler çoktan ölmüştür. Bütün gençlik buna iman etmelidir. Bizim kanımız akmadıkça bunlar bir daha avdet etmeyecektir. “

Atatürk 19 eylül öğleden önce Giresun ziyaretindeydi.

Orduya 19 Eylül 1924 günün saat 15.00  Hamidiye Vapuru ile geldi. Vali Rıfat Vona, Faik Günday, Belediye Başkanı  Yusuf Furtun ve beraberinde temsilciler Atatürk’ü gemide karşıladılar. Atatürkü  22 pare top atışı  ile bir özel deniz aracıyla karaya çıkardılar. Halk bütük coşku içinde  karşıladılar, ona refakat ettiler. İlk olarak Belediyeye gidildi. Sorunlar hakkında bilgi alındıktan sonra Valiliğe gidildi. O sırada şimdiki kadınlar Pazarı sonra ki Millet düzü batak halde, etrafında düz yerlerde Ordu İdman Yurdu  Spor kulübü var ve spor, maçlar yapardı. Atatürk buradan geçerken gençler dikkatini çeker ve bu bataklığın kurutulmasını Vali Beye işaret eder.  Gençler Atanın yolunu keser ve illa Kulubü ziyaret etmesini isterler. Atatürk gençleri kırmaz  , Kulüp defterine bir yazı  yazmak ister ancak kulübün kalemi aksilik bu yazmaz. Mürekkep kurumuştur. Mustafa KEMAL Kendi kalemiyle  yazmaya başlar. Gençler için bu daha şeref verici bir olaydı.

 “ Ordu İdmanyurdu gençlerinin hepsinin varlıklarını hissettiren atak gençler olduğunu görüyorum. Buna memnunum ancak Sporun bedenle olduğu kadar zeka ile yapılması hususunda dikkatlerinize sunarım”

Sonra kurucularının öğretmen şehrin ileri gelenlerin kurduğu “Gençlik yükselme Birliği “ derneğini ziyaret etti. Ordunun ilkmektebi olan Keçiköy İlkmektebi baş muallimi ile tanıştı. Öğretmen Faik Öğretmenden  İl mektep ve eğitim sorunları bilgilerini aldı. Bu mekteeb Keçiköy adı değilde Yeşil yurt adının verilmesin  söyledi . nitekim kısa bir süre sonra  Tabyabaşı denilen yerdeki okula Yeşilyurt ilkokulu adı verildi.

Son olarakta “ İhtiyat Zabitler “ derneğini ziyaret eder ve asker ve emeklilerin dertlerini dinler dertleşir.  Yine sevgi gösterileri eşliğinde  bindiği gemi ile Samsuna doğru yol alır.

19 Eylül günü öğleden sonra Samsuna hareket eden Hamidiye kruvazörü ile Peyk-i Şevket torpidosu 20 eylül sabahı 6 da Samsuna vardı. Halk tüm Karadenizde olduğu gibi coşkulu idi. 12 Eylülünde Mudanyadan başlayan Karadeniz gezisinin son şehriydi. Bu son günü olması dolayısıyla Hamidiye Gemisinin şeref defterini  eşi Latife Hanımla birlikte ayrı ayrı yazıp imzaladılar. İşte 19 mayıs 1919 da Kurtuluş savaşını başlattığı Samsuna  5 yıl sonrasında yine gelmişti. Halk sevgi  ve minnet duygulu, coşkulu  hareketlerle her yerde idi. Her yer ışıklandırılmıştı. Yaşa varol sesleri çın çın ötüyordu. Belediyeyi ziyaret ettikten sonra dinlenmek üzere Şahinzade Remzi Beyin Konağına çekilir. Ertesi gün 21 eylülde Samsun Çarşamba demiryolunun temel atma törenine katılır. Bu bir Türk Firmasının yapacağı ilk işti. Gurur verici bir olaydı.  Bu temel atma töreninde Mustafa Kemal ve  firma yöneticisi Nemlizade Galip Bey birer konuşma yaparlar. 

İSMET PAŞA 1935 yılında Orduyu ziyaret eden;

Mustafa İsmet İNÖNÜ ; 24 Eylül 1947 günü beraberinde eşi, Savarona Yatıyla Orduya geldi. Çeşitli kurumları ziyaret etti Eşi Mevhibe İnönü ile  denizde  geldiği Savarona gemisinde bir gece yatıya kalıp ertesi gün gittiler. İsmet Paşa çok kalabalık candan karşılamayla karşılandı. Her yerde şenlikler yapıldı , Yaşa Varol sesleri  , alkışlar la gezi boyu tezahüratla dinmedi. İsmet Bey de herkesin hal hatırın soruyor, ellerini samimiyetle sıkıyor, nasılsın diyordu. Yeni kurulan DP Teşkilatı ve üyeleri de İsmet paşayı sıcak karşılamış ve halkta menuniyet  ( işte birlik beraberlik, işte dayanışma) yaratmış coşku  hayli fazlaydı.

Bu tarihten bir ay kadar  sonra Giresun Bulancak gezisi devam eden DP lideri TARI adlı Vapurla 28 Ekim 1947 günü Orduya uğradı. 19 Eylül Meydanında  1000 kişi kadar kişiye hitap edip kurumları gezdi.

Ordulular 1930 larda gelen her devlet büyüğünden ve yayınlanan rapor iletimlerinde  Lise isteklerini  dile getirmişlerdir. Ancak o günkü şartlarda hep söz verilmiş istekler yerine getirilememiştir.  1933 yılına gelindiğinde 10. Yıl kutlamalarda bir ortaokul Liseye çevrilmesi gündeme geldiysede Alt yapı( Öğretmen ihtiyacı, ulaşım, araç gereç  , maddiyat ) olamadı. Her istekte Giresunda hem lise , hem ticaret liesi  vs var diye  hayıflansa da Zamanın  MEB  Olsa ne olacak alt yapı yok, okullar verimsiz , derde çare olmadıktan sonra diyerek Ama söz Bundan sonra İlk yapılacak Lise Orduya olacak Ordu Lisesi olacak diye söz alındı.

Bir müddet sonra Başbakan Hasan Saka memleketi Trabzona giderken Orduya  uğrar. Bu durumu öğrenen Ordu Halkı Ali Rız Gürsoyun teşvikiyle ellerinde pankartlar “ Lisemizi İstiyoruz “  Hasan saka nın gemisinin etrafını sararlar. Etraf Kayık, motor, taka sarar. Bu durum karşısında Hasan Saka bey MEB  Şemsettin Sireri yerinde incelemek için Orduya  görevlendirir. Bakan Şemsettin Sireri Orduya gelince yine Lisemizi isteriz  pankartlarla , isteklerle, ileri gelenlerin  Eğitim raporlarıyla karşılanır.  MEB  olanları değerlendirerek Orduya özel bir Lisenin açılabileceğini ve kendilerinin yapacakları ile Orduluların yapabilecekleri tartışılır vr bir karar alınır. Kararda Halkın yardımları ile Bir özel Lisenin Şimdiki 19 Eylül Ortaokulunun Liseye çevrilmesi kararı alınır. Ahmet Cemal Mağden, Ali Rıza Gürsoy  gibi iş adamlarıyla dernek kurulur. Halktan 25000 lira gibi bir para toplanır, Kurucu öğretmen olarak Trabzon Lisesinden Matematik Öğretmeni Can Akbulut geirilir. Okula ders verebilecek öğretmenler bulunur, kimya ve fizik öğretmeni başka illerden temin edilerek Lise açılır. 17 Kasım 1947 yılında açılan çiçeği burnunda Özel Ordu Lisesi  Çokta başarılı olur.

342000 nüfuslu “ Ordunun irfan Ordusunun göğü olan Okul “   Ordu Lisesi

MEB endişeleri artık bitmiştir. Artık Devlet okulu olma çalışmalarına gidilecekti.

Ancak bir süre sonunda şemsettin Sirer bakanlıktan ayrılır. Yusuf Ziya Ortaç yeni bakan Tahsin Banguoğlunu sıkıştırı. Nihayet Banguoğlu Ordu Lisesinin resmileştirilmesini kabul eder, onaylar. Bu durum Orduda sevinç yaratır. Can Akbulut Müdür olur. Artık 1928 yılında kapatılan Ordu İdadisi,nin  yerini Ordu Lisesi almıştır.



                                               ORDU ŞEHRİNİN SİMGELERİ OLMUŞ MAVNALAR





1857 YILINDA ORDU DA  DENİZ VE DENİZ ARAÇLARI 

İller arası  gerek insan, gerek yük taşımacılığı mavna denilen  araçlarla yapılırdı. tehlikeli olsa da başka çare yoktu. karayolu ulaşımı, havayolu ulaşımı, demiryolu ulaşımı o tarihlerde hayal bile edilemezdi.

1-  ORDU VE RUSUMAT HİKAYESİ

ORDU BOZTEPE NİZAMETTİN HAKKI ALAY

ORDU RUSUMAT GEMİSİ HİKAYESİ
Ordu da ilkadım anıtının yanında rusmat gemisi heykeli vardır.Bu heykeelin bir hikayesi vardır.İşte çeşitli kaynaklardan derlediğim hikaye.Vatan sevgisi ..............
Lütfen okuyunuz

Rüsumat 4  hikayesi

Kurtuluş savaşında Sakarya Savaşı sırasında Rusya ile anlaşma yapılmış ve Rusya’nın Türkiye’ye yardımları başlamıştı.Batumdan alınan silahlar ve cephane batıya güvenli limanlara küçük gemilerle kaçak olarak taşınmaktaydı. Batum’dan çok sayıda silah, mühimmat taşınması zorunluluğu doğmuştu. Doğu Cephesinde Ermenilerden ele geçirilen silah ve cephaneler, Sovyetler Birliği’nden alınan yardımlar ve Almanya’dan gizlice sağlanan silahlar Batum’da toplanıyor ve depolanıyordu.Yardımları haber alan Yunan gemileri batıdan doğuya; doğudan batıya Karadeniz’i tarayıp gemileri batırıyorlardı. İŞTE ;

Rusumat 4 adlı küçük bir gemi Batum’dan yükünü almış ;( iki adet top, 350 sandık cephaneyi) yükünü boşaltacağı yeri öğrenmek ve talimatları almak üzere bir Kurban Bayramı sabahı Trabzon limanına çıkmıştı. Gemi personelleri paskal Mahmut diye anılan Kaptan Yüzbaşı Mahmut Gökbora, ikinci kaptan üsteğmen Reşat Talayer, güverte teğmen Fahrettin Akyollu, Mühendis teğmen Cevat Talu, güverte teğmen Kemalettin Bozkurt ağır yükün altına girmiş Yükünü sağ salim hedefine ulaştıracaklardı. Bayramlaşıp dikkatlice yola koyuldular.

     17 Temmuz 1921 günü Ordu açıklarında Ordu liman reisi Dursun Reis Rusumat 4 ü durdurup gemiye çıkıp batıdan ve doğudan  gelen iki yunan gemisinin Rusumat 4 ü aradığını ve çok yaklaştıklarını haber verdi.Rusumatın 4 ün kıyıya çekilmesini ve yükünü boşaltması gerektiğini anlattı. Kaptan Mahmut  Gemiyi kumluğa oturttu. Kayıklarla bir gidiş bir geliş koridoru oluşturdular. Kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu  herkes yükü askerlik şubesinin taş mahzenine taşıdılar.Yunan gemisi yaklaşıyordu.Gemiyi yakmamaları için bir fikir yürüttüler. Gemiyi batırıp kaptan köşkünde ateş yakma ve güverteyi kömür karaları ile kirletme ve dolayısıyla  yanan işe yaramaz işi bitik gemi havası verilecekti.Önce gemi suyla doldurularak batırıldı.Kaptan köşkü ile direkler su üstünde kalmıştı.



Rusumat 4 gemisi Orduya geldiği tarihte   Ziya Hurşitin kardeşi Ahmet Faik GÜNDAY  Ordu Mutasarrafıydı.( Sancak Yöneticisi )   Ahmet Faik Bey  Rusumat 4 gelince 15-20 kişilik bir gurubu sahile yerleştirmişti. Bu grubun başında da kardeşi  Ziya Hurşit vardı. Çünkü Rusumat 4  ü takiben bir Yunan gemisi ile bir Yunan torpidosu  da gelmişlerdi. O gün Rizeli Lazoğlu Mustafa  da gemisi ile Orduya gelmiş sahile demir atmıştı. Mutasarrıf  Ziya Hurşit başkanlığındaki   15- 20 kişilik silahlı adamları sahilde tur attırmaya başladı. Yunan Gemileri geldi etrafı incelediler ,bu gruptan  çekinmiş olacakk ki çok yaklaşmadan bir şilebi aradıktan sonra da bir zeval (ayrılık topu ) top atışı yapıp ayrıldılar.


1890 Yılında  Çamlıhemşinde doğan Ziya Hurşit  ; Milli Mücadele savaşında yararlılıklar göstermiş,

1. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milletvekilliği yapmıştır. Yozgat İstiklal Mahkemesinde de üyelikte bulunmuştur. 1921 yılında Rusumat 4 Gemisinin Orduya gelişinde de bölgede asayiş güvenliğinde bulunmuştur.  1926 yılında Mustafa kemal ATATÜRK e suikast davasında  suçlu bulunmuş idam edilmiştir.
Mutasarrıf Ahmet Faik GÜNDAY  5 ağustos 1921 tarihinde Mutasarrıflıktan ayrılıp görevi Kürşad Bey’ e devretmiştir

 Belediyeden (Belediye Başkanı Furtunzade Yusuf Sırrı Bey) alınan fındık kabuğu kömürü ve  fındık yağı ile  düşünce aynen uygulandı.Bir teneke gaz yağı Kaptan köşküne dökülerek yakıldı.Herkes sahilden çekilmiş birkaç kişi kalmış onlarda  uzaktan durumu izliyorlardı. Yunan gemileri sağlı sollu gelen gelerek işaretleştiler. Yunan subayları dürbünle kıyıları izlediler ve 12 sandal ve bir müfreze ile aradıkları Rüsumat 4 ün etrafında dolanmaya başladılar. Bu sırada yanan bir direk gürültü ile suya düşünce Yunan müfrezesi gemilerine geri döndüler. Batıdan gelen doğuya; doğudan gelen batıya doğru devam ettiler.Ertesi gün sonra İstanbul gazetelerinde Aranan Rüsumat 4 ün yandığını, battığını duyurdular.Daha sonra Batumdada rusumat 4 batırıldı haberi yayıldı.

     Şimdi Rüsumat4 ün yüzdürülmesi işi gerekiyordu. Yine halkın yardımı ile geminin suyu boşaltılmaya çalışıldı.Fakat gemi yüzdürülemedi. Bir gemi ve tulumbası gerekiyordu. Ertesi günü Remo adlı  bir İtalyan yolcu gemisi geldi.Yükünü boşaltınca o gemiden yardım istendi.Remo  adlı geminin kaptanı yardımcı oldu, su tamamen boşaltıldı. Fakat Gemi yine yüzdürülemedi. Bunun üzerine tekrar Belediyeden fındık kabuğu ve fındık yağı temin edilerek kazanlar yakıldı. Fındık yağı ile tüm makineler temizlendi.Motorlar çalıştırıldı. Gemi sevinç çığlıkları ile hareketlendi. İşte gemi tekrar işe koyulmaya 10. seferine hazırlanmak üzere Batuma doğru hareketlendi.20 Temmuz 1921 Gemi Batum’a girince battığını haber alan gemiler ve halk sevinç naraları attılar. Remo gemisi tayfaları ve Rüsumat personeli kutlamalarda bulundular.


Bir aylık onarımdan sonra  10. seferine çıktı.Gazi Rüsumat4 Yükünü Samsun limanında  boşaltı.

Yine Batuma dönerken Eynesil yakınlarında iki düşman gemisi tarafından sıkıştırıldı.Gemi batırıldı ve Kaptan Mahmut gemiden atlayarak Trabzonlu Osman Çavuş yardımı ile kurtuldu. 29 Eylül 337 (1921) saat 09.20’

Rusumat 4 gemisi tekrar yüzdürülmek istendi ise de çalıştırılamadı ve terk edildi. Personel başka yerlerde görevlendirildi.




















Rüsumat’ın Batum ile Samsun arasında 11 sefer yaptığı, bu seferlerde 1070 tüfek, 7459 sandık mermi, 993 kasatura, 8 top, 2244 sandık top mermisini batı cephesi komutanlığı emrine ulaştırdığı kayıtlıdır.  

Son olarak Rusumat 4 gemisi 1921 yılında Eynesil yakınlarında Yunanlılar tarafından batırılmıştır. 

Hakkı ALAY




Bugün;  Atamızın 1924 yılında Orduyu ziyaretlerinde  karaya ayak bastığı yerde  Rusumatı temsil eden  anıt Ordu Belediyesince yaptırılmıştır.





ORDU BÜTÜKŞEHİR BELEDİYESİ TARAFINDAN  TEMMUZ 2022 YILINDA 
YAPILAN RUSUMAT ANITI. (Eski Yük İskelenin olduğu yerde )


RUSUMAT 4 GEMİSİ VE ORDU  ÖZET

Doğu Cephesinde Ermenilerle yapılan savaşta savaştan elde edilen silahlar, Rusyanın verdiği silahlar Batumda toplanmış ve buradan Ruslarla yapılan anlaşma gereği Yelkenlilerle, gemilerle özellikle Aydın Reis gemisi ile Preveze gambotları, Şahin Vapuru, Gazal römorkörü, ile  Trabzon Ordu, Samsuna ve oradan İnebolu ve Batı cephesine gitmek için için Karadan trenlerle, denizden İnebolu üzerinden sevkiyat yapılıyordu. Rusumat 4 ile ağır top bataryası taşınıyordu. Hakkı reis, Civan Ali, Cezanin Nezir Efendi kaptan Mahmut ünlü deniz adamıydılar. Samsunda yükleri kadınlar boşaltıyor, sevkiyatı yapıyorlardı. Bolşefik Rusyanın olması ve Rusya ile yardım  anlaşması yapılması  Kurtuluş savaşında olumlu etkisi oluyordu. Rusyanın Limanlarını açması ve silah yardımı  değerliydi

11/5/1920 Tarihli Rusya ile yapılan Yardım Anlaşması ile Aydın Reis gemisi ile Preveze gambotları düşman gemilerinin saldırısından kurtulması için Rusyanın Novarossisk limanına gönderildi. Ruslar sorun çıkmaması için Başka devletlere karşı Osmanlı gemilerine el koyduklarını ilan ettiler. Aydın Reis gemisi ile Preveze gambotları, Rusumat Gemisine Batumdan yükler yüklendi. Rüsümat Gemisine  İngiliz topu 8,8 toplar monte edildi.

Rusumat 4 Bu kez Batumdan İneboluya mühimmat taşıyacaktı.Rusumat 4 bir akşam üstü Orduya ulaştı. Arkasında Yunan gemileri vardı. Bu kez düşman gemilei hem batıdan, hem doğudan geliyordu.Düşman silahları bulabilirdi.Yükünün boşaltılması gerekiyordu. Halka çağrı yapılıp yük boşaltıldı. O sıralar Rum kilisesinin yanında defterdarlık binası vardı. Trabzon sanat okulu vardı. Yunan gemileri buralara birkaç tane top atıp  üzerinde yangın çıkarılan Rusumatı bırakıp gittiler.

Halk gemiyi boşatıp mühimmatın bir kısmını Vilayet binasının mahzenine bir kısmını da çekek döşenerek  hakkı reisin mavnasıyla Şimdiki Selimiye Mahallesi Saray Hamamının arkasında  hamamın odunlarıyla kamuflaj ettiler. Gemiyi Yunanlıların dikkatinden düşürmek için gemi karaya oturtulup su aldırılarak batırıldı, yalancı yangın çıkartıldı. Yunanlılar Rusumatın etrafında dönüp  birkaç yere bomba atıp gittiler.

Halk hemen gelip yangını söndürüp karaya oturtulan gemiyi yüzdürülme çalışmasına başlandı. Belediyeden fındık yağı ile motorlar yağlanıp temizlendi. Yine belediyeden fındık kabuğu ile  yakıt sağlandı. Motor tam kapasite çalıştırıldı.suyun tamamen boşaltılması için Seferde olan İtalyan Yolcu Gemisi   Dafni tulumbası ile yardımıyla   boşaltılan Rusumat 4 gemisi yeni yükünü almak üzere Batuma doğru yol aldı. Bu arada rüsumat unutturulması için İstanbul gazetelerine Rusumat yandı yok oldu diye yalan haber iletildi.

Rusumat Batuma varınca 1 ay  Tamire alındı.26 Eylül 1921  Tekrar yükünü aldı. 28 Eylülde Samsundaydı. Güçlüklerle  Samsuna vardı. Aslında rota İneboluydu. Ancak samsun liman başkanlığı tehlike gördüğü için yükü Samsunda acilen  boşalttırdı. Rüsümat Batuma dönerken Tireboluda düşmana yakalandı. Eynesil de yoğun top atışlarına dayanamadı. Bu kez kurtulamadı. Ancak gemi personeli kurtarıldı, gemi tamamen Yunan gemilerinin top atışlarıyla  makinalar parçalanarak  yok edildi.







RUSUMAT GEMİSİNDE


RUSUMAT GEMİSİNDE





                                             GÜLCEMAL  GEMİSİ  HİKAYESİ NEDİR?

                                                                                     





















GÜLCEMAL GEMİSİ: Gülcemal Sultan Reşad’ın  annesinin adıdır. Adına şarkılar yapılmış, şiirler yazılmış, övgü hikayeleri yazılmış anlatılmış, evliya sınıfına konulmuş gemidir. Mustafa Keamal Atatürk te bununla seyahatlar yapmış, Gülcemal öyle benimsenmiş ki Rize’ye uğradığında  Rizeliler kayıklarla etrafında dönerler hastalıklara şifa  ve dilekleri kabul olsun diye dilek dilerler 7 defa dönerlermiş. İstanbul Trabzon arasında Her limana uğrayarak yolcu, yük  ve posta taşımacılığı yapardı. Bu yüzden Gülcemal yolculuğu uzun idi. Bu yüzden herkes bir yere gidene  “Sakın gül cemal gibi yapma” derdi. Bu gemi 1924 yılında Büyük Mübadelede Göçmenleri İstanbul Samsun, Orduya taşımıştır. 1937 de işi bitti, 1950 de satıldı İtalyada söküldü.

Gülcemal, aslında mübadeleden önce tarihe adını yazdırmış bir gemi... Defalarca Amerika'ya gitmiş, Titanik'ten evvel buz dağını görmüş...

            30 Mayıs 1975 tarihinde ilk seferine çıkan Avrupa ile Amerika arasında sadece denizyolu ile gidip gelinen yılların en lüks vasıtalarından biri olan Gülcemal’in boyu 142 metre, genişliği 14 metre, su altında kalan kısmı 10 metreydi. 5 bin 71 groston ağırlığındaki geminin makineleri 5 bin beygir gücündeydi.



         Yıl 1910... Osmanlı Seyr-i Sefain tarafından satın alınıp, İstanbul'a, Dolmabahçe açıklarına getirilir Gülcemal... O sırada, Sultan Reşad sarayın penceresinden demir atmış, dalgalar arasında bir o yana bir bu yana sallanıp duran gemiye dalıp dalıp seyredermiş. "Adı 'Gülcemal' olsun, rahmetli anacığımın adıdır" demiş.



Denizden (gemiden çekilmiş ) çekilmiş Ordu ve Boztepe yamaçları 1930 lu yıllar


                                           TİTANİK'TEN ÖNCE BUZ DAĞINI GÖREN GEMİ
Gülcemal, aslında mübadeleden önce tarihe adını yazdırmış bir gemi... Defalarca Amerika'ya gitmiş, Titanik'ten evvel buz dağını görmüş... Çağının en büyük ve modern yapısı olan bir gemi idi.
Gülcemal Belfast’ta, efsane gemi Titanic'in sahibi olan White Star firması adına 15 Ekim 1874 tarihinde GERMANIC ismiyle denize indirilmiştir.




          

Bu eşsiz gemi ilk olarak 1876 yılının Şubat ayında New York limanından doğu yönünde çıktığı seferde, İngiltere'ye olan 2 bin 894 millik mesafeyi saatte ortalama 15 bin 790 millik bir hızla geçmeyi başardı. Bu da saatte yaklaşık 29 bin 243 km ediyordu. Atlantik’i en kısa zamanda kat eden gemilere verilen “Mavi Kurdele“ ödülünü birkaç kez almayı hak etmiş gerçek bir transatlantik, bir denizler güzeliydi. 



            1902 Yılında gemiyi merkezi Liverpool’de olan DominianLines adlı vapurculuk şirketine satıldı. Geminin yeni adı “Ottowa" oldu. Yeni sahibi bu gemiyle yedi yıl süre ile Avrupalı göçmenleri Amerika’ya taşıdı. 

                              KARADENİZ HALKI ÇOK SEVDİ

                       1910 yılında Nihad, Hamdi ve Abdurrahman Beylerden oluşan satın alma komisyonu tarafından beğenilip  Osmanlı Seyr-i Sefain adına 25 bin 112 altın liraya satın alındığı zaman 37 yaşında idi. Yeni alınan gemiye Padişah Sultan V. Mehmet Reşat’ın annesin adı olan "Gülcemal" adı verildi. Yolcuların çok sevdiği bu gemi özellikle düzenli posta seferleri yapmaya başladığı Karadeniz halkının sevgilisi oldu. 

                     1 . DÜNYA SAVAŞI'NDA HASTANE GEMİSİ OLDU 

                 1914 Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden bir süre sonra asker taşımada kullanılmaya başlandı, hatta bir ara hastane gemisi olarak da hizmet verdi. Gülcemal savunma amaçlı silahlandırıldı, ve Gelibolu cephesine birlikler taşıdı, ve Gelibolu’dan İstanbul’a dönerken 27 Şubat 1915 tarihinde İngilizlerin E-11 denizaltısı tarafından İmralı açıklarında torpilleyerek provasından büyük bir hasar verdi. Gemi o zaman,  yaklaşık 4 bin asker taşıyordu ve gemi karaya oturmadan önce çıkan kargaşadan dolayı birkaç kişi hayatını kaybetti. Gülcemal, tekrar çalışabilmesi için iki yıl süreceği bir onarım için İstanbul’a çekildi. Savaş sonunda Gülcemal 1918–1919 tarihleri arasında Yunanistan ve Mısır’daki esir kamplarında tutulmakta olan Alman Askerlerini Wilhelmhaven ve Hamburg limanlarına taşıdı.



                     AMERİKA'YA GÖÇMEN TAŞIDI 

                  Gülcemal 1920–1921 yıllarında Dedeoğlu adlı bir Rum İşletmeci tarafından kiralanarak Köstence – İstanbul – Napoli ve Marsilya üzerinden New York’a dört sefer yaptı. Savaşlardan çok sıkıntı çeken Türkiye, yirminci yüzyılın başlarında hem İdaresini değiştirdi hem de idaresi altındaki bazı ülkelerden çekildi. Gülcemal, savaştan yeni dünyaya, aynı gemide seyahat eden Müslüman, Yahudi, Yunanlı ve diğer milletlerden göçmenleri taşıyan birkaç Türk yolcu gemisinden en önemlisiydi. Gülcemal’de tipik birinci sınıf bileti yaklaşık 200 $, Okyanusu geçen çoğunlukla göçmenlerin oluşturduğu koğuş yolcuları için yaklaşık 35 $ idi. Amerika’da vatandaş olmak gayesinde olan birçok Türk’ü de taşıdı.



                 GÜLCEMAL 75 YAŞINDA "VEDA" ETTİ

                




Göçmen taşımada kullanılan gemilerin en büyüğünü 5 bin 62 grostonluk “akdeniz“, en ünlüsünü ise Atatürk’ün de birkaç kez bindiği “Gülcemal” oluşturdu. Gülcemal, mübadele yıllarında Girit, Kavala, Drama ve Selanik’ten, İzmir, İstanbul, Ayvalık, Mudanya, Samsun, Trabzon, Ordu, Antalya ve Mersin'e mübadilleri taşıdı. Gülcemal 1937 yılında hizmet dışı bırakıldı. Kaptan İhya Görgün idaresinde Haliç’e girdi ve Camialtı Tersanesi önüne demirledi ta ki 1950 yılına kadar orada kaldı. Bunca yıl ayakta kalmasını bir savaş gemisi kadar sağlam olan teknesine borçluydu İkinci Dünya Savaşının o karalık günlerini Haliç’te bağlı olarak geçiren Gülcemal 75 yaşında iken sökülmek üzere 1950 yılında İtalyan’lara satıldı.



KAZIM KARABEKİR GÜLCEMAL'LE GİDİYOR 


            "Gülcemal", Karadeniz'de de birçok sefer yapmıştır. Kâzım Karabekir Paşa, 12 Nisan 1919'da, İstanbul'dan Trabzon'a "Gülcemal" ile gitmiştir. O yıllarda Trabzon'daki spor kulüplerinden biri olan İdman Ocağın'da "Gülcemal" ile İstanbul'a gelerek futbol karşılaşmaları yapmıştır. Karadeniz insanı tarafından öylesine sevilir ki "Gülcemal", Eser Tutel "Seyr-i Sefain" adlı kitabında, bölge halkı tarafından bazı hastalıklara iyi geleceği inancıyla, vapur Rize açıklarında demirlediğinde bir kayığa bindirilen hastaların etrafında yedi kez dolaştırıldığını yazar.

            LÜTFİ KAPTAN VE GÜLCEMAL 

            Her kaptan gemisini sever. Ama, Lütfi Kaptan'ın "Gülcemal"e olan aşkı dillere destandır. Lütfi Kaptan evini güzelleştirsin diye armağan olarak verilen boyalarla "Gülcemal"i boyattırır. "Gülcemal" ile Amerika'ya yaptığı ilk seferde de, Titanik'in battığı bölgede sis ve buzdağlarıyla karşılaşır. Ama Lütfi Kaptan, ilk kez dümen tuttuğu sularda New York limanına ulaşmakta hiç de zorluk çekmez. Ne var ki, bu seferlerinden birinde "Gülcemal"i New York limanında kendisine ayrılan yere biraz sert yanaştırır ve rıhtımda hasara yol açar. Yetkililer gemiye tedbir koymaya kalkışsalar da, Lütfi Kaptan'ın gayretiyle "Gülcemal" hacizden kurtulur ve gemi İstanbul'da büyük bir törenle karşılanır. 

            Kemanını yanından hiç ayırmayan Lütfi Bey henüz 46 yaşındayken hastalanır ve kaptanlık şapkasını askıda yetim bırakır. Kızına yadigar kalan gümüş sigara tabakası da, İstanbul'a yaptığı bir seferde yolcusu olan Troçki tarafından armağan edilmiştir.


            DİBİ GÖRMÜŞ BİR GEMİ 


            "Gülcemal"de görev yapan Ratip Tahir adlı denizci fırsat buldukça resim ve karikatür çizmektedir. Yaptıklarını gören bir yolcu "çizgi sahasında daha da ilerleyebilirsiniz" diyerek, çalışmalarını Avrupa'ya giderek sürdürmesini önerir. Ratip Tahir'e bu öneriyi söyleyen, "Gülcemal" ile Lozan Konferansı'ndan dönmekte olan İsmet Paşa'dır. Ratip Tahir, İsmet Paşa'yla Abdülhak Hamit'in 70. yaş gününde bir kez daha karşılaşır. İnönü'nün "Hani Avrupa'ya gidip resim çalışacaktın?" sözü üzerine de kendisine Paris yolu açılır. 

            İşin aslını ararsanız, Ratip Tahir'in görev yaptığı "Gülcemal" de batmış bir gemidir!.. Bu güzel gemi, 1899 yılında, burun kısmında ve küpeştesinde "Germenic" adı okunurken, New York limanına bağlı olduğu bir kış gününde yoğun kar yağışı altında kalır. Kömür almak için günlerdir bekleyen Germanic, üstünde oluşan kalın buz tabakasıyla oldukça ağırlaşmıştır. Buna bir de yağan kar eklenince daha fazla dayanamaz ve dibe oturur.  Sizin anlayacağınız, "Gülcemal" de suyun dibiyle tanışmış bir gemidir. Hem de, parmaklarımızın arasına aldığımızda bir kaç saniye de eriyen kar taneciklerinin batırdığı bir gemi!

GÜLCEMAL VAPURU GİBİ HER YERE UĞRAMA"

Bir başka edebiyat duayeni Rıfat Ilgaz ise şöyle anlatıyor Gülcemal'i; "Bu vapurlar, Karadeniz’de İstanbul’dan Trabzon’a kadar gider ve tekrar geri dönerdi ve hemen hemen her limana uğrardı. İstanbul-Zonguldak-İnebolu-Sinop-Samsun-Ünye-Ordu-Giresun ve Trabzon’a kadar gider her limanda yolcu indirir, yük indirir ve yük ve yolcu alırdı. Sonra tekrar Trabzon’dan başlar geriye dönerek daha önce uğradığı limanlara tekrar uğrardı. Ünye’de bu yükleme ve boşaltma iki-üç saat kadar sürerdi. Ünye’den yolcu ve esnafın İstanbul’a gönderdiği, fındık, kendir, fasulye, mısır, elma ve benzeri şeyleri alırdı. Bu vapurlardan en meşhuru, benim yetişemediğim fakat adını çok duyduğum Gülcemal vapuru idi. Hatta Ünye’de bir deyim vardır, “Sakın Gülcemal vapuru gibi her yere uğramadan git gel”  derler"


GÜLCEMAL GEMİSİNİN ÖNEMLİ İŞLERİ


Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi tarafından 25,110.60 altın liraya satın alınan gemiye Sultan V. Mehmet Reşat’ın annesinin adı olan ve "gül çehreli, gül gibi güzel" anlamına gelen Gülcemal adı verildi. Geminin adı ilk dönem kayıtlarda "Gül Cemal" olarak geçti, 1928 yılında Türkiye Seyrisefain İdaresi'ne devredilince "Gülcemal" adı tescil edildi.



Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi tarafından satın alındıktan sonra da Almanya'ya olan bir seferi sırasında tersaneye alınarak esaslı bir revizyondan geçirilmişti.

             Gemi ilk zamanlarında Türk askerlerini Yemen'e taşıdı.

            Karadeniz limanlarına düzenli düzenli posta seferleri yapmaya başladı.

            1911'de Sultan Reşad onunla Rumeli seyahatine çıktı.

             Balkan Savaşı döneminde Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'da kalan son askerleri 19 Haziran 1913'te Seman iskelesinden Gülcemal Vapuru ile Rumeli'nden aynldı.

                Hac zamanlarında binlerce yolcuyu Mekke'ye en yakın liman olan Cidde limanına taşıdı.

            1914'te I.Dünya Savaşı çıktığında Gülcemal asker taşımada kullanılmaya başladı,

            Bir dönem hastane gemisi olarak da hizmet verdi.

Gülcemal, halk arasında o kadar sevilmiştir ki, sanki efsaneleşmiş gibiydi. Karadeniz’de pek çok kişi, bu geminin bazı hastalıkları iyi edeceğine inanmaya başlamıştı. Rize’ye gelip de açıkta demirlediği zaman bazı kimselerin hastalarını tedavi etmek amacıyla onları bir kayığa bindirerek Gülcemal’in çevresinde yedi kez dolaştırdıkları anlatılır.




ATATÜRK VE GÜLCEMAL

Atatürk'ün Gülcemal Vapuru ile yaptığı deniz gezileri şu şekildedir:

          4 Ocak 1926 tarihinde Mudanya’da Gülcemal Vapurunda tertip edilen baloda bulundu,

         17 Ocak 1933 tarihinde Eskişehir’den trenle Derince’ye geldi oradan Gülcemal Vapuru ile Mudanya’ya gitti.

          28 Ocak 1933 tarihinde Mersin’de Gülcemal Vapuruna geçti. 29 Ocak 1933 tarihinde Gülcemal vapuru ile Antalya’ya geldi.

          30 Ocak 1933 tarihinde Gülcemal vapuru ile Fethiye ve Marmaris koylarını gezdi. 31 Ocak 1933 tarihinde Gülcemal vapuru ile İzmir’e gitti.

          6 Şubat 1933 tarihinde Bilecik ve Bursa’dan Mudanya’ya geldi, Gülcemal Vapuru ile İstanbul’a hareket etti.

         25 Haziran 1934 tarihinde İran Şahı ile birlikte Çanakkale’de Gülcemal vapuruna bindi. 26 Haziran 1934 tarihinde Adalar ve Moda önünden Gülcemal ile geçti, İran Şahı Rıza Pehlevi ile Sarayburnu’ndan gemiden ayrıldı.

Atatürk, 5 Haziran 1926'da Mudanya'da Gülcemal Vapuru Hatıra Defterine şunları yazmıştır.

 " Gülcemal Vapuru'nda gördüğüm intizam ve mükemmeliyet takdire değerdir. Genel Müdür Beyefendi'ye, geminin süvarine ve bütün mürettebatına teşekkür ederim. Gazi M. Kemal"

Gülcemal Vapuru, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Orhan Veli, Rıfat Ilgaz ve Sunay Akın'ın eserlerinde yer almış, Karadeniz manilerine konu olmuştur.

 Çağan Irmak'ın Dedemin İnsanları filminde mübadele zamanları anlatılırken Gülcemal gemisinden bahsedilmiştir

 Karadeniz manilerine konu olmuştur. Her zaman, her yerde söylenegelmiştir.

"hanginiz bilir, benim kadar,
karpuzdan fener yapmasını;
sedefli hançerle, üstüne,
gülcemal resmi çizmesini;



Gülcemal... 

Mübadillerin hafızasındaki en net isim. Kiminle konuşsanız, bohçasından bir "Gülcemal" anısı çıkar... 

Kıyıdan sallanan her mendilin ardından giden geminin adıdır Gülcemal...

Çocuklarından ayrılan baba...

Nişanlısını bırakıp giden erdir Gülcemal...

Bir sabah ezanıyla yola çıkmaktır Gülcemal...

Akşam olunca hüzün doldurmaktır kadehe...

Dumanı tüten her baca, biraz Gülcemal'dir...

Aşktır Gülcemal, özlemdir, acıdır, vatandır...

Gülcemal, herşeyden öte; 'ana'dır...



Gülcemal'in Karadeniz insanı için anlamı bir başka... Bir zaman posta taşıyan "gülcemal", mübadeleyle birlikte anlam da değiştiriyor Karadenizliler için. Karadenizli, en çok maniyi de yine Gülcemal'e yazıyor:



Gülcemaldedukleri

Denizi elekleyi

Bacalaridumanli

Kıyılaribekleyi



Gülcemal Gülcemal

Savruluyi dumanıni

Aldın gittin yarımi

Yoktur senin imanın



Ah gülcemal gülcemal

Dört tane direğin var

Aldın benim babamı

Ne hain yüreğin var

Geminin direği yok

İçinde gezeni yok

Türkiye'yi hep gezdim

Babandan güzeli yok

Gemi gelir yan verir

Şehirlere can verir

Benim yarimi gören

Ayak üstü can verir

Gemi geliyor gemi

Dört direkli olacak

Benle sevdalık eden

Çok yürekli olacak



gülcemal dedukleri

denizi elekleyi

bacalari dumanli

kıyılari bekleyi



Gülcemal, halk arasında o kadar sevilmiştir ki, sanki efsaneleşmiş gibiydi. Karadeniz’de pek çok kişi, bu geminin bazı hastalıkları iyi edeceğine inanmaya başlamıştı. Rize’ye gelip de açıkta demirlediği zaman bazı kimselerin hastalarını tedavi etmek amacıyla onları bir kayığa bindirerek Gülcemal’in çevresinde yedi kez dolaştırdıkları anlatılır.


MÜBADİLLER OLAYI  MÜBADİLLERİ ORDUYA GETİREN GEMİ  GÜLCEMAL 

Cumhuriyetten sonra Yunanlılarla Mübadele anlaşması yapıldı. Bu anlaşma ile İstanbuldaki  ve yurdun değişik yerlerinde bulunan rumların , Yunanistandaki Müslüman Türklerin karşılıklı değişimi öngörülüyordu. Orduya Drama ve Kavala bölgelerindeki Türklerin zorunlu gelmesi kararlaştırılmıştı. Bunun için “Mübadele-i Ahali İmdadı Sıhhıye heyetleri “ Ordudaki başkanı Şükrü Deniz Beydi. Orduya ayrılan Muhacirler Ordu Fatsa, Ünyeye paylaştırıldı. Gelenler önce devlet kurumlarına camilere misafirhaneler sonra Rumlardan kalan evlere ve satın alınan yerlere yerleştirildiler.Orduya gelenelr özellikle Düz Mahalleye iskan edildiler. Ergelenler, sağlamlar, üzaydınlar, Erdoğanlar, Onbaşıoğulları gibi sülaleler ….

Gelen göçmenler sanatçı, üretken, zanaatkar, terzi, vs  becerikli olduklarından kısa sürede  Şehre intibak 

edebildiler. Ordu sosyalleşmede hızlıa gelişti.Tüccar, kasap, terzi, esnaflar .. şehre renk geldi.



                              

   KURUL ESKİPAZAR GEZİSİ


KURUL KAYASI  TARİHİ KAZILARI BAŞLADI
Ordumuzun tarihi  Kalesi KURUL araştırması   Enis AYAR 'ın başlattığı araştırma ile gündeme gelmiş, Araştırmalar  BAŞLAMIŞ  ŞU AN 30 KİŞİLİK EKİPLE KAZILAR DEVAM ETMEKTEDİR.


   KURUL KAZI  ÇALIŞMALARI

































































ORDU BOZTEPE NİZAMETTİN HAKKI ALAY




Kurul tepesinden Ordu'ya baktığınızda Ordu Boztepeden baktığınzdan farklı  bakış; Boztepeden denizi ve Ordunun Doğu yönünü görürsünüz. Oysa kuruldan baktığınızda Ordu'nun tamamını ve tüm merkez köylerini ve Perşembe ilçesini dahi görebilirsiniz..kurul Boztepeden 100 m ye yakın daha yüksektir. Kurulun en yüksek yeri 535 m  dir. Ordu Boztepe 450 m civarındadır.

;

Kurul Kayasına yeni yapılan bir merdiven yolla gidilir.Kurul'a girerken tarih bilgisi yer alır.




Kurul da yr altına doğru giden bir merdivenli  mağara vardırki ; şimdi temizlendi ışıklandırıldı.

Kurulun zirvesinde kazılar devam etmekte ve  M.Ö. 5. YY  yaşantınya ışık tutacaktır.

Boztepeden sonra kurul yerleşkesini de zekle gezmeizi tavsiye ederiz. Hakkı ALAY,Halil KARADENİZ  solda ve sağda Nabi HÜSEM , Hasan YILMAZ  kurulu sizler için gezdiler.

Kuruldan bakınca tüm Ordu ve çevresi esrarengiz bir görüntüyle insanı buyülemektedir.



Kuruldan Melet vadisi ve .Melet Suyu ve sağda Ordu Şehri bütün ihtişamı ile görülmekltedir.
 

Kuruldan aşağı inerken yeşillikler arasından geçerken adeta doğa sizi büyüler

Kuruldan aşağı inince hemen Eski pazar yerleşiminde; Ordunun kurulduğu yerde bir tarihi hamam ile bir tarihi camiyi görmeden geçmeyin. Tarihi Caminin kapısının İncir ağacından yapıldığı ve hala çürümediği Şimdi Ankara'da koruma altında olduğu söylenmektedir.cami Onarılmış kesme taştan yapılmıştır.Ancak tarihi hamam harbalikten tam kurtulamamış kubbeleri onarılabilmiş geri kalan bölümleri harabedir.Ancak M.Ö hangi yıllarda yapıldığı bilinmeyen bu hamam ve caminin taş bölümleri incelenmeye değerdir.Hangi teknik ve ustalıkla yapıldığı hayranlık uyandırmakt




Ordunun ilk kurulduğu yer Bayramlı Kasabası şimdi  Eskipazar  denilen mahalde
Solda tarihi hamam  bakımsız ama taş iççiliğiyle hayranlık uyandırıyor.
Sağda tarihi eskipazar camiisi  onarılmış ve kullanılmaktadır.


Eskipazar Camii Ankara'ya taşınan meşhur kapısının görünüşü



Solda Rüsumat Gemisi  ve sağda  Yazar ve eğitimci Hakkı ALAY

 Ordu'da sahilde Rusumat Gemisinin heykelinide görün. 1.dünya savaşı yıllarında Yunanlılar tarafından silah taşıdığı için kovalanan ve  balıkçıların can siperhane çabaları ile düşmandan kurtarılan silahları ve gemiyi simgeleştiren bu heykel Ordu sahilinde yer alır.


TÜRKÜLERE KONU OLAN TABYABAŞI 


Tabyabaşı bir sayfiye yeri gibiydi. Deniz seviyesinden yüksekte olduğu için, geçmişte denizden gelebilecek tehlikelere karşı orada askeri topçu bataryaları bulunuyordu. Topçu birlikleri oradan kaldırılınca, o alan ünlü oldu. İnsanlar orayı görmeye geldiler. Zamanla da buluşma alanı haline geldi. Özellikle Pazar günleri, insanlar çevreye yayılır, az da olsa gelen-geçen arabalar izlenir, sohbetler edilirdi. Bu durum da sosyalleşmenin bir başka özelliğini oluştururdu... Burası Ordu için çok önemliydi; şimdiki Sıtkıcan Caddesi şehrin Keçiköy’le birlikte şehrin batıya açılan penceresiydi. Şimdiki sahil yolu olmadığı için Samsun’a, Ankara’ya ve İstanbul’a bu yoldan geçilerek gidilirdi. Tabyabaşı’nın çevresinde çay bahçeleri vardı. Bu bahçelerde transistörlü radyolar dinlenir, gramofon marifetiyle taş plaktan Türk halk ve Türk sanat müziği şarkıları dinlenirdi. Tabyabaşı biraz yüksekte olduğu için yaz-kış püfür-püfür eser, yaz ayları buranın insana verdiği haz çok keyifli olurdu..
             
Yine yeşillendi fındık dalları / Acep ne olacak yarin halleri
Dalgalanıyor pembe şalvarı
Kız allan pullan gel – gel yanıma
Beyaz kollarını dola boynuma

Tabya başında üç kız yan yana
İçlerinden biri pışt dedi bana (göz etti bana)
Sağ olsun (nur olsun) seni doğuran ana / Kız allan ...

Fındık dalları yerlere değer / Yarin bakışları kalbime değer
Ölürüm seni almazsam eğer / Kız allan ...

Yöre: ORDU

Kaynak Kişi: Muhsin Tercan
Derleyen: Nurettin Çamlıdağ










                Ordu’ da da  tayyare için Güzel Ordu Gazetesi  aracılığı ile kampanya başlatılmıştı. Ordu halkı bu kampanyaya önem verdi. Öyleki  köylüler  hayvanlarını bile satmaya başlamıştı.  Bir koç ihalesi bile yapılmış Hüseyin Çavuş adlı vatandaşın 10  liralık hediye ettiği  koç  açık artırmada 24 Tl   bedelle  alıcı bulmuştu. Bu kampanya 2 yıl sürdü. Daha 1927 yılında Ordu adına bir tayyare alınmıştı bile.  Bu tayyare Ordu üzerinde uçacaktı. Yer  bakımında Akyazı çiftliği yada Eskipazar Çiftliği  tartışıldı. Tayyarenin Ordu deniz Kenarına inmesine karar verildi.  8 Temmuzda gelen telgrafa göre Ordu tayyaresinin 10 Temmuzda İstanbuldan kalkacağı ve bazı illere uğramak suretiyle  16 Temmuzda Orduya geleceği haberi verildi.
Halk bunu duyunca heyecan sardı. Bütün köyler  ve kazalardan gelenler bir gün önceden yollara düştüler.  16 Temmuz günü sahili doldurdular.  Ömer Ağa Bahçesi ana baba günü olmuştu.
Tayyare sabah saat 8  de gelecekti. Ancak tayyare  16 temmuz 1928 günü saat  9  a doğru yanında  Polathane Tayyaresi  göründü.  Polathane Tayyaresi yoluna  devam etti. Ordu Tayyaresi şehrin üzerinde birkaç kez tur attı. Gösteriyi  halk merakla, coşkuyla izledi.
                 Ordu Tayyaresi Yalı Camiini yanından Limana indi.  Halk deniz kenarına akın etti. Bir kadın Ellerini açmış “Allahım benim ömrümden kes  kemal Paşaya ver “ diye  bağırıyordu.sen onu bize bağışla yarabbim diye  ağlıyordu.
Pilot Adnan Bey ve makinist Muzaffer Bey karaya çıkıp misafir edildiler. Vali Ali Kemal  Aksüt ‘ün konuşmasından sonra Tayyare Cemiyeti  ikinci başkanı Abdulkadir Bey ordululara teşekkür etmiş ve ardından tayyarenin üzerinde Asıl bayrağı hafifçe kaldırarak Ordu Tayyaresi yazısını halka göstermiştir. Halk coşku içinde alkışlamıştır.
                 Ordulular adına Nufus Müdürü Ali Rıza Şükuh Bey,  Askerlik Daire Başkanı Yüzbaşı Fevzi Bey konuşmalarını yaparak tören bitmiştir.
                Uçak personeli akşama kadar orduyu gezmişler; akşamda Türk Ocağı derneğinde çay partisine katılmışlardır. Ertesi gün halk yine bayram yerine gelmişler coşku içindeydiler. Saat 13 te  Yine Polathane Tayyaresi  geldi Ordu Şehrimizin üzerinde birkaç tur attıktan sonra  saat 15 te  Ordu Tayyaresi de havalandı. Halk ellerini patlatırcasına  teyyareyi ve pilotları alkışlıyor  bazıları hüngür , hüngür ağlıyordu.



                                                                    ORDU TAYYARESİ


KUVAYI MİLLİYECİ  SALİH PAŞA  VE ORDU VALİLİĞİ

İstanbui İl Emniyet Müdürü Salih KILIÇ

Mustafa Kemal Paşa,  İsmet Paşa,  Mareşal Fevzi Paşayla  ile yakinen mesai arkadaşlığı yapan kimseydi. Polis teşkilatı araştırmaları için Bükreş, Budapeşteye  ve  İsmet Paşayla Belgrad,  Londraya gitmiştir.

Atatürk öldüğünde yanındaydı.  Atatürk ölünce naaşı ziyaret açıldı. Ziyaret o kadar yoğundu ki asayiş zorlanıyordu. Öyle ki dakikada 186 kişi ölçülmüştü. 17 Kasım 1938 günü  bu sayı 250 yi bulmuştu. O gece kapıda bekleyip içeri giremeyen 50000 kişinin olduğu ve Taksim Atatürk Anıtına çiçek bıraktığı  ilan edilmişti. Bu günden sonra 100 000 kişinin saraya hücum etmesinde  Büyük izdiham oldu ve 11 kişi boğularak öldüğü ve 40 tan fazla kişinin yaralandığı tespiti yapıldı.  Trajik olay akşam 10 da meydana gelmiş, Savcı Hikmet ONAT bir saat sonra 11 de olay yerine gelmiştir. Savcı olayın görevli memurların görevlerinin yapılamamasından kaynaklandığına karar verdi. Mahkemelerde Salih Kılıç ile Kamuran CUHRUK birbirlerini suçladılar. Mahkeme tüm herkesin görevlerini layıkı ile yapamadıklarını beyan etti, hepsinin men-i muhakemesine karar verir.

Kocaelinde yapılan mahkemelerde O dönemin  6. Şube Müdürü Faik EBRAK şahit olarak dinlendi. Şahitliğinde Adı geçen  yöneticilerin asayiş sağlamada kusurları olmadıkları yönünde ifade ettiler.

İstanbul Valisi Muhittin ÜSTÜNDAĞ  Valilikten alınır.

İstanbul Emniyet Müdürü Yardımcısı Kamuran CUHRUK  Emniyet Genel Müdürlüğüne,,

İstanbul Emniyet Müdürü; Salih KILIÇ 29 Kasım  1938 de Süreyya YURDAKUL ‘un yerine Çorum Valiliğine atandı  3 yıl görev yaptıktan sonra , Sinop Valiliğine (1941—1946 ) görevlendirildi. Buradan 1946 yılında  Kırklareli Valiliğinde Kamuran CUHRUK tan boşalan Kırklareli Valiliğine başladı. 18 Haziran 1948 tarihinde Ordu Valiliğine tayin yazısı gelir. Bir süre İstanbulda dinlenir ve Orduya gelir ; Ordu Valisi Cemal GÖNENÇ ten görevi devralır. Kamuran CUHRUK tekrar Urfadan Kırklareli Valiliğine geri döner.

Ordu Valisi Saip OKAY 1 OCAK 1947 de görevden emekli olmuştu. 19 Şubat 1947 de Cemal GÖNENÇ gelmişti. Bu Vali Ordunun yol ve içme suyu ile ilgilenmişti. 21 Haziran 1948 de ayrılmıştı. 

19 Haziran 1948  tarihinde Salih Kılıç Ordu Valisi olarak atanır. 

22 Temmuz 1948 de Hemamderesi taşar. Orduda ölümler olur.

Devlet Hastanesi yapım iş devam eder. Koçboynoz Yolu yapımı devam eder.

Verem Hastalığı ile savaşa devam edilir. Kuraklık la sorunlar yaşanır. Soya ekimi teşvik edilir. Elektrik jenaratörü arızaları devam eder.

Melet taşması ve Melet Köprüsü yıkılır.

 

1950 seçimleri yaklaşırken Bir takım siyasilerin tartışmaları başlar. Özellikle Demokrat partili Feyzi BOZTEPE , Hasan Erzurumluoğlu ile Vali arasında sürtüşme başlar. 14 Mayıs 1950 de Demokrat parti kazanınca Vali görev yeri değişime uğrar. DP Hükümeti kurduktan 22 gün sonra Fevzi KILIÇ emekliliğe sevk edilmiştir. Yerine Rebii KARATEKİN Ordu Valisi olmuştur.

Yurt genelinde % 89,30 katılım ile yapılan Bu seçim sonucunda CHP 6, DP  2 MV kazanır. Toplam seçmen: 8905743       oy kullanan : 7953185      %55 Oy oranı ile  DP Türkiye çapında  417 MV  kazanmıştır.  CHP İse % 39,59 ile  66 MV  elde edebilmiştir.

Bu seçimde DP  Açlık , yoksulluk temasını işlemiştir. Başarılıda olmuştur. Keza ikinci Dünya Savaşında Halkın durumu Tüm dünyada olduğu gibi Türkiyedede ekonomik sıkıntılara sebebiyet veriyordu. 6 yıl süren savaş  süresi ekonomileri altüst etmişti,

Ordu Milletvekillerinden;

Rafet AKSOY (ünye 1311 doğ )   68884 oy    

 Zeki Mesut SEZER (İstanbul 1894 )  63092 oy  

Yusuf Ziya ORTAÇ (İstanbul 1310 )  62968  oy, 

Naşit FIRAT (Kemaliye 1311 )62161  oy, 

Atıf TOPALOĞLU (Fatsa 1329  ) 61727  oy,

Feyzi BOZTEEP ( Ordu 1325 )  61636 oy

Hüsnü AKYOL (Ordu 1316 ) 61212 oy,

 

Salih Kılıç Kurtuluş savaşı Kahramanlarıyla sıkı ilişkileri vardı. Fevzi Paşa tutuklanmak istenilince Salih Paşa onu Anadoluya  kaçırmış bu yüzden idamı istenmiş kişi idi. Alemdağ da Remzi Beyle buluşmuş .  Damat Ferit Paşa Hükümetinin adamları Kuvayı Milliyeci avcılığına çıkmış oldukları haberini alırlar. Burada Mustafa Kemalin arkasında yer almaları gerektiği kararını alırlar. Ertesi günü Fevzi Paşa, Salih Bey ve Yardımcısı Mustafa Paşaya idam fermanı çıkar.

Salih paşanın asıl görevinin yanında Anadolu sahil kentlerinden elde edilen silah ve cephanenin Anadoluya sevkiyatının güvenliğini sağlamaktı.Salih paşa vatan için ölümü göze almış Kuvayı Milliyeciydi. Kaderde siyaset uğruna  hedef alınmış Valiliği elinden alınmakta varmış. Ama adı   Kuvacı olarak tarihe geçmiştir.


1 yorum:

  1. BENİM YORUNUM NEDEN YAYINLANMIYOR ? 1926 ORDU DOĞUMLUN REFİK AKDOĞAN.

    YanıtlaSil